”Hükümetin hiçbir yeni tedbiri olmadığını gördük”

TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Kudatgobilik, Ekonomik ve Sosyal Konseyi ile ilgili konuştu

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

İSTANBUL - Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Kudatgobilik, bir gün önceden telefonla bildirilerek 5 Şubat 2009 günü çağrıldıkları Ekonomik ve Sosyal Konsey'de, ''Hükümetin hiçbir yeni tedbir ve önerisinin olmadığını gördüklerini'' belirtti.

TİSK Danışma Konseyi Toplantısının açılışında konuşan Kudatgobilik, bundan önceki toplantıyı 15 Nisan 2003'te ''Türkiye'de Kriz ve Yeniden Yapılanma'' konusu ile yaptıklarını, aradan yaklaşık 6 yıl geçtikten sonra bugün dünyada başlayan ve Türkiye'yi de etkileyen ekonomik kriz gündemi ile toplanmış bulunduklarını ifade etti.

Dünya ekonomisinde bir yangın olduğunu, değişik ülkelerde ''tedbir paketleri'' adı altında yapılan her söndürme girişiminin belki alevleri bastırdığını, ancak alttaki korun için için hararetini sürdürdüğünü dile getiren Kudatgobilik, bu yangının ne zaman tam söneceği ve külleneceği, nereleri yakacağı ve harap edeceği, alınan tedbirlerin, zararın ne kadarını karşılayacağının bilinmediğini söyledi.

Kudatgobilik, ''Ortalık tam bir yangın yeri. Dışarıdan gelen alevler her geçen gün ülkemizi de sarıyor. Yangındaki çam kozalakları misali üstümüze gelen her ateş topu, o sektörü ya da işletmeyi adeta eritiyor, yakıyor. Türk sanayinin küçük-büyük her işletmesi bu yangını hissediyor, işçisi işvereni alevler içinde kalıyor'' diye konuştu.

Bu belirsizlik süreci içinde şu ana kadar Hükümetten kendilerine yöneltilen tavsiyelerin bugüne kadar yaşanan ağır krize çözüm getiremediğini savunan Kudatgobilik, bugün durumun ciddiyetinin Hükümetçe de anlaşıldığını, geçen perşembe günü apar topar toplanan Ekonomik ve Sosyal Konsey'de, krizin varlığı ve olayın ciddiyetinin görüldüğünün ortaya konulduğunu kaydetti.

Kudatgobilik, ''Evet bazı tedbirler aldılar, bazı bakanlıklar kendi inisiyatifleri ile bir şeyler yaptılar ama bütün tedbirler palyatif ve dağınık kaldı, yeterli olmadı. Ekonomik ve Sosyal Konsey toplantısında Hükümet üyelerine hitaben söylediğimiz gibi, bu kriz iyi yönetilmedi ve halen de iyi yönetilemiyor'' dedi.

Kudatgobilik, geçen hafta bir gün önceden telefonla bildirilerek 5 Şubat 2009 günü çağrıldıkları Ekonomik ve Sosyal Konsey'de Hükümetin hiçbir yeni tedbir ve önerisinin olmadığını gördüklerini savunarak, ''Halen bizden görüş sormakta oldukları ortaya çıkınca biz de TİSK olarak üzerinde durduğumuz konuları bir rapor halinde sunduk. TİSK'in görüşünü, sesini tekrar ortaya koyduk'' dedi.

Toplantının ardından hazırlanan bildiri

TİSK Danışma Konseyi üyeleri ve bazı iş adamlarının, İstanbul'da toplanarak "Dünyada ve Türkiye'de Yaşanan ve Etkisini Giderek Artıran Kriz" konusunu ele aldığı toplantının ardından hazırlanan bildiri, TİSK Genel Sekreteri Bülent Pirler tarafından okundu.

Bildiride, küresel ekonominin bugüne kadar eşi görülmemiş bir güven krizinin etkisi altında olduğu belirtilerek, küresel krizden önce de ciddi sorunlar yaşayan reel sektörün krizin yansımasıyla birlikte hem dış hem de iç pazarlardaki daralma sonucunda "buhrana sürüklendiği", bugün ekonominin adeta "durma noktasına" geldiği öne sürüldü.

