”Faiz indirimi etkisini gösterecek”
Yılmaz, gelecek 3 ay içinde, beklenen siparişlerde bir toparlanma yaşandığını ve 2009 yılının ikinci çeyreğinde sanayi üretiminin istikrar kazanacağını söyledi
SAMSUN - Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, "Geçen yıl kasım ayında başlayan faiz indirimlerinin artık bu yazdan itibaren ekonomik aktivite üzerinde etki göstereceğini düşünüyoruz" dedi.
Yılmaz, Merkez Bankası, Samsun Sanayi ve Ticaret Odası (STSO) ve Dünya Gazetesi tarafından Samsun'da düzenlenen "Para Politikaları" konulu konferansta yaptığı sunumda, ekonomik kriz ve Türkiye'nin içinde bulunduğu durum ve alınan önlemler hakkında bilgi verdi.
Konuşmasına, küresel ekonomik kriz ve son gelişmeler hakkında bilgi vererek başlayan Yılmaz, 2007 yılının ikinci yarısından itibaren ortaya çıkan küresel krizin, finansman imkanlarını ve dış talebi olumsuz etkileyerek, diğer gelişmekte olan ülkeler gibi Türkiye'de de iktisadi faaliyette belirgin bir yavaşlamaya yol açtığına işaret etti.
Alınan önlemler sonucunda, Türkiye'deki finansal koşulların, benzer durumdaki ekonomilere kıyasla son dönemde daha ılımlı bir seyir izlediğini ifade eden Yılmaz, "Mevcut göstergeler, gelecek 3 ay içinde, beklenen siparişlerde bir toparlanma yaşandığına ve 2009 yılının ikinci çeyreğinde sanayi üretiminin istikrar kazanacağına işaret etmektedir" diye konuştu.
Faiz indirimlerinin de ekonominin canlanmasına olumlu katkı yapacağını vurgulayan Yılmaz, "Geçen yıl kasım ayında başlayan faiz indirimlerinin artık bu yazdan itibaren ekonomik aktivite üzerinde etki göstereceğini düşünüyoruz" dedi.
ÖTV indirimine de değinen Yılmaz, ÖTV indirimi ile stokların eritildiğini, bundan sonra tüketilen stoklar için üretim yapılacağını, bunun da ekonomiye olumlu etkisinin olacağını söyledi.
"İnsanlar artık tasarrufa yöneldi"
Yılmaz, finans piyasalarında yaşanan olumlu havanın reel kesime ilişkin göstergelerde de gözlendiğini belirtti.
Son dönemde küresel ekonomiye ilişkin beklentilerde kısmi de olsa bir toparlanma yaşandığına işaret eden Yılmaz, bununla birlikte yaşanan krizin dünya ekonomilerinde çok büyük bir tahribata yol açtığının unutulmaması gerektiğini vurguladı.
"Varlık fiyatlarında görülen sert düşüşler ve geleceğe ilişkin olumsuz beklentiler, ihtiyati tasarruf eğilimini de artırarak şiddetli bir talep daralmasına neden olmuştur" diyen Yılmaz, insanların artık daha az para harcadığını ve tasarrufa yöneldiğini belirtti.
2009'un son çeyreği pozitif
Vergi indirimlerinin etkisiyle mart ayından itibaren stok eritme sürecinin hızlandığının gözlendiğini, bununla birlikte, iç talepte gözlenen canlanmanın bir bölümünün tüketim talebinin öne çekilmesinden kaynaklandığının unutulmaması gerektiğini anlatan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Bunun yanı sıra reel kesim güven endeksinin ve tüketici güven endeksinin artış eğilimine girmesi, önümüzdeki dönemde iktisadi faaliyette kısmi bir toparlanma yaşanabileceğine işaret etmektedir. 2008 yılı kasım ayından itibaren gerileyen tüketici kredileri, son haftalarda ılımlı bir artış eğilimine girmiştir. Ancak, zayıf seyreden yatırım eğilimi nedeniyle işletme kredilerinin gerilemeye devam ettiği ve toplam kredi hacmindeki düşüşün mayıs ayında da sürdüğü görülmektedir. Son dönemde politika faizlerindeki indirimler ve alınan mali tedbirler sonrasında içinde bulunduğumuz yılın ikinci çeyreğinde ülkemizde yurt içi talebin göreli olarak istikrar kazanabileceğini ve son çeyrekten itibaren büyümenin pozitif olacağını öngörmekteyiz."
