Daha fazla üretim, daha fazla istihdam, daha fazla ihracat…

İş dünyası örgütleri 15 Temmuz'un yıl dönümüne ilişkin açıklama yayımladı...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İş dünyası örgütleri 15 Temmuz darbe girişiminin ardından geçen bir yılda, bu kalkışmaya yanıtı daha fazla üretim, istihdam ve ihracata odaklanarak verdi. Ülkenin geleceğine sahip çıkmanın demokrasiye sahip çıkmakla mümkün olacağına dikkat çeken iş dünyası örgütlerinin temsilcileri, gerekli yapısal reformların hayata geçirilmesiyle büyümenin güçlü bir rotaya gireceğine işaret etti.

“15 Temmuz’u bize yaşatanları asla unutmayacağız”

Erdal Bahçıvan - İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı

15 Temmuz hain FETÖ darbe girişimi, yakın dönem Cumhuriyet ve demokrasi tarihimizin en uzun, en üzücü, en zor ve en sancılı olayıydı. Bağımsızlığımızın sembol kurumu olan, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı ve duvarında “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” yazan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu milletin uçakları tarafından bombalanması hafızalarımızda asla silinmeyecek izler bıraktı. Bize bunu yaşatanları, Gazi Meclisimize bunu yapanları asla unutmayacağız.

İstanbul Sanayi Odası olarak, darbe girişiminin ilk saatlerinden itibaren hiç tereddüt etmeden; demokrasinin, milli iradenin ve seçilmiş Hükümetimizin yanında kararlılıkla yer aldık. Hain FETÖ darbe girişiminin hemen ardından İSO olarak, ülkemizi ve ekonomimizi dış dünyaya en doğru şekilde anlatmanın çabası içinde olduk.

Aradan geçen bir yılda dönüp geriye baktığımızda, milletimizin birlik ve beraberlik içinde darbe karşısındaki mücadelesi takdire şayandır. Milletimiz, bu aziz topraklardaki bin yıllık var olma mücadelesinden edindiği bilgi, deneyim ve ferasetle devletinin ve seçilmiş Hükümetinin yanında durmuştur. Halkımız demokrasimize sahip çıkmanın eşsiz bir örneğini sergileyerek 15 Temmuz gecesinin alacakaranlığından yarınlarımız için umut doğurmuştur. Demokratik sistemi işler halde tutma konusunda halkımızın sergilediği takdire şayan çaba, bütün dünyanın örnek alacağı bir ders niteliğindedir. Ekonomimizin, reel sektörümüzün ve sanayimizin bu süreçteki duruşuna bakacak olursak, dünyanın en gelişmiş ülkelerinin ekonomilerinde büyük yıkımlar ortaya çıkarabilecek kadar sarsıcı bu hain darbe girişimi ve daha sonra yaşanan insanlık dışı terör olayları karşısında; Türkiye ekonomisi, Türkiye özel sektörü ekonomik aktivitesini, dinamizmini yitirmemiştir. Özel sektör, geçmişten gelen güçlüklerle savaşma, mücadele etme direncini, 2016’nın o zor günlerinde fazlasıyla ortaya koyarak, devletine, milletine, ülkesine güvenme noktasındaki en öncü görevini ve sorumluluğunu yerine getirmiştir. Ekonomimizin ve sanayimizin çarkları durmadı, durdurulamadı.

Türkiye’mizin bir daha böyle kötü günler yaşamamasını dilerken, geleceğe güvenle bakmalıyız. Umutsuzluk, yılgınlık ve karamsarlık ülkemiz ve milletimiz için en büyük tuzaktır. İstanbul Sanayi Odası olarak her zaman milletimizin ve demokrasimizin yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz.”

'Türk demokrasisi, darbeler ve darbeci zihniyetten arındırılmalıdır'

Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED)

1876 yılından bu yana, 140 yıllık “Türk Demokrasi Tarihi”, 15 Temmuz 2016’da maalesef yeniden hain bir darbe girişimi karşısında kalmış; toplumda demokrasiye karşı güvensizlik ve korku ortamı algısının yerleştirilmesi çabasına şahit olunmuştur.

TÜRKONFED olarak, Türkiye’nin geleceğine, refahına ve huzuruna ancak demokrasi içinde kalarak ulaşılabileceğine inanıyoruz. Önümüzdeki dönemde sadece içeride değil, dışarıda da uzlaşma kültürü ve diplomasi dilinin ağırlık kazanması için siyasi partilerimiz başta olmak üzere iş dünyası örgütleri, sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, kanaat önderleri ve toplumun ortak bir gelecek paydasında birleşmesini, gücümüze güç katacaktır. Demokrasiye ve halkın iradesine olan inancımızla, toplum olarak yalnızca zor dönemlerde değil her zaman kenetlenerek, birlik ve beraberlik içinde olmamızın gerekliliğini her platformda vurguladık, vurguluyoruz.

