Fındıkta tarihi rekolte geliyor
Fındıkta tarihi rekolte geliyor
Yaklaşan hasat sezonu ve açıklanması beklenen alım fiyatları nedeni ile hareketli günler geçiren fındık sektörü, toplanması beklenen 900 bin tonluk ürün ile tarihin en büyük rekoltesine imza atmaya hazırlanıyor. Geçen yıllardan TMO'nun elinde bulunduğu belirtilen 300 bin kilogram fındık ile bu yılki yüksek rekolte beklentisi, üretici ve ihracatçı cephesinde ciddi endişelere neden oluyor. Fındıkta bu yılki genel kanı fiyatların 5 YTL'den aşağı olacağı yönünde. DÜNYA Gazetesi'nin bir araya getirdiği Karadeniz Bölgesi'nin Ticaret Borsa Temsilcileri, elde edilmesi beklenen tarihi rekolte ile fındık sektörünün fırtınanın eşiğinde olduğuna dikkat çektiler. Toplantıda sektörün üretici ve satıcı ekseninde bir tekelleşme süreci yaşandığı vurgulanarak, devletin bir an önce fındık piyasasından elini çekmesi gerektiğinin altı çizildi. Her hasat döneminde tekrar eden sıkıntıların ana kaynağının sistemsizlik olduğu belirtilirken, artık fındıkta ürüne değil üreticiye destek ve teşvik verilmesi gerektiği kaydedildi. Devlet tarafından genellikle temmuz başında açıklanan alım fiyatlarının, üreticilerin fındık bahçesine girmeden açıklanması gerektiğini vurgulayan sektör temsilcileri, hükümete fındık fiyatlarını en geç 30 hazirana kadar açıklaması çağırısında bulundular. Toplantıda özellikle fındık ekim alanlarının sınırlandırılması ile ilgili kanunun bir an önce etkin hale getirilmesi gerektiğine işaret eden ticaret odası başkanları, yüksek üretimin kalitesiz ürünlerin piyasaya çıkmasına ve ihracatta prestij kaybına neden olduğu ifade edildi. Yaşanan sorunlara en büyük çözüm olarak emanetçilik ve lisanslı depoculuk sistemlerinin faaliyete geçirilmesi olarak gösterilirken, gerçek üreticiye verilecek teşvik ve dikim alanlarının sınırlandırılması sektörün kurtuluş haritası olarak gösterildi. UFK 2009 yılında kendi rekoltesini açıklayacak Ulusal Fındık Konseyi olarak hazırladıkları 2 raporla 2008 yılı için yapılması gerekenlerin ortaya konulduğunu açıklayan Trabzon Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Sebahattin Arslantürk, iki raporda da temel unsur olarak fındıkta devlet müdahalesinin olmadığı yöntemlerin vurgulandığını belirtti. Arslantürk, bugüne kadar 1935 yılından bu yana devam eden sorunların devlet müdahalesinden kaynaklandığını savundu. Üretim ve tüketimde de ciddi artışlar yaşandığını dile getiren Sebahattin Arslantürk sözlerine şöyle devam etti: "2006'da 830 bin civarında bir üretim oldu. Bu yıl 850-900 bin ton aralığında bir ürün geliyor karşımızda. Bu felaket bir durum. Burada diyoruz ki aman sen müdahale etme! Bu arz fazlasını ortadan kaldıracak yeni bir sistemi ortaya koy. Emanet alım sistemi. Avans dağıtarak emanet alım sistemi. Bu yıl 900 bin tonluk üretim var. Biz 600-650 bin tonluk ürünü iç ve dış piyasada tüketebiliriz. Kalan kısım arz fazlası olacak. Bu kısmı Fiskobirlikle de ortak alım organizasyonuyla bütünleştirerek hızlı bir organizasyonla devreye girmelisiniz ki piyasadaki fiyatların hızlı bir şekilde yıkılmasının önüne geçilsin. 