İNTES'in de üyesi olan Gülsan İnşaat Sanayi Turizm Nakliyat ve Ticaret AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Şefik Gül, projelerini anlattı / Dışardan 2 milyar dolarlık davet alan Gülsan, Ukrayna'da otoyol inşa edecek

İNTES'in de üyesi olan Gülsan İnşaat Sanayi Turizm Nakliyat ve Ticaret AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Şefik Gül, projelerini anlattı / Dışardan 2 milyar dolarlık davet alan Gülsan, Ukrayna'da otoyol inşa edecek

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Gülsan Şirketler Grubu'nun amiral gemisi olan Gülsan İnşaat Sanayi Turizm Nakliyat ve Ticaret AŞ, 1946 yılında kurulmuş. İnşaat sektörüne kamu bina inşaatları ile adım atan Gülsan, ilerleyen yıllarda geliştirdiği makina parkı ve güçlenen mali yapısı ile yol, otoyol, yapı, hazır beton, köprü, viyadük ve prekast yapı elemanları yapım sektörlerine de girmiş. 1977 yılına kadar çeşitli yapı çalışmaları ve ticaret ile uğraşılmış; bu tarihten sonra sınai yapılar, dekapaj ve otoyol alanlarındaki faaliyetler, yüksek nitelikli konut, iş merkezi ve beş yıldızlı otel projeleriyle desteklenerek, iş hacmi artırılmış. 2000 yılında yurtdışındaki ihalelere de katılmaya başlayan şirket Afganistan, Irak, Kazakistan, Libya, Sırbistan, Suudi Arabistan, Ukrayna ve bazı Körfez ülkelerinde yapılanarak, şu ana dek onlarca projeye imza atmış. Yeni yapılanmaya paralel olarak gaz beton, yenilenebilir enerji ve maden alanlarında da yatırım süreci içine giren Gülsan İnşaat AŞ, Türkiye'nin büyümekte olan enerji ihtiyacının karşılayabilmek için çeşitli yatırımlara imza atmış ve bu alanda ilk hidroelektrik santral projesini Kahramanmaraş'ta gerçekleştirmiş. Hali hazırda 9 adet hidroelektrik enerji santralının yapımını sürdüren şirket, yenilenebilir enerji yatırımları kapsamında rüzgâr enerjisi ile ilgili muhtelif projeleri de hayata geçirebilmek için çalışma başlatmış. ISO 9001 Kalite Sistem Belgesi, OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi Belgesi ve ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi'ne ilişkin sertifikaları almaya hak kazanan ve kalite sistemleri konusunda entegre sistem altyapısını etkin hale getiren şirket, teknolojinin hızla geliştiği günümüzde hazır beton kullanımı ve prefabrik yapı elemanları üretimi yaygınlaşınca hazır beton üretimi için Gebze'de 60 dönüm alan üzerine Tekpa AŞ kurulmuş. Ortalama 250 kişinin çalıştığı tesisin yıllık beton üretim kapasitesi ise modernizasyon yatırımları ile 500 bin metreye çıkarılmış. Swissotel Ankara, Elise Beach Resort, Kilikya Palace, Kilikya Palace Phase ll gibi otellerin yapımını ve işletmeciliğini üstlenen grubun Gökova'da yürüttüğü 30 milyon dolarlık otel inşaatı ise devam ediyor. Grubun devam eden projelerini, hedeflerini ve sektörün sorunlarını Gülsan İnşaat Sanayi Turizm Nakliyat ve Ticaret AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Şefik Gül anlattı. Her iş bitiren müteahhit olamaz İnşaat sektöründe faaliyet gösterenler, sektörün bu noktalara gelmesi için çok çalıştı. Ben 45 yıldır canımı dişime takıp, bugünleri görebilmek için emek verdim. Birçok insan sayabiliriz, aynı şekilde çalışan. Tekerlekli el arabalarının gıcırtıları hâlâ kulağımda. 