”Erdoğan, krizin ciddiyetini kabul etme noktasına geldi”

CHP Genel Başkanı Baykal, 14. Olağanüstü Kurultay'ının açılışında konuşma yaptı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

ANKARA - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ekonomik krizin ciddiyetini kabul etme noktasına geldiğini savunarak, "Hastaya moral vermek iyi de sen önce gerekiyorsa hastanın ameliyatını bir yap, iğnesini bir yap, ilacını bir yaz, teşhisini bir yap, ne olduğunu bir anla, MR'ını bir çek. Ona yönelik bir tedavi programını uygula. Ondan sonra da 'merak etme' diye moral ver" dedi.

Baykal, partisinin tüzük ve program değişikliği için Sheraton Oteli'nde toplanan 14. Olağanüstü Kurultayı'nın açılışında yaptığı konuşmaya, Kurultay Başkanlığına kadın siyasetçinin seçilmesinden duyduğu mutluluğu dile getirdi. Baykal, tüzük ve program değişikliğinin CHP'nin tarihi bakımından bir dönüm noktası olduğunu kaydetti. Baykal, program değişikliğinin CHP ve Türk siyaseti açısından yeni dönemi başlattığını, tüzük değişikliğinin ise partiye yeni bir yaklaşım getirdiğini vurguladı. Baykal, ekonomik krizin "sıradan ve olağan" olarak değerlendirilemeyeceğini, hakim ekonomi politikalarının gözden geçirilmesini zorunlu olduğunu kaydetti.

Sosyal demokrasinin temel değerlerinin daha da önem kazanacağının artık ortaya çıktığını belirten Baykal, "Öyle bir noktaya gelmiştik ki piyasa artık sadece ekonomiye değil, hukuka da kültüre de egemen olmaya başlamıştı. Artık piyasayı sosyal sorumluluk, kamusal sorumluluk duygusuyla yönlendirmenin bir ihtiyaç olduğu kabul edilmelidir" dedi.

"İktidarın ekonomi politikası iflas etmiştir"

AKP hükümetinin 6 yıl tek başına iktidar olmasına karşın yanlış politikalarla Türkiye'yi ekonomik küçülme noktasına getirdiğini ileri süren Baykal, "Zaten bu iflas, hükümetin IMF kapısına gitmesiyle de ortaya çıkmıştır. Bu iktidarın ekonomi politikası iflas etmiştir. Büyüme de iflas etmiştir, borçlanma da iflas etmiştir" dedi. Baykal, sektörlere yönelik sıkıntıları giderecek önlemlerin yaşama geçirilmediğini savundu. Erdoğan'ın dünyadaki ekonomik kriz ve Türkiye'nin sorunlarıyla ilgili "çelişkili ifadeler içinde bocaladığını" ileri süren Baykal, şöyle konuştu:

"Şimdi de olayın ciddiyetini artık inkar edemez bir noktaya geldi, konuşmalarında bunun yansımalarını görüyoruz. 'Yok bizi etkilemez, hallederiz' söyleminden sonra şimdi işin çok ciddi olduğunu anladı. Diyor ki 'hasta ağır, yatakta yatıyor. Ben de doktorum ona (sen ağırsın) demem, hastayı kaybederim, bu nedenle ona moral vermeye çalışıyorum. (iyisin, iyisin) diyorum. Benim (iyisin) dediğimi ciddiye almayın. Biliyorum hasta gidiyor ama giden hastaya (gidiyorsun) denmez ki. Ben ona moral vermeye çalışıyorum' diyor. En son geldiği nokta bu. Hastaya moral vermek iyi de sen önce gerekiyorsa hastanın ameliyatını bir yap, iğnesini bir yap, ilacını bir yaz, teşhisini bir yap, ne olduğunu bir anla, MR'ını bir çek. Ona yönelik bir tedavi programını uygula. Ondan sonra da 'merak etme' diye moral ver. Sen bunların hiçbirini yapma, hasta perişan (öldük, bittik)... Bursa'da, Kocaeli'nde otomotiv, tekstil perişan durumda. Herkes şikayetçi. Bu noktada 'iyisin, iyisin'...  Önce bir kabul et, hakkını ver, teşhisini koy, gereğini yap, ondan sonra da moral ver. Başbakan yavaş yavaş hastanın ciddiyetini kabul etme noktasına geldi, öyle gözüküyor."