300 bin tonluk ürünü depolara çekersiniz, maksimin 525 milyon YTL bir avans ödersiniz. Bunu size yükü olan faiz, depolama, işletme gideridir. Bu da devlete 150-200 milyon YTL maliyet getirir. Bu fındık tarihinde görülmemiş bir maliyettir. Bundan başka alternatif yok. Önceki modellerde siyasi karar alarak, piyasaya müdahale ederse 1.2 milyar dolar civarının altında olmayacaktır. Bu da piyasada geçen yılın altında verilen fiyatla bile maliyet 1 milyar doların üzerine çıkacağını hesap ediyoruz. Siyasi karar alıp fiyat verirse, enflasyon farkı da eklenirse 1.5 milyon doların altında olmayacaktır devlete maliyeti. Bizim ihracatımız 1.5 milyar dolar arasında kalacaktır. Biz ayrıca üretim alanlarının mevcut hali dışında daraltılması doğru değil. Ama alternatifler de ortaya koymalı. Düzece ovası, Çarşamba'da her türlü ürün yetiştirmeye elverişliyken, her yer fındık üretim alanı olmuş durumda. Sinop, Kastamonu, Bafra fındık ovası olarak sürüyor. Buna Bursa, Tokat ilave oldu son dönemde. Alan genişliyor. Tedbirler alınmalı. En büyük eksiklerden biri rekolte ölçümünde doğru verilere sahip değiliz. Tarım Bakanlığı'da bunu anladı. Pilot bölge olarak Ordu'da uydu ve yer tespiti ile olumlu sonuçlar alındı. Üretim bölgelerindeki çalışma yıl sonuna kadar tamamlanacak. Doğru dikim alanları ortaya çıkacak. Geçen yıllarda 100-150 bin tonluk rekolte sapmalarıyla karşılaştık. Bu bizi yanlışa götürmüştü. UFK olarak en son toplantımızda Tarım Bakanlığı'ndan ulusal fındık rekoltesi de UFK tarafından yapılıp açıklanmasını isteyeceğiz. Kabul görmese de 2009'dan itibaren UFK kendi rekoltesini açıklayacaktır. Üç dönem halinde yapacak. Temmuz başında üretim maliyetini bölgesel farklılıklara göre açıklayacağız. Bunu açıklayan bilim heyetinin içinde Tarım Bakanlığı, Samsun Ordu ve Giresun üniversiteleri, Hazine, TÜGEM'den kişiler bulunuyor. Mevcut alanlardaki verimliliği artırarak üreticinin fazla kazanması, hem de fazla döviz getirmek hedefimiz. Sektör, bu 3-4 yılda tükenme noktasına geldi. Fındık sanayi üretimi olmasından dolayı, sanayicilerin alternatif aradığı bir döneme girdik. Almanya'daki bir fuarda meyveli çikolataların öne çıktığını gördük. Bu alternatiftir. Yoğurtlu çikolatalar öne çıkmaya başladı. Sanayici buna yönelmeye başladı. Kakao fiyatındaki hızlı yükseliş, bize 2008'de çikolatanın içindeki fındık oranının yükselmesi kapımıza gelecek bir gerçek. Bunu da geçen haftaki toplantımızdaki Ülker'in İcra Kurulu'ndaki Necdet Buzbaş'ın ifadesi. Bu yüzümüzü güldürecek ufak bir tebessüm ifadesini de kullandı. Biz artık, bu yıldan itibaren devletin fiyatlara müdahalesi ile bir yere gidemeyeceği gerçeğiyle yüzleşiyoruz." "Rekolte fırtınadan tsunamiye dönüşebilir" Fındıkta yaşanan sorunların esas sorumlusunun sistemsizlik olduğunu söyleyen Ordu Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Nejdet Gürsoy, fındığın piyasaya sürülmesine 2 aydan az bir süre kalmasına rağmen sektörde, belirlenmiş en ufak bir stratejinin olmadığını ifade etti. Gürsoy, fındıkta son altı yılın en büyük rekoltesinin geldiğini belirterek