"Küresel ticarette bir patlama yaşanmakta"

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Akdeniz havzasını tesiri altına alan son süreçleri bazı makro dinamiklerden bağımsız değerlendirmek de mümkün değildir" dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Gül, Cumhurbaşkanlığı himayesinde Uluslararası İşbirliği Platformu (UİP) tarafından Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ev sahipliğinde "Sürdürülebilir Küresel Rekabette Ortadoğu ve Kuzey Afrika" başlığıyla düzenlenen 4. Boğaziçi Zirvesi'nin onursal açılışına katıldı. 

Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasına başlarken, promterde sorun yaşanması üzerine şunları kaydetti: 

"Niye gülümsediğimi belki merak ediyorsunuz. Şimdi bu promterler çıkınca, bunlarla tabii güzel oluyor konuşması ama orada bir yanlışlık olursa, bir aksama olursa o zaman mutlaka yedeğinizin olması gerekir. Şimdi promterde baktım, tamamen ters yazılar. Onun için tam ters yüz böyle... Onun için muhakkak insanın kendi dağarcığında ne varsa o önemli. Başka bir şeye bağımlı olursanız bir noktada biter." 

Bu sırada görevlinin sahneye yaklaşması üzerine Gül, "Bir bak bakalım, gel benim yanımdan, buradan bak. Hadi sen oku bakayım" diye espri yaptı.  

Gül, kendisinin klasik metodu sevdiğini ifade ederek, "Ama bazen de bunlar kolay oluyor. Ayrıca dinleyiciler için de devamlı onlara bakıyor olduğunuz için o bakımdan da kolay oluyor" diye konuştu. 

Sorunun giderilmesi üzerine konuşmasına devam eden Gül, UİP tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen zirvenin açılışında bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, antik çağlardan bu yana Avrasya'nın merkezinde insanları, fikirleri ve fırsatları buluşturan İstanbul'un sivil toplum diyaloğunun da adeta merkezi haline geldiğini söyledi. 

Bir taraftan ekonomik faaliyetlerle ilgili toplantılar, diğer taraftan turizmle ilgili kongreler, fikir toplantıları gibi buluşmaların İstanbul'u önemli bir merkez yaptığını anlatan Gül, şöyle devam etti: 

"İşte bugün bunlardan birisini de burada gerçekleştiriyoruz. UİP'in kurumsallaşmasını pekiştirerek, küresel ve bölgesel meselelerin ele alındığı bir düşünce haline dönüşmesine emeği geçen başta Yüksek İstişare Kurulu Eşbaşkanı sayın Ali Coşkun ve Mehmet Büyükekşi'yi özellikle tebrik etmek istiyorum. Teşekkür ediyorum, gayretleriyle bu platform artık giderek güçlenerek yoluna devam ediyor." 

Zirvenin verimli geçmesini temenni eden Gül, UİP'in 2010'daki ilk konferansında bilginin, sermayenin ve insanların tarihte görülmemiş bir hızla dolaştığına işaret edilerek, bunun beraberinde getirdiği fırsatlar ve sorunlara değinildiğini ifade etti. 

"Sürdürülebilir refah ve kalkınmanın üç temel çarpanı; barış, iyi yönetişim ve bilgi"  

 Cumhurbaşkanı Gül, o zaman olduğu gibi bugün de sürdürülebilir refah ve kalkınmanın üç temel çarpanının barış, iyi yönetişim ve bilgi olduğuna inandığını anlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"Bir başka ifadeyle barış, istikrar ve kalkınma arasında ayrılmaz bir bağ bulunduğu kanaatindeyim. Bu çerçevede öncelikle son dönemde yaşanan gelişmelere kısaca da değinmek istiyorum. Geride kalan üç senede insanlık medeniyetinin beşiği olarak kabul edilen Akdeniz'in kuzeyinde ekonomik, siyasi ve sosyal boyutları her geçen gün daha fazla hissedilen bir kriz etkisini tüm gücüyle göstermektedir. Güneyinde ise asırlık statükonun temellerini sarsan halk hareketleri ortaya çıkmıştır. İç meşruiyet sorunu yaşayan ülkelerde baş gösteren halk hareketleri yönetim yapılarının halkın talepleri doğrultusunda şekillendirilmesine yönelik bir süreci de başlatmışlardır." 

Savaşların, yoksulluk ve kıtlıkların acılarını, barış ve refahın ise kıymetini çok iyi bilen bir neslin temsilcileri olduğunu ifade eden Gül, "Yakın çevremizde yaşananları en iyi şekilde anlamaya çalışma gayretinin sebebi, büyük fedakarlıklarla elde ettiğimiz kazanımları koruma ve yayma arzusudur. Bu açıdan Akdeniz havzasını tesiri altına alan son süreçleri bazı makro dinamiklerden bağımsız değerlendirmek de mümkün değildir. Mevcut durumu anlamaya çalışırken ve geleceğe yönelik planlama yaparken, dünyamızın çok boyutlu, çok katmanlı ve çok yönlü değişim ve dönüşüm sürecinden geçtiğini de gözardı edemeyiz" ifadelerini kullandı.  