Bu bakımdan hükümetin önceliğinin ekonomi olması, siyasetteki başarının ekonomiye bağlı olduğunun unutulmaması gerektiği vurgulanan bildiride, kriz nedeniyle üretimin giderek azalması ve işsizliğin artmasının, üretici ve tüketici açısından endişe ortamını yoğunlaştırdığı belirtildi.

Ekonomide talebin azalmasının güven bunalımını beslediği, güvenin zayıflamasının iç talebi daha da gerileterek kısır döngünün sürmesine yol açtığı kaydedilen bildiride, şu görüşlere yer verildi:

"Bu süreç, ekonominin ve sınai işletmelerin sorunlarını içinden çıkılmaz hale getirmekte ve bazı sektörler açısından adeta kıskaç etkisi yapmaktadır. Ancak hükümet kamuoyuna verdiği birçok olumlu mesaja ve aldığı kısmi tedbirlere rağmen sanayi işletmelerine dönük somut önerilerimizi hala hayata geçirmemiş ve krizi tam karşılayacak paketi ortaya koyamamıştır. Bu yönüyle hükümet, krizi yönetememiş ve gerekli güven ortamını sağlayamamıştır. Hükümetin yerel seçimlere ve dış politik gelişmelere öncelik vererek sanayi işletmelerinde yaşanan ciddi sorunlara adeta 'kendi çözüm yolunu bul' şeklinde yaklaşması büyük bir hatadır."

"Kapsamlı bir tedbir paketi ivedilikle hayata geçirilmeli"

Bildiride, "istihdam deposu" olan sanayi işletmelerinin korunmasına yönelik acil tedbirler planına ihtiyaç bulunduğu ifade edilerek, "Hükümetten beklentimiz, bütün ülkelerde ardı ardına açıklandığı gibi, kapsamlı bir tedbir paketinin ivedilikle ülkemizde de hayata geçirilmesidir" denildi.

Talebi artırmaya, nakit akışı ve likidite sorunlarının çözülmesi ile zordaki işletmelerin sorunlarını çözmeye yönelik tedbirlerin yanı sıra, sosyal tedbirlerin, bu sürecin ve planın en önemli unsurları olması gerektiği vurgulanan bildiride, şunlar kaydedildi:

"Biz işletmeyi, işçisi ve işvereniyle bütün olarak algılıyor, üretimi ve istihdamı, ekonomik ve sosyal hayatın temeli sayıyoruz. Birinci öncelik işletmelerin yaşatılması ve istihdamın korunmasıdır. Toplum yararının korunması bu iki kavramla yakından ilişkilidir. Sokaktaki vatandaşa ve işletmelere yeniden güven kazandırılması hükümetin sorumluluğundadır. Şeffaflığın sağlanması, iletişim kanallarının açık tutulması, istikrarın korunması ve katılımcı yaklaşımın oluşturulması gereklidir.

İnanıyoruz ki Türkiye'nin lokomotifi olan reel sektör işletmeleri, nasıl geçmişte büyüme performansını dünyada en üst noktalara taşımışlarsa, hükümet gerekli ortamı yarattığı takdirde, günümüzdeki sorunların aşılmasında da başrolu oynayacak ve kriz sonrasında da yine büyümenin ana unsuru olacaktır. Bu nedenle hükümetimizin önderliğinde, özel sektörün dinamizmini ve rekabet edebilirliğini harekete geçirecek ortak aklın ürünü yeni bir güce ve motivasyona ihtiyaç vardır. Ancak bu şekilde krizi hızla ve düşük maliyetle atlatabiliriz."

Bildiride, bu sürecin hızla işletilmesi, işletmeler kapanmadan harekete geçilmesinin zorunlu olduğu ifade edilerek, "Çünkü kapanan işletmenin ve işsiz insanların yeniden ekonomiye kazandırılması çok güç, çok maliyetli ve hatta imkansızdır. Artık beklemeye tahammülümüz kalmamıştır" denildi.