Küresel kâr resesyonu yatırımcının yeni korkusu

Dünya ekonomisi durgunlukta olmasa bile zayıf verimlilik büyümesi ve cılız talep şirket gelirlerinde resesyonu tetikledi. Güçlü dolar ve zayıf petrol de kâr resesyonunun nedenleri arasında ve bu borsalar için kötü haber.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Uluslararası piyasalarda dikkatler önde gelen ekonomilerin büyüme rakamlarına, emtia üreticileri ve ihracatçı ülkelere çevrilmiş durumda. Analistler küresel ekonomi resesyona girer mi girmez mi tartışması yapıyor ancak son araştırmalar ekonomik olmasa bile başka bir resesyonun kapıyı çaldığını gösteriyor; kâr resesyonu. Yani dünya genelinde şirketler gelirleri durgunluk dönemine girmiş gözüküyor. Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IIF) ‘Sermaye Piyasaları Monitörü’ raporunda kâr resesyonunun küresel bir boyut kazandığı ve bunun hem dünya ekonomisi hem de hisse senedi piyasaları için kötü haber olduğu uyarısı yer aldı. 70 ülkeden yaklaşık 500 finansal kurumu temsil eden IIF’in raporunda, gelirlerdeki küresel gerilemenin nedenleri arasında zayıf verimlilik büyümesi, cılız talep ve genel fiyatlama gücü eksikliği gösterildi. Raporda ABD’li şirketlerin de işçi sayısı artarken işgücü maliyetlerinin baskısı altında kaldığı belirtildi. 

Kâr düşüşünü telafi edecek pazar kalmıyor 

Kuruluşun gelen müdürü Hung Tran, “Geçmişte yurtiçinde zayıf performans gösterdiğinizde bunu denizaşırı yatırımlarla telafi ederdiniz. Ama kârlarınızda hem yurtiçi hem de uluslararası ölçekte gerileme yaşıyorsanız küçülme eğilimindesiniz demektir” diyor. Küresel ekonomi resesyonda olmasa bile araştırmalara göre şirketlerin gelirlerinin durgunluk dönemine girmesi mümkün. Kâr resesyonları genellikle ekonomik resesyonları takip ediyor. Fakat ABD ekonomisi son aylarda resesyona girmediği halde şirketlerin kârında durgunluk yaşandığı dikkat çekiyor. Hatta ekonomi büyüdüğü halde şirket karlarının düştüğü dönemler bulunuyor. Bunlar doların güçlendiği ve petrol fiyatlarının düştüğü dönemler. 

1998 ve 1986’da örnekleri var 

Bunun en tipik örneği 1998 yılında yaşanmıştı. Ekonomi parlak bir performans göstermesine karşın şirket kârları düşüş göstermişti. Bugün de kâr resesyonunun öncelikli nedeni olarak doların yükselişi gösteriliyor. 1996 yazından 1998 yazına kadarki dönemde Amerikan Doları, ülkenin ticari ortaklarının paraları karşısında yüzde 20 değer kazanmış ve doların hızlı yükselişi ABD’li ihracatçıları üzerinde büyük bir baskı oluşturmuştu. 

1986'da kâr resesyonu ise yukarıdaki örneğin aksine doların zayıfl adığı bir döneme denk gelmişti. Dolar 1985’te uzun vadeli bir düşüş sürecine girmiş ve bugün olduğu gibi petrol fiyatlarının çökmesi bir sonraki yıl yaşanan kâr resesyonunu hazırlamıştı. Batı Teksas petrolünün varil fiyatı, 1984 ilkbaharından Temmuz 1986’ya kadarki dönemde 30 dolardan fazla değer kaybederek 10 dolara yaklaşmıştı. Analistler, şu anda da özellikle enerji şirketlerinin düşük petrol fiyatları nedeniyle uğradığı gelir kaybının küresel kar resesyonu ya da başka bir deyişle karlarda kuraklığın önemli nedenleri arasında olduğunu söylüyor.

Sermaye akışında yavaşlama borç krizi yaratabilir

Uluslararası Para Fonu (IMF) yükselen ekonomilere yönelik sermaye akışlarındaki yavaşlamanın endişe verici olduğunu belirtti. Raporda, şu tespitlere yer verildi: “Yükselen piyasa ekonomilerine sermaye akışı, 2010’da zirveye çıktıktan sonraki birkaç yıl içinde kayda değer seviyede yavaşladı. Sermaye akışlarındaki yavaşlama, bu ülkelerde uzun süredir devam eden yavaş büyüme ile ABD’de son dönemde başlayan sıkılaştırmaya adımları ekseninde ortaya çıktı. Tarihsel perspektif, durumun endişe verici olduğuna işaret ediyor.” Sadece BRICS ülkeleri ( Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika Cumhuriyeti) ile sınırlı olmayan, aksine tüm gelişen ve yükselen ekonomileri etkileyen sermaye düşüşünün, iç yatırımı ve büyümeyi sınırlamasının yanı sıra borç krizlerine yol açabileceği uyarısında bulunulan IMF raporunda, sermaye akışlarında geçmişte görülen yavaşlamaların maliyeti yüksek ekonomik krizlere yol açtığı hatırlatıldı.