Kalkavan: Bu gidişle Türkiye'de gemi sanayi 5 yıla kalmaz biter
Deniz Ticaret Odası (DTO) Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan, "Bir zamanlar 600'e yakın gemi üreten sektörün elinde şu an sadece 10-20 proje var. Elimizdeki 20 siparişle koskocaman bir sanayi kolunun ayakta kalması mümkün değil. Devlet mutlaka topa gir
ANKA - Deniz Ticaret Odası (DTO) Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan, devletin gerekli önlemleri almaması halinde Türkiye'de gemi inşa sanayinin beş yıla kalmadan tamamen yok olma riskiyle karşı karşıya bulunduğu uyarısını yaptı. Kalkavan, Türkiye'de mevcut tersane kapasitesine göre yılda 300 gemi inşa edilebileceğini, ancak şu anda ellerinde yaklaşık 20 gemi yapım projesi bulunduğunu belirterek, "Türkiye'de mevcut durumda 72 tersane bulunuyor. Biraz küçük çaplıları da sayarsak bu sayı 96'ya kadar çıkıyor. Elimizdeki 20 siparişle koskocaman bir sanayi kolunun ayakta kalması mümkün değil. Bizim devletten istediğimiz denizciliği bir devlet politikası haline dönüştürmesi ve sektörü dünyadaki rakip ülkelerle eşit koşullara getirecek şekilde teşvik etmesidir. Devlet topa artık girmek zorundadır. Bizim özel sektör olarak rakiplerimizin olduğu devletlerle tek başımıza rekabet etmemiz söz konusu olamaz" dedi.
Kalkavan, "Türkiye'de gemi inşa, tamir ve bakım sanayine önemli boyutta yatırım yapıldı. Özel sektör bu konuda çok güçlü bir altyapıya ve know-how'a sahip. Nerden baksanız yatırım rakamı 5 milyar dolara yakın. Şu anda dünya piyasaları için projesi olan her türlü gemiyi inşa edebilecek bir altyapıya ve insan gücü kaynağına sahibiz. Yat üretiminde de çok iyi bir noktadayız.Türkiye'de gemicilik sanayi vazgeçilmez bir iş koludur" diye konuştu.
5 milyar dolarlık
iş kaybettik
Rakip ülkelerde gemi inşa sanayinin ve tersaneciliğin çok önemli sanayi kolları olarak görüldüğüne ve çok ağır teşvikler verildiğine işaret eden Kalkavan, "Örneğin Güney Kore'de gemi sanayi en büyük ihracat sektörü. Yılda 50 milyar dolara yakın ihracat gerçekleştiriliyor. İhracatın neredeyse yüzde 10'u buradan geliyor. Çin ve Japonya ise yine bir devlet politikası olarak gemi sanayini öncelikli sektörler olarak teşvik veriyor. İngiltere ise yine bir devlet politikası olarak gemi inşa sanayinden çıktı. Biz de diyoruz ki denizcilik Türkiye'nin olmazsa olmaz sektörü. Cari açık yönünden de büyük bir katma değer yaratabilir.Gemi sanayi önemli ve stratejik olduğu için devletlerce destekleniyor. Dünyada bu teşviklerin sayısı 80 başlığın üzerinde. Biz de devletimizden bu teşvikler karşısında eşit şartların yaratılmasını ve gemi sanayinin bir devlet politikası olarak benimsenmesini istiyoruz. Mevcut Hükümetimiz döneminde bu konuda çok önemli adımlar atıldı, ama sektör çok dinamik.Çok hızlı kararlar alınmayı gerektiriyor. Biz kriz sonrasında yaklaşık 5 milyar dolarlık iş kaybına uğradık. Elimizdeki projelerin önemli kısmı ya donduruldu ya da iptal edildi. Cari açık yönünden bakıldığında 5 milyar dolarlık kaybın ne kadar büyük olduğu görülecektir" dedi. Kalkavan, kriz sürecinde Türkiye'de birçok sektörün yeniden toparlandığını belirterek, "Ancak bir tek gemi sanayi henüz krizi atlatarak ayağa kalkabilmiş değil. Önemli bir mevzi kaybettik. Bu mevzileri yeniden kazanmak zorundayız" diye konuştu.
Tersanelerdeki iş hacminin büyük oranda düşmesi nedeniyle işgücünde de önemli kayıplar yaşandığına dikkati çeken Metin Kalkavan, bu konuda şu değerlendirmede bulundu:
"Kriz öncesi dönemde yılda neredeyse 600'e yakın projenin üretimini yapıyorduk. Şu anda 10-20 gemiye düştük. Tablo bu kadar açık. Türkiye'de gemi sanayinin en büyük üstünlüğü yetişmiş insan gücü idi. Şimdi bu şansımız da azalıyor. Yetişmiş işgücümüz 40 bin düzeyinde iken son iki yılda bu sayı 12 bine kadar düştü. İstihdamın nerdeyse üçte ikisini kaybettik. İstihdamın 3-4 binini sadece askeri projeleri üreten tersanelerde çalıştığı hesaba alınırsa istihdamdaki kaybımız çok daha yüksek olduğu daha iyi anlaşılır. Şu anda öyle bir noktaya geldik ki Tuzla tersanelerinde en büyük müşterimiz askeri projeleri özel sektöre açan Savunma Sanayi Müsteşarlığı oldu. SSM'ye gerçekten çok müteşekkiriz. Ayrıca bu tersanelerde en az 3-4 bin kişiye de istihdam yaratılmış olması da çok olumlu bir durum." Krizin etkilerinin geçmesiyle dünyada tersanelerin daha yüksek kapasitelere ulaşacağını belirten Kalkavan, "Bu aşamada olduğumuz yerde sayarsak, bize iş gelir diye beklemek anlamsız olur. İşgücü avantajımız var, ama bunu da kaybediyoruz. Kimi köyüne döndü, kimi de başka alanlara kaydı. İşler açıldığında biz nasıl hazır olacağız. İyi bir dalga geldiğinde bu dalgaya hazır olmalıyız ki yükselişten pay alabilelim" dedi.