4 katlı binalarda, iskeleden iskeleye tenekelerle rampalardan beton taşımak hallerinden bugünkü hallere geldik. Yalnız Türkiye'deki değil dünyadaki gelişmelere göre kendimizi geliştirdik, yeniledik, daha çok çalıştık, daha çok araştırdık. Ve sektörü dünya ligine taşıdık, bu başarılara imza attığımızı hiç kimse inkar edemez. Önemli müteahhitlik firmaları sıralamasına girdik. Bizim tarafımızdan bir sıkıntı yok. Değerlendirme, taltif etme ve cezalandırma hadisesi hükümetin elinde. Şimdi bugün sırf bir iş bitirme belgesi için ihalelerde yüzde 72, yüzde 80 tenzilatlar veriliyor. "Senin derdin nedir?" diye sorduğunuzda da, "İş bitirme belgesi alıp benim de müteahhit olmam lazım" cevabını alıyorsunuz. Bunlar üzücü şeyler. Biz isterdik ki bu tarz şeyler ülkemizde olmasın. Bir berber çırağına bile belge istenirken, çıraklıktan ustalığa çıkması için bir kuruluşun süzgecinden geçerken müteahhitlik sektöründe böyle bir uygulamanın olmaması sıkıntılarımızı artırıyor. Dünyanın her ülkesinde Türk müteahhitlerin önemli projelere imza attığı bir ortamda Türk müteahhitleri böyle sıkıntılara girmemeli. İlerleyen günlerde sorunların bazıları ortadan kalkar diye umut ediyoruz. 100 milyon dolarlık otoyol işine başlıyoruz Geçtiğimiz günlerde Ukrayna'dan bir iş aldık. 100 milyon dolarlık bir otoyol projesi. Uluslararası tasdiki tebliğ edildiği an projeye başlayacağız. Bu projeyi 2014 yılında Ukrayna'da yapılacak olimpiyatlara yetiştireceğiz. Libya'da önemli işlerimiz var, onlar devam ediyor. Yenileri de eklenebilir. 10 senede bir dalgalanıp duran ekonomiler de dalga zamanı gelince, bu işlerde dikkatli olmaya gayret gösteriyoruz. Yurtdışından davet var, ama garanti yok Son dönemde yurtdışından gelen talepte önemli oranlarda artış var. Şu anda toplamda 2 milyar dolarlık işe teklif istiyorlar bizden. Ama garanti yok. Bu nedenle mesela yurtdışında çok iyi iş yapan bir firma 6 ay sonra çok kötü duruma düşebiliyor. Bunun acı tecrübelerini Libya'da çok yaşadık. Yurtdışında başarılı olmak için güçlü olmanız gerekiyor ve bu güç sadece size bağlı değil. İlk otoyollar pahalıydı ama işi öğrenmemizi sağladı Avrupalı firmalar neden Türkiye'ye gelerek otoyollar yaptılar? Çünkü kendi ülkelerinde işler sıfır noktasına gelmişti. Türkiye fırsatını değerlendirdiler ve çok pahalıya otoyollar yaptılar. Bugün çok daha hesaplı otoyollar yapabiliyoruz. Neden? Teknolojiyi öğrendik, otoyolların yapım tekniklerini öğrendik ve bunu ilk yapanlardan yani Avrupalılar'dan öğrendik. İlk gelişte pahalı oldu ama şimdi öğrendik. Maalesef doğrulara kolay kolay gidemiyoruz. Teknik adam yetiştiremiyoruz. Bu nedenle de her alanda sıkıntılar ve problemler yaşıyoruz. Teknik kadrolarımızı geliştirebilsek, hem yurtiçinde kaynak israf etmemiş olacağız hem de yurtdışında ihale almamız kolaylaşacak. Bunun sonunda mutlu mu olunuyor? Mutsuz mu olunuyor? Onu zaman gösterir. Ancak teknik adamlarınızın yaptığı ve teknolojinin kullanıldığı organizasyonlarla, ihalelerde avantaj sağlayabilir ve kârınızı artırabilirsiniz. Turizm Yatırımcıları Derneği yönlendirici olmalı Antalya'ya bundan sonra yapılacak her yatak yatırımı 'arz fazlası' yaratıyor, bana göre. Ama ülkeyi yönetenler ne düşünür bilemiyorum. Bu kadar çok yatak kapasitesi bizi kötü rekabetlere itti. 15-16 Euro'ya yatak satar duruma geldik. Bu elaleme bedava hizmetten başka bir şey değil. Kaynakların kıt olduğunu ve her şeyin tükenebilir olduğunu görmemiz gerekiyor artık. Ülke imkanlarının tükenmesi de mümkün. O yüzden bedava tükettirmenin, doğru olmadığı kanaatindeyim. Turizmi