"İzlediğimiz ‘fragman’ ümitsizlik yaratmasın"

Fed'in mayıs ayında dünya ekonomisinde yeni dönemin fragmanını herkese izlettiğini söyleyen S&P Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Bölge Müdürü Zeynep Holmes, "Belirsizlik ve dalgalanmalar artacaktır, ama Türkiye'nin ümitsizliğe kapılmasına gerek yok" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ferhat POLAT

İSTANBUL - Küresel piyasanın baş aktörü ABD Merkez Bankası’nın (Fed) mayıs ayındaki açıklamalarıyla gelişmekte olan ekonomilerden gelişmiş ekonomilere sermaye akışı hızlandı. Türkiye’nin, global ekonomide ‘normalleşme’ olarak değerlendirilen bu süreçten hangi boyutta etkileneceği ise merak konusu…  Standard&Poor’s (S&P) Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Bölge Müdürü Zeynep Holmes, küresel ekonomide yaşanan konjonktürü ve Türkiye’ye olası etkilerini DÜNYA’ya anlattı.

Fed’in ABD ekonomisini kurtarmak için, 2008’den bu yana 4 trilyon dolara yakın para enjekte ettiğini ve 2008 kriziyle birlikte geçen süreçte Türkiye, Brezilya, Rusya ve Çin gibi gelişmekte olan ülkelere önemli sermaye girişleri olduğunu belirten Holmes, ancak ABD’deki toparlanma emarelerinin belirmesiyle ‘genişlemeci’ politikanın yavaş yavaş yerini ‘sıkılaştırıcı’ politikaya bırakacağını söyledi.

Bunun ilk izlerinin son birkaç ayda görüldüğünü anımsatan Holmes, şöyle konuştu: “Fed, ABD ekonomisini çok önemsiyor ve kendi ekonomik indikatörlerine bakıyor. Toparlanma sinyalleri geldiğini belirterek, mayısta ilk kez 85 milyar dolarlık tahvil alımını önümüzdeki aylarda yavaşlatacağını açıkladı. Bu açıklama gelişmekte olan ülkelerde etkisini gösterdi. Panik, Türkiye’yi de etkiledi ve sermaye çıkışı oldu. Aslında bu yaşanan tabloyu ben şuna benzetiyorum: Sinemada seyredeceğimiz bir film başlamadan, bir sonraki filmlerin fragmanlarını izleriz. Biz de ileride ne olacağını birkaç dakika gördük, sonra kendi filmimize döndük.”

G-7 ülkeleri hızlandıkça, 2008’den beri sermaye çeken gelişmekte olan ülkelerde bu kez zayıflama yaşanacağına işaret eden Zeynep Holmes, piyasalardaki likiditenin azalacağını ve finansmana erişimin zorlaşacağını vurguladı. Bu süreçte daha çok belirsizlik ve dalgalanma yaşanacağını dile getiren Holmes, “Ancak Türkiye ve diğer gelişen ülkelerin bu süreçte ümitsizliğe kapılmasına gerek yok. Türkiye daha sürdürülebilir, daha normal büyüme yolunda devam edecektir. Bu tablo bize sadece dünyanın biraz daha dengelenmekte olduğunu gösteriyor. Zaten, genişlemeci politikanın yani ‘düşük faiz, bol likidite’nin ebediyen böyle gitmeyeceği bilinen bir gerçekti” diye konuştu.

“Avrupa’nın iyileşiyor olması Türkiye adına iyi bir haber”

Küresel ekonomide yeni bir dönemin başlamakta olduğunu kaydeden Holmes, “Örneğin, en büyük gelişen ülkelerden biri olan Çin’i incelediğimizde, yatırım bazında bir modelden tüketim bazında bir modele geçtiğini görüyoruz. Tabi bunu, kötü ya da iyi bir model anlamında söylemiyorum, bahsettiğim şey yeni bir modelin geliştiği… Gelişmiş ülkelerde bir toparlanmanın olduğunu görüyoruz. Bu durum krizin başladığı 2008 yılından beri ilk kez gözleniyor. Avrupa’ya baktığımızda geçirilen kriz süresi olarak belki de son 40 yılın en kötüsüne tanık olduk. Özellikle Türkiye’nin en önemli ticari partneri olan Avrupa’nın iyileşiyor olması Türkiye adına iyi bir haber” değerlendirmesinde bulundu.

Öte yandan Türkiye ekonomisinin, yılın ikinci çeyreğinde yüzde 4,4 büyümesine karşın yılın kalan bölümünde daha düşük bir büyüme performansı ortaya koyacağını belirten Holmes, bu yıl için yüzde 3 ve gelecek yıl için yüzde 3-4 oranında bir büyüme öngördüklerini paylaştı.

