”Lodos çıktığı zaman, açığa kaçılır”
Yatırımcıların, kendi ülkelerine ve düşük riskli varlıklara yöneldiğini belirten TBB Başkanı Özince, verilen kredilerin ise hala ciddi seviyelerde olduğunu söyledi. Özince, geri çağrılan kredileri ise 'münferit örnekler' olarak niteledi
İSTANBUL - Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Ersin Özince, bankacılık sektörünün reel sektöre halen çok ciddi kredi verdiğini belirterek, "Rakamlar bunu teyit ediyor. Münferit olaylara da meydan vermemek lazım" dedi. 'Kredi geri çağırma' olaylarını 'münferit olaylar' olarak niteleyen Özince, yatırımcıların, kendi ülkelerine ve düşük riskli varlıklara yöneldiğini belirterek, "Lodos çıktığı zaman kıyıya kaçılmaz, açığa kaçılır. Daha derin piyasalara gidilir ki karaya oturulmasın" dedi.
TBB, Avrupa Finansal Yönetim ve Pazarlama Birliği (EFMA) ile yazılım şirketi SAP'ın düzenlediği Perakende Bankacılık Trendleri toplantısı sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özince, mevduat garantisi ile ilgili kanaatlerini daha önce ifade ettiklerini söyledi.
Özince, "Türkiye'nin dezavantajlı bir duruma düşeceği konusunda peşin fikirle hareket etmek doğru değil. Türkiye'nin hiçbir şeyi ne erken, ne geç değil, zamanında yapması önemli. Bu konuda doğru adımların, doğru zamanda atıldığına ve atılacağına inanıyorum" şeklinde konuştu.
Reel sektör daha fazla kredi alıyor
Reel sektöre kredi vermemek konusunda reel sektörün ve hükümetin bazı eleştirileri olduğunun hatırlatılması üzerine Özince, bankacılık sektörünün reel sektöre verdiği kredilerin son 7-8 yıllık dönemde GSMH'a veya mevduat kredi oranı itibariyle ne kadar arttığını rakamların gösterdiğini, reel sektörün eskiye göre bankacılık sektöründen çok fazla kredi aldığını söyledi.
Özince, şöyle devam etti:
"Hatta hatırlayacaksınız biz bankacılık sektörü olarak daha fazla kredi vermek için Türkiye'deki kaynak aktarma maliyetlerinin hep azaltılmasını, Türkiye'de kredi vermenin daha kolaylaştırılmasını arzu ettik ve reel sektörün yurt dışından bizden kullandığından daha çok borç aldığını hep haksız rekabet gibi veya bir olumsuzluk olarak görmüştük. Dolayısıyla bankacılık sektörünün reel sektörü kredilendirmesinde bugünkü stok itibariyle bir problem yok.
Bankacılık sektörünün bir bölüm üyeleri veya büyük bir bölümü, dünyada yaşanan likidite sıkıntısından olumsuz etkileniyorlar. Bunu da ekonomi yönetimine, hükümetimize ilettik. Bu konuda bugüne kadar bazı önlemler alındı. Yani giderek de rahatlıyor bu likidite konusunda...Krediler mutlaka rahat rahat açılacaktır. Gelişmeler olumlu diye düşünüyorum. Kredi ihtiyacı olup da ihtiyaç açıkta kalmış diye bir şey olmaz. Banka kredileri kapanmış filan değil. Şu anda zaten ekonomik aktivitenin çok büyük, yoğun ve hızlı olduğu bir dönemi yaşamıyoruz. Hem yıl sonu olması nedeniyle hem de uluslararası bizi de etkileyen bir yavaşlama var."
Geri çağrılan krediler
Dünyada likidite sıkışıklığı bulunduğunu, bunun Türkiye'yi de etkilediğini ifade eden Özince, "Bunun etkileri öyle çok tahripkar oluyor denemez, bunları çok abartmamak lazım" dedi.
Ersin Özince, "Kredileri geri çağırma problemi ciddi anlamda yok değil mi?" sorusu üzerine, şu görüşleri dile getirdi:
"Mutlaka bu konuda bazı benimsemediğim uygulamalar var ki sayın Başbakanımız da kimi zaman, bunlar bize göre münferit olaylar dahi olsa onlara atfen ikazlar yapıyor. Nitekim Bankalar Birliği olarak ziyaretimizde de gerek kendisi, gerek diğer bakanlarımız işaret etmişlerdi. Geri çağırmadan ne anladığımızı önce tarif edelim. Geri çağırma bir kredinin vadesi gelmeden o krediyi geri istemektir. Kimi sözleşmeler alacaklılara bu hakkı tanır, ama netice itibariyle ticari hayatta borçlu-alacaklı, her kim olursa bir sürpriz olduğunu, hele hele bankacıların böyle bir şey yapmaması gerektiğini düşünüyorum. Kendi bankam adına konuşacak olursam, bu tür konularda hassasiyetimiz büyüktür. Biz bunu yapmamaya çalışırız. 1994, 2001 krizinde de bu konuda şöhretimiz belliydi. Dolayısıyla sayın Başbakanın bu konudaki uyarıları muhakkak verilerden, muhakkak BDDK'nın kendisine yaptığı raporlamalardan kaynaklanıyor. Bunları tüm bankacı arkadaşlarımın kaale alması lazım. Ama tabi herkesin borcunu vadesinde ödemesi lazım."
