Ekolojik tarım turizmine bir örnek: TaTuTa Projesi
Ekolojik tarım turizmine bir örnek: TaTuTa Projesi
İSTANBUL - BM'nin kalkınma programı, GEF Küçük Destek Programı'nın (SGP) desteği ile 2003 yılında hayata geçen TaTuTa (Ekolojik Çiftliklerde Tarım Turizm ve Gönüllü Bilgi ve Tecrübe Takası) Projesi Türkiye'de ekolojik tarımla geçinen çiftçi ailelerine mali, gönüllü işgücü ve/veya bilgi desteği sağlayarak ekolojik artımı teşvik etmeyi hedefliyor. Türkiye'nin 32 noktasında 72 çiftlikte devam eden TaTuTa içinde yer alan çiftlikleri bugüne dek 110'dan fazla gönüllü,180'in üzerinde konuk olmak üzere 300 kişi ziyaret etti. Gönüllüler ve konuklar çiftliklerde bin gecenin üzerinde konakladılar. Proje ne sağlıyor? TaTuTa ile ekolojik tarım ile geçinen çiftçi ve işletmeler, konuyla ilgili, deneyimli ve bilgi sahibi kişilerle arazide bir araya getiriliyor; böylece bilgi ve tecrübe değiş tokuşu sağlanıyor. Proje, ekolojik üretimlerini sürdürebilmeleri için çiftçilere ek maddi destek sağlıyor. Ziyaretçiler, çiftçi ailelerinin evinde kalıyorsa, aile sofrasını paylaşıyorlar, böylece kültürler arası alışverişe ortam yaratılıyor. Tüketici-üretici arasındaki ilişkilerin şeffaflaşması ile bireylerin ekolojik döngülere sorumluluk bilincinin gelişmesine destek oluyor. Yayınlanan TaTuTa ziyaretçi rehberlerinde projeye dahil çiftliklerle ilgili detaylara yer veriliyor. Projenin yeni bilgilerle sürekli güncellenen bir web sayfası (www.tatuta.org) bulunuyor. Türkiye'den 38 gönüllü ve konuğun ziyaret ettiği TaTuTa çiftliklerine gelen konuklar arasında Güney Kore, İsveç, Avusturya, Yunanistan gibi ülkelerden gençler de bulunuyor. 2004-2006 yılları arasında Küresel Çevre Fonu, Küçük Destek Programı (SGP) desteğiyle yürütülen ve ekolojik tarım yapan çiftçinin desteklenmesi ile birlikte kentli tüketici ile kırsalda yaşayanlar arasında kültür alışverişini amaçlayan TaTuTa Projesi en çok 25 yaşın altındaki yaş grubunun ilgisini çekiyor. Onu 27-47 arası yaş grubu izliyor. Buğday ve TaTuTa, New York Times Gazetesi'nde... New York Times Gazetesi'nin 12 Haziran 2006 tarihli nüshasında Buğday Derneği'nin projelerinden TaTuTa'ya yer verildi. Matt Gross imzasıyla yayımlanan ve Çanakkale'deki Görgün Çiftliği'ndeki izlenimleri aktaran haberin aşağıda yer alan giriş cümleleri bile, aslında TaTuTa'nın evrensel etkilerini de çok güzel ifade ediyor. "Türkiye'deki bir meyve bahçesinde elma ağaçlarının altında Kemal Görgün bir elma ağacının genç bir dalını o kalın eliyle alıp, bununla ne yapacağımı bana göstermeye çalıştı. Dalı büktü, sonra da bıraktı; bu sırada da filizi yukarı doğru büyüyecek şekilde mi yönlendireceğime, yoksa bunu yemyeşil meyve bahçesi boyunca uzanan metal tellerden birine yatay olarak mı bağlayacağıma nasıl karar vereceğimi anlatıyordu. Açıklamaları son derece açıktı; tek sorun Türkçe konuşmasıydı, söylediklerinin tek bir kelimesini bile anlamıyordum. Ama ne gam. 55 yaşındaki evsahibim o yumuşak kahverengi gözlerini gözlerime dikti, gülümsedi ve bildiği nadir İngilizce kelimelerden birini söyledi: "Wow!" Sonraki dört gün boyunca, Kemal'in Çanakkale'ye yaklaşık 80 km. uzaklıktaki Beypınar köyünün dışında bulunan organik elma çiftliğinde, "wow", "yes" ve "ok" ortak dilimizi oluşturacaktı. Dil engeli umurumda değildi, oraya çalışmak için gelmiştim, konuşmaya değil. Frugal Seyahat ile iki ay kesintisiz gezdikten, antik harabeleri ve iç bayıcı gece kulüplerini bol bol ziyaret ettikten sonra, turizmden gına getirmiştim. Her ne kadar Türkiye ile ilgili yazılanlar -Kapadokya'nın dünya dışı doğası ya da İstanbul'un meyhaneleri gibi- ilgimi bir hayli cezbetmişse de, tek bir yer daha gezmek istemiyordum. Bir şey yapmalıydım, ne olursa. Bir işe yaramalıydım. TaTuTa bana bu fırsatı verdi. Merkezi İstanbul'da olan örgüt (www.bugday.org/tatuta) Türkiye çapındaki 70 organik çiftliğe gönüllü kişileri yerleştiriyor, ayrıca organik çiftlikler üzerine benzer grupların oluşturduğu uluslararası birlik World-Wide Opportunities (www.wwoof.org) ile yakın ilişki içerisindeler. 30 Euro'luk kayıt ücreti ve önerilen 15 Euro'luk gündelik katkı payı ile Anadolu'nun en batısından en doğusuna Türkiye'nin her yerinde kalacak yer bulup karın doyurmak mümkün. Yapacağınız tek şey ter dökmek. Ya da, benim gibi bir gönüllü olarak değil de bir turist olarak geldiyseniz, çalışmanıza bile gerek yok..."