”Kültürel değerlerimize katkı için de çalışıyoruz”

Metro Cash & Carry Türkiye GM Hakan Ergin sorularımızı yanıtladı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

METRO Group Türkiye, 2008 yılında 33 satış noktasında bin 307 milyar Euro ciro, 600 milyon Euro ihracat yaptı, yaklaşık 8 bin tam zamanlı çalışanı var. Grubun Türkiye'deki üç şirketinden (diğerleri Real Hipermarketleri ve Media Markt) birisi Metro Cash & Carry. 1990 yılından bu yana ülkemizde toptancı market olarak hizmet veren Metro Cash & Carry'nin toplam 13 satış mağazası bulunuyor. Müşterileri arasında oteller, restoranlar, catering şirketleri, kafe ve barlar, büfeler, bakkallar, marketler, ofisler, doktorlar, fabrikaların da yer aldığı şirket, profesyonel müşterilerinin bütün ihtiyaçlarını karşılamak üzere, geniş yelpazede hizmet sunmayı hedefliyor.

Şirket, sosyal sorumluluk projelerine de büyük önem veriyor. Son yıllarda, bu kapsamda Metro Kültür Yayınları'nı kurarak literatürümüze, "Mevlevi Mutfağı" ve "Hitit Mutfağı" kitaplarını kazandırdı. Geçtiğimiz günlerde ise "Gaziantep Deyince" isimli çıkış noktası mutfak olan, ancak kentin mutfak dışında akla ilk gelen öğelerini de ele alan sözlü tarih çalışması niteliğinde bir kitap daha yayınladı. Bu kitabın tanıtım toplantısı nedeniyle, Gaziantep'te bir gün geçirdik ve Metro Cash & Carry Türkiye Genel Müdürü Hakan Ergin ile bir söyleşi yaptık. Söze, Nilhan Aras'ın hazırladığı 292 sayfalık bu kitaba geliş serüveni ile başladık, yani Metro Kültür'ün diğer iki kitabıyla:

"İlk kitabımız, Nevin Halıcı Hanımefendi'nin (Sufi) "Mevlevi Mutfağı"ydı…  Bu kitap, daha önce İngilizce yayınlanmış ve İngiltere'de ödül kazanmıştı. Onu Türkçe'ye çevirttik. İkinci kitabımız, Hitit mutfağı üzerine oldu, çünkü bu topraklar üzerinde yaşamış her topluluğun bize değer kattığını düşünüyoruz… Hitit mutfağı ile ilgili arkeolojik bir deneme çalışması idi. Gıda mühendisi ve arkeolog olan Dr. Ahmet Uhri ile beslenme eğitmenleri Asuman Albayrak ve Ülkü M. Solak öğretmenler tarafından yazılan kitabın en önemli özelliği içindeki tarifler. Çünkü, kitap içinde yer alan tarifler deneysel arkeolojinin yeme-içme alanındaki bu uygulamasının Türkiye'de yapılan sayılı çalışmalarından birisi. Bu topraklarda binlerce yıl önce yaşamış bir toplumun mutfağını günümüze getirmeye çalıştık. Hem o zamanki tarifler, hem de bugüne uyarlamaları yer aldı. Bu topraklarda yaşamış değerlerin, günümüz mutfaklarında, restoranlarında olması, gelecek nesillere bir hatırlatma olur diye düşündük.