"Finans sistemimiz sağlam ve istikrarlı"
Türkiye'nin kredi notunun 2B olduğuna ve bunun yatırım yapılması riskli ülkelere verildiğine işaret eden Yılmaz, "Türkiye'nin finans sistemi krize, kredi notunun ima ettiğinden çok daha fazla direnç göstermiştir" dedi.
Kriz boyunca Türkiye'nin finans piyasalarındaki oynaklığın sınırlı kaldığını ve Türkiye'nin risk priminde gerçekleşen artışın diğer birçok yükselen piyasa ekonomisinin gerisinde kaldığını vurgulayan Yılmaz, şunları söyledi:
"Türkiye'nin Finansal Stres Endeksindeki bozulma, diğer gelişmekte olan ülkelere göre daha sınırlı olmuştur. Birçok ülkenin bankacılık sektörünün, bu ülkelerin finansal sistemleri üzerinde yüksek oranda baskı oluşturduğu, Türkiye'de ise bu baskının düşük seviyelerde kaldığı görülmektedir. Küresel kriz karşısında ekonomimizin dayanıklılığını artıran temel unsur, finansal sistemimizin sağlam ve istikrarlı yapısıdır. Bankalarımızın bilançolarında sorunlu yabancı menkul kıymetlerin bulunmaması, sermaye yeterlilik ve likidite yeterlilik oranlarının yüksek seviyesi, Türkiye'de kredi piyasalarının dünyadaki örneklerine göre daha erken normalleşmesine destek verecektir."
Yılmaz, yaşanan ekonomik krize rağmen Türkiye'de bugüne kadar bankacılık sistemi için bir tedbir paketine ihtiyaç duyulmadığına da işaret etti.
Bankacılıkla ilgili algılamanın çok nazik bir algılama olduğunu ifade eden Yılmaz, "Bankacılıkla ilgili son derece dikkatli ve ihtiyatlı olmamız gerektiğini düşünüyoruz" dedi.
Mevcut krizden çıkış, yavaş ve kademeli
1994 ve 2001 krizlerinin ardından iktisadi faaliyette hızlı bir toparlanma yaşandığına işaret eden Yılmaz, yaşanan ekonomik krizde hızlı bir toparlanmanın beklenmediğini söyledi.
Toparlanmanın, alışılagelmiş tecrübelerden farklı olacağına işaret eden Yılmaz, "Yatırım ve istihdam göstergeleri, 1994 ve 2001 krizlerinin ardından iktisadi faaliyette gözlemlediğimiz hızlı toparlanmanın aksine, mevcut krizden çıkışın yavaş ve kademeli olacağına, kısa vadede toplam talepte belirgin bir ivmelenme yaşanmayacağına işaret etmektedir" diye konuştu.
"Yavaşlama eğilimi mayıs ayında da sürdü"
Yılmaz, Para Politikaları Konferansı'nda yaptığı sunumda, mayıs ayında tüketici fiyatları yıllık enflasyonunun yüzde 5,2 olarak gerçekleştiğine, hizmet grubu yıllık enflasyonun da son iki çeyrektir devam eden yavaşlama eğilimini mayıs ayında da sürdürdüğüne, fiyatların artış hızındaki yavaşlamanın tüm alt gruplarda gözlenmeye devam ettiğine işaret etti.
"Açıklanan enflasyon verilerinin Merkez Bankası'nın faiz indirimlerini destekler nitelikte olması, beklentileri olumlu etkilemiş, özellikle ocak ayından itibaren orta vadeli enflasyon beklentilerinde kayda değer bir iyileşme gözlenmiştir" diyen Yılmaz, iktisadi faaliyetteki toparlanmanın zaman alacağı, enflasyon üzerindeki aşağı yönlü baskıların süreceği, kısa vadede enflasyondaki düşüşün hızlanacağının tahmin edileceğini belirtti.
