Borç krizi büyümeyi etkileyebilir
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
İSTANBUL - Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ümit Boyner, Avrupa Birliği (AB) borç krizinin, AB bankacılık ve finans sistemi üzerinde oluşturacağı sorunların, dış tasarruflara bağımlı büyüme performansını olumsuz etkileme tehlikesi olduğunu belirtti.
Boyner, "Bulaşıcılık etkilerine karşı önemli tedbirlerle korunan Türk bankacılık sisteminin, yine de başta dış finansman olanakları olmak üzere, AB borç kriziyle ilişkili tehditler konusunda derinlikli analizler yapması bu anlamda faydalı gözüküyor" dedi.
Koç Üniversitesi ile TÜSİAD Ekonomik Araştırma Forumu tarafından düzenlenen "Avrupa Borç Krizi"başlıklı konferanstan önce konuşan Boyner, Türk iş dünyasının sivil temsilcisi bir kuruluş olarak AB uyumu ve üyeliği sürecine tüm kapasiteleriyle destek olmaya gayret ettiklerini söyledi.
Bugüne kadar bir yandan kurumsal yapılarını ve kapasitelerini AB süreci çerçevesinde geliştirirken diğer yandan da AB ve AB ülkeleriyle yenilikçi ve geniş kesimlere yayılan entelektüel platformlar oluşturma çabası içine girdiklerini aktaran Boyner, "Bu platformların en önemlilerinden birisi olarak Türkiye-Fransa işbirliğinde kurulan Institut du Bosphore, üç yıllık kısa geçmişine rağmen bu alanda önemli bir boşluğu doldurmayı başardı ve Türkiye-Fransa ve AB bağlantılı konuların her yönüyle ele alındığı, Türkiye'ye yönelik algıların yapıcı bir yaklaşım ile dile getirildiği bir ortam sağladı" diye konuştu.
Boyner, AB borç krizinin dünya geneline yansımalarının G-20 üyesi olan büyük bir ekonomi olarak Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğini ifade etti.
"Türkiye neredeyse bir AB üyesi kadar derin ekonomik etkileşim kanallarına sahip"
Türkiye'nin küresel ekonomiyle her geçen gün artan bütünleşme sürecinin konuyu daha üst boyutlara taşıdığını anlatan Boyner, Türkiye'nin AB ile ilişkileri açısından neredeyse bir AB üyesi kadar derin ekonomik etkileşim kanallarına sahip olduğunun altını çizdi.
Özellikle 2010 sonrası cari açık sorununa karşı ortaya konulan talebin dengelenmesi çabalarının, bu kanalların bazılarını daha da öne çıkarmakta olduğunu vurgulayan Boyner, şöyle devam etti:
"Bu anlamda, dış ticaret kanalı, AB borç krizini Türkiye ile doğrudan ilişkilendirmekte. Halen Türkiye'nin bir numaralı ticaret ortağı olan AB'nin Türkiye ihracatı içindeki payı son yıllarda bir gerileme süreci içerisinde ve Türkiye bu gerilemeyi tazmin etmek için yeni pazarlarda gelişme kaydetmeye çaba sarf ediyor.
Burada dikkat etmemiz gereken nokta Türkiye'nin AB ithalatı içindeki payında bir küçülmeden çok, AB'nin genel anlamda ithalatının daralması sonucunda bu gelişmenin ortaya çıkması. Yine de Türkiye'nin AB pazarında pay kaybetmemesine rağmen, krizin Türkiye'nin AB ihraç pazarını daralttığı aşikar."
"Krizlere rağmen AB halen güçlü"
Türk bankalarının sağladığı yurt dışı finansmanın dörtte üçünün AB kaynaklı olduğuna dikkati çeken Boyner, AB borç krizinin, AB bankacılık ve finans sistemi üzerinde oluşturacağı sorunların, dış tasarruflara bağımlı büyüme performansını olumsuz etkileme tehlikesi olduğunu vurguladı.
Boyner, "Bulaşıcılık etkilerine karşı önemli tedbirlerle korunan Türk bankacılık sisteminin, yine de başta dış finansman olanakları olmak üzere AB borç krizi ilişkili tehditler konusunda derinlikli analizler yapması bu anlamda faydalı gözüküyor" dedi.
Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı yatırımların dörtte üçünün AB kaynaklı olduğunu hatırlatan Boyner, bu açıdan AB'de yaşanan borç krizinin ve bununla ilişkili ekonomik krizin bu ülkelerin dış yatırım olanaklarını kısıtlaması ve bu yolla Türkiye'nin yabancı sermaye fırsatlarını daraltmasının bir başka risk unsuru olduğunu dile getirdi.
Ekonomik kanallar dışında önemli politik ve sosyal etkileşim kanallarının da olduğunu anlatan Boyner, şunları kaydetti:
"Bunların başında hem Türkiye hem de AB nezdinde algı kanalı geliyor. Biliyoruz ki Lehman Krizi ile tepe noktasına ulaşan küresel finansal krizin Avro Bölgesi'ne yansımaları, ülkemiz dahil dünya ülkelerinin geniş kesimlerinde, sezgisel olarak Avrupa'nın ekonomik olarak çöküşünü ilan etmenin kolaycılığını getirmiş bulunmakta. Söz konusu bu algının, ülkemiz tarafında AB perspektifini olumsuz etkileme riski giderek artmakta. Ancak, aynı zamanda zor ekonomik koşullar altında AB nezdinde artan içe kapanma, milliyetçilik ve korumacılık tehlikeleri, Türkiye'nin AB sürecini giderek daha da zorlaştıran bir hal almakta.
TÜSİAD olarak, 2012 yılı Nobel barış ödülünün AB'ye verilmiş olmasının AB'nin bugünkü tıkanışına yol açan son dönem ufuksuzluğundan dolayı değil, yüzyıllar boyunca çıkar çatışmaları yüzünden savaşlarla harap olmuş bir kıtayı bir barış adası haline getiren ileri görüşlü perspektiften dolayı olduğuna inanıyoruz. Ayrıca, tüm yaşanan sorunlara ve krizlere rağmen, AB ekonomik modelini halen güçlü bir ekonomik yakınlaştırma ve dönüştürme mekanizması olarak görüyoruz."