"Hastane temelinde bir şifahanedir…"
Bugüne kadar kamuda hekim ve sağlık yöneticisi olarak çalışan Hasan Çağıl'ın bundan sonraki hedefi edindiği tecrübeleri farklı ülkelere, insanlara ve milletlere aktarabilmek.
EMRE ALKİN
Bu haftaki konuğumuz aileden sağlıkçı. Aynı zamanda Türkiye'de "sağlık" denince akla gelen önemli isimlerden. Anadolu'yu karış karış gezerek başladığı çocukluğu adetâ yol haritasını belirlemiş. Çalışma hayatı boyunca da Türkiye'nin sağlık ile ilgili paradigmasını değiştirmek için ayak basmadık yer bırakmamış Hasan Çağıl. Anlattıklarından ciltlerce kitap olur. Ancak ben bir kısmını sayfaya sığdırabildim. Paylaşmasak olmazdı...
- Okuyucuların anlaması için tam olarak ne yaptığınızı kısaca anlatır mısınız?
Aslen çocuk hekimiyim. Sağlık hizmetlerinde uzun süreler çalıştıktan sonra 2004'ten itibaren aktif olarak sağlık idareciliği görevlerinde bulundum. İlk yöneticilik görevim hastane başhekimliği oldu. Sonrasında Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında önce Sağlık Bakanlığı'na bağlı Saha Koordinatörlüğü Başkanlığı, SGK'da Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü ve Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı görevlerini yürüttüm. 2011 yılında Sağlık Bakanlığı'nın reorganizasyonunda Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu'nun kurucu başkanlığını yaptım. Özellikle hastane idare yapılarındaki ciddi değişikliklerin yer aldığı dönemde aktif görevlerde bulundum. Görev yaptığım dönem sağlıkta ve sigorta anlayışında hemen hemen bütün tabuların yıkıldığı, çok ciddi değişikliklerin yapıldığı bir dönemdi. Sağlık Bakanlığı ile birlikte birçok ülkede sağlığın geliştirilmesi ve reform çalışmaları adına aktif katılım gösterdim ve bu çalışmalara dahil oldum.
- Yaptığınız işi seçmenizde yaşadıklarınız mı etkili oldu, yoksa çocukluktan gelen bir motivasyon mu ?
Bu mesleği kendim seçtim. Babam da hekimdi, muhtemelen ben de ondan da etkilenerek hekimlik mesleğine yöneldim. Mesleğimi seviyorum, çocuk hekimliği çok güzel bir branş, ancak uzun dönemdir yönetim görevlerinde bulunmam sebebiyle aktif hekimlik yapamadım. Sağlık yöneticiliğine girişim ise kendi talebimden ziyade, çevremin etkisiyle oldu, diyebilirim. Özellikle sağlık alanında değiştirilmesine inandığım, çok daha farklı yapılabileceğini düşündüğüm konular vardı. O anki görevim dahilinde değiştirip pozitif sonuçları ortaya koymam da bu alanda görev ve görevler almama sebep oldu. Türkiye genelinde görevler artmaya başladıkça çocuk hekimliğine aktif olarak zaman ayırmakta zorlandım tabii ki. Ancak "Sağlıkta Reform" adı verilen başarılı çalışmanın her noktasında olmak bana mutluluk verdi.
"İNSANLAR FARKLIDIR AMA İHTİYAÇLAR AYNIDIR…"
- Anne ve babanızın, ailenizin hayattaki seçimlerinize etkisi oldu mu? Nasıl bir ailede büyüdünüz ?
Tabii ki... Dediğim gibi, bu mesleği seçmemde ailemin büyük etkisi oldu. Babam tıp doktoruydu. Biz Orta Anadolulu bir aileyiz. Babamın görevi icabı ben Diyarbakır'da doğup büyüdüm, babam da uzun yıllar Diyarbakır'da hekimlik yaptı. Babam sosyal açıdan çevresi çok geniş olan, insan ilişkileri kuvvetli biriydi. Öğrendiğim çok güzel tecrübeler oldu. Her ne kadar farklı yerlerde yaşasalar da, farklı diller konuşsalar da insanların sizinle aynı ihtiyaçları, talepleri, dertleri ve sıkıntılarını olduğunu görüyorsunuz ve bunları unutmuyorsunuz tabii ki. Bir süre sonra bakış açınız ve vizyonunuz da bunlara binaen çok genişliyor. Özellikle hekimlik ve sağlık yöneticiliği yaparken aldığım tüm kararlarda bu bakış açısının çok faydasını gördüğümü söyleyebilirim.
