İSO Başkanı Erdal Bahçıvan'dan enflasyon çıkışı: Geçmişteki enflasyonlarla karıştırmamak lazım
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, İSO ağustos ayı Meclis Toplantısı'nda konuştu. Türkiye'de bugün yaşanan enflasyon ile 70’li, 80’li, 90’lı yılların enflasyonunu karşılaştırmamak gerektiğini ifade eden Bahçıvan, gerekçeyi ise şöyle açıkladı: Ekonomisi daha küçük bir ülke sosyolojisinden, bugün zenginleşmiş bir toplumda böyle bir enflasyona yakalandığınız zaman, ekonomide oluşan tahribat ve bunun toplumda yarattığı hasar da daha büyük oluyor. Bahçıvan, "Zaten bunun yansımalarını ve etkilerini, üretimden tüketime kadar hayatımızın her alanında görüyoruz" dedi.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, ‘OVP Bir Yılını Tamamlarken Türkiye’de Üretim Hayatının Değerlendirilmesi’ ana gündemi ile toplanan İSO ağustos ayı Meclis Toplantısı’nda konuştu.
Fiyat istikrarının bozulmasının kısa sürede finansal istikrarı da tehdit eder boyuta ulaştığını kaydeden Erdal Bahçıvan, “Kendimizi büyük bir fiyat kaosunun içinde bulduk ve neredeyse bir hafta sonrasını bile öngöremez hale geldik. Tüm bunlar yalnızca satın alma gücünün ve refahın değil, maalesef ticaret hayatındaki etik değerlerin de ciddi şekilde aşınmasına yol açtı” dedi.
'OVP hepimiz için umut oldu'
Bahçıvan ekonomi yönetiminindeki makas değişikliğine vurgu yaparak şunları söyledi:
* Neyse ki bu sürdürülebilir olmayan yaklaşım, 2023 ortasından itibaren ekonomi yönetimindeki değişikliklerle birlikte yerini çok daha sağlıklı bir yönelime bırakmış durumda. Bugün bir yılını geride bırakmak üzere olduğumuz 2024-2026 dönemi Orta Vadeli Program, güvenin yeniden tesis edilmesi için önemli bir ilk adımdı. Birkaç ay içinde, biz sanayiciler de dahil olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla, yapılan istişareler ışığında hazırlanan ve halen uygulanmakta olan Orta Vadeli Program (OVP) hepimiz için umut oldu.
* Uzun yıllardan beri, ortaya koyduğu hedeflerle uyum göstermeyen diğer OVP’lere göre çok daha gerçekçi hedefleri olan bir program olarak hazırlandı. Gerçekçi hedefler derken sadece rakamlara dayanan bir OVP’den söz etmiyorum. Belli vizyonları ve yapısal reformları da işaret etmesi, geçmiş OVP’lerden farklılığını ortaya koymuştu.
* Nitekim ekonomi politikalarında uzun zamandır beklediğimiz ‘rasyonaliteye dönüş’ perspektifiyle birlikte son OVP’nin öncekilere göre kamuoyunda daha fazla heyecan ve olumlu beklenti yarattığını da gördük.
'Enflasyonda beklenti yüzde 42 dolaylarında'
Bugün bir yılı geride kalmak üzere olan 2024-2026 dönemi Orta Vadeli Programı, güvenin yeniden tesis edilmesi için önemli bir ilk adım olarak nitelendiren Erdal Bahçıvan, “OVP’nin odak noktasında ‘fiyat istikrarının tesisi’ yer alıyordu. Mayısta yüzde 75 düzeyinde zirve yapan yıllık enflasyonun haziranda düşmeye başlamasıyla birlikte mevcut programın ‘geçiş süreci’ sona ererken ‘dezenflasyon sürecinin’ başladığı ilan edildi. Genel beklenti ise enflasyonun bu yılı Merkez Bankası’nın tahmin aralığının üst bandı olan yüzde 42 dolayında kapatacağı yönünde” dedi.