çeşitlendirmemiz ve birlikte hareket etmemiz gerekiyor. Altyapı en önemli meselemiz. Onu bir an evvel çözüme kavuşturmamız gerekiyor. Öyle yerlerimiz var ki cennet. Ama turist uçaktan indikten sonra 4 saat otobüsle gidebiliyor. Ya da otelin olduğu yerde kocaman sivrisinekler var. Bu boşvermişlik turizmi ve turizm yatırımlarını olumsuz etkiliyor. Turizm bitmeyen bir kaynak. Bunu değerlendirmek lazım. Dünyada bu işler nasıl yapılıyor diye kulak kabartmamız lazım. Biz fizibiliteye dayalı yatırımlar yapmıyoruz. Gözümüzle gördüğümüz şeyleri yapıyoruz. Bu tarz yatırımların getirisi fazla olmuyor ve sıkıntıya giriyoruz. Daha bilimsel, AR-GE çalışmaları eşliğinde yapılmalı yatırımlar. Mesela Turizm Yatırımcıları Derneği yönlendirici olmalı. Bunları kişisel yapmak kolay değil. Turizme yatırım yapmak isteyenler bir yerlere müracaat etmeli ve yönlendirilmeli. Yerden yatak bitiyor, denize kanalizasyon akıyor, biz seyrediyoruz. İstanbul turizmde doyuma ulaşmadı, eksikleri var İstanbul turizm alanında doyuma ulaşmadı ve birçok eksiği gibi otel eksiği de var. İnsanlar konaklamada sıkıntı yaşıyor. Bu nedenle Anadolu Yakası'nda otel yapmak için bir arazi arayışına girdik. Fakat İstanbul'daki arsalar öyle bir rakamlara geldi ki, turizm yatırımları fizibl olmaktan çıktı. İstanbul'un gelişmesini hiç kimse engelleyemez ama sorun yumağına döndü. Bizler yapılaşmayı, planlamayı, imarı zamanında doğru yapamamışız. Bunların hepsi zenginlikle alakalı. Bu kötü alışkanlığa maalesef şimdi de devam ediyoruz. Türkiye'deki eski yapılar çok dayanıklı, yeni yapılar böyle olmuyor. Her 15 senede bir yıkılıp yeniden yapılıyor. Portakal sandığından mutfak dolapları yapılıyor. Bunlar hep milli kayıp. Zor yollardan geçti bu ülke. Bundan sonra daha güzel şeyler yapılacağını umuyorum. Enerjide 800 megavatlık üretim hedefliyoruz Gülsan olarak yalnızca bir alana saplanarak yürümeyi geçmişte seçmedik, bugün ve gelecekte de hedeflemeyeceğiz. Dünyadaki ve Türkiye'deki gelişmelere paralel yatırımı çeşitlendirmek adına elimizden geleni yapıyoruz. Enerji yatırımlarımız da farklı alanlardaki yatırımlarımızdan. Rüzgar enerjisinde 400 megavatlık projelerimiz var. 400 megawatt civarında da hidroelektrikte var. Kahramanmaraş'ı bitirdik. 2 ünitesi devreye girdi. 3. ünitesini çalıştırmaya çalışıyoruz. Enerji konusuna oldukça önem veriyoruz ve yatırımlarımızı daha da artırmayı planlıyoruz. Bu nedenle fizibilite çalışmalarımızı artırarak devam ettiriyoruz. Enerjide, turizm modeli uygulanmalı Türkiye'nin geleceğini enerji yatırımlarında görüyorum. Ama enerjide Türkiye bıçak sırtında. Ve bu sıkıntılı sürece sadece seyirci kalınmasını doğru bulmuyorum. Seyrediyoruz ve yanlış politikalar uyguluyoruz. Şimdi günümüzü değerlendirirsek devletin adına biz tesis yapıyoruz; yapacağız, işleteceğiz, devlete teslim edeceğiz. İstimlakini biz yapıyoruz, parasını biz veriyoruz. Bu yöntemle enerji arzının artırılması mümkün değil. Bu ülkede uygulanan ve başarıyla sonuçlanmış örnek alınası politikalar da uygulandı. Örneğin turizm eğer rahmetli Turgut Özal, turizmdeki ateşlemeleri yapmamış olsaydı, muafiyetler ve imkanlar vermemiş olsaydı, bugün turizmde dünyada önemli sıralamalara gelebilir miydik? Gelemezdik. Üzerinde hayvanların otladığı arazilerimizde şu an binlerce yatak kapasiteli otellerimiz var. "Yatırımda insanların heveslenebilmesi için, ne kadar para koyacağım, karşılığını