Gününüz sanatla dolacak
NERMİN SAYIN
NERMİN SAYIN
O romantik filmin adında olduğu gibi “soğuktu ve yağmur çiseliyordu.” Fakat, hayat sinema kadar lirik yaklaşmıyordu bu duruma, rüzgâr yüzünden şemsiyemle boğuşmaktan âdeta yorulmuş, günün neredeyse her saati kalabalık olan İstiklâl Caddesi’nde bu halde yürümeye çalışmaktan da sıkılmıştım... Neyse ki şehrin kültür vahalarından birine doğru ilerliyordu yolum ve içerde beni ilk adımımdan itibaren sessizliğin taşıyacağı huzur, sanat yapıtlarıyla bir arada olmanın ruhuma üfl eyeceği ilham, hazır esinle donanmışken oturup iki satır karalayabileceğim bir çalışma ortamı ve “daha”sı bekliyordu... Adımlarımı sıklaştırdım ve bu “Hafta Sonu Molası”nı kültür molasına çevirme şevkiyle giriverdim SALT Beyoğlu’ndan içeri...
160 yıllık bir binada
Girdim ama, kafamı kaldırır kaldırmaz karşıma çıkan görkemli sütunlar bana neyi unuttuğumu hatırlatıverdi: Bu 6 katlı bina, yaklaşık 160 yılı geride bırakmış bir Beyoğlu yapısıydı ve ben -genellikle mazi kokan binalara yaptığım gibi- dış cephesinin fısıldadıklarını duymak için boydan boya şöyle bir süzmeden dalmıştım içine... Garanti Bankası’nın kurucusu olduğu SALT Beyoğlu, 1855-1860 arasında yapıldığı tahmin edilen Siniossoglou Apartmanı’ndaydı. Bir zamanlar cadde kotunda çeşitli işletmelere, üst katlarda da kimbilir ne hikâyelerin saklandığı yuvalara ev sahipliği yapmış; 1950’lerden sonra konut işlevini yitirse de farklı şekillerde kullanılarak bugüne, bir kültür “ev"i kimliğine kavuşmuştu işte... Binanın bugünkü kullanımına yönelik işlevlendirme çalışmaları Han Tümertekin’in yönetiminde Mimarlar Tasarım tarafından yürütülmüştü...
Navine G. Khan-Dossos’un "İşlenmemiş Bir Suçun Olası Mahallinden Manzaralar" (Güvenlik Görevlileri İçin Performans) duvar resminden...
Aklımdan bunlar geçerken, Forum’da, ihtişamlı sütunlarının arasından “Evrenin Titreşen Işıkları” sergisi kapsamındaki Navine G. Khan-Dossos’un duvar resimlerini görüp “Tura devam” dedim kendi kendime, ama çıkarken dış cepheyi incelemeyi de yazdım aklımın bir köşesine tabii ki... Sanatseverlerin hayatına Nisan 2011’de giren SALT Beyoğlu, mekânsal düzenlemelerin yapıldığı bir aradan sonra, bu yılın nisan ayında, bir bahar hediyesi gibi açıvermişti kapılarını yeniden... Pek çok sanat etkinliğini ağırlasa da, açıldığından bu yana en çok sergileriyle söz etmişti kültür sanat camiası ondan... 4 sanatçının işlerini bir araya getiren “Evrenin Titreşen Işıkları”nı açılışın hemen sonrasında hızlıca gezmiştim ama bu yağmurlu günde hak ettiği zamanı ayırmak ziyaretimin ana fikriydi. Fakat önce, girişin hemen üstündeki Mutfak’ta orta şekerli bir Türk kahvesi içip, hem ısınıp hem de soluk almalıydım...
Bana eşlik edecekseniz hemen sorayım: Peki sizin kahveniz nasıl olsun?
"Evrenin Titreşen Işıkları" ruhunuza yansırken...
Sanat yapıtlarının kelebek etkisiyle birbirlerini “dürtmeleri” her zaman ilgimi çekmiştir. Bu yüzden de bir şeyler üretmeye çalışırken mutlaka iyi bir roman okumaya, oyun izlemeye ya da sergi gezmeye çalışırım. Çünkü bence “tanık olunan ilham”, hiç üşenmez sizi de esin ülkesine taşır.
SALT Beyoğlu’nun iki katına -ve Forum’a- yayılan “Evrenin Titreşen Işıkları”nda da bu kaide “çalışmış.” Yalnızca bana ya da gezen diğer sanatseverlere verdiği ilhamdan söz etmiyorum, asıl kastettiğim şu: Annie Fletcher tarafından programlanan serginin çıkış noktası bilimkurgu tarzı bir roman; 2014 yılında İngilizce’ye “The Three-Body Problem” adıyla çevrilen Cixin Liu yapıtı...
