Mali Eylem Görev Gücü Türkiye'den ne istiyor?
TBMM'de bekleyen terörün finansmanın önlenmesine yönelik tasarının bir an önce yasalaşmaması halinde, Türkiye'nin karşı karşıya kalabileceği risklere ilişkin TEPAV'dan da bir uyarı geldi.
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Talip AKTAŞ
Türkiye'nin, kara para aklanması ve terörün finansmanı ile mücadele konusunda gerekli adımları atmadığı için çeşitli uluslararası yaptırımlarla karşı karşıya kalacağı konusunda bir uyarı da Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı'ndan (TEPAV) geldi. Gerekli yasal çerçevenin oluşturulmaması halinde, Türkiye'nin bu alanda faaliyet yürüten Mali Eylem Görev Gücü (Fianncial Action Task Force-FATF) üyeliğinden çıkarılma ve uluslararası yaptırımlara uğrama riski ile karşı karşıya kalacağına işaret eden TEPAV, TBMM'de bekleyen tasarının ise mevcut şekliyle geçmesi halinde, "keyfi uygulama"ya yol açabileceğine ilişkin eleştirilere işaret etti.
Dr. N. Emrah Aydınonat'ın kaleme aldığı TEPAV değerlendirme notunda, İran ve Kuzey Kore'nin liste başı olduğu "yüksek riskli" ülkeler sıralamasının Ekim 2012 itibarıyla ikinci kısmında ise, Etiyopya, Mynmar, Gana, Vienam ve Yemen gibi ülkelerle birlikte Türkiye'nin de yer aldığına dikkat çekildi. Değerlendirmede, FATF'nin kara para aklanması ve terörün finansmanının önlenmesi yönündeki Türkiye'ye yaptığı uyarıların son olarak IMF'nin 2012 Finansal İstikrar Değerlendirmesi raporunda da vurgulandığı belirtilerek, şu görüşe yer verildi: "FATF'ın kara listesinde yer almak uluslararası finans sistemine entegre olan veya olmak isteyen ülkelerin pek isteyeceği bir şey değil. Ama sonuç olarak FATF'a üye olup olmamak, uluslararası finans sistemindeki güçlü ülkelerle aynı önlemleri uygulayıp uygulamamak ülkelerin kendi tercihi. Ancak, böyle bir tercihin uluslararası finansal yaptırımlarla karşı karşıya kalmayı beraberinde getirebileceği de bir gerçek."
Durum çetrefil
Değerlendirmede, daha önce üç kez kadük olan TBMM'deki tasarıda, mahkeme kararı olmaksızın şüpheli işlemlere yönelik tasarrufta bulunabilecek komisyona tanınan yetkiler başta olmak üzere, keyfi uygulamalara ve insan hakları ihlallerine neden olabileceği yönünde eleştirilen maddelerin, Türkiye'deki kapsamı geniş "terör" tanımı nedeniyle kaygılara neden olduğu şeklinde dış basında da yankı bulduğu belirtiliyor.
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı"ndaki söz konusu hükümlerin kamuoyunda "yeterince" tartışılmadığı da vurgulanan notta, konunun Türkiye açısından ortaya koyduğu "çetrefil" görüntüye ilişkin şu yorumda bulunuldu:
"Bir tarafta, yabancı ülkeleri teröre destek vermek ve terörün finansmanına imkan sağlamakla suçlayan bir Türkiye var, diğer tarafta uluslararası kuruluşlar tarafından terörün finansmanını önlemek için gerekli önlemleri almamakla suçlanan bir Türkiye var. Yine bir tarafta uluslararası finansal sistemin terörün finansmanında kullanılması ile mücadele etmek için hazırlanmış olan standartlar var, diğer tarafta ise bu standartların Türkiye'de keyfi uygulamalara yol açarak insan hakları ihlallerini arttıracağı yönündeki kaygılar var. Bu perspektiften bakıldığında, Türkiye'nin terörün finansmanı konusunda gerekli önlemleri almadığı için uluslararası yaptırımlarla karşı karşıya kalması durumu sadece yol açacağı finansal sonuçlar çerçevesinde değerlendirilemez. Bu sebeple, uluslararası kuruluşların uyarılarıyla tekrar gündeme gelen 'Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı' nın etraflı bir biçimde incelenmesi ve tartışılması gerekiyor."
İstenen ne?
