Enflasyon temmuz-ağustosta zirve yapar faizde indirim yerel seçimlerden sonra
Enflasyon temmuz-ağustosta zirve yapar faizde indirim yerel seçimlerden sonra
HSBC Baş ekonomisti Dr. Murat Ülgen, elektrik zamlarının etkisinin temmuz ayı enflasyonuna yansımasını beklediğini belirterek "Enflasyon bu ay veya ağustosta zirve yaptıktan sonra eylül, ekim ve kasım aylarında yüksek baz etkisinin de katkısıyla düşüş sürecine girer. Yılsonu enflasyon beklentimiz yüzde 10,9 ile çift hanede. Eğer yeni bir tarımsal emtia ve enerji şoku yaşanmaz ve uluslararası fiyatlardaki düşüşler sürerse, faiz artırım sürecinde sona geliriz diye düşünüyoruz. Faiz indirim süreci ise 2009'da yapılacak yerel seçimlere ve o dönemde göreceğimiz mali politikalara uyumlu olarak gelecek yılın ikinci çeyreğinden önce olmayacağını düşünüyorum" dedi. Dünyada kredi krizinin birinci yılını doldurduğunu ifade eden Ülgen, finansal piyasalarda kredi tarafında bir düzelme olmamasına karşın son dönemde enerji emtiaları tarafında görülen tablonun umut verici olduğuna dikkat çekti. Son 15 gündür özellikle petrol tarafında yaşanan sert düzeltmelerin ekonomik tabloyu göreceli olarak daha iyi bir noktaya getirdiğini anlattı. Ülgen şöyle devam etti: "Petrol geçen yılın ekiminden bu yılın temmuzuna kadar yüzde 80 gibi çok yüksek bir oranda çok keskin yükseldi. Son 10-15 günde ise yüzde 15 geriledi. Bu cesaret verici ama kalıcı olup olmadığını göreceğiz. Tarımsal emtialarda da önemli bir şok yemiştik. Mesela buğday fiyatları da enflasyon baskılarının ilk gözükmeye başladığı 2007 Ekim'inden 2008 Nisan'ına kadar yüzde 90 yükseldi, sonra yüzde 30 geri geldi. Bu kısmen iklim şartlarının düzelmesinden, kısmen alınan önlemler ile hasılatın artmasından kaynaklandı. Olaya Türkiye açısından bakıldığında ise bu şoklar ciddi bir enflasyon baskısı oluşturdu ve MB'nin mart-temmuz ayları arasında her anketinde 12 ve 24 aylık enflasyon beklentilerinin yaklaşık 30-40 baz puan bozulduğunu gördük. Şimdi nisan-mayıstaki resme göre emtia şokunda bir düzelme var, kredi krizinin yarattığı rahatsızlık devam ediyor ama içeride iç siyasi belirsizliklerin sonuna yaklaşıyoruz gibi gözüküyor. Göreceli olarak baktığınızda resim biraz daha berraklaşıyor diyebiliriz. Emtia fiyatlarında önümüzdeki dönemde yükselişler görmezsek piyasalar yine olumlu kalacaktır ama bu durum tabii ki siyasi gelişmelere de bağlı." Petrol fiyatlarındaki düşüşün cari açığı daraltacağı beklentisinin de risk primini azaltıcı yönde etkilediğini kaydeden Ülgen enerji ve gıdanın enflasyon üzerindeki baskısının ise ikincil etkiler kanalıyla sürdüğünü söyledi. Büyümenin, önümüzdeki dönemde çeyreklik bazda yüzde 3-4 seviyesinde gelişmesini beklediklerini anlatan Ülgen, beklentilerin altında gelen 2007 dördüncü çeyrek büyümesinin 2008 birinci çeyreğe kaydığını belirtti. Ülgen, iç talepte zayıflama görüldüğünü kaydederek ikinci ve üçüncü çeyrek büyüme rakamlarının çok da keskin olmayan bir şekilde yavaşlamasını ve yılsonu büyüme rakamının yüzde 4,1 olmasını bekledikleri bilgisini verdi. Ülgen, "Emtia fiyatlarında bir tur daha yükselmeyeceği hatta aşağı gidiş trendinin devam edeceğini düşünüyoruz. HSBC olarak bu yıl ortalama petrol tahminimiz 130 dolardı. Şimdi onun altına bile gitmeye başladık. Önümüzdeki yıl için 125-130 dolar arası bir fiyat öngörümüz var ki riskler aşağı yönlü oldu. Bu varsayım altında enflasyon ya temmuz ya da ağustos ayında zirveyi görecek. Temmuzda elektrik fiyatlarındaki artış ve olumsuz baz etkisi ile beraber yıllık enflasyonun