ne kadar zamanda alacağım, büyüyebilecek miyim?" gibi soruların yanıtını bilmesi gerekir. Dünyanın her yerinde bu böyle. Enerji yatırımlarının da, akla uygun bir biçimde, istismar edilmesine fırsat verilmeden özendirilmesi lazım. Niye ben dağların taşların başına gidip de enerji yapayım? İstanbul'da, Ankara'da fabrika tesis varken ben niye başka yerlere gideyim? Bu hesapların, balans ayarının çok iyi bir şekilde yapılması lazım. Muafiyetlerle, imkanlarla yapılmalı. Nedir o? Mesela hükümet, "Yılda şu kadar milyar dolar enerjiye para veriyorsam, niye benim ülkemin insanına bunun onda biri kadar bir rakamı destek olarak vermeyeyim?" diyebilmeli. 50 milyar dolarlık bir enerji elde ediyorsam, 50 milyar dolarlık enerjiye yüzde 10 destek verirsem 5 milyar dolar, bunlar konuşulmaması icap eden rakamlardır. Bu desteklerin verilmesi lazım. 20 milyon dolarlık otelin temelini eylülde atacağız Çamyuva. Bir cennet ama çöp kokusu var. Bunlar düzeltilmezse bu cennet olan bölgeler yakında cehenneme döner. Ama ben Türkiye'den çok umutluyum. Her şeyin daha güzeli var. Yatırımcılar ve yöneticiler çok para kazanmak için yola çıkmamalı. Başarılı olmak için yola çıkılmalı. Başarı para da getirir, mutluluk da getirir. Bu nedenle yılmadan yatırımlarımıza devam edeceğiz. Turizmde 3 otelimiz var. 500 yataklı yeni bir tesis için, sezon sonunda eylülde temel atacağız. Otel için 20 milyon dolar civarında bir yatırım yapacağız. Ulaştırma Bakanlığı'nın ihalelerine gireceğiz Ulaştırma Bakanlığı da dahil olmak üzere yapılan ihalelerden girebildiğimize gireceğiz. Şu anda 1 milyar dolarlık bir ihaleye hazırlanıyor bakanlık. Türkiye'de 1 milyar dolarlık demiryolu işi yapmış, büyük bir firma yok. Bunun tek kalemde ihaleye çıkılmasını doğru bulmuyorum. Parça parça çıksa daha doğru olur diye düşünüyorum. Nedeni, Türkiye'de inşaat firmaları mali güçlerini çok fazla yansıtamıyorlar. Ödeneklerde sıkıntı var. Ödenekler az olunca yüklü cirolar yakalanmıyor. İhalede yıllık 50 milyon dolarlık cirosu olacak diye belirtiliyor. Hani nerde, nasıl? Ben uluslararası piyasada ciro mu yapacağım? Yarışa girdiğimiz yabancı firmalarla aramızda büyük farklar var. Ödenek olmadan ciro olmuyor. Ben haklı olmak istemiyorum. Bu konularda haksız olalım, ama her şey yolunda olsun. Dünyalar kadar dosyalar dolusu makine parkımız var. İş olmadığı zaman bunları pazarlama şansımız yok. Siz de olmayan iş, başkasında da olmuyor. O makine parkını ne yapacaksınız? Dura dura ömrü bitiyor. Çöpe gidecek. Tekrar iyi bir hız kazanırız diye düşünüyorum ama bu şartlarda biraz zor olacak. İstanbul'daki arsalarımızı konut projelerimize ayırdık Konut sektörüne girmek için hazırlıklarımız var. İstanbul'da çok değerli arsalarımız var ve bunları değerlendirmek istiyoruz. Ancak Türkiye farklı bir ülke. Sektörel manada bir yatırm yapıldığında ve başarı sağlandığında herkes o sektöre yenleniyor. Bu hızla konut sektörüne girip de satış ve pazarlamada sıkıntı çekmeyi göze alamadık. TOKİ'de ihalelere giriliyor, 300 bin YTL'ye bina komple satılıyor, bu nedenle orada da iş yapmak zor. Konut sektörünün bu kadar hızlı bir satışının olacağını düşünmüyorum. Biz hazırlıklarımızı daha dikkatli ve daha nitelikli yaparak, sektöre girmeyi düşünüyoruz. Başlangıç için İstanbul'da Kurtköy'deki yerimizi hazırlamıştık ama ekonomide yaşanan gelişmeler bu hazırlığı ertelememize neden oldu.