- Sosyal medya yaptığınız işte ne kadar etkili?
Ben burada farklı bir açıdan yaklaşmak istiyorum. Sosyal medyanın sağlık hizmetlerinin tanıtımında, aktarılmak istenen mesajların kitlere ulaştırılmasında eminim etkisi vardır. Ancak verdiğiniz hizmetler açısından bakıldığında; olumlu veya olumsuz bir durum ortaya çıktığında o gün hizmet almaya gelen 2 milyon kişi direkt olarak bundan etkileniyor ve evlerine döndüklerinde aileleri de bu durumdan haberdar oluyorlar. Bu da ortalama 8 milyon insanın olaya dahil olduğu anlamına gelir. Sağlık hizmet sağlayıcılarının çok olduğu Türkiye'de medyadan veya sosyal medyadan daha ziyade, olayı birebir yaşayan kişiler ve ailelerinin çevresine aktardıkları hızlı yayılıyor.
- Yaptığınız iş dünden bugüne ne kadar değişti?
Hekimlik için konuşacak olursam, teknolojinin sisteme dahil olmasının dışında hekimlik mesleği için değişen bir şey yok bence. Tabii eğer bir gün her şey makineleşmezse. İnsanlar birilerine güvenmek, birilerine dayanmak ve onun sözlerinden teselli bulmak gibi duygularını kaybetmeyecekse hekimlik mesleği de kaybolmayacak ve olması gereken haliyle devam edecektir. Sağlıkta yöneticiliğin ise tanımı ve davranışı neredeyse tamamen değişmiş durumda. Şimdi bir yöneticinin sadece makam odasında oturup önüne gelen rakamlara ve dökümanlara bakarak karar verdiğini zannetmiyorum. Artık bir yöneticinin hizmet verdiklerinin hizmetinde olduğunu anlaması ve buna göre yönetim anlayışını ortaya koyması gerekiyor. Benim inancıma göre sonuçta sağlık kuruluşları da şifayı yaratan Allah'ın insanların şifa dağıtması için yaratmış olduğu mekânlardır. Yani gerçekte şifahanelerdir. Bu gerçeğe göre yöneticilik yapılması gerekir.
- Başka hangi mesleği tercih ederdiniz
Birilerine bir şeyler katabileceğim meslekler bana yakın. Belki öğretmen de olabilirim, diyeceğim ama, sanıyorum şimdi tekrar meslek seçme şansım olsa hekimliği seçerdim.
"YÖNETİCİLİKTE ESAS OLAYLARI DEĞİL, İNSANLARI YÖNETMEKTİR..."
- Bu işte eğitimin ve tecrübenin payı size göre yüzde kaçtır?
Özellikle sizin mesleğinizde. Özellikle hekimlik mesleğinde eğitimin, ilişkilerin ve tecrübenin payı eşittir. Eğitimin mutlaka etkisi var, ancak özellikle insan ilişkileri, insanları anlayabilme ve tanıyabilmenin ve tecrübenin çok çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. Babam bir keresinde "Oğlum eğer senin şu an kızdığın şeyleri çalışanların yapabiliyor olsalardı seni oraya idareci olarak atamazlardı ki. Sen, şu an hangi sorun veya problemin varsa onları da çözerek o insanlarla halledeceksin tüm bunları" demişti. Hakikaten çok doğru; esas mesele yöneticilik olayları yönetmekten ziyade insanları yönetmekten geçiyor. Yöneticilikte belki de yüzde 50'nin üstünde bir pay insanları tanıyabilme ve onlarla ilişkileri geliştirmektedir.
- Bu işte ekmek var mı? Varsa nereden başlamalı?
