"Cumhuriyet'in değerlerine bağlı bir ailede büyüdüğüm için şanslıyım…"

"İş hayatı, hayatın yarısı; sevmeden yapılan bir işle ömür geçmemeli" diyen reklamcı Burak Işık'la yetiştiği ailenin kendisine kattıklarından severek girdiği ve yıllardır sürdürdüğü mesleğine uzanan bir söyleşi yaptık.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

EMRE ALKİN

Bu hafta konuğum reklam sektörünün yaratıcı isimlerinden Burak Işık. Kendisiyle sohbet ederken kıvrak ama temiz bir zekâya sahip, esprili bir insan olduğunu anlıyorsunuz. Aynı zamanda Atatürkçü ve vatansever. Bugüne kadar 150'ye yakın markaya imzasını koymuş. İyi bir eş ve iyi bir baba. Öğrendim ki Burak Bey marka123.com isimli blogunda kurumsal kimlik tasarımı konusunda görüşlerini aktarıyor. Dünyada ve Türkiye'de kurumsal kimlik üzerine ciddi çalışmaları var ve zaman zaman bu konuda konferanslar veriyor. Sohbetimiz oldukça neşeli ve bir o kadar da dolu geçti. Paylaşmasak olmazdı...

- Okuyucuların anlaması için tam olarak ne yaptığınızı kısaca anlatabilir misiniz?

Yirmi beş yıldır reklam sektörünün içindeyim. Uluslararası ve yerel ajanslarda çeşitli pozisyonlarda çalıştıktan sonra on üç yıl önce grafik tasarım ağırlıklı butik reklam ajansım ºcelsius'u kurdum. ºcelsius'u klasik reklam hizmetleri dışında; markalar yaratan, markaları kurumsal kimlik aşamasından alıp yaşamlarının diğer evrelerine hazırlayan bir felsefeyle kurguladım. Yani reklamlar yaratmanın ve değişik mecralara uygulamanın dışında, bir markanın ismi ve logosuyla başlayıp logonun yer aldığı her şeyin kurgulanması ve markaya yıllarca taşıyacağı bir görsel karakter yaratılması konusunda uzmanlaşan bir ajans diyebiliriz ºcelsius için. Ben de kurucusu olduğum ºcelsius'ta 2003 yılından bu yana ajans başkanlığı ve yaratıcı direktörlüğü birlikte yürüttüğüm bir çizgide çalışıyorum.

- Yaptığınız işi seçmenizde yaşadıklarınız mı etkili oldu, yoksa çocukluktan gelen bir motivasyon mu?

Aslında ikisi de... Çocukken siyah beyaz televizyonda programlar arası çıkan reklam kuşağı ilgimi çekerdi. Televizyon renklenip video hayatımıza girince, videoların arasında yurt dışı reklamlardan ne kadar etkilendiğimi ve büyüyünce benzerlerini yapmak istediğimi hatırlıyorum. Henüz ortaokuldayken bir şekilde reklam dünyasının içerisinde, markalarla haşır neşir olmak istediğimi biliyordum. Yaşadıklarıma gelince, üniversitede iletişim okudum ve Amerika'da reklamcılık master'ı yaptım. Önce marka stratejilerinin ön planda olduğu uluslararası büyük network ajanslarda çalıştım, sonra kendi ajansımı açmadan grafik tasarımlarıyla ön planda olan bir başka yapıya geçtim ve iyi reklam fikirlerinin kaliteli grafik tasarımla buluştuğunda nasıl fark yarattığını gördüm. Bu iki dünyayının en iyi yönlerini alıp butik bir ajans çatısı altında birleştirince de ºcelsius doğdu.

"SOSYAL MEDYA DOĞRU KULLANILIRSA İŞLERİ BÜYÜTEBİLİR..."

- Anne ve babanızın, ailenizin hayattaki seçimlerinize etkisi oldu mu? Nasıl bir ailede büyüdünüz?

Hiç baskıcı olmayan, liberal bir ailede büyüdüm, diyebilirim. Seçimlerimde özgür bırakıldım hep. Mesleğimi kendim seçtim. Üniversiteyi bitirdikten sonra beni Amerika'ya master için göndermeleri bir fedakârlıktı. Bunun için de onlara minnettarım. Ayrıca sanatla, sanatçılarla iç içe olan, çok okuyan, çok gezen, çok sosyal, Cumhuriyet değerlerine bağlı, Atatürkçü bir ailem olduğu için bugün kendimi şanslı hissediyorum.