Gaziantep: Marka şehir

Üçüncü kitabımız 'Gaziantep Deyince'…  Gaziantep, Gaziantepliler'in deyimiyle 'marka bir şehir', bu tanımı çok seviyorlar, biz de çok seviyoruz. Gaziantep, Türkiye'de yemek kültürü en gelişmiş illerden birisi. Kendine has bir kültürü var. Yemek zevki gelişmiş olduğu için, yemek kültürü de buna bağlı olarak çok gelişmiş. Bunu, ele almaya değer bulduk. Çünkü biz, uluslararası çapta, Türkiye'de bir dev olmaktansa gittiğimiz her ilde oralı, yerel olmaya çalışıyoruz. Gaziantep'te de Gaziantepli olmaya çalıştık. Bu da onların böyle bir kitap için talebi olduğunu ve bunun ilginç, değerlendirmeye alınabilecek, çalışması yapılabilecek bir nitelikte olduğunu görmemizi sağladı. Şimdiye kadar Gaziantep'e dair kitapların bazıları şehri bütünüyle ele alıyor, bazıları ise belirli bir konuya odaklanıyordu. 'Gaziantep Deyince', fotoğraflama, yazılı kaynak toplama, sözlü kaynaklara ulaşma ve görüşme yürütülerek şehri, görece farklı bir bakış açısıyla anlatmak üzere kurgulandı. Çalışmaları Nilhan (Aras) arkadaşımız yaptı,  fotoğrafları Laleper (Aytek) çekti. Böylelikle, Gaziantep'e ufak da olsa bir katkımızın olmasını istedik."

Bu kitabı, yenileri izleyecek sanırım. Sırada başka iller mi var?

"Yalnızca illere ilişkin değil, başka çalışmalar da olacak, ama şu an, bunları söylemek için biraz erken. Bu arada, başka dillerdeki Türkçe'ye kazandırılması gereken eserler de değerlendirilebilir. Yani biz, üçüncü kitabımızdan sonra, yenilerini üretmeye kararlıyız."

Bu kitaplar, başka dillere çevriltilebilir, yerel kültürlerimiz tüm dünyaya tanıtılabilir…

"Şu anda 'Hitit Mutfağı' İngilizce'ye çevriliyor. Onun nedenini de şöyle açıklayabilirim: Hititler, uluslararası alanda çok ilgi çekiyorlar. Örneğin Japonlar'ın, Hititler'e çok ilginç bir ilgileri var. Japon prenslerinden birinin, her yıl Hititler için ülkemizi ziyaret ettiğini öğrendik. Ancak, son yıllarda rahatsızlığından dolayı gelemiyormuş. Onun için kitabın İngilizce baskısını, Hitit seramiği toprak bir ambalaj içerisinde ona göndermeyi düşünüyoruz.

Bütün bu kitap çalışmalarındaki amacımız, bu toprakların üzerindeki yemek kültürleri ile ilgili katkılarda bulunmak, geçmişin araştırılması ya da mevcudun dokümante edilip kitap haline getirilmesi… Hem Türkiye için hem uluslararası alanda… Niye bunları düşünüyoruz? Çünkü biz, Metro Toptancı Market olarak en çok gıda ile, yemek ile uğraşıyoruz.  Bunun tabağı, çatalı, bıçağı da, mutfaktaki alet ekipmanı da, eti, pirinci, yağı da var. Her şeyi var. Tabii ki kitapları da olmalı. Ama hiçbir şekilde kâr olarak dönecek bir çalışma değil. Ticari faaliyette bulunduğumuz ülkeye entelektüel bir katkımız da olsun dedik."

Metro Group, Avrupa, Afrika ve Asya'daki 32 ülkede yaklaşık 2 bin 400 satış mağazası ile hizmet veriyor. Böyle çalışmalar, diğer ülkelerde var mı?

"Bu tür bir çalışmayı, bir tek biz yapıyoruz diye biliyorum. Dediğim gibi bu entelektüel bir çalışma ve burada birlikte çalıştığımız insanlar da bu entelektüel seviyede olan insanlar. Onun için tamamen ticari kaygının dışında durarak özellikle ülkemize değerler kazandırmaya çalışıyoruz. Umarım yararlı oluyordur."

