Mark&Spencer'ın kalite kontrolü Türkler'e emanet etti
Mark&Spencer'ın kalite kontrolü Türkler'e emanet etti
İSTANBUL - Uluslararası Marks & Spencer, Zara ve Mango gibi tekstil devlerinin kumaşlarını kalite kontrolünü Türk lojistikçileri yapmaya başladı. Lojistikçiler, yurt içinde temin ettikleri kumaşı, yurt dışına göndermeden, kalite kontrollerin geçiriyor. Kalite testinden geçen kumaş daha sonra Fas ve Tunus'daki fasonculara dikilmesi için teslim ediyor. Biten ürünleri Ro-Ro araçlarına yükleyip, deniz taşıması ile direk firmaya götüren lojistik firmaları, zamandan 15 gün kazanmaya başladı. Bu uygulamayı hayata geçiren Sertrans Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Keleş, Dünya Gazetesi'ne lojistik sektörü ve çözüm önerileriyle ilgili açıklamalarda bulundu. Dünyada, mal hareketindeki artış karşısında lojistiğin gittikçe önem kazandığını söyleyen Keleş, ancak bazı zorlukların da ortaya çıkartıldığına dikkat çekti. Sektörde 10 yıl önce kalifiye eleman bulma sorunu yaşarken bugün kota ve vize engeli ile karşılaşıldığını hatırlatan Keleş, "Türkiye bu konuda bir mücadele veriyor. AB'ye Polonya, Romanya ve Bulgaristan'ın girmesiyle birlikte dengeler değişmeye başladı. Avrupa'nın bu ülkelere iş çıkarması lazım. Bu ülkeler komünizm döneminde lojistikte kuvvetliydi. O nedenle bu ülkeler pay açmak için bize kota ve vize engeli konulmaya başladı. Gümrük Birliği'ne üye olmamıza rağmen. Bu engeller hem maliyetimizi artırıyor, hem çıkış noktamızı düğümlüyor" dedi. Yunanistan iyi bir alternatif değil Türkiye'deki lojistik sektöründen Bulgar tırlarının şu anda yüzde 30 pay almaya başladığını açıklayan Keleş, "İhracatta 100 milyar doları aşan bir hedef koyuyoruz. Biz kendi taşımalarımıza bakınca geçen yıl ne yapıyorsak, bugün de aynı taşımayı yapıyoruz. Miktar ve değer olarak o ihracat artışını, yabancı tırlar gelip, bizden pay alarak yapıyorlar. Bugün Roman, Bulgar ve Polonya tırları farklı yöntemlerle içeriye girip, Türkiye'den mal alıp gidiyorlar" dedi. Bugün Almanya'nın, Bulgaristan'ı lojistik bir üs olmasını istediğini hatırlatan Keleş, "Almanya'nın bu konuda resmi bir deklarasyonu var. Bulgaristan'ın, Avrupa'nın lojistik üssü olmasını istiyor. Polonya ve Bulgaristan, Almanya'nın himayesinde bir anlamda" dedi. Bulgaristan'ın 28 Haziran'dan itibaren Türk tırlarından 271 dolar geçiş ücreti almaya başladığını hatırlatan Keleş, İpsala sınır kapısının da bir çözüm olmayacağı görüşünde. Keleş, "Yunanistan'dan geçişler sınırlı sınırlı. Politik olarak çok fazla geçilmeyen bir kapı. Yunanistan, topraklarından minimum tır geçişini politika edinmiş ve bunu uygulamıştır. Tabiki giriş mümkün ama çok daha maliyetli ve limitli. O kapı bizim için bir alternatif değil. İyileştirme yönünde yapılan çalışmalar var ancak, bir cevap alınabilmiş değil. O nedenle ciddi bir tıkanma var" dedi. Türk tırlarına konan engellerin aşılması için öncelikle sosyal bir bilinçlenmeye ihtiyaç olduğunu savunan Keleş, "Önce bir devlet politikası olmalı. Biz pastadan bir pay alacağız. Bunun için kotayla savaşıyor olmamız lazım. Hukuki haklarımızı AB'den almamız gerekiyor. Bürokrasiyi minimize etmemiz gerekiyor. Bugün Halkalı Gümrüğü'nde 20 pit var; binlerce insana oradan beyanname açılmaya çalışılıyor" dedi. Sertrans Lojistik'in kendi kota ve vize engellerini aşmak için Bulgaristan'da bir şirket kurduğunu hatırlatan Keleş, zaman kaybı ve maliyet artışın önlemek için de yeni bir modelle çalışmaya başladıklarını açıkladı. Keleş, şunları söyledi: "Türkiye'den Romanya, Bulgaristan, Tunus ve Fas'a inanılmaz bir kumaş sevkiyatı var. Bu mallar orada kumaş olarak gidiyor, bitmiş ürün olarak Avrupa'ya geliyor. Biz, yurt dışında Mango, Zara gibi firmalarla çalışıyoruz. Müşterilerimizle konuşurken de şunu duymaya başladık: Türk kumaşları harika. Biz de örneğin kumaşı Adana ya da Gaziantep'den alıyoruz. İstanbul'daki depomuza getiriyoruz. Kumaşın kalite kontrolünü yapıyoruz. Uygun çıkarsa gümrük işlemlerini yapıp, Tunus ya da Fas'daki fasoncuya dikilmek üzere teslim ediyoruz. Burada kumaş istenen talebe göre dikiliyor. Sonra fabrikadan dikilmiş ürünleri alıp, Ro-Ro'ya yükleyerek İngiltere, İspanya'daki ana firmaya teslim ediyoruz.Bu bize 10-15 gün kazandırdı.Öncesinde ise bu işi firmanın kendisi yapıyordu. Firma kumaşı İngiltere ya da İspanya'da kalite kontrolden geçiriyordu. Uygunsa Tunus'a yolluyordu. Dikince de geri alıyordu." Bu işle ilgili Hadımköy'de lojistik üs kurduklarını söyleyen Kele, 35 bin metrekare alana kurulacak olan lojistik üssün tekstil ve perakendeye yönelik bir merkez olacağını söyledi. Keleş, "Bu merkezin birincil amacı Türkiye' deki perakendecilere lojistik hizmet. İkincisi de Türkiye'den mal alan firmaların lojistiğini direk buradan yapmak. Çünkü Avrupa'da depo ve işçilik maliyetleri çok yüksek. Metrekaresi 7-8 Eurodan başlıyor. Türkiye'de bu anlamda çok daha ucuz. Firmalara teslimatı bu merkezden yapmak istiyoruz" dedi.