açıklamalarına şöyle devam etti: "Bu yılki rekolte, 850 bin tonun altında olmayacak. Son 6 yılın en büyük rekoltesi geliyor. Bu olay fırtınadan tsunamiye de dönüşebilir. Biz bunu görüyoruz. Ama tedbir alınmazsa olur bu. Devlet bu vakte kadar fındığa 1 milyar 300 milyon dolar para vermiştir. Bu gerçekten ciddi bir rakamdır. Bu da bir sistem değildir. Her sene devlete arz fazlasını al, depoya koy, serbest piyasa fındığını satsın, sen satma demek de bir sistem değildir. Burada çözüm bulunması lazım ancak, burada çözüm biraz radikal gözüküyor. Fındık piyasasının ihtiyacı olan şey şu, kararlı, dik duracak, üreticiye sahip çıkacak, bir mekanizmanın olduğunu dış piyasa görürse, o piyasa kuvvetli bir piyasa oluyor. Bugün baktığımız zaman rakamlar bol olduğu için 700 dolara satılan kental fındığın 480-470 dolarlara satılacağı görülmekte. Bol sezon olduğu zaman üretici mağdur oluyor. Fındıkta sistem kurulana kadar desteklemenin veya bu desteklemenin paralelinde emanetçilik sisteminin, üreticinin mağdur olmayacağı bir şekilde seri olarak kurulması gerekir. Aksi halde devletin müdahalesinin olmadığı yerde fındığın fiyatını düşmesini engelleyecek bir güç yoktur. Şu anda toplamaya iki ay kala fındık üreticisinin fındık fiyatını bilmesi kadar doğal bir olay yoktur. Bugün üretici topladığım fındığın kilosunu acaba 2,5 YTL'den mi satacağım diye düşünüyor. Biz bu politikasızlık nedeni ile fındığa ciddi rakipler de yarattık. Son yıllarda özellikle Gürcistan, Azerbaycan, Amerika'da origan bölgesinde ciddi anlamda fındık ekilen alanlar var. Bugün İnegöl'de, Tokat'ta Erbağ'da fındık ekiliyor. Bugün fındığın kilosunun 5 YTL olduğu bir yerde, ektiği patatesin kilosunu 3 YTL'den satıyor ve üreticiye fındık fiyatı cazip geliyor. Bu nedenle ister istemez, patatesçi fındıkçı oldu, buğdaycı fındıkçı oldu, pirinççi fındıkçı oldu. Dolayısıyla fındık ekim yasasını popülizm yüzünden yeterince uygulayamadığımız için iç pazarı yeterince şişirdik. Artı, devlet desteğinin yüzünden de dış piyasadan da biz ne yaparsak yapılım bizi ihracat pastamızdan pay alabilecek bir rakip yarattık. Ayrıca, artık fındığın artık Ordu ekonomisinin tek dayanağı, tek lokomotifi olduğu düşüncesinden de süratle kurtulmamız gerekiyor. Bugün baktığımız zaman, fındığın geçeceği yolda yaşayacağı badireler, Ordu ekonomisinde ciddi sıkıntılara neden olacak. Dolayısıyla, sanayi ve ticaret odaları olarak Ordu için fındığın yerine başka bir alternatif bulmak için çalışmalar yapıyoruz. Ben artık fındığın şu şekilde Ordu'ya katkı sağlayacağını düşünmüyorum. Bu yıl 250 bin ton civarında fındığın olacağı tahmin ediliyor Ordu genelinde. Bunun en azından 500 trilyon kadar bölge ekonomisine katkı sağlıyor. Ordu ekonomisinin yüzde 80'ini fındık oluşturuyor." Üretim 1 milyon tona gidiyor Çarşamba Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Mithat Yılmaz, fındık üretiminde yaşanan sıkıntılar nedeni ile bugün 900 binlere gelen rekoltenin sürpriz olmadığını kaydetti. Ekili alanların artması ile Karadeniz'de birçok bölgenin fındık bahçesi haline geldiğini dile getiren Yılmaz, açıklamalarında şu ifadelere yer verdi: "Fındık Çarşamba'nın ekonomisini bozdu. Fındık bizim 10'uncu üretimimizdi şimdi birinci oldu. Şu anda bizde üretilen fındık 30 bin tona geldi. Bizde eskiden 150-200 bin tonluk mısır üretimi olurdu. Bu tarlalar hep fındık bahçesi oldu. Türkiye'de fındık üretimi 1 milyon tonlara geliyor. Biz de fındık fiyatlarının erken açıklanmasını talep ediyoruz. Bu ay sonuna kadar kesinlikle bir karar çıkmalı. 