“Cari açığın sıcak paradan finanse olması sıkıntı yaratıyor”

S&P Türkiye Bölge Müdürü Zeynep Holmes’e göre, Türkiye’nin kendi parasını kullanıyor olması ve özellikle bu dönemde kendi para politikasını yürütebilmesi, düşük kamu borcu ve ihracatta yeni pazar çabaları olumlu gelişmeler...
Ancak çözüm bekleyen yapısal sorunların da olduğunu yineleyen Holmes, “Enerjinin dışarıdan sağlanması, cari açık ve cari açığın finansman kalitesi, kişi başına düşen milli gelir oranı ve enflasyon Türkiye adına riskli başlıklar” dedi.

Cari açığın kısa vadede çözülebilecek bir sorun olmadığını ve ekonomi yönetiminin cari açığı kontrol altına almak için çalıştığını söyleyen Holmes, “Ancak bunun sıcak paradan finanse olması sıkıntı yaratıyor. Bunun için doğrudan yatırımların artması gerek, bugün hala 2006’ya göre düşük seviyede. Ayrıca kısa vadeli dış paradan bağımsız olmak için yurtiçi piyasasının daha da gelişmesi lazım” diye konuştu.

Kişi başına düşen milli gelirin düşük olduğunu kaydeden Zeynep Holmes, “Milli gelirin 10 yılda üç katına çıktığını kabul ediyoruz, etkileyici bir performans. Ancak kişi başına düşen milli gelir 10 bin dolar seviyesinde” dedi.

“Türkiye katma değeri olan bir ekonomi olmalı”

Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranının düşük olduğunu ve bunun da istihdamda kayıp oluşturduğunu belirten Holmes, sözlerine şöyle devam etti: “Sırf kadınların işgücüne katılımının artmasıyla Türkiye ekonomisi çok daha fazla büyüyebilir. Çünkü kendi içinde şu an mevcut olan bir insan gücünden bahsediyoruz. Yine verimlilik konusunda performansın artması gerek. Türkiye’nin ucuz bir lokasyon olmaktan çok katma değeri olan bir ekonomi olması gerekiyor. Örneğin araştırma ve geliştirme ile daha yüksek teknoloji ve kalitede katma değer sağlamak gibi… Türkiye’nin bu basamaklardan yükselmesi gerekiyor.

“Yıl bitmeden ‘gözden geçirme’ olacak”

Bu yıl bitmeden Türkiye’nin kredi notu ile ilgili yeni bir gözden geçirme yapacaklarını anımsatan Zeynep Holmes, “Tabi ki ratinglerde ülke ile ilgili mevcut durum kadar önümüzdeki döneme ilişkin projeksiyonlar da çok önemli. Dünya ekonomisi sermaye akımlarında değişikliğin ön plana çıkacağı yeni bir döneme giriyor. Türkiye de, diğer gelişen ülkeler gibi bu yeni dengelenme sürecinden etkilenecektir. Bahsettiğim bu ve paralel senaryolar, analistlerimizin değerlendirmeleri, Türkiye ile ilgili son analitik göstergeler ışığında komitemizden Türkiye ile ilgili nasıl bir oylama çıkacağını hep birlikte göreceğiz” dedi.

[PAGE]

 ‘Yurtiçi ölçekli derecelendirme’ye ilgi artıyor

Standard&Poor’s'un kredi derecelendirmeleri hakkında da konuşan Zeynep Holmes, küresel ölçeklerde derecelendirme skalasının yanı sıra şirketleri “yurtiçi ölçekli” skala ile derecelendirdiklerini de söyledi. Yurtiçi ölçekli derecelendirmelerin sadece kendi yerel piyasasına tahvil çıkarmak isteyen şirketler ve onlara yatırım yapmak isteyen yerli yatırımcılar için etkin bir alternatif olduğu kaydeden Holmes, “Örneğin, TL bazında yurtiçinde tahvil çıkaracak olan bir şirket ‘benim yurtdışında bir işim yok’ diyerek yurtiçi ölçekli skaladan not almak isteyebiliyor” dedi.

Yurtiçi ölçekli derecelendirmeyi piyasayı desteklemek adına altı yıldan bu yana yaptıklarını aktaran Holmes, “Önceleri tahvile ilgi bugüne kıyasla daha az olduğundan bunu çok az insan biliyordu. Şimdi bunu tekrar ön plana çıkardık ve yatırımcılar tarafından da ilgi görüyor. Bunun yanı sıra Türkiye’de farklı ülkelerdeki ihraççıların dünya genelinde karşılaştırılması için kullanılmakta olan küresel kredi ölçütü hala geçerli ve mevcut küresel ölçeklerde derecelendirme skalasında bir değişiklik bulunmuyor” ifadelerine yer verdi.