İş dünyasının hız kesmeden gücünü üretim ve yatırıma yönlendirmesi, siyasetçilerin doğru politikaları üretebilmesi, büyüme ve kalkınmanın önündeki bürokratik engellerin hızlı bir şekilde aşılmasının yolu güç birliğinden geçmektedir. Bugün geldiğimiz noktada bu alanlarda önemli bir aşama kaydedildiğini memnuniyetle görüyoruz. Birlikte yaşama irademizle, aynı geleceğe ulaşma idealimizle ülkemiz için çalışmaya ve üretmeye devam ediyoruz. Her alanda kenetlenmiş bir toplumun, zorlukları ve sıkıntıları kolay aşacağına inanıyoruz. 15 Temmuzların bir daha yaşanmaması için kurumsal ve zihinsel bir dönüşüme ihtiyacımız olduğu gerçektir. Bu doğrultuda devlette liyakati esas alan bir yeniden yapılanma ve kurumsallaşma ile hayatın normal akışına dönülmesi, kurumlarımıza olan güveni artıracağı gibi demokrasi, hukuk devleti ve özgürlükler bağlamında millet iradesini de güçlendirecektir. Türk demokrasisinin uluslararası standartlara tam olarak uyması, ülkemizin hem yurt dışındaki itibarını yükseltecek, yatırım ve iş ortamının gelişmesini sağlayacak hem de AB üyelik sürecini de kolaylaştıracaktır.

"99 ülkede, ‘İşler olması gerektiği gibi devam ediyor’ dedik"

Ömer Cihad Vardan - Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı

Tarihimizde yaşanan diğer darbelerin verdiği zararların ötesinde, 15 Temmuz darbe girişimi bir büyük anlam daha taşımakta; çünkü Türkiye’ye zarar vermek isteyen her türlü saldırıya karşı ülkemiz ve halkımız milli beraberlik duygusu ile ‘tek vücut’ olacağını gösterdi.

Bizler de Türk iş dünyası olarak bu süreçte elbette tek yürek ve tek vücut olduk. Darbe girişiminden sonraki ilk iş günü, karşı kanatlarımızın hepsine mektuplar göndererek Türkiye’de işlerin ‘olması gerektiği gibi devam ettiği’ mesajını verdik. Darbe girişiminden daha bir hafta geçmeden, tüm İş Konseyi Başkanlarımız ve Yürütme Kurulu Üyelerimizin gerçekleştirdiği istişare toplantısında ortaya çıkan önerilerden 11 maddelik bir Acil Eylem Planı oluşturduk. Plan kapsamında öncelikle ‘ekonomik bir seferberlik’ ilan ettik ve İş Konseylerimizden sorumlu oldukları ülkelere giderek, gerçekleri muhataplarımızla, medya ile, kamu yöneticileri ile ve düşünce kuruluşları ile ele almalarını istedik.

15 Temmuz’un üzerinden daha bir yıl geçmeden, ziyaret ettiğimiz ülke sayısı an itibariyle 99 ülkeye ulaşmış durumda. Bu ülkelerde çok farklı tepkilerle karşılaştık. Ayrıca kimi ülkelerde gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde, hain yapının iş dünyası ayağındaki kırıntılarıyla da mücadele ettik. Sonuçta, ülkemiz iş dünyasının dış ekonomik ilişkilerini yürütmekle görevlendirilmiş bir kurum olarak, ülkemiz hakkında oluşan yanlış algıyı düzeltmek maksadıyla yaptığımız çalışmalarla aslında ülkemize, demokrasimize ve ekonomimize sahip çıkmaya çalıştık. Bu çalışmalarla ertelenmesi veya iptali düşünülen bazı yatırımların devamını sağlanırken, bazı yeni yatırımların da yapılabilmesi yönünde gelişmelere şahit olduk.

'Bu zor dönemde AB perspektifi canlı tutulmalı'

Ayhan Zeytinoğlu - İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Başkanı

15 Temmuz hain darbe girişimi ülkemizi daha önce benzeri görülmemiş bir ihanet ile karşı karşıya bıraktı. O gece halkımızın verdiği mücadele, Cumhurbaşkanı, hükümet ve milletvekillerimizin onurlu duruşu, ordumuzun içinde önemli sayıda askerimizin darbecilere aman vermemesi ve medyamızın da tavizsiz tutumu sayesinde bu hain girişim atlatılabildi. Ancak 15 Temmuz sonrasında, devletimiz FETÖ ile ilişkili olan kişilerin bürokrasiden, ordudan, yargı, eğitim sistemi, ekonomi ve diğer alanlardan uzaklaştırılması amacıyla önemli bir hamleye girişti. Devletin içine giren ve en önemli makamlara kadar yükselen bu kişilerin son derece önemli bir tehdit oluşturduğunu darbe girişiminde yaşananlar bir kez daha açık bir şekilde ortaya koydu. Bu tehdidin yanında, güneydoğuda PKK ile mücadele, IŞİD’in ülkemizdekieylemleri, Güneyimizde Suriye ve Irak’taki gelişmeler, ülkemizin varoluşsal bir mücadeleye girmesine neden oldu. FETÖ, PKK ve IŞİD olmak üzere terör örgütlerine karşı mücadele yoğun bir şekilde devam ederken, ne yazık ki terör eylemlerinde asker ve sivil halktan vatandaşlarımız hayatlarını kaybetti.

Bu zor sorunlar ile daha etkili mücadele edebilmek için ilan edilen olağanüstü hal halen devam ediyor. Olağanüstü hal koşulları bu varoluşsal tehditlerin bertaraf edilmesini mümkün hale getiriyor. Ancak bu süreç içinde Türkiye’nin AB ile ilişkilerini güçlendirmeye ve müzakere sürecini canlandırmaya yönelik adım atmak da güçleşiyor. Buna bir de AB’nin Türkiye’de olan bitene büyük ölçüde duyarsız kalması ve eleştirel yaklaşımını da eklersek, bu dönemde AB ile ilişkilerin ne kadar kötüleştiğini daha iyi anlayabiliriz.