900 bin ton üretim geliyor. 300 bin ton da elde var. 1 milyon 200 bin tonluk üretim. Bu ne yapılacak? Hükümet de bunu soruyor. Bütün mesele politikaları doğru izlemek. Hükümet uğraşıyor bir şeyler için. Lisanslı depoları faaliyete sokabilmek için süratle çalışmalarını sürdürüyorlar. 150 bin tonluk ürün için lisanlı bir depo hazır şu anda. İnsanlar buraya ürünlerini emanet olarak verecekler. Biz de diyoruz ki bu emanete bir avans verin. UFK ve İhracatçılar Birliği'nin de görüşü bu. Bu avans miktarı tartışılabilir yalnız. Bu fiyat istikrarı açısından çok iyi olur. Emanet sistemi dünyadaki ve bizdeki fındık piyasasını bozuyor. Üretimin bugüne kadar ki artışının nedeni yüksek fiyat. Fındık fiyatı ovaları fındık bahçelerine çevirmiştir. 7 YTL'ye 5YTL'ye fındık alındı. Hiçbir tarım ürünü bu kadar pahalı değil. Biz Türk fındığının lezzeti aroması iyi diye biz kendimizi avutuyoruz. Sanayici buna pek bakmıyor. İç piyasada siz fındığın 100 gramını 3 YTL'den satarsanız, bunu kimse yiyemez. Yenmez yani. Üreticiyi düşünüyoruz ama yiyeni de düşünmek lazım. Üretimin pahalı oluşu, yanlış fiyat politikaları fındığı buraya kadar getirdi. Üretimde de değişik maliyetler söz konusu. İstanbul'da oturup da Samsun'da bahçeniz varsa siz bunu 4 dolara mal edersiniz. Samsun'da bahçeniz varsa, bahçede eviniz varsa bunu 1 dolara mal edersiniz. Köylü köylülüğünü bilecek, şehirli şehirliğini bilecek. Pahalı üretildiği için fındığı siz alamaz mısınız diye soruyor hükümet. Üretim olarak bu işin önüne geçilmesi lazım. Ama bunun çaresini biz de hükümet de bulamıyoruz. Şu anda 320 bin ton 2005,2006 ve 2007 ürünü duruyor. UFK, rekolte, fiyat gibi fındık üzerindeki her türlü spekülasyonu yönetecek. İnşallah hükümet de aldığı bir iki karar ile UFK'yı desteklerse UFK amacına ulaşacak. Şu anda ihracatçı TMO'dan da fındık alıp ihraç ediyor ama alabileceği miktar çok az. Ben UFK'nın kararlarını destekliyorum. Özellikle emanetçilik sistemini. Ürün değil üretici desteklenmeli Devletin fındık politikasından artık kesinlikle çıkması gerektiğini ileten Ünye Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Osman Atik, devlet müdahalesinin hem tüccara hem de devlete büyük zararlar verdiğini iletti. Atik sözlerine şöyle devam etti: "Bu müdahaleci politikaların nereden geldiği belli ve bu politikacılar bu işin içinde oldukları sürece bu yapı düzelmeyecektir. Bunlar hep oy endişesi ile siyasi rant peşinde koştukları için gerçekçi politikalara ulaşamıyorlar. Bana göre burada ürün değil kesinlikle üretici desteklenmeli. Artık İstanbul'da oturup da memlekete hasat zamanı giden üretici olmamalı, devletten destek de