Süreç ve metot aynı

Yurtiçi ölçekli rating skalasının başında ilgili ülkenin kodunun yer aldığını ve S&P’nin yurtiçi ölçekli Türkiye kredi derecelendirmelerinin trAAA’dan başlayarak aşağı doğru sıralandığını belirten Holmes, şu bilgileri verdi: “Küresel ratingin ana fonksiyonu, Türkiye’deki bir şirketin, birebir ABD, Almanya yada Afrika’da bir şirketle kıyaslanabiliyor olmasıdır. Ancak yurtiçi ölçekli derecelendirmeler sadece o ülkenin içindeki şirketlerin kredibilitelerini karşılaştırıyor, küresel ölçekli derecelendirmeler gibi Türkiye’deki bir şirketi yurtdışındaki bir şirketle birebir karşılaştıramıyorsunuz. Yani trAA ile brAA aynı kredibiliteyi ifade etmeyebilir.

Örneğin; trAA ratingi almış bir Türk şirketini, brAA ratingi almış Brezilya merkezli bir şirket ile kıyaslayamıyorsunuz. Yurtiçi ölçekli ve küresel ölçekli derecelendirmelerde, süreç ve metot olarak ise önemli bir fark bulunmuyor. Sadece yurtiçi ölçekli derecelendirme yapıldığında doğal olarak ‘ülke riski’ göz ardı ediliyor. Yurtiçi ölçekli reyting skalamızda Türkiye Cumhuriyeti trAAA olarak derecelendiriliyor. Şirketler de küresel reyting skalasından daha yüksek reyting kategorilerindeler çünkü ülke içinde karşılaştırıldıkları için ülke riskini analize katmıyoruz.”

“Bankalar sonsuza kadar likidite bulamayacak”

Türkiye’de borçlanma piyasasına da değinen Zeynep Holmes, bir şirketin özkaynaktan yapabileceklerinin sınırlı olduğunu belirterek, sadece özkaynağa güvenildiğinde büyümenin frenlendiğini dile getirdi. Türkiye’de şirketlerin borçlanma olayının yeni gelişim gösterdiğini söyleyen Holmes, şöyle devam etti: “Bugün, bankaların finansman gücü hala yüksek. Belli bir büyüklüğe ulaşmış bir şirket istediği bankadan kredi alabiliyor. Ancak GDP artıkça finansman gereği de artıyor. Ama süreçte şöyle bir yere gelmek üzereyiz; bankalar sonsuza kadar likidite bulamayacak. Bu ufukta göründü. Bankalar da şirketler de bunun farkında. Yüzde 3 büyüdük diye üzülürken, Avrupa’da yüzde 1 büyüme iyi sayılıyor. Büyüme trendi devam ettiği sürece kaynak gereği artacak. Bankalar ne kadar kaynak bulacak?.. Dolayısıyla şirketler yavaş yavaş tahvil konseptine açılıyor, bu konuda bilinçlenme başladı.”

 “Rating, büyük şirketlerin lüks bir aracı değil”

Türk şirketlerin ratinge bakış açısını değerlendiren S&P Türkiye Bölge Müdürü Zeynep Holmes, ratinglerin özellikle borç ihraçlarına verildiğini ve bunun Türkiye’de yeni bir konsept olduğuna işaret ederek, şirketler için rating bilincinin yeni yeni yerleştiğini söyledi. Holmes, “Türkiye’de rating sanki daha büyük şirketlerin lüks bir aracıymış gibi algılanabiliyor. Ratingler bir piyasanın gelişmesinde çok önemli. Rating, piyasa geliştikten sonra o şirketlere lüks bir araç olarak verilen bir şey değil. Buradaki çabalarımız sonrasında bu bilincin arttığını görmek bizim için sevindirici. Ama bu konuda hala almamız gereken yol var” diye konuştu.

“S&P Türkiye, önemli ofislerimizden biri olacak”

Banka kökenli biri olarak son 20 yıldır gelişmekte olan ülkelerde çalıştığını ve ‘pazarın uzağında değil, tam içinde olunması gerektiği’ tecrübesini edindiğini paylaşan Zeynep Holmes, “Türkiye’de başarılı iki yıl geçirdik. Buraya gelmemizin iyi bir karar olduğunu gördük ve kalmak da istiyoruz. Son 15 ayda ratinglerimiz iki katına çıktı. Şu an şirket bazında baktığımızda 10 tane açık ratingimiz var. Burada daha da büyümek istiyoruz. Uzun vadede Türkiye’nin dünya çapında büyük ve güçlü bir ekonomi olacağına inanıyorum. S&P Türkiye de bizim dünyadaki sayılı ve önemli ofislerimizden biri olacak” dedi.