"Siyaset, yolsuzluk yapmanın yolu oldu"

Baykal, "Siyasetten dolayı olan yolsuzluktan dolayı kim hesap soracak? Siyaset, hesap sormanın yolu iken Türkiye'de yolsuzluk yapmanın yolu haline gelmiştir" dedi. Baykal, Türkiye'de yolsuzluğun siyasetten dolayı yaşandığını iddia etti. Baykal, şöyle devam etti:

"Siyasetten dolayı olan yolsuzluktan dolayı kim hesap soracak? Siyaset, hesap sormanın yolu iken Türkiye'de yolsuzluk yapmanın yolu haline gelmiştir. Son bütçe konuşmalarımda 4 somut soru sordum Başbakan'a. Ben ana oy vermiş 7,5 milyon seçmenin sözcüsüyüm. Başbakan ağzını bile açmadı. 30 yıl önce Eminönü Belediyesinin çöpleri kaldırmadığını günlerce beklediğini, sendikal bir sorun yaşandığını falan anlattı. Şimdi, Başbakanlığa kadar uzanmış olan pisliği, çöpleri mazur göstermek için böyle cevap veriyor. 30 yıl önceki çöpler sendikayla anlaşma yapıldı ve kaldırıldı. Biz o çöpleri kısa bir süre içinde kaldırdık. Ya senin önündeki çöpler ne zaman kalkacak?

Biz somut gündeme ilişkin sorular sorduk. 'Gel televizyonda konuşalım' diyoruz gelmiyor. 'Basın toplantısı yap, gazeteciler sana özgürce soru sorsun' diyoruz kabul etmiyor. Kimlerle konuşacağını, uçağına kimleri alacağına kendisi karar veriyor. Objektif bir iletişim kurduğuna tanık olmadık."

Baykal, Sabah-Atv'nin satışının da kanayan bir yara olduğunu belirterek Deniz Feneri'nin de iktidarın röntgenini sergilediğini söyledi.

İlköğretim 10 yıla çıkarılacak, YÖK kaldırılacak

Yoksulluk ve işsizliğin Türkiye'nin en önemli sorununa işaret eden Baykal, bu iki sosyal olgunun Ak Parti iktidarı nedeniyle önümüzdeki dönemde üzerinde sürekli çalışılması gereken karakterler olarak ortaya çıktığını ileri sürdü. Yeni parti programının AK Parti'nin bu iki soruna yönelik ortaya koyduğu modelin dışında gerçekçi bir yaklaşım getirdiğini anlatan Baykal, şunları kaydetti:

"Bu yeni programda, aileye ve kadına yönelik yardımlar, mesleki eğitimin yeniden düzenlenmesi gibi değişik çalışmalar getirilmiştir. Yoksullukla mücadeleyi önemseyen bir programdır. 'Kentleşen Türkiye' gerçeğini temel alan bir anlayışla hazırlanmıştır. Kentli Türkiye'nin ulaşım, varoş gibi sorunları vardır. Bunlara yönelik ciddi bir yaklaşım bu program. Bu programla yoksulluk gerçeği ile mücadele etmek zorunda olan Türkiye'nin sosyal güvenlik sistemi ciddi şekilde takviye edilmektedir. Bu sistem nedeniyle insanların maruz kaldıkları haksızlıklar giderilecektir. Emeklilerin refahtan pay sorunu düzeltilecektir. Gençlere burs ve yurt konusunda ciddi atılımımız var. Programda, KDV ve ÖTV oranları nedeniyle maruz kalınan haksızlıklara yönelik çözümler var. Üniversiteye giriş sınavları, YÖK kaldırılacaktır. Kesintisiz ilköğretim 8 yıldan 10 yıla çıkarılacaktır. Türkiye'de demokrasi ve medya özgürlüğü güvence altına alınacak, yolsuzluklarla ilgili kapsamlı düzenlemeler yapılacaktır."

