Çalışan yüzde 40 istedi, işveren 3 şart öne sürdü

Otomotiv, beyaz eşya gibi alanları da içinde barındıran metal sektöründe toplu iş sözleşmesi müzakerelerinde son 1 haftaya girildi. İşçi sendikaları yüzde 40 zam talep ederken, işveren kanadı bunun ekonomik gerçeklerden uzak olduğunu vurguluyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

SERCAN AKINCI

İSTANBUL - Metal sektöründe toplu iş sözleşmesi (TİS) için müzakere süresi bu hafta doluyor. Patronlar ve çalışanlar uzlaşmadan uzak görünüyor. İşçi sendikaları ortalama yüzde 40 zam isterken, işveren tarafı bunu ekonomik gerçeklikten uzak bulup, 3 şartı öne sürüyor. Hatırlanacağı üzere 2015 yılında TİS ardından zam farklarını gören bazı şirketlerdeki çalışanlar greve çıkmış, bir süreliğine otomotiv endüstrisinde imalat durmuştu.

Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) TİS müzakereleri sürecini değerlendirdiği basın toplantısını dün gerçekleştirdi. Toplantıda konuşan MESS Genel Sekreteri Özgür Barut, müzakere sürecinde 180 üye iş yerini temsil ettiklerini kaydederken, bu üye işyerlerinde 130 bin çalışanın olduğunu dile getirdi. Önceki TİS'lerin sürelerinin 31 Ağustos'ta dolduğunu ve 5 Ekim itibariyle müzakerelere başlandığını söyleyen Barut, müzakere sürecinin bu hafta biteceğini anlattı. Uzlaşma noktasından uzakta olunduğuna işaret eden Barut, "İşçi sendikaları ortalama yüzde 40 talep ediyor. Bu ekonomik gerçeklerden uzak. Memurlar yüzde 4 zam aldılar. Beyaz yakada ise yıllık yüzde 10 civarında zam varken bunu talep ediyorlar, kabul edilemez" dedi. Sektördeki şirketlerin Türkiye ekonomisinin 3'te 1'ini oluşturduğuna dikkat çeken Barut, 2015'teki grev sürecini hatırlatarak, endüstrinin birkaç gün durmasının milyonlarca dolarlık zarara yol açtığını ifade etti.

Patron 3 yıllık sözleşme istiyor, sendikalar 2 yılda diretiyor

TİS sürecinde işveren kanadının 2 kırmızı çizgisinin olduğunu açıklayan Barut, bunlardan birinin iş barışının sürmesi, diğerinin ise rekabet gücünün korunması olduğunu aktardı. Sektör çalışanlarının ortalama 3 bin 500 liranın üstünde garanti brüt ücret aldığına dikkat çekerek, şöyle devam etti: "Türkiye, Doğu Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında bazı ülkelere göre işçi maliyetlerimiz yüksek ama verimliliğimiz daha iyi. Bazı ülkelerden ise işçi maliyetlerimiz az ama verimliliğimiz de geride. Bu dengeye göre maaşların belirlenmesi olması gerekiyor. Bu resmin içinde talep edilen zammı yapmak imkansız. Bizim görüşmelerde olmazsa olmaz dediğimiz 3 şart var. Birincisi; 3 yıllık sözleşme yapmak istiyoruz. İşçi kanadı ise 2 yıllık istiyor. Başka ülkelerde 5- 6 yıllık sözleşmeler var. Bizde yasal sınır 3 yıl. İkincisi; Devamsızlığın azalmasını istiyoruz. Doğum, iş kazası gibi istisnai durumlar haricinde işe gelmeyenlerin, gelmediği süredeki ikramiyeleri kesilsin, bir havuzda toplansın. Daha sonra işçi sendikalarının da kararı doğrultusunda süreklilik sağlayan işçilere dağıtılsın. Üçüncüsü ise; Eşit işe eşit zam talep ediyoruz. İşçi sendikaları ise kıdem zammı istiyor. Kıdem zammını en son Japonya uyguluyordu, onlar da vazgeçtiler."

İşçi kanadı yüzde 38+ sosyal yardımlar olmak üzere ortalama yüzde 40'lık zam talebini iletmiş olsa da işveren kanadı zam teklifini müzakerelerin sonunda açıklayacak. Olumsuz bir senaryoları olmadığını anlatan Özgür Barut, sektördeki büyümeyi ve istihdamı korumayı istediklerinin altını çizdi. Barut, verimlilik artmadan maaşların talep edilen kadar artmasının mümkün olmayacağını söyledi.

Yatırımlar başka ülkelere kayar

Hatırlanacağı üzere 2015 yılında otomotiv endüstrisinde bir şirkette başlayan grev dalga dalga yayılmıştı. Greve neden olan konu ise sektördeki TİS'e taraf olmayan bir şirkette, toplu iş sözleşmelerinde belirlenen daha fazla zam yapılınca, aynı zammı talep eden işçiler greve gitmişti. O dönemde maaşlarda düzenleme yapılmasa da bazı sosyal yardımlar verilerek grevlerin son bulması sağlanmıştı.

Yatırımcıların maliyet ve sürdürülebilir üretime baktıklarını ifade eden MESS Genel Sekreteri Özgür Barut, bunların sağlanamaması halinde yatırımcıların kaçabileceğinin sinyalini verdi. Olayların ardından barış sağlansa da yatırımcının endişesinin kolay kolay geçmediğine vurgu yapan Barut, "Bu sektörde yabancı yatırımcının kaçması hemen olmadığı için göze de çarpmıyor. Kriz yaşanınca bir sonraki model o ülkeye gitmiyor. Yatırımcı mevcut modelin de üretimini yavaş yavaş kısarak, faaliyetlerini sonlandırıyor" dedi.