Hekimlikte geçmişte de günümüzde de ekmek var tabii ki. Gün geçtikçe de ben şahsen kamuda hekimlerin durumunun daha da iyileşeceğini düşünüyorum. Sağlık idareciliğinde ise bence sağlık sistemlerinin daha komplike bir hâle gelmesinden dolayı sağlığın yönetimi hususunda ciddi bir boşluk var. Sağlık yöneticisi olarak boşluk var ve bu profesyonel bir meslek olmaya başladı. Yani demem o ki yaptığım her iki meslekte de ekmek var; var olmaya da devam edecek. Bu işe başlarken hem hizmet vereceğiniz hem de yöneteceğiniz insanları tanımak, onlarla empati yapmak ve gerçekten nasıl memnun olacaklarını ve memnun edeceklerini bilerek planlarınızı hayata geçirmek çok önemli. Tam da bu felsefeyi odak noktanıza koyarak başlamak bence en mühimi.
- Yaptığınız işte örnek aldığınız kim ya da kimlerdir ?
Hekim olarak babamı örnek almaya çalıştım. Babam bizim önümüzde hep çok güzel bir örnek oldu. Hem hekim olarak hem insan olarak hem de insan ilişkilerindeki becerisiyle. Ama asıl almaya çalıştığım örnek peygamberimiz Hz. Muhammed'dir. Allah-ü Teala sadece bizim için değil, tüm dünyaya örnek olarak göndermiş olduğu peygamber efendimizin hayatına baktığımızda insanlara değer vermeyi, kim olursa olsun insana değer vermeyi öğreniyorsunuz. Onun emrettiği ve gösterdiği gibi düşünmeye başladığınızda davranışınız da ona göre şekilleniyor ve farklı şeyler üretebiliyorsunuz. Ben de peygamberimiz ve onun yolundan gelen herkesi yapabildiğim kadarıyla örnek almaya çalışıyorum.
- Bundan sonraki planınız nedir? Hangi büyük projeye imza atmak isterdiniz?
Bugüne kadar kamuda hekim ve sağlık yöneticisi olarak çalıştım. Sağlığın her alanında önemli görevlerde bulunarak tecrübe edindim. Buralarda edindiğim tecrübeleri farklı ülkelere, insanlara ve milletlere aktarabilmek en büyük hayallerimden biri. Yaptığım hangi iş olursa olsun sonucunda bir kişinin dahi hayatını olumlu yönde değiştirebiliyorsam benim için en büyük proje budur.
İŞİ KAĞIT ÜZERİNDE DEĞİL, FİİLEN YAPANA SORMALI
- Hiç unutamadığınız bir anı var mı? Sizi güldüren ya da şaşırtan, belki de kızdıran?
İlk görevim olan Birecik Devlet Hastanesi başhekimliğim esnasında sağlık ocağının bahçesinden acil bölümüne bir geçiş yapmak istedik. Bodrum katı olduğu için kot farkından dolayı hafi f bir meyil vardı ve yağmurlu günlerde suyun içeri gitmesini engelleyecek bir mazgal gerekiyordu. Acil bölümü tamamlandı, mazgal da tamamlandı, sadece üstüne demir koyma işlemi kaldı. Artık her şey bitmiş, son kontrolleri yapıyoruz, Acil'i açarak hizmet vermeye başlayacağız. O esnada sedye taşımada görev yapan bir arkadaşımız sessizce ve çekinerek yanıma geldi ve "Sayın başhekimim bir şey söylemek istiyorum. Bu mazgal demirinin yönünü değiştirtseniz daha iyi olur yoksa sedye taşırken tekerlekleri mazgala girer ve hizmeti düzgün veremeyiz" dedi. Hakikaten de demirci o kadar tecrübeli olmasına rağmen, bizler de okumuş; yıllardır sağlıkta çalışmış kişiler olarak bu detayı fark etmemiştik. Kendisine teşekkür ettim ve durumu düzelttim. Buradan şunu öğrendim; ne iş yapacak olursanız olun o işi fi iliyatta kim yapacaksa onun fi kirlerini almak, onlara danışmak ve işe dahil etmek çok önemli.