Seçim sistemine de 'ayar' lazım

Konuşmasında, programda seçim sistemine yönelik yer alan değişiklikleri de anlatan Baykal, şunları söyledi:

"Seçim sisteminde, seçim çevrelerini bugünkü büyük kentlerde görülen büyük rakamların altına çekmeye ihtiyaç var. Yani 6, 7, 8 kişilik listeler oluşturulmalı. Seçimde, seçilecek adayın iki katı kadar aday adayı ortak oy pusulasına yazılmalı. Seçmenler o partinin aday adaylarını yarısına indirecek işaretleme yapmalılar. Yani sayı 12 ise 6'ya düşürülmeli. Sonra bu ön seçimde oy kullanan seçmenler, bir sonraki seçimde kimi istiyorlarsa birinci, ikinci, üçüncü sıraya getirmeliler. Seçim yapılana kadar herkes birinci sırada olacakmış gibi çalışmalı. Ön seçim ve merkez yoklaması gibi yöntemler tatmin edici sonuç vermiyor. Sadece CHP ön seçim yapıyor. Yani olay karmaşık. Merkez yoklaması sağlıklı değil, vatandaşı seçilenden koparıyor."

Kapatılan belediyelere de değinen Baykal, bu konuda Danıştayın yeni bir karar aldığını ifade etti. Baykal, bu kararın, kapatılmalar öncesinde dava açmış belediyeleri kapsamadığını, şu anda bile belediyelerin dava açmasına imkan sağlayacak hukuki bir belge şeklinde yorumlandığını söyledi. Baykal, "Lütfen 31 Aralıka kadar ilgili belediyelerin tümü dava açsınlar. Kapatılan belediyeler, hukuki yollardan sonuç elde edemezlerse bizim iktidarımız döneminde yeniden açılacaklar" dedi.

Adli Tıp Kurumunu da yeniden yapılandıracaklarını, yüksek yargı organlarına mutlaka hukukçu başkanlar atanmasını sağlayacaklarını anlatan Baykal, programda ayrıca çiftçinin kullandığı mazottan ÖTV'nin kaldırılmasının, Madımak Oteli'nin Hoşgörü Merkezi haline dönüştürülmesinin, Alevilerin Diyanet'te temsilinin sağlanmasının yer aldığını ifade etti.

Parti tüzüğünde değişiklikler

Tüzük konusunda da önemli değişiklikler yapıldığını anlatan Baykal, Parti Meclisi'nin aynen kalacağını, temel yetkili organ olmaya devam edeceğini söyledi. Baykal, şunları kaydetti: 

"Ancak bir de bunun icra yetkisi yönü var. Yani günlük uygulamalarla ilgili. Yeni yapılanmaya göre kim ne yapacaksa belli olmalıdır. Örneğin, bir kişiyi parti içi eğitim sorumlusu olarak belirleyeceğiz, eline gücü vereceğiz, yapıp yapmadığını hep beraber göreceğiz. Komplekslerden kendimizi sıyırdık. Bu şekilde CHP daha hızlı ve verimli çalışsın istiyoruz. Bakın kendisi grup başkanvekilimiz ama yolsuzluklardan sorumlu başkan yardımcısı gibi çalışıyor. Artık herkes nerede bir yolsuzluk olayı olsa ona müracaat ediyor. Onun da bu konuda parti içindeki etkinliği daha da artmış oluyor."

Genel Başkanın konuşmasının ardından, Kurultayda oluşturulan tüzük ve program komisyonunun çalışmalarını bitirdiği duyuruldu. Daha sonra tüzük ve program hakkında delegelere söz verildi.