‘Demir çelik üretimimiz yüzde 5.5 düştü’
İhracatta önemli paya sahip olan ve ağır sanayinin temelini oluşturan demir-çelik sektörü, büyümeye devam ederken bir taraftan da uygulanan antidampingle mücadele ediyor.
Melih KOCAGİL / Sercan AKINCI
İş Bankası’nın katkıları ile Dünya Ekonomi TV’de yayımlanan Sektör Zirvesi’nde geçtiğimiz hafta demir çelik sektörünün ‘antidamping’ sorunu masaya yatırıldı. Demir-çelik sektörü son yıllarda gerçekleştirdiği yatırımlarla Türkiye’yi dünyanın en büyük ilk 10 üreticisinden biri konumuna getirdi. TÜİK rakamlarına göre sektör 42.5 milyar liralık üretim gerçekleştiriyor. Özellikle, dış ticaret açığı verilen yassı çeliğe dönük yatırımların ve üretimin 2008 yılından itibaren hızlı bir şekilde artması İtalya, Almanya, Ukrayna ve Romanya gibi ülkelere karşı AB pazarında önemli bir avantaj sağladı. Ancak sektör bu kadar hızlı büyürken antidamping ve koruma gibi önemli sorunlarla uğraşıyor. Çelik İhracatçıları Birliği Başkanı Namık Ekinci, “Türkiye çelik sektörü zaman zaman daralmalar yaşasa da her geçen sene büyüyen bir sektördür. Sektör üretimde geçen seneye kadar dünya 8’inciliğini koruyordu, bu senenin Eylül sonu itibariyle çok az bir rakamla bir basamak aşağı inerek dünya 9’uncusu oldu” dedi.
Dünyada genel bir krizin olduğuna dikkat çeken Ekinci “En önemli konulardan bir tanesi de antidamping. Koruma önlemleri, telafi edici vergi ya da tarife dışı engeller şeklinde Türkiye’nin önü kesilmeye çalışılıyor. Türkiye’nin bu başarısından ithalatçı ülkelerin sanayicileri rahatsız oluyor. Özel sektörün gücü zaten dampingli mal üretmeye gücü yetmez” ifadelerini kullandı. ABD’nin 1995 yılında Türkiye’ye ilk antidampingi açan ülke olduğunu belirten Namık Ekinci “Bu durum bizim için faydalı oldu. Daha rekabetçi üretim yapmamıza yol açtı. ABD’nin geçen sene inşaat çeliği ithalatındaki payının yüzde 72’si Türkiye’dendi. Bu sene yüzde 68’e düşmüş ama bu önemli bir paydır. Yani dünyadan yaptığı ithalatın yaklaşık 3’te 2’sini Türkiye’den yapıyor demektir. Bu büyük bir başarıdır. Bunda eğer dampingli mal varsa biz buna zaten sektör olarak karşıyız. Dampingle ilgili mücadelede tüm ülkelerle birlikte çalışıyoruz” diye konuştu. Çin, Rusya ve Ukrayna’nın dampingli mal ihraç ettiğini ifade eden Ekinci, “İç piyasalarında bin dolara satarlarken dışarıya 650 dolara satıyorlar. Bu o ülkenin sanayisine haksız yere zarara uğratmaktır. Üretici olan ülkenin tesisini zora sokup kapanmasına sebebiyet verir. Biz ihracatçıyız. O ülkelere dampingli mal girince bizim malımızı almıyorlar. Türkiye’nin her sene üretimi yüzde 5- 10 yükselirken, yüzde 5.5 üretimde düşme olmuştur. Bunda dampingin büyük payı vardır” açıklamasında bulundu.
Sektör Zirvesi’nde Yassı Çelik İthalat, İhracat ve Sanayicileri Derneği Başkanı H. Tuncay Sergen hurda ithalatında dünya birincisi olduklarını vurgularken Çelik Boru İmalatçıları Derneği Başkanı Ahmet K. Erciyas çelik boruda Türk üreticilerin Avrupa birincisi olduğunu söyledi.
Türkiye Yapısal Çelik Derneği Başkan Yardımcısı H. Yener Güreş sektörün gelişmesi için dev ihalelere girilmesi gerektiğini vurguladı. Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Başkanvekili Uğur Dalbeler Türkiye’de üretim fazlası olmadığını, çelik kullanımının düşük olduğunu belirtti.
[PAGE]
GÖRÜŞ / Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Suat İnce:
Türkiye’nin GSYH’si ve ihracatında önemli paya sahip olan ve ağır sanayinin temelini oluşturan demir-çelik sektörü, inşaattan imalat sanayine kadar tüm sektörlere girdi vermektedir.