Öte yandan, Türkiye’nin içinde bulunduğu bu zor dönemde, AB perspektifinin canlı tutulmasının ve Kopenhag siyasi kriterlerine yönelik eforların devam ettirilmesinin de ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Devlet kadrolarında işe alımlar ve terfilerde liyakatin ne kadar önemli olduğu, hukukun üstünlüğü, şeff afl ık, demokratik ve katılımcı yönetim anlayışı, etkin ve etkili idare prensibi gibi AB’nin iyi yönetişim ilkeleri arasında yer alan unsurların kritik önemde olduğu iyice görülmüş oldu. Yani Türkiye’nin içinde bulunduğu sorunlardan çıkması için de çözüm AB çıpası ve Avrupalılaşma sürecinin devam ettirilmesinde yatıyor.

Hukuki ve teknik uyum ve AB kriterleri doğrultusunda gerçekleştirilecek reformlar, AB sürecimizin önemli bir bölümünü oluşturuyor. Ancak elbette ki AB süreci bununla sınırlı değil. AB ile siyasi ve kültürel ilişkiler, AB üyesi devletlerle olan bağlar ve Türkiye’nin ekonomik gelişmişlik düzeyi ülkemizin AB’li geleceğini belirleyen diğer hususları oluşturuyor. Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerini başlattığı 2004- 2007 arasında her alanda yakaladığı ivmeyi tekrar yakalaması, kuşkusuz ki 15 Temmuz sonrasında yaşanan sorunların çözümü ve reformların yeniden hız kazanmasına bağlı. Ekonomideki gelişmelere bakacak olursak, Türki- ye ekonomisi 15 Temmuz ile birlikte yaşanan kriz nedeniyle bir duraklamaya girdi ancak toparlanmasını da bildi. 2017’nin ilk çeyreğinde yüzde 5 olarak kaydedilen büyüme hızı tüm olumsuzluklara rağmen, Türk ekonomisinin canlanma yolunda olduğunu gösterdi. Dünya ticaretinde ve özellikle AB pazarında yaşanan canlanma ihracata olumlu bir şekilde yansıdı. Ocak-Mayıs döneminde ihracatta yüzde 8,9 oranında artış gerçekleşti. Türkiye’nin OHAL koşullarını aşarak normalleşme sürecinde ilerlemesi ile demokratik ve yapısal reformlara hız verilmesi ile bu olumlu gidişatın daha da pozitif bir seyre dönüşmesini ümit ediyoruz. Türkiye’nin kalkınmasında ve demokratikleşmesinde AB sürecinin olumlu etkileri olduğu yadsınamaz. AB Türkiye’nin ticari ortakları arasında birinci sırada gelmektedir. Yapısal reformlar, temel hak ve özgürlüklerin tesisi ile hukukun üstünlüğü açısından da AB üyelik süreci önemli bir çıpa görevi görmektedir.

'Türk ekonomisinin dinamikleri şoklara dayanıklılığını gösterdi'

Mithat Yenigün - Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı

15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe girişimi sadece demokrasiye karşı değil, ekonomik büyüme ve kalkınma hedefl erine, iç ve dış dengelere ve Türkiye ekonomisinin uluslararası yatırım çekme potansiyeline de kast etmiştir.

Başta vatandaşlar olmak üzere, hükümet ve muhalefet partileri, sivil toplum örgütleri, medya, polis ve askeri ile toplumun tüm kesimleri birlik ve beraberlik içinde demokrasiye ve ülkemize sahip çıkmıştır. Başarısız girişimin ardından ekonomi yönetimi hem kamu tarafında, hem de bankalar, iş dünyası temsilcileri ve sivil toplum kuruluşları üzerinden sivil kesimde pro-aktif tepki vermiştir.

Türkiye Müteahhitler Birliği, üyesi bulunduğu tüm uluslararası sektör kuruluşlarına ve yabancı misyon temsilcilerine bilgilendirme mektupları göndermiş; mektuplarda ekonominin mevcut durumu ve Türkiye’nin demokrasiye bağlılığı ile Türk ekonomisinin ve inşaat sektörünün gücü vurgulanmıştır.

Geçtiğimiz dönemde hem küresel finansal risklerden, hem de içinde bulunduğu coğrafyadan kaynaklanan sorunlardan payını fazlasıyla almış olmasına rağmen, beklenenden oldukça yüksek oranda büyümeyi sürdürebilmiş olan Türkiye ekonomisinin temel dinamikleri şoklara karşı kırılgan olmadığını defalarca göstermiştir. İş dünyası yatırımları sürdürmek, devlet ise teşvik mekanizmalarıyla bu süreci desteklemek için var gücüyle çalışmaktadır.

Bugüne kadar 117 ülkede 9 bine yakın projeye imza atan ve dünyada bir marka haline gelen TMB üyeleri bu süreçte taahhüt projeleri, kamu-özel, yap-işlet-devret ve gayrimenkul yatırımları olmak üzere üç ana kolda daha fazla üretim ve daha fazla istihdam yaratmak üzere azami gayret göstermektedir.

Önümüzdeki dönemde, Türkiye ekonomisine ilişkin öngörülebilirliği yeniden güçlendirecek, yatırım ortamını iyileştirecek, yabancı yatırım potansiyeline ivme kazandıracak bütüncül yeni bir hikayenin oluşturulması önem taşımaktadır. Umudumuz ve beklentimiz, Türkiye’mizin bu zorlu süreçten güçlenerek çıkması ve geleceğe umutla bakmaya devam etmesidir.