Böyle kitapların sayısı arttıkça, karşılaştırmalar yapmak; örneğin aynı yemeğin farklı illerde nasıl farklı yapıldığını görmek de mümkün olacak…

"Tabii. İstanbul'da içli köfte deyince akla gelenle Adana'daki, Antakya'daki aynı değildir. Bir-iki saat önce Urfa'daydık, orada çok daha soslu bir içli köfte yedik. Biz, bunların neden böyle olduğunu da anlamaya çalışıyoruz. İlerdeki çalışmalarımızdan biri de aynı yemeğin illere, bölgelere göre neden bu kadar farklılık gösterdiği olacaktır belki de… Tek içli köfte yok, tek mantı yok. Düşünün, hatta her sülalenin farklı tarifleri de olabiliyor aynı yemek için. Bunlar, çok ilginç çalışmalar.

Gelecek kuşaklar için...

Kadınlar evlerden çıktıkça, çalışmaya başladıkça içli köfteyi yapacak zamanları olmuyor. Yeni nesiller bunları terk ediyor. Bu kitaplar sayesinde gelecek kuşakların hiç olmazsa o ilde yemeklerin nasıl yapıldığına dair fikirleri olacaktır. Böyle bir katkımız da bulunacaktır."

Bütün bu çalışmalarda, Hakan Ergin'in Adanalı olmasının, lezzet düşkünlüğünün payı var mı? Adana'daki o küçük lokantada birlikte yediğimiz ev yemeklerinin tadı hâlâ damağımda…

"Adana ile ilgili bir şey yapmadık aslında. Ben, Gaziantep için bir şey söyleyeceğim: Gaziantep'e ilk gelip gitmeye başladığımda -mağaza açılmadan önce- annemi aradım, dedim ki 'Anne, Anteplilerin mutfağı çok iyiymiş', 'Evet oğlum bizden daha iyidir onlar' dedi. Onun için Gaziantep çok önemli. Ama Adanalı olmak da mutfağa düşkünlüğü gerektiriyor tabii. Onun getirdiği bir şey var. Umarım daha fazla şehirlere ulaşabiliriz. Ama asıl neden, Hakan Ergin'in Adanalı olmasından ziyade, Metro Grup'un yemek yapılan ürünleri satması. Kitaplarla yemek kültürüne bir katkıda bulunmaya çalıştık ve onun için bu alanı seçtik."

Yayınlarınız arasında, ellinci sayıya ulaşan Metro Gastro dergisi de var. Benim, bu alandaki biriktirdiğim tek dergi…

"Gastro Dergisi, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından referans olarak gösterilen iki aylık bir dergi. Gurur duyduğumuz bir çalışma. Orada da yaptığımız, Anadolu'da bulduğumuz tatların, ürünlerin hazırlanışının belgelendirilmesi. Arkadaşlarımız Anadolu'yu dolaşıyorlar, Tuz Gölü'nden Artvin'e kadar her bölgeye gidip çok güzel fotoğraflarla gördükleri, buldukları yiyecekleri belgelendiriyorlar. Onların, gelecek nesillere taşınması gereken bilgileri bu şekilde biriktiriyoruz. Bu dergiye destek veren çok fazla insan var, onlara da çok teşekkür ederiz."

Tatları iyi değerlendiriyorlar

Mağaza açtığımız illerde, yerel olmaya gayret ediyoruz, demiştiniz. Bu yaklaşımı yemek kültürü açısından da örneklendirebilir miyiz?

"Örneğin Gaziantep. Burada, çok değişik balıkları, taze bir şekilde sunduk. Bu arada, onların ağız tatlarını da hesaba kattık. Gaziantep'in kendine özgü bir ağız tadı var; acılı, patlıcan ve diğer sebzelerin bol olduğu bir ağız tadı. O nedenle somon balığını örneğin, değişik otlarla değil patlıcanlı ve acılı şekilde yaptık. Onlar da bunu sevdiler anladığım kadarıyla. Şu anda Gaziantep'te balık satışları, ilginç bir şekilde birçok batı ilinden daha fazla… Ama şunu tekrar söylemek istiyorum; Gaziantepliler buldukları her türlü iyi, güzel tadı çok iyi değerlendiriyorlar."

Metro, birçok yerel ürünü de ülke çapında dağıtarak geniş kitlelere ulaşmasını sağlıyor...