almamalı. Gerçek anlamda üretici devletten destek almalı. Devlet kesinlikle bu fındığı destekleme olayından çıkmalı. Devlet bu olaydan çekilirse de daha sistematik bir hale gelir. Ama devlet bu işin içinde olduğu sürece hem devlet bu işten zararlı çıkacak, hem de tüccara yükü fazlalaşacak. Üretici yok burada. Çünkü bu işte terazinin 2 kefesinde oturan 2 taraf var. Biri tüccar diğeri devlet. Çünkü bizim üreticimiz 2001 yılından bu yana gerçekten fındık üzerinden çok büyük gelirler elde ettiler. Hiçbir zirai üründe fındık gibi pazara indiği anda nakte dönmüyor. Fındık eşittir nakit para gibiydi bu zamana kadar. Ancak bu saatten sonra ne olur bilemeyiz. Onun için biz dağ taş her tarafı fındık yaptık bunun da bir geri dönüşü olacak. Fındık bu şekilde para ettikçe devlet fındığı böyle destekledikçe bizim fındık ekili dikili alanları kontrol etmemiz mümkün olmayacaktır. Üretici bu işte parasını biraz beklemeden almadığı sürece biz bu fındık ekili dikili alanları azaltamayız. Bu durumda devletin kesinlikle yüksek rakamlı taban fiyatlarından vazgeçmesi gerekir. Atık fındıkta nakit para dönemlerinin de bu rekoltelerden sonra biraz geriye düşmesi ile bu ekili dikili alanların biraz daha sınırlandırılacağını düşünüyoruz. Böyle rahat satılan bir ürün de peşinde kalitesizliği getiriyor. 2004 yılındaki don ve 2007 yılındaki düşük rekolteler çok vasıfsız fındıkların piyasada işlem görmesine neden oldu. 2007 fındık sezonunda TMO'nun bir alım politikası vardı. Bu politika dahilinde TMO fındık piyasasını regüle etmek için ve fındıktaki üreticinin bundan minimum etkilenmesi için devlet gerekli desteği verdi ve TMO gerekli alımları yaptı. Ve her süreç içinde de şu ifadeyi kullandı, bize ihtiyaç duyulmadığı zamanlarda biz piyasaya müdahale etmeyeceğiz, kimse bizim elimizdeki mallara güvenerek hesap yapmasın, mal satımına falan girmesin. Ama gelin görün ki her devlet işinde olduğu gibi burada da işler değişti, 5.200 ykr 'lik fındık 4 YTL'ye 2.500 ykr'lik fındık da 3 YTL'ye satıldı. Biz yıllardır Türk fındığının kalitesi dışarıda düşmesin, kalitemizde bir eksilme olmasın diye uğraşırız ama 2007 fındığına hiç talep gelmedi. Bütün talepler 3 YTL'lik 2005 fındığına geldi. Bunu da oturup değerlendirmek lazım. "Sektörde yıkım zamanı geldi" Fındıkta da artık yaklaşan fırtına ile bir yıkımın eşiğinde olduklarını dile getiren Giresun Ticaret Borsası Meclis Başkanı Mustafa Demirci, fındıkta yıllardır uyarılara karşılık herkesin bildiğini okuması ile bugünlere gelindiğini ifade etti. Sektörde yıkım zamanı geldiği için burada uygulanacak politikaların hükümet tarafından açıklaması gerektiğini söyleyen Demirci, konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: "Böylece, fındığını toplayacak olan, geçekten ihtiyacı olan toplayacaktır. Fiyatı 3 YTL'nin altına düştüğü taktirde kimse İstanbul'dan ya da başka bölgelerden fındık toplamaya gelmeyecektir. 