Merkez Bankası'nın geçmiş dönemlerin aksine 2008 yılının son çeyreğinde enflasyonu yükselten küresel gelişmelerin tersine dönmesiyle birlikte süratli bir şekilde faiz indirimlerine gittiğini ve bu konuda yükselen piyasalar arasında öncü bir rol üstlendiğini anlatan Yılmaz, "Hem risk algılamalarındaki sınırlı iyileşme, hem de Merkez Bankası'nın faiz indirimlerinin açıklanan enflasyon verileri ile desteklenmesi sonucunda piyasa faizleri hızlı bir düşüş eğilimine girmiştir" diye konuştu.
Yılmaz, Merkez Bankası'nın para politikası duruşu hakkında da bilgi verdi.
Uluslararası banka hesap numarası
Uluslararası Banka Hesap Numarası (IBAN) Hakkında Tebliğ'in 10 Ekim 2008 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlandığını belirten Yılmaz, teknik alt yapısı uygun bazı bankaların para aktarımında IBAN'ı kullandıklarını belirtti.
"1 Ocak 2010'dan itibaren tüm para transferlerinde Uluslararası Banka Hesap Numarası (IBAN) kullanılacak" diyen Yılmaz, mevcut hesap numaralarının yerine kullanılacak olan ve belli bir standarda göre oluşturulmuş IBAN ile para transferlerinin hızlı ve hatasız olarak gerçekleşeceğini, bununla AB'ye uyumun da sağlanacağını vurguladı.
Vatandaşların hesaplarının bulunduğu banka şubelerinden veya söz konusu bankaların internet sitelerinden IBAN'larını temin edebileceklerini ifade eden Yılmaz, "Yurt dışında çocuğunuz okuyorsa, gittiği ülkenin çok küçük bir kasabasında bile olsa orada banka şubesi varsa, bilgisayarınızdan hesaba bara aktarabileceğiniz bir sistem bu" dedi.
Kredi kartı mağdurları
Toplumda kredi kartları, çekler, alınan tüketici kredileriyle ilgili bazı kesimlerde sorunlar olduğuna da değinen Yılmaz, şunları söyledi:
"İnsanlarımızın sıkıntılı olduğunu biliyoruz. Bu sıkıntının önlenmesi insanlara iş bulmakla ve de onların gelirlerini artırmakla mümkün. Ama yine de bütün bunlar sağlandıktan sonra bu sorunlar ortadan kalkacak değil. İnsanların bir mali istikrara alışmaları, eğitimli olmaları, yaptıkları işlemlerin nasıl bir etki doğuracağını üç aşağı beş yukarı bilmeleri faydalı olur diye düşünüyoruz ve biz bunu da finansal eğitim olarak görüyoruz."
Bunun toplumda duyulan önemli bir hizmet olduğunu vurgulayan Yılmaz, finansal hizmet ve ürünlerin çeşitliliği ve karmaşıklığının arttığını, buna paralel olarak, bireylerin yatırım ve kredi kararlarını verirken bilgi sahibi olmaları ve finansal ürünleri amacına uygun kullanmaların önem taşıdığını kaydetti.
Bunun için finansal farkındalığın oluşturulması için, eğitim faaliyetlerine önem ve öncelik verilmesi gerektiğini söyleyen Yılmaz, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun çerçevesinde Milli Eğitim Bakanlığı'nın müfredata tüketicinin eğitilmesi konusunda gerekli ilaveleri yapmakla görevlendirildiğini, Merkez Bankası'nın da finansal eğitim konusunda üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu vurguladı.
Konferansın ardından katılımcıların sorularını yanıtlayan Yılmaz, Merkez Bankası rezervlerinin seviyesinin Türkiye'nin kısa vadeli dış borcunu karşılayacak seviyede olduğunu, reel sektörün canlanması için talebin artmasının gerektiğini söyledi.
Fiyat istikrarının temel olması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, fiyat istikrarı olduğu müddetçe istihdamın ve ekonomik büyümenin sağlanabileceğini kaydetti.