Değerlendirmede, FATF'nin uzun süredir üyesi olan Türkiye'yi terörün finansmanın önlenmesine yönelik olarak belirlediği uluslararası standartlara uygun yasal düzenlemeleri yapmadığı için uyardığı ve son açıklamasında, "sürekli başarısızlığından derin kaygı duyduğu" Türkiye'nin, Şubat 2013'e kadar düzenleme yapmaması halinde üyeliğine son verileceği vurgulandı. Notta, FATF'nin istekleri şöyle sıralandı:
"-Terörün finansmanının suç kapsamına alınması. Ancak, sadece terör eylemlerinin finansmanının değil, terörist kuruluşların finansmanının da (bu finansman belirli bir terör eylemi ile ilişkilendirilemese bile) suç kapsamına alınması.
-BM Güvenlik Konseyi'nin terörün ve terörün finansmanının önlenmesi ile ilgili kararlarıyla uyumlu bir biçimde finansal yaptırımlar uygulanması. Terörist kişi ve kuruluşların finansmanıyla ilişkili fonların veya diğer varlıkların hemen dondurulması ve bu kişi ve kuruluşların hiçbir fon ve varlığa erişimine imkan verilmemesi."
Tasarının kısa tarihi
TBMM gündemindeki "Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı" 2010 yılında FATF'ın 2007 raporundaki uyarıları dikkate alarak hazırlanmıştı. O tarihten bu yana çeşitli değişikliklere uğrayan tasarı Meclis'te görüşülmeyi beklenen tasarılar arasında bulunuyor. Tasarının kısa tarihi şöyle:
-Şubat 2007: FATF, Türkiye'nin terörün finansmanı ve terörist malvarlıkları ile ilgili dondurma prosedürü konusunda standartlara uygun düzenlemelere sahip olmadığını açıkladı.
-Ocak 2010: Türkiye bir eylem planı hazırlayarak FATF'a sundu ve düzenlemeleri içeren kanun tasarısının Haziran 2010'a kadar TBMM'ye sunulacağını, 2010 yılı sonunda kanunlaşacağını beyan etti.
-Haziran 2010: Kanun tasarısı söz verildiği gibi Başbakanlığa gönderildi. Ancak bazı maddelerin hukuki ve teknik açıdan revize edilmesi gerektiği ortaya çıktı.
-Aralık 2010: Revize edilen taslak yeniden Başbakanlığa sunuldu.
-Şubat 2011: Kanun tasarısı TBMM'ye sevkedildi.
-Şubat-Nisan 2011: Tasarısı TBMM'nin haziranda yapılacak seçimler nedeniyle nisan ayında tatile girmesi nedeniyle yasalaşamadı.
-Haziran 2011: Türkiye sözünü yerine getirmediği için FATF bu durumu kamuoyuna duyurmaya karar verdi.
-Ekim 2011: Kanun tasarısı yeniden TBMM'ye sevk edildi.
-Aralık 2011: Tasarı ile ilgili İçişleri Komisyonu raporu açıklandı.
Eleştirilerin odağında "keyfi uygulama" endişesi var
TEPAV raporunda da belirtildiği şekilde, "Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı" özellikle, terör tanımı ve terörle ilişkili olarak kurumların, şirketlerin mal varlıklarının dondurulmasına karar verecek komisyonun yapısı ile yetkilerin düzenleyen hükümleriyle ciddi eleştirilere muhatap oluyor.
Bu çerçevede ilk dile getirilen eleştirilerden biri, "terörizmin finansmanı amacıyla fon sağlanması ve toplanmasıÖ"nı düzenleyen hüküm... Bu ifadenin muğlak olduğu ve geniş yorumlanması halinde bu suça karışmamış olanların da sübjektif bir kararla mal varlıklarının dondurulabileceği savunuluyor. Ayrıca, bu tanımla "terör örgütlerine veya teröristlere fon sağlayan veya toplayan" kişi, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, 5 yıldan 10 yıla kadar hapse mahkûm edilebileceği belirtiliyor.
Eleştirilen önemli bir diğer madde, mal varlıklarının dondurulmasına karar verecek Özel Görevli Komisyon'un üyelerinin yargı mensubu kimliği taşımamaları ve karlarında hukuki gerekçelerin aranmayacak olması. Bürokratlardan oluşacak komisyonun, "siyasi" kaygılarla kararlar verebileceği ve böylelikle haksız mağduriyetlere yolaçabileceği görüşü dile getiriliyor. Söz konusu komisyonun hiçbir soruşturma yapmadan istediği kişinin ya da kurumun malvarlıklarını dondurabilme yetkisine sahip olacağı; belediyelerin, sendikaların, şirketlerin, meslek örgütlerinin hedef olabileceği önü sürülüyor.