Türkiye, uzun yıllar ana metalde, inşaat sektörünün talebini karşılamak için uzun ürün odaklı bir gelişim sergilemiş, yassı ürünlerde ise ithalatçı pozisyonda kalmıştır. Buna karşın, sektörde son yıllardaki yatırım stratejilerinde yassı ürünlere öncelik vermeye başlamıştır. Bu sayede ithalatla karşılanan yassı ürün ihtiyacı, zamanla yurtiçine kaymakla birlikte son dönemde yeniden ithal ürünlere yönelim olduğu gözlenmektedir. Sektörün yurtiçinde pazar sıkıntısı yaşamadığı görülmektedir..
Ana metal sektörü ise en çok ihracat gerçekleştiren sektörlerimizden. 170’in üzerinde ülkeye ihracat yapan sektörün ana ihraç pazarları Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri ile AB’dir. Ürün bazında incelendiğinde de, ihracatta inşaat sektörünün kullandığı uzun ürünler ilk sırayı alır. Arap ülkelerinde yaşanan siyasi gelişmeler, ihracatımızı bir miktar olumsuz etkilemiştir. Öte yandan, son dönemde mali yapıları bozulan Çin menşeli demir-çelik firmalarının, Türkiye’nin ihraç pazarlarına yönelerek fiyat kırmaları, sektör açısından olumsuz olarak değerlendirilmektedir.
Küresel kriz, demir-çelik sektörüne yönelik talebi de kaçınılmaz olarak sert biçimde etkilemiştir. Ancak Türk demir-çelik sektörü bu süreçte bir yandan özellikle arz açığının olduğu yassı ürünlere yönelik yatırımlarına hız verirken, diğer taraftan yurtiçindeki ve yurt dışındaki pazarlama ilişkilerini geliştirerek küresel krizden görece daha az etkilenmiştir.
Demir-çelik sektörü son yıllarda gerçekleştirdiği yatırımlarla Türkiye’yi dünyanın en büyük 9. ham çelik üreticisi yapmıştır. Özellikle, dış ticaret açığı verilen yassı çeliğe dönük yatırımların ve üretimin 2008’den itibaren hızlı bir şekilde artması İtalya, Almanya, Ukrayna ve Romanya gibi ülkelere karşı AB pazarında önemli bir avantaj sağlamıştır.
Sektörün önemli girdilerinden enerjide, fiyat hareketleri sektörün kâr marjları üzerinde baskı yaratmaktadır.
Türk demir-çelik sanayinde uzun-yassı ürün üretimindeki dengesizliğin yassı ürün lehine değişmeye devam edeceği ve bu yapısal dönüşümün sektöre büyük fayda sağlayacağı tahmin edilmektedir.
[PAGE]
Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Başkanvekili Uğur Dalbeler:
Neden dışarıya ucuz içeriye daha pahalı satıyoruz, anlatayım
Aslında ne kadar çok çelik ürettiğimizi değil de ne kadar çelik tükettiğimizi konuşmak daha yararlı olacaktır. Koreliler kişi başına yaklaşık bin 200 kilo çelik tüketiyorlar. Türkiye yaklaşmasına rağmen daha 400 kiloya ulaşabilmiş değil. Geçen yıl 35 milyon tona yakın çelik ürettik. Bunun 28- 29 milyon tonunu kendimiz tükettik. 20 milyon tona yakın da ihracatımız vardı. Dünyadaki yerimizden bahsedeceksek üretimde ilk 10’da olduğumuzdan çok, kişi başına ne kadar çelik tüketiyoruzu tartışmak daha yararlı olacaktır diye düşünüyorum.
İç piyasaya gümrük vergisi açıklanamıyor
En büyük antidamping boruya geliyor. Bazı ülkelerde bu devletin teşviğiyle sağlanıyor. Bazı ülkelerde de devletin kösteğiyle sağlanıyor. Türkiye’de devletin kösteğiyle sağlanıyor.Türkiye’de yassı çelik sektörünün teşviği amacıyla bir gümrük uygulaması vardı. Oysa çelik boruya böyle bir uygulama yok. Bu yıl Çin’den ithalat yüzde 51 arttı. İç piyasadaki nasıl pahalı oluyor da dışarıya sattığınız ucuz oluyoru da açıklayayım. Dahilde işleme rejimi diye ihracatı teşvik eden bir yöntem var. Bu uygulama sayesinde ihracatı yapabilmek için zaten uluslararası pazarlarda en ucuz hammadeyi bulmak zorundasınız. Hammaddeyi uygun buldunuz ve bunu da gümrüksüz ithal edebiliyorsunuz. Oysa iç piyasada bu ithal ettiğiniz malda yüzde 9 gümrük veriyorsunuz. Bu gümrükle iç piyasada sattığınız mal pahalı oluyor. İhracat yaptığınız maldan gümrük almıyor bu yüzden daha ucuza sattığımız için antidamping uygulanıyor. Bunu açıklayamıyoruz. En son gelen şikayet; Kardemir devlet firmasıymış dolayısıyla Ereğli Demir Çelik tarafından ucuza mal veriliyormuş. Biz tam aksine pahalı mal sattığından şikayetçiyiz.