"Örneğin kefir. Bize tadım yaptırdılar, biz de onları cesaretlendirdik ve kefir, Türkiye'de olay oldu. Birçok firma, kefir çıkardı. Bu unutulmaya başlanmış tat, Türkiye çapında Metro sayesinde gündeme geldi tekrar. Çok sağlıklı bir içecek. Böyle birçok lokal ürünü alıp ulusal bazda dağıtabiliyoruz."

Yiyecek içecek dünyasında satış verilerine sahip olmak, tüketilen ürünlere bakarak Türkiye'nin ekonomik yapısını gözlemlemeyi de sağlayayabilir, diye düşünüyorum. Bu nedenle de yaşanan krize ilişkin sizden gelecek değerlendirmeler, çok önemli…

"Daha önceki krizde pirinçten makarnaya, zeytinyağından ayçiçeği yağına, çikolatadan şekere kayma olmuştu. Bu krizde böyle bir şey görmedik. Bu verilerle 2001 krizi kadar çetin bir halde olmadığımızı söyleyebiliriz. Ancak, insanlar krizin geldiği, havanın bulutlandığı, neyin ne olacağını bilmedikleri durumlarda, 'Ben artık harcamayayım, sağlam durayım, yarın ne olacağı belli değil' diyorlar.

Kriz yaşandığı zamanlar temel olarak iki etki görüyoruz: Birisi finansal etki, – tabii ki ben bunları pratik anlamda söylüyorum, eminim ekonomistlerin, iktisatçıların çok daha değişik gözlemleri vardır - bu nedenle finansal açığı olan firmalar kriz dalgasını yedikleri anda çok büyük darbe alıyorlar ve bunların birçoğu işin içinden çıkamıyorlar. Bu dalgaya girmeyen ya da atlatan firmalar oluyor, ama onlar da ikinci dalgaya yakalanıyorlar. Çünkü, talepte düşüş oluyor. Biz, talepte düşüşü daha çok gıda dışında yaşadık. Gıda sektöründe de ufak tefek oluyor. Örneğin, fabrikalar bizden ciddi alımlar yapıyorlar kendi mutfakları için. İşçi sayısı azaldığında aldıklarında düşüşler görüyoruz. O da bizi olumsuz etkiliyor. Finansal olarak her zaman sağlam kalırız, ama ikinci dalgadan herkes gibi biz de etkileniyoruz. Daha yakın durarak, onların bugünkü ihtiyaçlarının ne olduğunu görmeye çalışarak daha iyi hizmet vermeye çalışıyoruz. Ama piyasada durgunluğun hâlâ devam ettiğini söylemek zorundayız."

Krizin etkisini azalttığını söyleyebilir miyiz?

Biliyorsunuz birçok teori var. U olacak, M olacak, V olacak ama en son söylenen W şeklinde olacak. İniş çıkışlar yaşanacak gibi gözüküyor. Haziran ayı içinde gördüğümüz rakamlar fena değil, yani geçen aya göre bir umut veriyor. İniş çıkışlar olacaktır, ama genelde trendin artık olumluya döneceğini düşünüyoruz."

Krize rağmen yeni mağazalar gelecek mi?

"13 mağazamız var. Bu sene bir soru işareti oluştu, ama bir mağaza daha açacağız İstanbul'da. Fakat Türkiye'de mağaza açmak, zannedildiği gibi kolay değil. Bürokrasi süreçleri çok zor, arazi fiyatları çok pahalı. Bir de bizim, hipermarketlerden farklı olarak mağaza açmada bir dezavantajımız var, onlar alışveriş merkezlerine girebiliyorlar, biz giremiyoruz. Toptancı market olduğumuz için kendi başımıza yerler bulmaya çalışıyoruz. Alışveriş merkezi kadar büyük bir alan yaratmadığımız için de bizim arazinin fiyatı, inşaatın maliyeti konularında daha dikkatli olmamız gerekiyor. Daha ucuz olmamız lâzım, daha ucuz olmak için de daha uygun fiyatlı araziye ve daha düşük maliyetli binaya ihtiyacımız var. Bu hassasiyetlerimiz bizi yavaşlattı bugüne kadar."