Bu süreçte tüm vatandaşlarımızın birlik, beraberlik ve sağduyu içerisinde Cumhuriyete, demokratik değerlere sahip çıkmaya devam edeceğine güvenimiz tamdır.
Türkiye Müteahhitler Birliği Yönetim Kurulu ve üye firmaları sürdürülebilir büyüme için üzerlerine düşen görevi en iyi şekilde yerine getirmeye devam edeceklerdir.

'Türkiye’nin normalleşmeye ihtiyacı var'

Veysel Yayan - Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri

15 Temmuz 2016, Türkiye için bir dönüm noktasıdır. Arkasına uluslararası bir takım güçleri de aldığı anlaşılan darbeciler, milli irade karşısında büyük bir yenilgiye uğramıştır. Milletimiz darbecilere karşı gösterdiği kahramanca direniş ile demokrasiyi hazmettiğini ve hak ettiğini tüm dünyaya göstermiştir. Darbe teşebbüsü ve dünya çapında oluşturulmaya çalışılan algı, çelik sektörümüzde 2016 yılının ikinci yarısını olumsuz yönde etkilemiştir. Buna rağmen sektörümüz 2017 yılı içerisinde hızlı bir toparlanma sürecine girmiş, ilk 5 ayda üretimini yüzde 11,5 ihracatını ise miktar yönünden yüzde 22,5, değer yönünden yüzde 34 civarında arttırmıştır. Türkiye’nin belirsizlikten bir an önce çıkmasına ve normalleşmeye ihtiyacının olduğu değerlendirilmektedir. Bu cümleden olarak; istihdamın geliştirilmesine yönelik tedbirler, Kredi Garanti Fonu kapsamında üreticilere sağlanan destekler ve Üretim Reform Paketi ile, reel sektörün kangren olmuş sorunlarını çözmeye yönelik tedbirler, bu istikamette atılmış önemli adımlar olarak görülmektedir.

Başta savunma sanayi olmak üzere, tüm alanlarda, Türkiye’nin kendine yetebileceği, kendi ayakları üzerinde durmasına imkân verecek ve yurtiçi tedariği önceleyen tedbirlerin etkili bir şekilde uygulamaya alınması ile, gelecek ile ilgili olarak oluşturulmaya çalışılan belirsizliklerin, süratle geride bırakılmasının mümkün olacağı değerlendirilmektedir.

Enkazın altında kaldılar

İbrahim Çağlar - İstanbul Ticaret Odası Başkanı

15 Temmuz gecesi vatan için sokağa inen millet tek vücut oldu. Darbe girişiminde bulunanlar, devleti bir enkaz yığınına çevirmeyi amaçladılar. Ancak, o enkazın altında kendileri kaldı. Çünkü üç şeyi hesaba katmamışlardı; bu devletin bin yıllık tarihini, bu milletin ruhunu, o ruha liderlik eden Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bu devlete kendini adamışlığını... Dış dünyanın bu olanlara karşı takındıkları duyarsızlığa ve yalan yanlış enformasyona rağmen artık herkes biliyor ki; Türkiye’de dengeleri değiştirmeye çalışmak eskisi kadar kolay değildir. Yeni ve güçlü bir sistemi huzurla tesis edebilen, 2016’yı yüzde 2.9 büyüme ile tamamlayan Türkiye, hainlere verdiğimiz en güzel cevaptır. 15 Temmuz direnişinin sembol kurumlarından biri de İstanbul Ticaret Odası’ydı. 400 bin İstanbullu tüccarın temsilcisi İTO Meclis Üyeleri, vatan için sokağa inen milletle tek vücut oldu.

15 Temmuz gecesi İTO Meclis ve Meslek Komitesi üyeleriyle telefon zinciri kuruldu ve tüm üyelere çağrı yapıldı: “Milletin iradesine, demokrasiye karşı yapılan bu kalkışmaya karşı birlik olmaya ve hepinizi tüm üyelerimizle birlikte demokrasimize sahip çıkmak adına meydanlara çıkmaya davet ediyoruz.”
“Olağanüstü Dönemler, Olağanüstü Yönetimi gerektirir” başlıklı 20 Temmuz tarihli basın açıklamasıyla iş dünyasının kararlılığını ifade ettik. Ertesi gün ise “Olağanüstü Günlerde Olağanüstü Çalışacağız” başlıklı mektubu üyelerimize ulaştırdık.

3 Ağustos’ta 49 ülkenin başkonsolosu ile İTO’da bir araya geldik ve FETÖ’nün küresel düzeni tehdit ettiğini anlattık. Ağustos ayı Oda Meclisi’nde, 17 Aralık’tan sonra FETÖ ve bu yapıya bağlı kurumlarla ilişkilerini sürdürenler varsa, bu kişiler “Meclisin koltuklarını kirletmeye devam etmesinler” diye tavrımızı açıkladık.

Ardından bankalarla görüşmelerde piyasadaki durgunluğu aşma yöntemlerini ele aldık, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi için Anayasa değişikliğine desteğimizi açıkladık,piyasadaki sıkışıklığı gidermek için Aralık 2016’da KOBİ’lere Nefes Kredisi ile 170 milyonluk kredi sağlanması kararını aldık ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Milli Seferberlik” çağrısından hareketle ilk defa “Ekonomide Seferberlik” hareketini başlattık.

'Azimle üretmeye ihracata devam edeceğiz'

İsmail Gülle - İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı

15 Temmuz 2016 gecesi unutulmayacak, unutturulamayacak bir gün olarak milletimizin hafızasına kazınmıştır. O gece milletimizin vergileriyle alınan silahlar, silahlı kuvvetlerimizin içine sızan bir takım kamufl ajlı hainlerin eliyle ülkemize ve milletimize doğrultulmuştur. Ancak bu aziz millet o gece istiklalimizi tüm dünyaya bir kez daha ilan etmiştir.