'Bugünün enflasyonu ile 90'lı yılları karıştırmayalım'
Bugünün enflasyonu ile 70’li, 80’li, 90’lı yılların enflasyonunu karşılaştırmamak, karıştırmamak gerektiğini kaydeden Erdal Bahçıvan, şöyle devam etti:
* Çünkü bugünkü enflasyon, ekonomik olarak da sosyolojik olarak da ve daha önemlisi topluma kalıcı olarak bırakmış olduğu hasar bakımından da o yıllardaki enflasyondan çok daha farklı. Fiyat istikrarından uzaklaştığımız, yüksek enflasyon ile yaşadığımız her geçen gün, bunun toplumdaki sosyolojik ve psikolojik etkileri daha da ağırlaşıyor. Çalışma dünyası ve günlük hayatın etik ve ahlak kurallarında bu enflasyonun yarattığı tahribat maalesef artarak kendini gösteriyor. Bu enflasyon sosyolojik olarak çok daha farklı bir enflasyon.
Bahçıvan o farkı şöyle açıkladı
Bugünkü enflasyonun geçmişten neden daha farklı olduğu hakkında da değerlendirmelerde bulunan Erdal Bahçıvan, sözlerini şöyle sürdürdü:
* Her şeyden önce o günlerin Türkiye’sindeki tüketim kalıpları, tüketim harcamaları ve tüketimin çerçevesi çok dar ve kısıtlıydı. Bugün ise 2000’li yılların başından itibaren 100-150 milyar dolarlık bir Türkiye’den 1,2 trilyon dolara yaklaşan ve zenginleşen, buna bağlı olarak tüketim alışkanlıkları değişen, hayatın her alanında daha rahat borçlanmaya gidilen, risk alınan bir Türkiye’de yaşıyoruz.
* Ekonomisi daha küçük bir ülke sosyolojisinden, bugün zenginleşmiş bir toplumda böyle bir enflasyona yakalandığınız zaman, ekonomide oluşan tahribat ve bunun toplumda yarattığı hasar da daha büyük oluyor. Zaten bunun yansımalarını ve etkilerini, üretimden tüketime kadar hayatımızın her alanında görüyoruz.
* Fiyat istikrarından uzaklaştığımız, yüksek enflasyon ile yaşadığımız her geçen gün, bunun toplumdaki sosyolojik ve psikolojik etkileri daha da ağırlaşıyor. Çalışma dünyası ve günlük hayatın etik ve ahlak kurallarında bu enflasyonun yarattığı tahribat maalesef artarak kendini gösteriyor.
* Zaman zaman meclisimizde yaptığım konuşmalarda geçmişte bu konuda yaptığımız uyarıları hatırlatıyorum. Bugün o söylemlerimize ve uyarılarımıza değinmek istemiyorum. Ama o zamanki uyarıcı söylemlerimizin özünde işte bu vardı. Şimdi itiraf etmek gerekirse biz bu konuyu maalesef çok hafife almışız. Dahası bu sürecin başında işin nereye varabileceğine ilişkin söylemlerimize karşın, biz bile neticenin bu kadar ağır olacağını tahmin etmiyorduk.
* Bu nedenle bugün yeni ekonomi yönetimimizin bu konuda verdiği mücadelenin hiç ama hiç hafife alınmaması gerektiğini düşünüyoruz. Ekonominin yeniden fiyat istikrarına kavuşması noktasında alınan kararları yerinde buluyor ve sonuçları için toplumun her kesimine sorumluluk düştüğünü söylüyoruz. Bu konunun normale döneceği günler için sabır ve fedakârlık göstermeliyiz.
'Sanayinin yüklü finansman kaynağına ihtiyacı var'
Bahçıvan konuşmasında, “Sanayimizin büyük bir kısmı sadece uzun vadeli yatırımlar için değil, günlük faaliyetlerini sürdürmek için de yüklü finansman kaynağına ihtiyaç duyuyor. Ancak mevcut ekonomi politikalarının merkezinde yer alan sıkı para politikaları nedeniyle bu kaynağa erişim oldukça zor ve maliyetli hale gelmiş durumda” dedi.
Erdal Bahçıvan sözlerinin devamında şöyle konuştu:
* Yüzde 70’leri bulan ticari kredi maliyetleri ve miktarsal kısıtlamalar altında üretimi ve yatırımları sürdürmek kolay değil. Bugün yaşanmakta olan süreç, son OVP’de elde edilen başarı için özel sektörün büyük fedakârlıklar yaptığını ortaya koymaktadır. Bu fedakârlığın belli bir sınırı var. Dolayısıyla yeni OVP’de reel sektörün uzun yıllardır elde etmiş olduğu kazanımları riske sokmayacak, dayanma ve mücadele gücünün limitlerini zorlamayacak bir bakış açısının oluşturulması gerektiğini özellikle ifade etmek istiyorum.