Kelebek etkisi oradan başlıyor yani! 30 Aralık’a kadar sürecek olan serginin 4 sanatçısı Anna Boghiguian, Rana Hamadeh, Navine G. Khan-Dossos ve Merve Ünsal, farklı disiplinlere yayılan işlerinde “şimdi” algısını sorgulama peşindeler. Zaten sergi de, “insanın dünyayı kavrayışındaki dönüşümlere istinaden tarih ve geleceğin yeniden yapılandırılması” fikrine dayanıyor. Üstelik, bu “Hafta Sonu Molası”nı verdiğimiz SALT Beyoğlu, yapıtların çıkış noktası olarak da algılanabiliyor.
Merve Ünsal’ın SALT Beyoğlu’nun seslerini bizlere taşıdığı işi ve Khan-Dossos’un binanın tavan süslemeleriyle kol kola giren duvar resimleri buna en güzel örnekler... Anna Boghiguian’ın yapıtı da hem otobiyografik olarak hem de eski uygarlıklar, mitler, edebiyat ve şiirle ilişkisi düşünüldüğünde ilgi çekici. Rana Hamadeh’nin yerleştirmesiyse gözlemlediğim kadarıyla sergide en uzun zaman geçirilen bölüm..
Bu arada SALT Beyoğlu, yeni yılla birlikte bir sanatçı sergisine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.
Hangi katta ne var?
SALT Beyoğlu’na girdiniz, ama zamanınız az, nerede hangi program var, hızlıca öğrenmek istiyorsunuz. O zaman ilk durağınız, Açık Sinema’nın yanındaki yönlendirmeler panosu olmalı... Buradan her yaştan oyunseverin gönlünü çelen bir tasarımla sunulan programa hızlıca göz atabilirsiniz... Kitapkurtlarının çok iyi bildiği bir notum daha var: Robinson Crusoe 389 kitabevi, SALT Beyoğlu’nda hizmet vermeye devam ediyor. Ayrıca araştırmacılara sunduğu destekle bilinen SALT, bu binada da onlar için sessiz ofis alanları oluşturmuş. Aklınızda bulunsun...
Öğrencilerin gözdesi
SALT Beyoğlu’nun yoğun ilgi gören programlarından biri Garanti Mortgage desteğiyle süren Perşembe Sineması, fakat şu an sonbahar programı sona erdi, yeni dönem için gözünüz www.saltonline.org’da olsun. Bu arada, SALT Beyoğlu’nun tamamında ücretsiz internet kullanmak mümkün. Bu da, özellikle Mutfak’ta ve Okuma Odası'nda çalışan öğrencilerin ve sanatçıların işini gerçekten kolaylaştırıyor. Özetle, Beyoğlu’nun curcunasında sessiz bir ortam sunmasıyla SALT Beyoğlu öğrencilerin de gözdelerinden.
Bu gençler ne yapıyor böyle?
Gülçin Aksoy’un yürütücülüğünde Açık Sinema’da gerçekleştirilen “Gölgeye Oturmak” atölyesinden de bahsetmek istiyorum. Atölye için önce kırmızı koltuk kılıfl arında değişikliğe gidilmiş. “Gri alana geçiş” olarak nitelenen bu değişiklikle “yeşil alan” kavramının irdeleneceği atölyelere zemin oluşturulmuş. Atölye kurgusu, katılımcılarla gri kılıfl arı “yolma” ya ve kumaşın alt katmanlarında gizli bir desen ortaya çıkarken yeşil alan düşünce ve pratiklerinin değerlendirilmesine dayanıyor. Yani fotoğraftaki gençler “koltuk yoluyor!”
Kış Bahçesi ile doğayla buluşun
Maalesef soğuyan havalarla birlikte elimizi ayağımızı doğadan epeyce çektik. O yüzden de kış bahçeleri benim gibi yeşil âşıklarının en sevdiği yerler bu mevsimde... Siz de doğa tutkunuysanız, SALT Beyoğlu molanızda sakın 4. katı atlamayın, çünkü burada nefis bir Kış Bahçesi sizi karşılayacak. 2011’de Fritz Haeg’in “Yenilebilir Mülk” olarak kurduğu bahçe, mekândaki düzenlemeler kapsamında Kış Bahçesi’ne dönüşmüş. En ilginci de şu: Saksı bitkileriyle çevrili 80 metrekarelik alanın zemini ve setleri sıkıştırılmış topraktan oluşuyor. 30 ton ağırlığında ve 15 santimetre derinliğindeki platform ile bu duvarlar “tokmaklama” işlemiyle yerinde şekillendirilmiş.