2016 yılı başından beri terör olayları ile zor günlerinden geçen milletimiz; hiçbir etnik köken, din – mezhep ayrımı ayırt etmeksizin 93 yıllık Cumhuriyet tarihinde belki de ilk defa 15 Temmuz gecesinde bu kadar güçlü bir şekilde birlik ve beraberliğimiz için kenetlenmiş; istiklal şairimiz Üstat Mehmet Akif Ersoy’un o güzel dizelerindeki gibi İstiklal Marşımızı yaşayarak yüreklerde hissetmişlerdir. Hiç şüphesiz gelecek kuşaklar; Cumhurbaşkanımızın bu dirayeti ve milletimizin bayrağına olan bağlılığı asırlar boyunca minnetle yâd edeceklerdir.

İhracat dünyası olarak bizler de FETÖ’nün hain darbe girişimi sonrasında kara propagandalar ile yabancı kamuoyunda algı oluşturan kirli odakların hedefinde olan ülkemiz, milletimiz ve ekonomimiz için 65 bin ihracatçı tek yürek olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirdik.

İTHİB olarak, hain darbe girişiminin ertesinde ihracat yaptığımız ülkeleri ve önemli müşterilerimizi ziyaret ederek darbeden bir gün sonra bile fabrikalarımızın başında olduğumuzu, ihracatımızı ve taahhütlerimizi etkileyecek en ufak bir aksaklığın yaşanmayacağını ifade ettik. Yurtdışındaki mevkidaşlarımız ile görüşerek yurtdışında oluşturulmaya çalışılan negatif algıyı yıkmak için mücadele ettik, ekonomimizde en ufak bir daralma olmadığını, demokrasimizin sekteye uğramadığını ifade ettik. Devlet - millet el ele vererek; güvenlik birimlerimizin darbe girişimini ve yansımalarını hızlı bir şekilde kontrol altına alması sonucu, 2016 yılı sonunda ihracatımızı etkileyecek herhangi bir olumsuzluğun olmamasından dolayı memnunuz.

Aynı zamanda 2015 yılında Dünya tekstil ve hammaddeleri ihracat sıralamasında 8. Olan sektörümüz, 2016 yılında 7.’liğe yükselmiştir. Atılım yılı ilan ettiğimiz 2017 yılı ise hemen hemen tüm sektörlerimizin ihracat artışı yaşadığı bir yıl olarak devam etmektedir. Türkiye ihracatına katma değer ve istihdam yaratan tekstil ve hammaddeleri sektörü olarak 15 Temmuz’dan çıkardığımız en büyük ders; her geçen gün daha da azim ve heyecanla üretmeye devam etmek; Dünya’da üst sıralara ilerleyen ihracatımızla sektörümüz yarınlarını güvence altına almaktır.

'Ekonomik tahribat minimum düzeyle atlatıldı'

Ali Yücelen - Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) Başkanı

Türk demokrasi tarihine darbe vuran 15 Temmuz hain darbe girişiminin, ülkemiz ekonomisine olumsuz etkisi olmakla birlikte, hükümetin ve devlet kurumlarımızın, milletimiz ve iş dünyasıyla birlikte soğukkanlı duruşu ve direnci sayesinde, minimum zararla atlatılmaya çalışıldığı aşikardır.
İş dünyamızın, kriz dönemlerinde, ekonomik dirence ve esnekliğe sahip olması önemli bir avantajımızdır. Ne var ki, kısa vadeli ve acil müdahale ile rahatlatabildiğimiz ekonomimizde, uzun vadeli ve stratejik hedef ve reformlara ihtiyacımız önemini korumaktadır.

15 Temmuz darbe girişiminin ve yarattığı belirsizliğin, kısa vadeli etkisine baktığımızda, imalat sanayiinde üretimin daraldığını görüyoruz. 15 Temmuz sonrasındaki 3-4 aylık dalgalanma sonrasında üretim endeksi yükseliş trendine girmiştir. Burada hükümetin cesur ekonomik adımları tereddütsüz atmasının etkisinin altını çizmekte yarar var. Çekingen davranarak önlem almamak yerine eleştirileri göze alarak başta KGF olmak üzere ekonomiyi sıcak tutacak adımlar atılmıştır.

Türk ekonomisi güçlü ve dayanıklı bir ekonomidir. Ancak bu tür hain girişimlere alet olmamak için ekonomi aktörlerinin azami hassasiyeti göstermesi gerekmektedir. Çünkü bu tür şokların ölçülemeyen zararlar verdiği, ekonominin önemli faktörlerinden biri olan toplum moral ve beklentilerinin olumsuz yönde etkilendiği ve ülkemizin geleceğinden çalındığı aşikârdır.

Laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin kazanımlarına sahip çıkarak ve uğruna bedeller ödediğimiz cumhuriyetimizin, devleti ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne gönülden inanarak, bu tür şer odaklarının devletimizin içine sızmak suretiyle hain emellerini gerçekleştirmesinin önüne geçebiliriz. İş dünyamız demokrasiye inanmaktadır. Bir daha asla böyle menfur olayların yaşanmaması adına iş dünyası üzerine düşeni yapmaya hazırdır.