çok büyük ihtimalle arttığını göreceğiz. Merkez Bankası faiz artırım sürecinin sonlarına gelindiği sinyalini verdi. Belki bir 25 baz puanlık faiz artış daha yapıp bir süre durabilir, belki de şimdi durup senenin sonunda sınırlı bir artış yapabilir. Bu çok dinamik bir süreç ve Merkez Bankası da hızlı tepki vermeye başladı. Ayrıca enflasyon hedeflerini yukarı revize ettikten sonra Merkez Bankası'nın çok daha kararlı ve temkinli durmaya başladığını gözlemliyoruz ve bu da uzun vadeli bir bakışla son derece olumlu" diye konuştu. Yıllık enflasyonun yüzde 10,61 seviyesinde bulunduğunu hatırlatan Ülgen, geçen yıl temmuz ayı enflasyonunun -%0,73 olduğunu ve bu yıl temmuz enflasyonunun beklenti anketinde olduğu gibi +%0,4 çıksa bile yıllık enflasyonun yüzde 11,9'lere getirdiğine dikkat çekti. Temmuz ayı enflasyon beklentilerinin yüzde 0.45, yıl sonu enflasyon beklentilerinin yüzde 10,91 ve 2009 öngörülerinin yüzde 8,20 olduğunu ifade eden Ülgen, faiz indirim beklentilerinin oluşabilmesi için ise enflasyonda çok ciddi bir düşüş veya düşüş trendi görülmesi gerektiğinin altını çizdi. Ülgen, faiz artırım sürecinin sonuna gelindiğini düşünürken indirim sürecinin başlaması için ise yerel seçimlerin atlatılması gerektiği üzerinde durdu. Ülgen, "Mali politikaların seyrine bakmak lazım. İlk faiz indirimi 2009'un ikinci çeyreğinde olur diye düşünüyorum" ifadesini kullandı. Cari açığı özel sektör artan oranlı dış kredisi ile finanse ediyor HSBC Baş ekonomisti Murat Ülgen, diğer ekonomistler gibi yıl sonunda cari açığın enerji faturası nedeniyle 49 milyar dolar düzeyinde oluşmasını beklediğini kaydederek cari açığın finansmanı noktasında ise özel sektörün durumuna dikkat çekti. Ülgen, cari açığın enerji hariç tutulduğunda stabilizasyona girdiğini ifade ederek "Ama cari açık enerjiden dolayı yüksek kalacak. Petrol fiyatlarında bu cesaret verici dönüş devam ederse cari açık beklentileri bir noktada aşağı doğru revize edilebilir" dedi. Geçen yıl doğrudan yabancı yatırım miktarının net 20 milyar dolar olduğunu ve 2008 yılı tahminleri oluştururken de sene başında önce 15-20 milyar dolar arası seviyede bir giriş beklediklerini söyleyen Ülgen şu ifadeleri kullandı: "Şimdi tahminimi 13 milyar dolara revize ettim. Cari açığın finansmanına bakıldığında net doğrudan yabancı yatırımda azalış var. Portföy girişleri de mayıs ayına kadar negatifti ama temmuzda pozitif olma ihtimali yüksek. Fakat özel sektörün güçlü borçlanma trendi devam ediyor. İlk 5 aya bakıldığında bankacılık dışı özel sektör geçen yıldan yüzde 25 daha fazla net 15 milyar dolar civarı borçlandı. Bu rakam geçen yıl ilk 5 ayda net 12 milyar dolardı. Kredi piyasalarında sıkışıklık yaşanırken Türk özel sektörünün böyle güçlü borçlanması hatta geçen yılın üzerinde borçlanması cesaret verici. Bu ülkenin uzun vadeli hikayesinin iyi olduğunu ve örneğin enerji/altyapı tarafında olduğu gibi başarılı projeler yürüttüğünü de gösteriyor. Üstelik özel sektörün uzun vadeli borcunun kalan vadesi 3,1 yıl ve faiz maliyeti de makul. Dış borcun artması bazı soru işaretleri uyandırıyor olsa da özel sektörün dış borcunu milli gelire oranladığınızda hala bazı Avrupa ülkelerinin altında veya makul seviyelerde olduğunu da görüyorsunuz. Artan cari açığın finansmanı doğrudan yatırımla değil, Türk özel sektörünün artan miktarlarla ve uzun vadeli kredi ile yapıldığı görülüyor. Finansman şekil değiştirdi. Tabii ki cari açığın doğrudan yatırımla finanse edilmesi çok önemli ama bu gelişmeyi de sıcak paradan daha sağlıklı görüyorum."