Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, enflasyon hedeflerini değiştirerek kredibilite riski aldıklarını söyledi / Piyasanın bizi test edeceğini biliyoruz

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, enflasyon hedeflerini değiştirerek kredibilite riski aldıklarını söyledi / Piyasanın bizi test edeceğini biliyoruz

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

DİYARBAKIR - Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, kötümser senaryonun gerçekleştiğini, Merkez bankası'nın para politikası araçları ile kontrol edemeyeceği gıda ve enerji fiyatlarındaki seyrin uzun bir süre daha devam edeceğine inandıklarını anlatarak "Kredibilite kaybınını da dikkate alarak hedeflerimizi revize ettik. Hedefleri revize ederek risk aldık. Kredibilitemizin nasıl gelişeceği neler yapacağımıza bakar. Biz tutarlı ve doğru politikalar uygulamaya devam edersek kredibilitemizi yeniden kazanacağımızı düşünüyoruz. Piyasaların bizi yakından takip edeceğini ve bizi test edeceğini biliyoruz" dedi. Başkan Yılmaz, uluslararası finans gazetesi Financial Times'ta (FT) bugün Merkez bankası'nın hedeflerini değiştirerek kredibilitesini düşürdüğü yorumu yaptığına dikkat çekerek bu yorumları boşa çıkartmak için çalışacakları sözünü verdi. DÜNYA Gazetesi ve Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası işbirliği ile Diyarbakır Ticaret Borsası Konferans Salonu'nda yapılan Para Politikaları Konferansı'nda konuşan Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, haziran ayı ortasına kadar Orta Vadeli Program'ın (OVP) tamamlanması gerektiğini, burada yer alacak enflasyon hedeflerinin resmi hedefler olacağını anlatarak bütçe döneminde gözden geçirmeyi planladıkları enflasyon hedefini 3 Haziran'da hükümete açık mektup göndererek değiştirdiklerine dikkat çekti. Yılmaz sıkı para politikası uygulamaya devam edeceklerini, gevşemenin söz konusu olmadığını ve gelişmelere faizleri aracılığı ile gereken tepkiyi vereceklerini kaydetti. Yılmaz ana hatları ile şu mesajları verdi: 2008'de enflasyon hedefi yüzde 4, değişmedi: Enflasyon hedeflerinin 2009 yılı sonu için yüzde 7,5 ve 2010 yılı sonu için yüzde 6,5 olarak güncellenmesi; 2011 yılı için ise yüzde 5,5 olarak belirlenmesi önerdik. 2008 yılı sonu için daha önce belirlenen enflasyon hedefi değiştirilmedi. Çünkü Para politikasının etkileri açısından kısa sayılacak bir vade için enflasyon hedefinin tahmin edilen rakamla değiştirilmesi, enflasyon hedeflemesinin "hesap verme yükümlülüğü" ana ilkesinin pratik anlamda ihlali anlamına gelir. Enflasyon hedeflerinin yukarı yönlü güncellenmesi, Merkez Bankası'nın daha gevşek bir politika izleyeceği anlamına gelmez. Enflasyonun hedefin altında kalmasına çalışacağız: Merkez Bankası, güncellenen hedeflerin enflasyon beklentilerini bozmasını sınırlamak amacıyla, söz konusu hedeflerden sapmalara karşı simetrik olmayan bir yaklaşım sergileyecek. Önümüzdeki dönemde enflasyonun hedeflerin altında kalması, üzerinde kalmasına tercih edilecek ve enflasyonun Nisan Enflasyon Raporu'nda yer alan ana senaryo tahminlerine yakın gerçekleşmesi amaçlanacak. Gıda ve enerji fiyatları veya küresel koşullar beklenenden daha olumlu gerçekleştiği takdirde, enflasyonun yenilenen bu hedeflerin altında kalmasına