'Her koşulda demokrasiye sahip çıkmaya devam edeceğiz'

Celal Koloğlu - Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası (İNTES) Başkanı

Milletin zaferiyle sonuçlanan bu hain girişim iş dünyasını da kenetlemiştir, iş dünyası olarak tek vücut demokrasiye sahip çıktık, her zaman her koşulda sahip çıkmaya devam edeceğiz. Milletin iradesinin her şeyin üstünde olduğunu bir kez daha ortaya koyan darbe girişiminden çıkaracağımız en önemli ders bir ve bütün olduğumuzda hiçbir gücün bizi yıkamayacağıdır. Bundan sonraki süreçte ülkesi için çalışan, üreten iş dünyası olarak bizlere düşen ise daha çok çalışmak, daha çok üretmek, daha çok istihdam sağlamaktır. İNTES olarak geçtiğimiz bir yıl içinde bu hedef doğrultusunda çalışmalarımıza devam ettik.

2016 tüm dünya ve ülkemiz için zorlu bir yıl oldu. Küresel krizin devam eden etkileri, AB’nin geleceği ve ABD’deki yeni yönetimin etkilerine dair belirsizlikler ve gelişmekte olan ülkelerdeki sermaye çıkışlarının dünya ekonomisi üzerinde yansımalarını gördük, diğer yandan ülkemizde artan terör olayları, sınırlarımızda yaşanan sıcak savaş, jeopolitik risklerin ve kaygıların ekonomiye olumsuz yansımaları oldu.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen 2016 yılının üçüncü çeyreği haricinde Türkiye ekonomisi büyümeye devam etti, inşaat sektörü, özellikle Hükümet nezdinde alınan tedbirlerin de etkisiyle yeniden hızlı büyüme eğilimi yakaladı. GSYH %2.9 oranında büyüme gösterirken inşaat sektöründe büyüme %7.2 olarak ölçüldü. İnşaat sektöründe yakalanan büyüme eğiliminde büyük ölçekli kamu altyapı projelerinin önemli bir etkisi oldu. 2017’nin ikinci yarısında hükümetimizin yapısal reformları ve yatırımları teşvik edici politikaları sürdürmesi durumunda, kamu altyapı yatırımlarının ve özel sektör projelerinin yansımalarıyla inşaat sektöründeki büyüme eğiliminin devam edeceğini, yurt dışı müteahhitlik projelerinde de geçtiğimiz yıla göre pozitif bir gelişme kaydedildiğini söyleyebiliriz.

'Çarkları daha fazla döndürmeliyiz'

Alper Kanca - Taşıt Araçları Yan Sanayi Derneği (TAYSAD) Başkanı

15 Temmuz sonrasında dünya genelinde Türkiye’ye yönelik algının zedelendiğini görüyoruz. Ülkemizin içinden geçtiği zorlu dönemlerde, hep birlikte ülkemizi hak ettiği konuma yükseltmemiz lazım. Biz TAYSAD olarak bu kapsamda üzerimize düşen görevleri yerine getirmeye gayret ediyoruz. Hemen 15 Temmuz sonrası, tüm dünyadaki paydaşlarımıza, tedarik sanayi ve OEM temsilcilerimize yazılı ve sözlü bilgilendirmeler yaptık; üretimimizin ve sevkiyatlarımızın kesintisiz devam ettiğini bildirdik.

Üyelerimizi, yurtdışında üretim yapan küresel ana sanayi firmaları ile bir araya getirmeye devam ediyoruz. Türk otomotiv tedarik sanayicileri olarak, durmadan büyüyor ve ortaklarımızla birlikte yeni yatırımlar planlıyoruz. Yabancı yatırımcılardan ve yurt dışındaki tüm paydaşlarımızdan, Türkiye’nin potansiyelini, hızını, iş yapma beceresini değerlendirmesini bekliyoruz. Bu kapsamda, Japon araç üreticileri ile de işbirliğimizi artırmak hedefl erimiz arasında.

Ekonomik, siyasi ve sosyal açıdan zor günler geçiriyor olabiliriz. Fakat bu durumu düzeltmenin tek yolu çarkı, döndürmeye devam etmekten geçiyor. Hatta çok daha fazla güç harcayarak… Biz otomotiv sektörü ve tedarik sanayi olarak canla başla çalışıyoruz. Ar-Ge yatırımlarımızı ve çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Üretim son sürat devam ediyor.

'En iyi cevap başarılarımız olacak'

Orhan Sabuncu - Uludağ İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı

Türkiye’nin genel sekreterlik bazında en fazla ihracat yapan ikinci birliği olan Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB) olarak, ülkemiz üzerinde oynanan kötü senaryolara karşı en güzel cevabı başarılarımızı sürdürülebilir kılarak vereceğimize inanıyoruz. Bu amaçla tıpkı 15 Temmuz öncesinde olduğu gibi, sonrasında da büyük bir azim ve kararlılıkla yolumuza devam ettik ve etmeyi sürdürüyoruz. Hükümetimizin de bilhassa 15 Temmuz sonrasında; başarılı ihracatçıya yeşil pasaport uygulamasından Eximbank kredi olanaklarının genişletilmesine kadar ihracatı destekleyen reform paketlerini hızla devreye alması, bizler için çok büyük bir moral-motivasyon kaynağı oldu. Ekonomiye çarpan etkisi yapan teşvikler ile üretim maliyetleri düştü, ihracat daha cazip hale geldi. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye ekonomisi büyümesini sürdürdü.

