"IMF'nin söylediklerine inanmadık"
Devlet Bakanı Babacan, "Gelişmekte Olan Avrupa ve Asya'da Kriz, Ekonomik Düzelme ve Yapısal Reform" konulu seminerde konuştu
İSTANBUL - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2008 Mayıs ayından bu yana bir IMF programı uygulanmadığını hatırlatarak, "Neden dersek? Bütün görüşmelere rağmen anlaşmaya varamadık. Biz, Fon'un söylediklerine inanmadığımız için böyle bir anlaşmaya varılamadı" dedi.
Babacan, IMF-Dünya Bankası yıllık toplantıları çerçevesinde düzenlenen, "Gelişmekte Olan Avrupa ve Asya'da Kriz, Ekonomik Düzelme ve Yapısal Reform" konulu seminerde moderatör Financial Times'tan Martin Wolf'un IMF ile ilişkilere ilişkin sorularını yanıtladı.
Uluslararası finans kurumlarının da son küresel krizden büyük dersler çıkardıklarına dikkati çeken Babacan, bu kurumların geçireceği reformun çok daha büyük etki yaratacağını, daha iyi bir temsil ve daha yüksek bir meşruiyet görüleceğini belirtti.
AK Parti'nin iktidara gelmesinden önce Türkiye'nin IMF ile 17 program yaptığını anımsatan Babacan, bu programların başlatıldığını, ancak tamamlanamadığını, kendi iktidarları döneminde ise ilk defa bir programın tamamlandığını anlattı.
2005 Mayıs ayında 18., 2008 Mayıs ayında ise 19. stand-by anlaşmasının bitirildiğine değinen Babacan, bu işin sorumluluğunu üstlendiklerini ve her şeyi inandıkları için yaptıklarını, bunu da sahiplendiklerini söyledi.
Ali Babacan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"2008 Mayısından bu yana da bir Fon programı uygulamıyoruz. Neden dersek? Bütün görüşmelere rağmen anlaşmaya varamadık. Kendi programımızı açıkladık. Biz, Fon'un önerilerine inanmadığımız için böyle bir anlaşmaya varılamadı. Ondan sonra biz kendi çıkış stratejimizi, kendi orta vadeli programımızı geliştirmeye başladık. Eylül ayında da bunu duyurduk. Bu programı IMF'ye de gönderdik ve dedik ki (bizim programımız budur. Bundan sonraki müzakerelerin temelini bu program oluşturmalı. Lütfen ayrıntılara bakınız. Eğer anlaşabilecek olursak bu program üstünde, ondan sonra 20. stand-by anlaşmasını da imzalayabiliriz.) Bizim son görüşmelerimiz şu anda budur."
Geçtiğimiz 4-5 ayda çok büyük yakınsama gördüklerini, IMF'nin resmi olarak orta vadeli ekonomik programın iyi bir program olduğunu belirttiğini anlatan Babacan, "Bu program, IMF finansmanı öngörülerek hazırlanmış bir program değil. Kendi kendine idare edebilen, ikam edebilen bir program. Tabii ki IMF finansmanı elde edersek, bu, büyümeyi daha da teşvik edecek ve büyük ihtimalle işsizliği daha hızlı şekilde aşağı çekecektir. Ama hayati önem taşımamaktadır, opsiyonel önem taşımaktadır" şeklinde konuştu.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan, IMF ile görüşmelere IMF-Dünya Bankası yıllık toplantıların bitiminden sonra devam edeceklerini hatırlattı.
IMF programlarının faydalarına ilişkin bir soru üzerine, bunların 2002-2008 arasında Türkiye'nin büyümesine katkıda bulunduğunu vurgulayan Babacan, "Ama bizim ne yaptığımıza bakacak olursak, bu zaten bizim 2001 parti programımızda yer alanların aynısıydı. Biz kendi ekonomik programımızda da bunları duyurmuştuk. (Bunları bunları uygulayacağız) demiştik ve o programda yazan şeyleri zaten yaptık. Stand-by anlaşmasından dolayı bunu yapmadık. Taahhüt ettiklerimizle yaptıklarımız arasında tam bir örtüşme olduğunu görebilirsiniz" diye konuştu.