Makine ihracatçılarının 2023 için 150 milyar dolar ihracat hedefi ciddi bir kapasitenin çıkacağını gösterir. Türkiye’de sektörün yüzde 75’i hurdaya dayalı üretimi gerçekleştiriyor. Bu 2 açıdan önemli. Birincisi geri dönüşüm, diğeri de önümüzdeki dönemde daha çok dikkati çekecek karbon ayak izi açısından. Şu anda yüzde 25- 30 civarındadır yerli hurdanın sektöre katkısı. Türkiye 20- 25 milyon ton hurdayı ithal ediyor. Eğer siz üretmezseniz Türkiye’nin ihtiyacı olan 21 milyar dolarlık çeliği ithal edersiniz.
Yatırım aşamasına geldiğimizde önümüze engeller çıkıyor. Bunları aşmalıyız.
[PAGE]
Türkiye Yapısal Çelik Derneği Başkan Yardımcısı H. Yener Güreş:
Yurtdışında fabrika açma konusu gündeme alınmalı
Yapısal çelik sektöründe 2000 yılında 600 bin ton çelik işlerken, geçen yıl 1 milyon 400 bin ton işledik. Bu yıl 1.5 milyon tonu yakalamayı hedefliyoruz. Demir- çelik sektörünün ihracatı gerilediği zamanlarda yapısal çelik sektöründe inşaata bağlı olarak ihracatta ciddi artışlar oldu. Örneğin geçen yıl yüzde 16.9 artış oldu bir yıl öncesine göre. Geçen yıl yaptığımız ihracat yaklaşık 1 milyar doları buldu ki, bu 300 milyon dolarlardan bu noktaya geldi. Daha önce yurtdışında imrenerek baktığımız binaların aynıları bugün Türkiye’de yapılıyor. Yurtdışında o parmakla gösterilen binaların önemli bir kısmı Türk mimar ve mühendisleri tarafından tasarlanıyor ve Türk üreticileri tarafından imal ediliyor. Bu da bizi sevindiren bir nokta.
Ben yetkili birisi olsam çelik yapı yapanların büyük ihalelere girmesini sağlarım. Dış politikayı ihracat artırmaya paralel bir şekilde düzenlerim. Eğer dış politikada ihracat gözetilirseAfrika ülkeleri, Orta Asya hatta Avrupa’da satışlarımızı artırırız. Çelik yapılarla ilgili yönetmeliklerde bazı eksiklikler var. Bu konuyla ilgili çalışmalar yürütülüyor ancak istenen hızda değil.
Çelik yapı imalatı ile ilgili olarak verimliliğin, insan kaynaklarının ve Ar-Ge’nin mutlaka teşvik edilmesi gerekiyor. Türkiye’de yeterli sayıda proje yok. Bazı ülkelere yatırım yapmak, fabrika açmak gibi konuları gündeme getirmemiz gerekir. Mittal örneğini vermek istiyorum; sadece Hindistan’da değil Lüksemburg’ta, Amerika’da, dünyanın birçok yerinde fabrikaları var. En çok kazancı da buralardan elde ediyor. Bu nedenle bizim bir master plana ihtiyacımız var.
Çelik İhracatçıları Birliği Başkanı Namık Ekinci:
İnşaat çeliğinde 1’inciyiz, yassı çeliğe dönüş başladı
Arap Baharı pazarları etkiledi. İran önemli bir pazardı. Ambargodan dolayı bu pazardan da mahrum kalıyoruz. Dünyadaki çelik sektörü geçen yıla göre yüzde 2.7 büyüdü. Bunun içinde Çin’nin yüzde 8’lik büyümesini bertaraf edersek yüzde -2’lere düşüyor. Genelde dünyada bir durgunluk var. Türkiye dünyanın 7’nci çelik ihracatçısı durumunda. Bunu bu sene de korumaya devam ediyoruz. Burada inşaat çeliği ihracatında Türkiye dünyanın birincisidir. İnşaat çeliğinde 140’tan fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. Sektörde yassı çelik üretimine doğru kayış başladı. Şuanda 2 tane uzun çelik üreticimiz yassı üretimine dönüş yaptı. Gelecek yıl bir üretici daha yassıya doğru dönecek. Genelde dünyada yüzde 45- 55 çevresinde yassı- uzun dengesi vardır. Bizdeki uzun maalesef yüzde 75’lerde.