Önümüzdeki dönemde ihracatı odaklı reformların artarak devam etmesi durumunda hem UİB ihracatının hem de Türkiye ekonomisinin büyüme hızının daha da artacağına gönülden inanıyoruz. Yerli üretim odaklı ve ihracat yönlü politikalar ile birlikte yatırımların ve buna paralel küresel arenadaki rekabet gücümüzün daha da artacağından şüphe duymuyoruz.

'15 Temmuz ihanetinden bu yana 16 yeni OSB kuruldu'

Memiş Kütükçü - Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu (OSBÜK) Başkanı

15 Temmuz hain kalkışmasını kurgulayanların en önemli hedefi, Türkiye’nin son yıllarda elde ettiği kazanımları tamamen ortadan kaldırmak, Türkiye’yi üreten değil tüketen bir ülke haline getirmekti. Nitekim yakın coğrafyamızda yaşanan bu tür olaylar ve hala dinmeyen sancılar bu ülkeleri iç savaşlara sürükledi. Ekonomik ve siyasi olarak tamamen bağımlı coğrafyalar haline geldiler.

Ülkemiz OSB’ler konusunda dünyaya örnek olacak bir üretim başarısı göstererek, OSB sayısını 316’ya çıkardı. Bu OSB’lerin 16’sı 15 Temmuz FETÖ ihanetinden sonra kuruldu. Tüzel kişilik kazanan bu OSB’lerimiz de hızla üretim faaliyetine başlayarak, Türkiye’nin üretim gücüne destek verecek.

Üretim Reform Paketi ile OSB’lerimiz ve Türk sanayisi için yeni bir dönem başladı. Türkiye’nin üreten gücü OSB’ler, Üretim Reform Paketi’nin getirdiği yeniliklerle ekonomiye daha fazla destek verecek, milli ve yerli üretim hamlelerinde daha fazla yer alacak. Yapılan reformlar ve düzenlemelerle birlikte Türkiye, 15 Temmuz FETÖ ihanetini olabilecek en az hasarla atlattı ve güçlü bir şekilde yoluna devam ediyor. Yapılan reformlarla birlikte bu büyüme rotasının kalıcı bir şekilde devam edeceğine inanıyorum. İnşallah bu rota bizi, daha rekabetçi, daha müreff eh bir Türkiye’ye ulaştıracak.

'Ekonomik göstergeler doğru yolda olduğumuz umudunu artırıyor'

Adnan Dalgakıran - Makine İhracatçıları Birliği Başkanı

15 Temmuz süreci ile birlikte yaşanılan ekonomik ve sosyal zorluklarla geride bıraktığımız 2016 yılı sonrasında yeni yılı ekonomik atılımlarla karşıladık. Yılın yarısını geride bıraktığımız bugünlerde 15 Temmuz’un birinci yıldönümünü bir önceki yıla göre çok daha güçlü bir biçimde karşılıyoruz. Atlattığımız tehlike hem toplumsal anlamda hem de Türk sanayisi, üreticisi ve ihracatçısı için çok zor bir sınavdı. Geride bıraktığımız bir yılda çalışmalarımıza hiç ara vermediğimizi söyleyebiliriz. Aksine bu süreçte sürekli üretim, teknoloji, tanıtım, pazarlama ve fuar çalışmalarıyla makine sektörünü desteklemeyi ve Türk makinelerinin dünya pazarları ile buluşmasına aracı olmayı ülkemize duyduğumuz sevgi ile sürdürdük. 15 Temmuz’un yıldönümünde ekonomik ve sosyal göstergelerin doğru gidişatta olduğumuza işaret etmesi bizler için geleceğe dair önemli bir dayanak noktası oluyor. Biz ülkemize hizmet etmenin en iyi yolunun ekonomimize katkı sağlamak ve ülkemizi dış pazarlarda en iyi şekilde temsil etmek olduğunu biliyoruz. Yurtdışındaki iş ortaklarımızla bir kez daha güven tazelediğimiz son bir yıllık dönemde, yabancı müşterilerimizin endişelerini yok etmek için çalıştık. Mayıs sonu itibarıyla 5,6 milyar dolar toplam makine ihracatı ile bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1,9 artış sağlamayı başardık. Şimdi Türk sanayii olarak hükümet, sanayici, sektör birlikleri gibi tüm aktörlerin desteğiyle süreci bir fırsata çevireceğiz.

'Hem üretime hem istihdama katkıda bulunduk'

Nedret Yener - OSTİM Organize Sanayi Bölgesi Sanayici İşadamı ve Yöneticileri Derneği (ORSİDAD) Başkanı

Ülkemizin geleceğine, istikrarına, huzur ve güven ortamına karşı yapılan 15 Temmuz kalkışması kolay unutulacak, kolay hazmedilecek bir saldırı değildir. ORSİAD olarak 15 Temmuz sonrası bir yandan demokrasiye sahip çıkma adına yapılan pek çok etkinliğe katıldık, diğer yandan da üretime ve istihdama dört elle sarıldık. Asıl meselemiz ve sorunların çözümünün üretim olduğuna inanarak faaliyetlerimizi gerçekleştirdik. İstihdam seferberliğine katkıda bulunmak adına üyelerimizle birlikte istihdam konusuna ağırlık verdik.