900 bin tonluk fındığın 200 bin tonu böylece bahçede kalırsa bunu da 100 bin tonu emanet sistemine alınırsa belki bir düzene girer. Bunlar da bir sitem dahilinde olacak. Gelecek dönemlerde sektör, yuvarlanıp yıkılır ve kendi mecrasını bulur. TC sosyal bir devlet olduğu için sosyal bir devletin de sosyal görevleri vardır. Özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi için geçerlidir bu. Yüzde 60- yüzde 80 meyilli arazilerde yaşayanların fındıktan başka bir geçimi olmadığı için burada geçimini sağlayamadığı takirde Ankara ya da İstanbul'a hareket ettiği anda harcamaları artacaktır. Buna hükümetin bazı çareler bulması gerekir. Çözüm olarak da üreticinin kayıt altında olması gerekir. Ürüne değil üreticiye destek, özellikle Doğu Karadeniz'deki halka devletin sosyal politika anlayışı içinde bir destek vermesi gerekir. "Çözüm başbakanın iki dudağı arasında" Sektörde yaşanan üretim sorunları neticesinde fındığı yoğun bakımda olan bir hasta olarak nitelendiren Fatsa Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Koç, şu anda sorunun çözümünün Başbakan'da olduğunu söyledi. Koç, sözlerine şöyle devam etti: "Fındıkta teşhis konulmuş arz fazlası. Ancak ilacını bulamadık. Piyasa ile ilgili ilaç şu anda başbakanımızın iki dudağının arasında. Bugüne kadar satışa kadar çok güzel bir fındık politikası izleyen TMO son almış olduğu karar ile beraber fındık fiyatını artırmıştır. Sebep de 2005, 2006 ve 2007 fındığını satışa çıkarmış olmasıdır. Satış fiyatı da almış olduğu maliyetin altında. Şu anda burada bulunan heyet ile başbakanın karşısına çıksak ve konu ile ilgli görüşlerimizi aktarınca ben meselenin çözülmeyeceği kanaatinde değilim. TMO'nun almış olduğu kararda 2005 ve 2006 ürünü satılmayacaktı. 2007 ürünü satılacak ve diğerleri yağlığa ayrılacaktı. 2007 yılında eldeki fındık rekoltesinin haziran ayı itibari ile Avrupa'nın fındık ihtiyacını karşılamayacağını gördük. Nitekim TMO fındığı satışa çıkardığı zaman kabuklu 3.30'a kadar düştü. Fındığın çözümü geçmiş değil bence. Bizim devletimiz güçsüz bir devlet değil. Bizim başbakanımız gerekli bakanlıklara 2005,2006, 2007 ürününün tamamını yağlığa ayırıyoruz diye bir talimat verse, bence 2008 yılında önümüzde gelen fındık sezonunu rahatlıkla geçiririz. Yağlığa ayrılan fındıkla iştigal eden her haneye yılda 50 kilo fındık yağı alacaksınız mecburiyeti getirilirse eldeki fındıktan 800 milyon dolar civarında bir para elde ediliyor. Devlete maliyeti 1 milyon 300 bin dolar. 500 milyon dolarlık bir rakamla devlete eksi yazar. Bunlar kısa vadede alınacak kararlar. Uzun vadede lisanslı depoculuk çok önemli. Bunun alt yapısı kurulmuş durumda ama bu 2008 yılında devreye girer mi biraz zor. Artık fındık ihtisas borsasının kurulması gerekir. Şimdi kurulsa bile sezona yetişmez. Ama suç biz de. Bir toplantı yaptık Fındık ihtisas borsası için Ordu Giresun çekişmesi oldu. Şu anda rafa kalkmış durumda. Fındık üreticisi, fındık yetiştirmede ve fındık politikası belirlemede elini taşın altına koymuyor. Fındık üreticisini de bu fındık hadisesinin içine sokmak lazım. Bizim şu anda fındık üreten insanımızın hiçbiri fındık üreticisi değil, fındık işvereni. Bizim Karadeniz Bölgesi'nde fındık yetiştiren üreticilerin birçoğu büyük şehirlerde yaşıyor. Dünyadaki fındık