Dünyada olmayan kesinti
STA’larla ilgili Cezayir, Brezilya ve ABD ile ilgili çalışmalar devam ediyor. Ne kadar erken sonuç alırsak bizim için iyi olur. Yatırım teşviklerinin önünde Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) ile yapılan anlaşmadan dolayı önümüzde engeller var. Bu engellerin gözden geçirilmesi lazım. Onlar bizi boğmaya çalışıyor biz nefes almaya çalışıyoruz. Çevre katkı payı adı altında ithal ettiğimiz hurdadan yüzde yarım fon kesiliyor. Kömürden yüzde 1 fon kesiliyor. Dünyanın hiçbir yerinde yok bu.
Ur-Ge kapsamında yaklaşık 10 ülke ile temas halindeyiz. O ülkelerle ihracatımızı yüzde 40 artırdık. Lobiciliğe ağırlık vermek gerekiyor. ABD’de lobi faaliyetleri içindeyiz. Kalkınma ajansının altında Matil isimli bir şirket kurduk. Teknolojiyi ithal eden değil üreten hatta ihraç eden bir sektör olmak istiyoruz. İstanbul Üniversitesi ile işbirliği halindeyiz.
Müteahhitlerimizin teşvik edilmesi gerekiyor. Afrika ülkelerine tarifeli gemi seferlerinin olması ihracatımızı artırır. Afrika’ya olan ihracatımız ortalama yüzde 20-30 arttı. Biz iğnenin deliğinden geçmeye çalışıyoruz. Hareket kabiliyetimiz daralıyor. Bankalar yatırımda bize yardımcı olmalı.
[PAGE]
Yassı Çelik İthalat, İhracat ve Sanayicileri Derneği Başkanı H. Tuncay Sergen:
Demiryolu ve denizyolunu iyi kullanamıyoruz
Siyah sac olarak yassı çelik üretim kapasitemiz 16 milyon ton civarına çıktı. Son 4- 5 yılda büyük artış gösterdi. Kapasitenin hepsini kullanmadık, geçen yıl 9 milyon ton civarında üretim oldu. Tüketimimiz de 13 milyon ton. 2012’nin 2’nci altı ayına göre; siyah sacda üretim olarak bakarsak bizden önde Çin, Japonya, Hindistan, ABD, Rusya var. Şu anda 11’nci sıradayız, son 5 birbirine çok yakın. Kardemir ve Havaş’ın da yatırım planları var. Onlar da girdiği zaman birkaç sıra yukarı çıkacağız. Genel çelik sektöründe 5 milyar 799 milyon dolar ihracatımız görünüyor. İthalatımız 4 milyar 428 milyon dolar. Hurda ithalatında da dünya birincisiyiz. TÜİK’e göre 42.5 milyar liralık üretim yapılmış, 4.9 milyar liralık da katma değer sağlanmış sektör vasıtasıyla.
Bana göre ticaret demek sır demektir. Bugünkü iletişim teknolojileri sayesinde sırlar azalıyor. Bileşik kaplar kanunu bilgide de çalışmaya başladı. Bu durum fiyat farkları ve kar marjlarının daralmasına neden oldu. Böylece ticarette lokallaşme dönemine girildi. Artık bugün demir çelik üreticisi 60 dolar karla çalışamadığı için Brezilya’ dan da mal almıyorsunuz. Çin özel bir sistem uygulamasa 60 dolar kar marjı onlarda da yok. Maliyetler ve marjlar eşitlendi. 60 dolar navlunun olan yerlerle ticaret yapmamız zorlaştı. Bir gerçeği vurgulamak lazım. Dünyanın göbeğinde yer alan bir ülkeyiz. Etrafımızda parası olan alıcı ülkeler var. Ben başbakan olsam; Türkiye’nin lojistik avantajını çok daha verimli kullanmaya çalışırım. Diğer taraftan mevcut olanı geliştirmek ve yeni imkanlar yaratmaya uğraşırım. Avusturya’dan 43 dolara bir mal nakliye ettik. Aynı malı ben buradan aynıfiyata İskenderun’a gönderiyorum. İzmir 30 dolar, Cezayir denizyoluyla 15 dolar. Denizyolunu çok kuvvetlendirirdim. Artı demiryoluyla Ortadoğu’ya, İran’a ve Kafkasya’ya ulaşmaya çalışırım. Biz bu avantajımızı kullanmıyoruz.