Bugün ülkemizde istihdam 1 milyon kişinin üzerine çıkmışsa, bunda OSTİM ve İvedik’teki işletmelerin önemli katkısı var. KOSGEB’in 50 bin liralık hibesi ile Kredi Garanti Fonu (KGF)’nun desteği binlerce işletmeye nefes aldırdığı gibi, ekonomik çıkmazdaki sayısız işletmeyi de bu darboğazdan kurtardı. Bu teşvik ve destekler olmasaydı yaklaşık yüzde 15 oranında firma büyük olumsuzluklarla karşılaşabilirdi. Dolayısıyla zamanlaması mükemmel, müthiş düşünülmüş bir karardı. Üretim olmadan yönetim olmaz, anlayışımızı hiçbir zaman bırakmadık. Türkiye’nin dışa bağımlılığı da, ekonomimizin sürdürülebilirliği de üretimin tekelindedir.

Bu gerçeğin farkına varmak, bu doğrultuda adımlar atmak zorundayız.

Güçlü Türkiye’nin yolu, güçlü üretim kapasitesinden geçiyor.

'Bu menfur girişimden büyük bir toplumsal sinerji ile çıktı'

Mehmet Büyükekşi - Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı

15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan hain darbe girişimi, ülkemiz ekonomisinde amaçlandığı çerçevede bir duraklamaya neden olamadı. Yıllar boyunca verdiğimiz çetin mücadeleler sayesinde kazandığımız demokrasi, hukukun üstünlüğü, ekonomik gelişmişlik gibi birikimlerimizi yok etmeyi arzulayan bu girişim ne mutlu ki amaçladığı yıkıma ulaşamadı. Yaşanan o anlar, o sürecin içinde olan bizler için elbette kolay olmadı. Ancak bugün geriye dönüp baktığımızda o karanlık geceyi olumsuz yanları ile değil, ülkemize kattıklarıyla anıyoruz. Verdiğimiz demokrasi mücadelesini tarihi bir dönüm noktası olarak görüyoruz. Çünkü bu süreç ülkemiz siyasetinin, sivil toplum dayanışmasının ve ekonomisinin dayanıklılığını ve gücünü gün yüzüne çıkarması bakımından tarihi bir önem ifade ediyor. 15 Temmuz gecesi ülkemiz, bir daha asla yaşanmamasını dilediğimiz bu menfur girişimden büyük bir toplumsal sinerji ile çıktı. Olayın ilk saatlerinde Cumhurbaşkanımızın soğukkanlı duruşu ve halka yaptığı çağrı toplumun tüm kesimlerini bir araya getirdi. Kahraman milletimizin bu çağrı üzerine canı pahasına meydanlara inmesi, havalimanlarına koşması Türkiye demokrasisinin zaferi olarak dünya döndükçe hatırlanacaktır. Diğer taraftan hükümetimizin, başta STK’lar olmak üzere ekonomimizin tüm aktörleri ile Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir diyalog kurması bu dönemi anlamlı kılan gelişmeler olarak hatırlayacağız. Bu çabalar, ekonomimizin hızlı bir şekilde normal seyrine dönmesini kolaylaştırdı. Ekonomik Güven Endeksi, Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi gibi o dönemin öncü göstergeleri de bunu doğrular nitelikteydi. İhracatımız ise Temmuz 2016’da kısmi olarak etkilense de daha sonra çok hızlı bir şekilde toparlanmaya başladı. 15 Temmuz’dan bu yana ihracatımızda değer bazında %4,5 miktar bazında %7,5 artış gördük. Yılın geri kalanında da çok daha yüksek rakamlara ulaşacağız. Biz de Türkiye sevdalısı ihracatçılar olarak o günden bu güne ülkemiz için elimizi taşın altına koyduk. Gerek bu hain girişimin, gerekse akabinde bazı şer odaklarının uluslararası itibarımıza getirebileceği muhtemel saldırılara karşı ihtiyatlı çalışmalar yürüttük. Yine, 15 Temmuz 2016’dan bu güne TİM olarak 30 ülkeye yönelik ticaret heyeti gerçekleştirdik, ihracatçılarımızı yurtdışında sayısız alıcı ile buluşturduk. Buna ilave olarak, bu süreçte ihracatçılarımızın mevcut pazarlardaki konumunu pekiştirmenin yanı sıra yeni pazarlarda etkin tutum sergileyebilmeleri için pazar çalışmalarına farklı bir yapılanma getirdik. Bu olağanüstü dönem ihracatçılarımız için de önemli birçok gelişmeyi beraberinde getirdi. Uzun yıllardır sonuç alamadığımız, kronik bir hal alan pek çok sorunumuz bu dönemde çözüme kavuşturuldu. Hükümetimiz tarafından sağlanan destek ve teşvikler ekonomimize can simidi oldu. Bütün bunların neticesinde, 2017’nin ilk çeyreğinde %5’lik bir büyüme oranı yakaladık. Bu büyüme oranı ile G-20 ülkeleri arasında Çin ve Hindistan’dan sonra üçüncü sırada yer aldık. Ve bu yüzde 5 büyümenin içinde, net dış ticaret, beklentilerimiz dâhilinde ulusal büyümeye 2,2 puanlık katkı sağladı. Şüphesiz ki bu başarı ihracatçılarımızın inancının ve çalışmasının karşılığı. Bizler, atılım yılı ilan ettiğimiz 2017 yılında daha fazla çalışmaya, üretmeye ve ihracatımızda rekor üzerine rekor kırmaya devam edeceğiz. TİM olarak sürdürülebilir ekonomik kalkınma, ekonomik istikrar ve milli refah seviyesini artırmaya yönelik çalışmalarımıza son sürat devam ederken, demokrasimizden hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz. Bu hain girişimin yıldönümünde, geçen yıl şehit olan 249 vatandaşımızı rahmetle ve minnetle anıyor, gazilerimizin huzurlarında ise saygı ile eğiliyoruz.