"Bir yerde acı bir hap yutmak zorundayız"
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, hükümetlerin kriz zamanında bazı kararlar almak zorunda olduklarını, böyle dönemlerde devreye girmesi ve harekete geçmeleri gerektiğini belirterek, "Bir yerde acı bir hap yutmak zorundayız" dedi. Son krizin dünya pazarlarını etkilediği dönemde Türk bankacılık sisteminin sağlam olduğunu ve bankalara para yatırmak zorunda kalmadıklarını belirten Babacan, ancak ders alınacak önemli noktalar bulunduğunu, risklere bakıldığında hükümetler için devreye girmenin büyük önem taşıdığını söyledi.
Küresel krizin birdenbire gelmediğini, 2005, 2006 ve 2007 yıllarında küresel denge bozukluklarını göz önünde tutmaya başladıklarını ifade eden Babacan, şöyle konuştu:
"Şimdi olup bitenlere baktığımızda, gereken tedbirleri hızla uygulamamız gerekiyor. Ve tabii siyasi açıdan zor kararlar... Bunları şimdi almak zorundayız. Bu kararları kriz zamanında alıyorsunuz. Hükümetlerin bu konuda devreye girmesi ve harekete geçmesi lazım. Bir yerde acı bir hap yutmak zorundayız. Toparlanma, düzelme başladığı zaman korkarım ki bir aciliyet hissi ortadan kalkacak. Büyük ihtimalle hükümetler bu adımları atmaya pek yanaşmayacak. İletişim çok önemli. Sanırım burada zorlukları insanlarla paylaşmamız gerekiyor."
Böyle zor dönemlerde şeffaflık ve dürüstlüğün çok önemli olduğunu vurgulayan Babacan, "Bizce insanların dürüstlüğü, takdirle karşılanacaktır. Bir sonraki kuşak için doğru şeyleri bugün yapmamız gerekiyor" dedi.
Türkiye'nin uzun yıllar çift haneli enflasyonla yaşadığını, 2002'den sonra işlerin istikrara kavuşmaya başladığını belirten Babacan, ekonomideki gelişmeleri anlattı.
Ekonomideki esas kötüleşmenin ihracatın kötüleşmesinden kaynaklandığına işaret eden Babacan, Merkez Bankası'nın krizler süresince çok başarılı işler çıkardığını, doğru zamanlarda doğru adımlar attığını söyledi.
Eylül ayında Türkiye'nin çıkış stratejisi olan 3 yıllık orta vadeli ekonomik programı açıkladıklarına değinen Babacan, bu yılın son çeyreğinde olumlu büyüme rakamları öngördüklerini, 2010'un ilk çeyreğinde ise kesinlikle pozitif büyüme rakamları göreceklerini ifade etti.
Bu yıl sonu itibarıyla Türkiye'nin bütçe açığının yüzde 6,6 civarında olacağını hatırlatan Babacan, krizin en önemli etkilerinden birinin işsizlik olduğunu, işsizlik oranlarındaki düşüşün önümüzdeki 3 yıl boyunca yüzde 1,5'ta seyretmesini beklediklerini kaydetti.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan, finans piyasalarındaki zaafların da önümüzdeki yıllarda temkinli olmayı gerektirdiğine dikkati çekerek, işlerin iyi gitmesi durumunda büyük ihtimalle bütçe açığının azalacağını söyledi. Ali Babacan, dalgalı döviz kuruna da değinirken, "Dalgalı döviz kuru bizim için her zaman sosyal konfor sağlıyor. TL'nin gerçek değerini piyasa belirliyor" diye konuştu.