Paranın üstüne oturup, durumu istismar edenler
Böyle hassas dönemlerde hiç kimsenin likiditenin yani paranın üstüne oturup da durumu istismar etmemesi gerektiğini vurgulayan Özince, "Bankacılık sektörünün reel sektöre halen çok ciddi kredi vermekte olduğunu biliyorum, rakamlar bunu zaten teyit ediyor. Münferit olaylara da meydan vermemek lazım" diye konuştu.
Ersin Özince, bir gazetecinin, "Kamu bankaları ile özel bankaların risk değerlendirmesi farklı mı? Başbakan özel bankalar eğer kredi vermekte çekimser davranırsa kamu bankaları verebilir demişti" şeklindeki sorusuna da, "Bilemiyorum, yani kendi takdirlerinde olan... Sayın Başbakana bu ifadeyi söyleten nedenleri incelemek ve kendilerine sormak lazım. Netice itibariyle bugünkü bankacılık sektörü verilerine bakacak olursak, özel bankaların reel sektördeki kredileri kamu bankalarınınkinden daha fazla. Kamu bankalarının bu yönde oranlarını artırmaları belki daha olasıdır" karşılığını verdi.
Gelecek ne görülemiyor
Özince, krizin ABD'de başladığını, kısa sürede ABD ekonomisi ile yakın ilişkide olan ülkeleri, daha sonra gelişmiş ve gelişmekte olan diğer ülkeleri etkileyerek küresel bir nitelik kazandığını söyledi.
Krizin ne zaman sonuçlanacağı ve etkilerinin ne boyutta olacağının henüz öngörülemediğini ifade eden Özince, finasal piyasalarda borç verilebilir kaynaklarda büyük bir daralma olduğunu, bir yandan finansal koşulların kötüleşirken, bir yandan da risk algılamasının hızla değiştiğini kaydetti.
Yatırımcıların kendi ülkelerine ve düşük riskli varlıklara yöneldiğini belirten Özince, "Lodos çıktığı zaman kıyıya kaçılmaz, açığa kaçılır. Daha derin piyasalara gidilir ki karaya oturulmasın" dedi. Özince, bu nedenle büyük miktarda sermaye çeken gelişmekte olan ülkelerden net sermaye çıkışı başladığını bildirdi.
Özince, uluslararası piyasalardan özel sektörün ve bankaların borçlanma imkanlarının daraldığını, vadesi gelen borçların tamamının çevrilmesinin çok zor olduğunu, bu kez borçluların değil alacaklıların durumu bozulduğu için kreditörlerin, borç verdikleri ülkelerin durumuna bakmaksızın alacaklarını geri istediğini ifade etti.
Arayışlar umut veriyor
Ersin Özince, bu dönemde ümit veren tek gelişmenin küresel nitelikteki soruna küresel nitelikle çözüm arayışları olduğunu belirterek, "Şu anda asıl çabanın, sorunun derinleşmesinin ve yayılmasının önlenmesine verilmesi olumlu bir gelişmedir. Alınacak önlemler önemli ölçüde finansal sektörün yeniden yapılandırılması, düzenlenmesi ve denetimine ilişkin olacaktır" diye konuştu.
Geleceğe yönelik risk hesaplanması, fiyatlanması, yönetimi ve denetiminin bundan sonraki dönemin belirleyici unsuru olacağı beklentisinin bulunduğunu dile getiren Özince, yaşanan gelişmelerden önemli dersler çıkarılarak alınacak önlemlerin daha istikrarlı ve sağlıklı bir ekonomik işleyişi getireceğinden kuşku duymadığını söyledi.
Türkiye'de yaşanan deneyimlere de değinen Özince, finansal sektörün mali yapısının güçlenmesi yanında, kamunun iç tasarruflar üzerindeki baskısının azalması sayesinde özel sektöre açılan kredilerin arttığını ve çeşitlendiğini anlattı.
Özince, 2002'de kredilerin milli gelire oranının yüzde 15 iken bu yılın Eylül ayında bu oranın yüzde 36'ya yükseldiğini, bu dönemde kredi/mevduat oranının yüzde 37'den yüzde 87'ye çıktığını, kredilerin bilanço içindeki payının yüzde 25'ten yüzde 50'ye ulaştığını kaydetti.
Toplam kredilerin içinde KOBİ'lere açılan kredilen yüzde 27, diğer kurumsal kredilerin payının yüzde 36, bireysel kredilerin payının ise yüzde 33 olduğunu belirten Özince, Türkiye'nin demografik yapısınını bireysel bankacılık hizmetlerine olan potansiyel talebi destekler nitelikte olduğunu vurguladı.
Tasarruf oranı düşüyor
Özince, son dönemde Türkiye'de tasarruf oranının düştüğüne dikkati çekerek, yurt içi tasarrufların GSYH'ye oranının 2002 yılında yüzde 18,8'den 2008'de yüzde 16'ya gerilediğini, tasarruf oranının düşmesinin sadece tüketim artışıyla açıklanamayacağını, katma değer yaratılmasındaki güçlüklerin de dikkatli değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.
Özince, terörizmin finansmanı ve kara paranın aklanmasının önlenmesiyle kayıt dışılık ile mücadelede bankaların ve diğer finansal kurumların ciddi sorumlulukları ve görevleri bulunduğunun da üzerinde önemli önemle durulması gereken diğer konular olduğunu, bu konularda ilgili düzenlemelere tam olarak uyulmasına, ulusal kurumlar ve uluslararası kurumlar ile işbirliğine tam destek verilmesine hassasiyet gösterilmesi gerektiğini söyledi.