üretimin yüzde 70'ine sahip ülkemizin sahip olduğu fındık alanları gelecek için çok fazla değil. Küresel bir ısınmadan bahsediliyor. Bizim coğrafi yapımızın bulunduğu hudutlar çerçevesinde küresel ısınamdan en az etkilenecek bölgede yaşıyoruz. Şili'de fındıktan bahsediliyor ama küresel ısınmadan en fazla etkilenecek ülkelerden bir tanesi. Aslında üretilen fındığın hep beraber üreticiler olarak tek rakibi bizleriz. Buna devlet uzun vadede çözüm bulacaktır. Mühim olan yoğun bakımdaki 2008 sezonunu kurtarmak. " "Çiftçi tasarrufla borçlarından kurtulabilir" Düzce Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Karslıoğlu, konu ile ilgili değerlendirmelerinde, fındıkta yaşanan rekolte ve fiyat sıkıntılarının 1983 yılında tespit edilerek bir yasa ile sınırlandırma getirildiğini iletti. 25 yıl geçmesine rağmen, sorunalrın hala aynı olduğunu dile getiren Karslıoğlu, açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Doğu Karadeniz'de 2004 yılında gerçekleşen afet Batı Karadeniz'deki tüm dengeleri bozmuştur. Batı Karadeniz'de o zaman bir piyango vurmuştur. İlerleyen zamanda da bu piyango bir husumete dönüştü. Çünkü orada hayat standardı yükseldi. Bunu çiftçi değerlendirememişti. 2006 yılında mahsul ciddi hasar gördü. 2004 ve 2005'te Batı Karadeniz çiftçisi büyük harcamalar gerçekleştirmesine rağmen, çok büyük yatırımlara girdi, çok büyük harcamalar yaptı. Bir nevi çiftçi vasfından soyutlandılar. 2008 yılında yaşayacaklarından sonra eskiye dönüş olacağına inanıyorum. 2006 yılında siyaset bu işin içinden çıkamadı ve TMO'yu devreye soktu. Onlar da bu işin dipsiz bir kuyu olduğunu, alımın bir sonu olmadığını ve ürün desteklemenin yanlış olduğunu anlamış durumdalar. Ayrıca bu 1 yıllık bir afeti marifet gibi kullanmak çok yanlış. Fındık fiyatı bir anda aşağı inmiyor ama bir yıl önemli bir durum çıktığında birden yükselebiliyor. Bunları dışarıdaki sanayiciye anlatmak lazımdı. Erken müdahale edilmeliydi ama yapılamadı. 2004'te afet oldu, 2005'te mahsul az oldu, 2001 yılındaki fındık ihalelerle satıldı. Son partide 6 YTL'ye kadar çıktı. Yeni ürün de 7 YTL'den çıktı. Burada dışarıdan bir özür alınmalıydı. Yapılmadı bunun yerine fırsatçılık yapıldı. 2004 krizi Düzce için de lehte olacağına aleyhte olmuştur. Çünkü o rehavete rahatlığa alışan çiftçi bilmeden fazla borçlanmış, fazla yatırma gitmiş ve bilemeden fazla sosyal gidere alışmıştır. Çiftçilerin tamamının durumu kötü. Önümüzdeki birkaç yıl içinde çok sıkı tasarruf ederek kendilerini ayakta, borçlanmadan borçsuzluğa sevk edebileceklerine inanıyorum. Fındık üreticisinin sahipsiz bırakılmaması gerekir. Bizim tarım ürünleri geliri içinde fındığın payı il bazında yüzde 87. En büyük ilçemiz Akçakoca burada tarımın ekonomideki payı yüzde 99. Yani başka hiçbir alternatif yok. Burada esas zorlanılan konu, çiftçiye bir şey anlatmak. Fındık bu yıl 3'ünde altında geliyor diye nasıl söyleriz. Fındığın fiyatı düşüyor , düşmeye de devam edecek hazırlıklı olun demek lazım ama bunu söyleyince aleyhte konuşuluyormuş gibi oluyor. Çiftçi 12 aya taksim etmeli ürünü. Yoksa malın