Gaz - fren de önemli ama 'yakıt'a da bakmak lazım

TBB Genel Sekreteri Ekrem Keskin, "Bankalar, 'faizler düştü, gelene kredi verelim' yaklaşımında değiller. Yavaşlayan ekonomi ve sorunlu kredilerin büyüdüğü ortamda kredi verirken, standartlarını yüksek tutuyorlar" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

İSTANBUL - Türkiye'nin 2013 yılının 2012'ye göre biraz daha iyi olmasını bekleyen Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Genel Sekreteri Ekrem Keskin, “Çünkü büyüme hızı yüzde 4'e, hatta yüzde 4'ün biraz üzerine çekecek bir yaklaşım hissediyoruz. Bu tasarruflardaki büyüme hızıyla da çok yakından ilgili" dedi.

Son dönemde sıkça gündeme gelen ekonomideki "gaz-fren" tartışmalarına da değinen Ekrem Keskin, "Ekonomiye 'gaz' ve 'fren' ayarlamaları çok konuşuluyor. Bir kere kişisel görüşüm, frenin de gazın da bir otomobilin sürüş emniyeti açısından çok önemli araçlar olduğunu düşünüyorum. Zamanı geldiğinde hangisini, hangi ölçüde kullanacağınız çok önemli. O nedenle Merkez Bankası sinyalleri vermeye başladı. Ancak Merkez Bankası'nın önemli bir hedefi daha var. Sadece büyümeye odaklanıp, enflasyonu ve tasarruf açığını göz ardı edemeyiz. Büyüme gerçekten çok önemli. Ancak, 'yakıt var mı, yok mu?' ona da bakmamız gerekiyor. Bu yakıtta, bu günkü küresel krizde iç tasarruf. İç tasarruflarımız yeterliyse, büyümeyi Türkiye zaten sürdürür" diye konuştu.

TBB Genel Sekreteri Ekrem Keskin, Türkiye bankacılık sektörünün ocak-eylül dönemindeki performansını değerlendirirken gündemdeki gelişmelere ilişkin soruları yanıtladı ve beklentilerini aktardı. Türkiye'nin büyüme sorunu olmadığının altını çizen Keskin, problemin sürdürülebilir büyüme performansını yakalamak olduğunu da kaydetti.

Türkiye'nin bugün büyümek istediğinde önünde, dış kaynak zorluğu bulunmadığına da dikkati çeken Keskin, asıl zorluğun, yüksek büyüme hızı yakalandıktan sonra sürdürülebilir olmasıyla ilgili olduğunu, bir yıl yüzde 9, ertesi yıl yüzde 3 büyüme hızının arzu edilen bir büyüme seyri olmadığına vurgu yaptı.

Büyüme hızıyla tasarruf açığı arasındaki denge korunmalı

Tasarruf düzeyinin, cari açığın finansmanıyla ilgi sermaye hareketlerinde Türkiye ekonomisini çok hassas hale getirdiğini dile getiren Keskin, "Tasarruf açığımız yüzde 9.3, bunu yaklaşık 70 milyar dolar sermaye girişi ile finanse edebiliyoruz. Belki bugün de edebiliriz. Ancak sermayenin bulunmadığı dönemlerde Türkiye çok ağır bir daralma yaşıyor. 2009'da bunu gördük. Buradan hareketle biz, büyüme hızıyla tasarruf açığı arasındaki dengenin ihtiyatlı bir yaklaşımla, korunmasından yanayız" diye karşılık verdi.

Faiz düşüşü önemli ama kredi için tek faktör değil

Bankaların kredi politikasında fevkalade dikkatli olduğunu da belirten Keskin, verilerin bankaların kredilerini büyütmesi için bir sermaye sıkıntısı olmadığını gösterdiğine işaret ederek “Bankalar, 'faizler düştü, önümüze gelene kredi verelim' yaklaşımı içinde değiller. Bu risk yönetimi açısından bankaların artık çok dikkat ettiği bir husus. Faiz oranı, risklerin fiyatlamasında önemli bir girdi ama tek başına bir girdi değil. Bugün büyüyen bir ekonomi olsaydı Türkiye, faiz oranlarındaki düşüşe bankaların kredi politikası çok daha hızlı reaksiyon verirdi. Ancak, yavaşlayan bir ekonomi, sorunlu kredilerin büyüdüğü bir ekonomi, dolayısı ile kredi verirken, kredi standartlarını daha yüksekte tutuyorlar. Bankalar, risk fiyatlamalarında daha rasyonel davranmaya başladılar” değerlendirmesini yaptı.

Özkaynak kârlılığı 2011'in gerisinde

Bankaların kârlılığında ise çok önemli bir değişme olmadığını, kâr hacmindeki artışın kârlılık anlamına gelmediğini ifade eden Ekrem Keskin, "Kâr bölü öz kaynağa bakmak lazım. Orada 2011'in hala gerisinde bankacılık sisteminin özkaynak karlılığı. Kârı yüzde 100 artar ama özkaynak karlılığı düşebilir sektörün. Özkaynak kârlılığı açısından bakıldığında Türkiye, G-20 ülkelerinde karlılık oranlarında ilk sıralarda değil. Gelişmekte olan ülkelerin özkaynak kârlılığı yüzde 20-22 düzeyinde. Onların hesapları ortalama yapıyorlar, Türkiye'de 19. Ancak biz dönem sonu itibariyle yapıyoruz şu anda yüzde 13.6 civarında" dedi.