izin verilecek, daha olumsuz gerçekleşmesi halinde yenilenmiş hedeflerden sapmanın mümkün olan en düşük düzeyde kalmasını sağlayacak politikalar uygulanacak. Şartlar değiştirmeye zorladı: Enflasyon hedeflemesi ile ilgili koşul bir anlamda Sheakesper'in ünlü sözündeki gibi, "olmak ya da olmamak" gibi bir durum arz etti bize. Enflasyon hedefini değiştirmeyerek ve tutturamayarak karşılaştığımız bir kredibilite sorunu var. Birde enflasyon hedefini değiştirmeyerek uğrayacağımız kredibilite sorunu var. Biz bunu geçmişte değerlendirdik ve bize geçmişte enflasyon hedefini revize etmemiz gerektiğini söyleyenlere "Enflasyon hedefini revize edersek uğrayacağımız kredibilite kaybı daha yüksektir. Dolayısıyla orta vadede biz bu enflasyon hedefini tutturabileceğimizi düşünüyoruz " dedik. Bunu söylerken de elimizde veriler vardı. Bu veriler para politikasının etki alanı dışında kalan başta petrol olmak üzere emtia fiyatları ve tarımsal ürünler. Biz bu emtia ve tarım fiyatlarındaki gelişmelerin iki yıl önce düzeltme yapabileceğini geçici olabileceğini düşünüyorduk. Fakat bugün geldiğimiz nokta bütün dünyada bu fiyatlar sürekli olarak artmakla da kalmıyor yapısal bir neden sonucunda ortaya çıktığını bu nedenle de bu tür ürünlerin üretimi ve fiyatlanmasında bir yapısal kayma olduğunu ve bunun uzun müddet devam edebileceğini düşünüyoruz. O nedenle kredibilite kaybını da dikkate alarak enflasyon hedefini revize ettik. Bundan sonra kredibilitemizin nasıl gelişeceği bizim neler yaptığımıza bakar. Biz kredibil bir şekilde para politikasını uygular ve ortaya koyduğumuz hedeflerle tutarlı bir politika uygularsak biz bunu yeniden kazanacağımızı düşünüyoruz. Piyasaların bunu çok yakından takip edeceğini ve bizi test edeceğini de düşünüyoruz ve farkındayız. Hedefi değiştirme riskini aldık: Enflasyon hedeflemesinden vazgeçilmeli mi? Bugün geldiğimiz noktada enflasyon ile mücadelede dünya merkez bankaları birçok yöntem denedi. Biz de geçmişte merkez bankası parasını hedefledik. Net iç varlıkları hedefledik. Son gelinen noktada piyasalara bir çıpa verilmesi gerekiyor. Enflasyon hedeflemesi demek piyasada üretici ve tüketici ile tüm sosyal taraflarla yapılan bir kontrattır. Biz şu yöntemlerle şu yılda fiyat istikrarını sağlayacağız diyoruz. Dolayısıyla siz bundan sonra ekonomik davranışlarınızı buna göre yapın diyoruz. Bu bir kontrattır. Bizim bu kontrata uymamız gerekiyor. Kontrata uyduğumuz ve sizin güveninizi sağladığımız sürece başarılı olacağımızı düşünüyoruz. Dolayısıyla enflasyon hedefini değiştirmek bir risktir. Biz bu riski aldık. Hedefi değiştirmeden tutturamamak da bir riskti. Biz bugün itibariyle ikinci riski seçtik. Bugün itibariyle aldığımız riski de tutarlı para politikası izleyerek bertaraf edeceğimizi düşünüyorum. FT'nin yorumunu boşa çıkartacağız: Enflasyon hedeflerinin revize edilmesi Merkez Bankası için bir risktir. FT'de bir yazı çıkmış ve kredibilitemizi zedelediğimiz söz konusu edilmiş. Bu değerlendirmeler yapılacak. Bize düşen görev bu değerlendirmeleri boşa çıkarmak, doğru kararlar almak ve beklentileri tekrar hedef enflasyona doğru yönetmek ve yönlendirmek. Gereğini yaparız: Para politikası orta vadede fiyat istikrarı hedefine odaklanmaktadır. Ancak içinde bulunulan konjonktür