yartısı 2 ayda pazara inip diğer yarısı da 4 ayda pazara girecekse bu malın fiyatının sonunu ben hayal bile edemiyorum. Fiyatların çok çıkmamasını istememizin ana nedeni diğer üretici ülkeler üzerinde caydırıcı ve onarı ekarte edecek bir durum olmalı. Bugün çok düşük bir fiyat belirlensin mahsulün bir kısmı yerde kalacaktır. Bu da birkaç yıl içinde üreticinin tasarrufa giderek kendini toparlamasına ve bazı kesimlerin üreticiyi tek tek değil bin bin düşünmesini sağlayacaktır. Bölge bölge bir fikir birliği altına girecektir. Malı pazara birden indirmeyip, devlet bir depo kurmuşsa ona vermek emanete vermektir. 1 yıl sonraya devretmelidir." "Fındık bahçeleri el değiştirebilir" Fındık fiyatlarının düşünüldüğü gibi bir fırtına şeklinde gelirse fındık bahçeleri el değiştirebileceğini kaydeden Altun Gıda'nın sahibi Halil Paltun, fındık bahçelerinin sınırlandırılmadığı sürece sorunun konuşulmaya devam ettiğini açıkladı. Altun sözlerine şöyle devam etti: "2001 yılında fındığın fiyatı 1 doların altındaydı. Üretici açsından o dönemlerde fiyat beklentisi bugünkü kadar agresif değildi. Bugün fındık 7 YTL'yi gördü. Artık fındıktaki fiyat beklentisi ahlaki sınırları da geçti. Şu anda üretici fındığını 4 YTL üzerinde satacağım diye hesap yapıyor. Bunun altında gelecek tüm fiyatlar, bölge ekonomisini ciddi şekilde sarsacaktır. Bahsettiğimiz lisanlı depolardan Tirebolu'da bir tane yapıldı 15 bin ton kapasiteli. Ancak depoculuğa uygun değil. Altyapısı yok. Esasen bu depolar Fiskobirlik'in depolarından biraz daha modern. Bunun dışında fındığı uzun vadede sağlam tutacak, gerektiğinde azot basacak, üzerinde istenmeyen maddelerin oluşumunu engelleyecek depolar değil bunlar. Giresun Ticaret Odası olarak bir proje hazırladık. 180 bin YTL proje masrafı yaptık. Ankara'da önlerine koyduk ama maalesef kabul görmedi. Esasen bu tür projeler bütün Ticaret Odalarının hazırlaması gereken projeler ama TMO projeyi kabul etmedi ve biz yapacağız dedi. Yaptıklarının da durumu ortada. Müstahsil bu işte elini taşın altına nasıl koyabilir? Fındıkta çay modeli uygulanmalı. Bu uygulama ile Çaykur, çok büyük zararlardan döndü. Üreticisinden her yıl çay bahçesinin 5'te birini imha etmesini istedi. Böylece 5 yılda bir çay bahçeleri sıfırlanmış oldu. Çayı'da bir kere de değil, dönem dönem alıyor. Ben bu yıl emanete fındığını verecek çok az sayıda müstahsil olduğunu düşünüyorum. Çünkü müstahsil çok kötü durumda. Alırsa manav alabilir. Müstahsile emanete vermeyi mecburi hale getirilmeli, Kademeli fiyat uygulaması getirilmeli. Ürün ihtisas borsası lisanslı depolar birbiri ile eşdeğer ve koordineli olması gereken yerler. Eğer bugün bir deponuz varsa ve fındığı 5 yıl kabuklu ve iç olarak saklayabilirim diyorsanız onu da ihtisas borsası dediğimiz borsada bütün alıcı ve satıcıların olduğu tahtada emin olarak işlem yaparsanız ama bugünkü kara depolarda bunu yapamazsınız. Bu nedenle ihtisas borsalarının kesinlikle kurulması gerekir. İhracatçılarımız rast gele paldır küldür verdiği taahüdü tutmak adına fındık almasalar aslında üretici de terbiye olmuş olacak."