2023 planı gerçekçi ve iyi bir plan değil. Hedefte 55 milyar dolarlık ihracat yer alıyor. Bu rakam 155 milyar dolar da olabilir.
Çelik Boru İmalatçıları Derneği Başkanı Ahmet K. Erciyas:
İlk 9 aylık ihracatta geçtiğimiz yılı geride bıraktık
vTürk çelik boru sektörü Avrupa’da birinci, dünyada da 5’inci konumda. Sektör 4 milyon 250 bin ton civarında üretim yaptı, 5 milyon tona yakın sac kullanmış, 5 milyar dolar civarında da ciro yaptı geçen yıl. İhracat ise 1 milyar 870 milyon dolar oldu. Şu anda ilk 9 aylık rakamlarımız bu eğrinin yüzde 4.62 aşıldığını gösteriyor. Yani ihracatla yaşayan bir sektör görünümündeyiz.
TANAP projesi yani Şah Denizi’nden çıkan gazın Avrupa’ya taşınmasında yaklaşık 3 milyon ton civarında çelik boru üretimi gerekiyor. Dünyadaki birçok firmanın ve devletin iştahını kabartıyor bu. Türkiye’de spiral kaynaklı olarak üretilir bu tür borular. Ancak Batılılar kendi avantajlarını buraya empoze edebilmek için çok daha yüksek maliyetli boyuna kaynaklı yöntemiyle değiştirmek istediler şartnameyi. Bizim ısrarlı girişimlerimizle bu konuya çok fazla prim verilmedi diye düşünüyoruz. Hala takipçisiyiz bu konunun. Dolayısıyla dünyanın neresinden gelirse gelsin, hangi ülke gelirse gelsin, Türkiye’de biz yerli Türk borucuları olarak burada kimseye lokma bırakmayız. Şartnamelerin Türk borucuları devre dışı bırakmayacak şekilde düzenlenmesi gerekir.
Alt yapı yatırımlarının tamamlanmasıyla bir atıl kapasite oluştu. Firmalarımızın ihracat yapmaktan başka çaresi yok. Çok amatörce davranıyoruz, birbirimizle rekabet ediyoruz.Fiyatları kırıyoruz. Böylelikle antidampinge zemin hazırlıyoruz. İhracatın kilogramını artırmak gibi bir hedefimiz olmalı. Bunun sonucu olarak şirket el değiştirmeleri başladı. Kar değil nefes yetiştirmeye çalışıyoruz.
ÖNERİ / DÜNYA GAZETESİ YAZARI RÜŞTÜ BOZKURT:
Rakipler hantallaşan tesisi yeniliyor
Çin başta olmak üzere üretici ülkeler küçük ölçekli tesislerini konsolide ederek rekabet edebilir ölçekte demir-çelik işletmeleri yaratıyor. Birçok büyük demir-çelik tesisi teknolojik modernizasyonla esnek bir yapıya kavuşturuluyor. Tesisler sürekli yenilenerek değişmeleri karşılayabilen reflekslerin gelişmesi sağlanıyor. Bu temel açıdan bakanlar, Türkiye’de sektörde dokuz sorunu irdeliyor: Hurda girdi kullanımının kısa, orta ve uzun dönem stratejisinin belirlenmesi, enerji maliyetleri üzerindeki yüklerin küresel rekabet gücü yaratma bağlamında ele alınması, teknolojik bağımlılığın azaltılması önlemlerinin alınması, eritmede kullanılan elektrodların yerli üretimi gibi bütün ithal girdilerin gözden geçirilmesi, yatırım yönetiminde özellikle yer seçimi, ölçek büyüklüğü, liman bağlantıları gibi konuların yeni rekabet anlayışı ile ele alınması, özellikle Doğu Akdeniz’in en önemli yerindeki kümelenmenin mutlaka bir plana oturtulması, rakip analizlerinde açık iş istihbaratı kadar, gizli gelişmeleri de izleyen bir kolektif anlayışa ulaşılması, sektörde örgütlenmelerin derinleştirilerek entelektüel gücünün artırılması gibi konular sürekli gündemde tutulmalı.