göz önüne alınarak bu hedefe ulaşma süresi ile ilgili katı bir politika izlenmeyecektir. Zira arz şoklarından kaynaklanan enflasyon artışına sert tepki verilmesi iktisadi faaliyette ve göreli fiyatlarda arzu edilmeyen dalgalanmalara yol açabilecektir. Merkez Bankası tahminleri, para politikasının temkinli bir duruş gösterdiği bir durumda dahi, enflasyonun yüzde 4 seviyesine ulaşmasının oldukça uzun bir süre alabileceğine işaret etmektedir. Mevcut ortamda enflasyonun düşürülmesi ve belirlenen hedefe yakınsaması amacıyla para politikasının temkinli duruşunu koruması gerekmektedir. Biz martta önce sözlü olarak nisan ayında da kararımızla tepkimizi verdik. Veri bize orta vadeli enflasyon için ne söylüyorsa gereği yapılacaktır. Riskler nedir? Önümüzdeki dönemde enflasyon görünümü ile ilgili var olan riskler gıda fiyatları, emtia fiyatları, uluslararası piyasalardaki gelişmeler ve ticari ilişki içinde olduğumuz ülkelerdeki daralma devam ederse bunun bize yansımaları olacaktır. Yıl sonu için yüzde 9.3'lük tahmin değişebilir: Biz yıl sonu enflasyon tahminimizi ikinci enflasyon raporunda verdik ve biz üç ayda bir enflasyon raporu yayınlıyoruz. İkinci çeyreğin sonunda temmuz ayında yayınlayacağımız enflasyon raporunda ortaya çıkan yeni veriler çerçevesinde tahminler yeniden gözden geçirilecek. Dolayısıyla farklı bir tahmin çıkabilir. Hedef ile tahmini karıştırmayalım. Tahmin Merkez Bankası'nın elindeki veriler ışığında yaptığı değerlendirmenin sonucunda çıkan rakamdır. Fiyat ayarlamaları mutlaka olacaktır. Biz şunu paylaştık, 'baz etkisinden dolayı önümüzdeki aylarda enflasyon yükselecektir. Yılın son çeyreğinde enflasyon düşecektir.' Umarım 2008 yılını tek haneli enflasyon ile kapatırız. Para politikası işledi: Enflasyon hedefi 4, çıkan enflasyon iki katı. Böyle bakarsanız evet enflasyona biz yenildik. Merkez Bankası doğru kararları doğru zamanda aldı ve ekonomi buna tepki verdi. 2006 yılında aldığımız kararlarda biz para politikasının işlediğini gördük. Ancak bugün itibariyle yüzde 10.74'lük enflasyonun 7 puanı gıda ve enerjiden geliyor. Bunları para politikası ile etkileyemeyiz. Biz bunu bir miktar daha yaşamaya devam edeceğiz. Biz para politikasının etki alanına giren hususları kontrol etmeye devam edeceğiz. Program ister IMF'li, ister IMF'siz olsun biz sahip çıkalım: Elde ettiğimiz başarıda IMF ile yaptığımız program son derece önemliydi ve başarı elde ettik. Neden? Program hükümet tarafından sahiplenildi. Bir iş yapılacaksa bununla ilgili kuralları ve yöntemi ortaya koymak ve bunu sahiplenmek ve en iyi şekilde uygulamak. Hükümet programı sahiplendi ve uyguladı. Bununda sonuçlarını gördük. Buradan çıkartmamız gereken sonuç 'Demek ki bir program ortaya konulur, yapılacaklar net olarak ortaya konuyorsa ve sahipleniliyorsa istenen sonuçlar alınıyor. İster IMF'li olsun ister IMF'siz. Yapacakları net olarak ortaya koyar ve sahiplenirsek başarılı oluruz. Ne çektiksek mali disiplinsizlikten çektik: Bu ülke ne çektiyse mali disiplinsizlikten çekti. Son 30-35 yılda yüzde 80'lik enflasyonun nedeni mali disiplinsizlik ve parasal genişleme. Eğer biz 2001 krizinden sonra uygulamaya koyduğumuz program çerçevesinde bir şey başardıysak, ki başardık, bunun temelinde yapılan reformlar, sıkı