Katkı payları çelik üreticilerini zorluyor

Türkiye'nin ham çelik üretimi, yılın ilk yarısında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5,7 azalarak 16,2 milyon tona gerilerken, sektör temsilcileri, katkı payları gibi girdiler üzerindeki ilave yüklerin üretimi giderek zorlaştırdığını ileri sürdü.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) Genel Sekreteri Veysel Yayan, üretimin 2013 yılından bu yana sürekli daraldığına dikkati çekti. Bu durumun hem sektör hem de ülke ekonomisi için büyük kayıp olduğunun altını çizen Yayan, üretimdeki kayıpların, toplam üretim kapasitesinin yüzde 70'ten fazlasını oluşturan ark ocaklı tesislerde gerçekleştiğini söyledi. 

Türkiye'nin küresel piyasadaki rakiplerinin kendi üreticilerini ciddi şekilde desteklediğini vurgulayan Yayan, üreticilerin girdilerindeki ilave yüklerin rekabet edebilirlik açısından büyük sıkıntı yarattığını ifade etti. Söz konusu yüklerden birinin çevre katkı payı olduğunu kaydeden Yayan, her 100 dolarlık hurda ithalatında 50 sent, 100 dolarlık kömür ithalatında da 1 dolar çevre katkı payı ödediklerini anlattı. Yayan, "Çevre katkı payı firmalara yıllık 40 milyon dolarlık yük getiriyor" dedi. 

Bu paranın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kentsel dönüşüm çalışmalarında kullanıldığını belirten Yayan, "Kentsel dönüşüm Türkiye'nin önemli bir meselesi ama demir çelik sektörünün kentsel dönüşümle ne ilgisi var. Bunun ya devlet bütçesinden ya da konunun taraflarından karşılanması gerekir. Ayrıca çevre katkı payı uygulaması Türkiye ile AB arasındaki serbest ticaret anlaşmasının 'anlaşma kapsamındaki ürünlere vergi benzeri uygulamalar yapılmayacaktır' hükmüne de aykırı" değerlendirmesinde bulundu. 

Tüketilen elektrik miktarı üzerinden alınan TRT payının da üreticiler açısından bir başka yük olduğunu savunan Yayan, bunun dışında yüzde 2'lik diğer vergiler de dikkate alındığında, girdi maliyetleri üzerinde ilave yüklerin yüzde 4 seviyelerine ulaştığını anlattı. Yayan, "Böylece bu yüklerin faturası yıllık 4 milyon lirayı aşıyor. Yıllık 5 milyon ton üretim yapan tesisler için bu yük 20 milyon lira gibi oldukça yüksek bir tutarı ifade ediyor. Biz bu ödediğimiz paralarla yatırımlarımızı modernize edebilir, rekabet gücümüzü artıracak başka yatırımlar yapabiliriz" diye konuştu. 

Bu yılın ilk yarısında çelik ürünleri ihracatındaki kayıp ve ithalattaki artışın, cari işlemler dengesi üzerindeki olumsuz etkisinin 2 milyar dolara ulaştığına, son 3 yılda ise 7 milyar doları bulduğuna dikkati çeken Yayan, "Sektörün performansındaki düşüşte, rekabet gücünü olumsuz yönde etkileyen söz konusu yüklerin önemli etkisi var" ifadesini kullandı. 

'Altın yumurtlayan tavuk kesiliyor'

Türk çelik sektörünün ülke ekonomisi için "altın yumurtlayan tavuk" konumunda olduğunu belirten Yayan, şöyle konuştu: 

"Söz konusu kesintiler altın yumurtlayan tavuğu kesmek anlamına geliyor. Biz, 'Çok ciddi sıkıntıdayız' diyoruz ama bize 'İdare edin' diyorlar. Bırakın, sektör önce bir yaşasın. Zaten AB ile yapılan anlaşma gereği devletten yardım alamıyoruz. Bir de bunun üzerine bu tür maliyetler getirirseniz bu, 'Biz bu ülkede sanayi istemiyoruz, ithalat yapalım' anlamına gelir. Son 3 yılda gözlenen gidişat, Türkiye'nin çelik ürünlerinde ithalatçı bir konuma doğru hızla ilerlediğini, hatta mayıs ve haziran aylarında çelik ürünlerinde net ithalatçı pozisyonuna geçmiş olduğunu gösteriyor."  

Devletle karşı karşıya gelmiş görüntüsü vermek istemediklerini vurgulayan Yayan, "Artık bu giderler kemiğe dayanmanın ötesinde kemiği kesen bir noktaya geldi" ifadesini kullandı.