- Sosyal medya yaptığınız işte ne kadar etkili?

Birkaç sene önce ºcelsius yıllarımda geliştirdiğim kurumsal kimlik tasarımı uzmanlığını paylaşmak üzere dünyadaki kurumsal kimlik trendlerini, haberlerini paylaştığım ve yorumladığım, ara sıra da ºcelsius'ta yaptığımız tasarımları paylaştığım marka123. com isminde bir blog açtım. Buradaki yazılarımı Twitter, Facebook ve Linkedin'de paylaşıyorum. Yazılara ilgi beklediğimin üzerinde oldu ve ajansın aldığı proje sayısını çok olumlu etkiledi. Sosyal medyanın doğru kullanımının iş potansiyelini önemli şekilde etkilediğini söyleyebilirim.

- Bu işte ekmek var mı? Varsa nereden başlamalı?

Ekmek, gramajı her geçen gün küçülse de hâlâ var. Benim yeni başlayanlara tavsiyem, çok okumaları, araştırmaları, ajansta sadece bulundukları bölümü değ il, diğ er bölümlerin de işleyişlerini ö ğrenmeleri ve kariyer başlangıçlarında farklı tarz reklam ajanslarında vakit geçirip ne istediklerine erken karar vermeleri.

- Hiç unutamadığınız bir anı var mı? Sizi çok güldüren ya da şaşırtan, belki de kızdıran?

Bir müşterimiz interneti yeni kullanmaya başladığımız yıllarda kendisine göndereceğimi söylediğim e-maili aldırmak üzere ajansa bir ofis boy göndermişti. Siz bu soruyu sorunca aklıma ilk bu geldi ve yine dayanamayıp gülümsedim.

"SEVMEDEN YAPILAN BİR İŞLE ÖMÜR GEÇMEMELİ..."

- Yaptığınız işte örnek aldıklarınız kim ya da kimlerdir?

Gençken ilk okuduğum ve etkilendiğim reklamla ilgili kitap "Ogilvy on Advertising" idi. David Ogilvy'nin markalara yaklaşımı ve işine olan tutkusundan çok etkilenmişliğim vardır. Bununla birlikte bugüne kadar birlikte çalıştığım yöneticilerim ve çalışma arkadaşlarımdan da bende iz bırakanlar ve iş yapış şeklimi etkileyenler mutlaka olmuştur, ama tek tek isim vermektense bir karma etkileşim olarak değerlendiriyorum.

- Çocuklarınız sizin yaptığınız işi yapsın ister miydiniz?

Bir kızım var. Büyüdüğünde o hangi mesleği seçer ve yapmak isterse onu yapmasını isterim. İş hayatı, hayatın yarısı... Sevmeden yapılan bir işle ömür geçmemeli.

"KÂRLAR DÜŞÜYOR AMA, İŞTEN ALDIĞIMIZ HAZ HEP AYNI..."

- Yaptığınız iş dünden bugüne ne kadar değişti?

Benim dünüm 25 sene öncesi... Ajanslarda doğru dürüst bilgisayar kullanımının olmadığı, internetin henüz yeni keşfedildiği yıllar... Dolayısıyla bugüne baktığımızda hem iş yapış şekli, hem dünyadaki gelişimlerden haberdar olma ve takip etme şansı, hem de yeteneği değerlendirme alanları olumlu yönde inanılmaz farklı. Bununla birlikte rekabet üst seviyede ve kârlılık oranları "dün" ile kıyasladığımızda artık çok düşük. Ama günün sonunda insanın bildiği ve sevdiği işi yapmasından oluşan haz hep aynı.

- Başka hangi mesleği tercih ederdiniz ya da yapmak isterdiniz?

Bildiklerimi üniversitede gençlere aktarmak isterdim. Yıllarca Hillsider dergisine seyahat ağırlıklı yazılar yazdım, belgesel tarzı fotoğrafl arımı paylaştım. Belgesel fotoğrafçılığı ilerletmek, fi lm senaryoları yazmak isterdim. Belki bunların hepsini birden ömrümün geri kalanında yapma şansını yakalarım; kimbilir...

- Bu işte eğitimin, ilişkilerin ve tecrübenin payı size göre yüzde kaçtır?

Özellikle sizin mesleğinizde... Hepsinin payı yüzde 20'şer. Geri kalan yüzde 40 ise yaratıcı zekâ gerektiriyor. Asıl farkı yaratan ve bizim mesleğimizde eğitim, tecrübe ve ilişkilerle edinilemeyecek en önemli özellik bu.