para politikası ve mali disiplin yatıyor. Bu kazanımları devam ettirebilmek için mali disiplin şarttır. Para politikası tek başına yetmez. Ama mali disiplinden taviz verilmez mevcut uygulamalar devam ederse para politikasının eli rahatlatılır ve güçlenir. Eğer olmazsa para politikası duruşunu değiştirir. Kendi alabileceği tedbirleri tespit ettik. Bugüne kadar aldığı başarıda mali disiplinin katkısı çok büyüktür ve devam ettirilmelidir diyoruz. Enflasyonun yüzde 70'i kontrol edemediğimiz kanaldan: Gıda, enerji ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlar gibi, para politikasının etki alanı dışında kalan kalemlerin yıllık enflasyona katkısı 2004-2006 arası dönemde yüzde 51 iken, 2008 yılı Mayıs ayında yüzde 70'e yükseldi. İklim koşullarında son yedi aylık dönemde gözlenen göreli iyileşme, tarım ürünlerinde yurtiçi arz koşullarının 2008 yılında bir önceki yıla kıyasla daha olumlu seyredebileceğine işaret etmektedir. Bununla birlikte, mevcut durumda yağış miktarındaki normalleşmenin henüz ülke geneline yayılmayarak belirli coğrafi bölgelerle sınırlı kalması, üretim koşullarında beklenen iyileşmenin boyutunu sınırlıyor. Kara liste bizde yok, bankalar silecek Merkez Bankası'nda "kara liste" diye tabir edilen bir liste yok. Bankamızın işlevi, bankalar tarafından yapılan bildirimlerin birleştirilerek bankalara duyurulması ile sınırlıdır. Protesto kaldırı işlemleri için, protestoyu keşide eden banka şubelerine müracaat edilmesi gerekmektedir. Negatif nitelikli kredi borçlularının kanun silinmesini emrediyordu, biz sildik, bankaların silmesi gerekiyor. Bankalarımızda bu kayıtlar hâlâ var. Bu kayıtlar son derece önemli. Finansal istikrarın işleyişi açısından da bir data temelinin de olması lazım. Bu data temeli olmayınca finansal istikrarın sağlıklı işlemesi mümkün değil. Burada önemli olan işlerimizi düzgün yapmamız ve taahhütlerimize sadık olmamız. Protesto edilen senet adedi Türkiye genelinde 2005 yılında 920 bin 641, Diyarbakır'ın payı yüzde 0,034. 2006 yılında 1 milyon 177 bin 910 senet protesto edilmiş Diyarbakır'ın payı yüzde 0.041. 2007 yılında 1 milyon 470 bin 758 senet protesto edilmiş Diyarbakır'ın payı yüzde 0.042, 2008 ilk 4 ay itibariyle 493 bin 336 protestolu senette ilin payı yüzde 0.11. Hanehalkının borçluluğu korkulacak kadar kötü değil Hanehalkı yükümlülüklerinin GSYİH'ye oranı 2007 sonu itibarıyla yüzde 11,7'ye yükseldi Bu artış, hanehalkının finansal hizmetlere erişiminin bir göstergesidir. Önümüzdeki dönemde, mali baskınlık azalması, bankacılık sektörü aracılık işlevlerini daha etkin yerine getirmesi ve finans piyasalarının derinliği artması ile birlikte gerek hanehalkının gerekse işletmelerin kullandıkları krediler artmaya devam edecek. Nitekim hanehalkı borçluluk oranı, Avrupa Birliği ortalamasının oldukça altında. Doğu Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında da düşük seviyesini koruyor. Hanehalkı yükümlülüklerinin GSYİH'ya oranı 2004 yılında Türkiye'de yüzde 5, Doğu Avrupa'da yüzde 12, ve AB ülkelerinde yüzde 57'ydi. 2005 yılında oran Türkiye'de yüzde 8, Doğu Avrupa'da yüzde 17, AB'de yüzde 60 seviyesindeydi. 2006 yılında ise hanehalkının borçluluk oranı Türkiye'de yüzde 10, Doğu Avrupa'da yüzde 23 ve AB'de yüzde 63 seviyesinde.