"Toptancı market konseptimizi oturttuk"

"Metro olarak şunu söyleyeyim, 1990'dan beri Türkiye'deyiz ve toptancı market olarak konseptimizi oturttuk. Profesyonel müşterilerimizin mesleki ve özel ihtiyaçlarını karşılıyor, bu alanda gitgide daha da büyüyoruz. Müşterilerimizi tanıyor, kim olduklarını biliyoruz. Sadece gıda alanında değil kırtasiye alanında da hizmet verebiliyoruz. 12 bin kalem gıda, 15 bin kalem gıda dışı ürün var mağazalarımızda. Hser gün kendimizi geliştirmeye, onlara lâyık olmaya çalışıyoruz.

Biz, firma olarak her kararımızda üç şeyi düşünüyoruz: Bir üçgenimiz var. Burada müşteri önceliklidir, ardından çalışan ve iktidar (yönetim) gelir. Her kararımızda bu üç ayağın dengelenmesi gereklidir. Bir de bunları kavrayan sosyal sorumluluk projelerimiz bulunuyor. Orada da gücümüz yettiğince destek olmaya çalışıyoruz."

METRO Group'un sosyal  sorumluluk projeleri

METRO Group'un Çağdaş Kızları

METRO Group, "Baba Beni Okula Gönder Kampanyası"nın en büyük destekçisi oldu. Kampanyaya Muş'ta yaşayan 100 kız çocuğunun 3 yıllık eğitim masraflarını üstlenerek dahil olan METRO Group, desteğini 2006-2007 öğrenim yılının ikinci döneminde artırdı. METRO Group bünyesinde bulunan satış şirketlerinin katılımı ile Türkiye'nin 10 farklı ilinde toplam 1.000 kız çocuğunun eğitim masrafları 3 yıl boyunca üstlenildi.

İmkansız Periler Kitap Projesi

METRO Group Türkiye Temsilcilik Ofisi çalışanları, "İmkansız (!) Periler…"in zorlu ama umut verici hayat öykülerini 20 bin km katederek bir belgesel ve kitap haline getirdi. Kitaptan elde edilecek gelirle Türkiye'nin en fakir ili olan Muş'ta 80 kızın okutulması hedefleniyor. "İmkansız (!) Periler…" kitabından elde edilecek gelirle, Muşlu 80 kız 3 yıl süreyle sadece bu kitabın satışından elde edilen gelirle eğitim hakkı elde edecek.

Mikrokredi Projesi

Nobel Barış Ödülü sahibi Prof. Muhammed Yunus'un başlattığı Mikrokredi Projesi, Real Hipermarketleri'nin desteği ile Türkiye'de hayata geçti. Türkiye Grameen Mikrokredi Projesi kapsamında, kadınlarımızın ürettiği el emeği göz nuru ürünler Real Hipermarketleri raflarında onların geleceği için satışa sunuluyor.

METRO Group Kısa Film Yarışması

 "METRO Group Kısa Film Yarışması" Türkiye'den dünyaya farklı renkler sunma potansiyeli taşıyan yönetmen adayı sinema öğrencilerinin uluslararası platformlarda eğitimine ve Türk sinemasının gelişimine katkıda bulunmayı amaçlıyor.

Ericek Köyü Erozyon Önleme Amaçlı Kırsal Kalkınma Projesi

Kaydettiği somut adımlarla ve sürdürülebilirlik ilkesine bağlılığı ile Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD) tarafından Altın Pusula Halkla İlişkiler Büyük Ödülü'ne layık görülen "Ericek Köyü Erozyonu Önleme Amaçlı Kırsal Kalkınma Projesi" METRO Group ve Metro Toptancı Market'in TEMA Vakfı ile işbirliği içerisinde yürüttüğü bir sosyal sorumluluk projesi.