Cumhurbaşkanı Gül, ilk olarak iki kutupluluğun sona erdiğini ancak yerine nasıl bir düzen tesis edileceğinin henüz netleşmediğini dile getirerek, siyasi ve ekonomik güç merkezelerinin giderek şekillendiği bir zaman diliminde yaşandığını kaydetti. Gül, Asya'nın küresel ekonomide 18.yYüzyıldaki ağırlık konumunu geri kazanmaya başladığını, Çin, Hindistan, Rusya ve Türkiye gibi ülkelerin de sürecin ilgi odağı olduğunu belirtti. 

Gül, küresel ekonomik büyümenin yüzde 90'ından fazlasını gelişmekte olan bu tarz ülkelerin kaydettiğinin altını çizerek, zengin beşeri ve tabii kaynaklarıyla Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin de değişen dünya düzeninde kendilerine yeni bir yer arayışında olduklarını ifade etti. 

"Küresel ticarette büyük bir patlama yaşanmaktadır" 

Cumhurbaşkanı Gül, dikkati çekmek istediği ikinci makro trendin, son yıllarda iç finans, ticaret ve yatırım alanlarında yaşanan köklü global değişimler olduğunu söyledi. 

Gül, 30 yıl öncesine kıyasla küresel ticarette büyük bir patlama yaşandığına işaret ederek, şöyle devam etti: 

"Üretimde küresel ölçekli tedarik zincirleri oluşmuştur. Bölgesel ticari bloklar yaygınlaşmıştır. Ülkeler hiç olmadıkları kadar birbirlerine bağımlı hale gelmişlerdir. Neticede refah artmış, yoksulluk azalmıştır. Bununla birlikte gelir dağılımı açısından ülkeler arasında ve hatta aynı ülke içinde ciddi dengesizlikler ortaya çıkmıştır. Zenginle fakir arasındaki uçurum giderek artmaktadır. Toplumsal huzursuzlukları körükleyen bu faktör bugünkü konferansın konusunu teşkil eden Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da ortaya çıkan halk hareketlerini doğuran temel etkenlerinden biridir." 

[PAGE]

Ya kazananı olmayacak bir mezhepsel çatışma senaryosunun sergileneceğini ya da tüm farklılıklara karşın bölgesel bir iş birliği modelinin hayata geçirileceğini işaret eden Gül, "Bu da gayet açıktır. Bölünmenin, çatışmanın da sonu yoktur aslında. Küçük bir köyde bile bölünme için bir sürü gerekçeler bulabilirsiniz. Hele Orta Doğu gibi çok çeşitliliği olan, farklılığı olan, gerek etnik, dini, mezhep açısından çok farklılığı olan ülkelerde bölünme, parçalanma ve iç mücadele için sebep aranırsa birçok sebep çıkarılabilir" diye konuştu.  

Gül, ancak bunun da sonunun olmayacağını, bu tip çatışmaları Avrupa ülkelerinin Orta Çağ'da yaşadığını ve çok büyük maliyetler ödediklerini dile getirerek, şunları kaydetti: 

"Şimdi Orta Doğu coğrafyasının, İslam coğrafyasının, bu çatışmalar yerine, tam tersine bütün bu faklılıkları zenginlik gibi görüp, beraber yaşamaya, dayanışma içerisinde olmaya, herkesin birbirini sevgi ve saygı göstererek bütünleşmeye ihtiyacı olduğuna inanıyorum. Ancak o zaman enerjiler, potansiyeller, değerler kalkınmaya, refaha ve gelişmeye harcanabilecektir. Yoksa bütün kaynaklar tamamen israf edilecektir, bütün kaynaklar tamamen boşa gidecektir ve de çok daha uzun yıllar sürecek çok büyük sıkıntılar içerisinde olunacaktır. Bunun örnekleri yakın tarihimize baktığımızda çok gözümüzün önündedir ve alınacak gerçekten büyük dersler vardır. Birinci seçeneğin maliyeti, bölgemizde dini, etnik ve mezhepsel fay hatları temelinde uzun süreli bir istikrarsızlığın tohumlarının atılmasıdır. Hala Suriye'de yaşanmakta olan ve 110 binden fazla insanın hayatına mal olan iç savaşta ilk senaryoyu hakim kılma arzusunun payının da büyük olduğu görülmektedir." 

Cumhurbaşkanı Gül, ikincisinin ise bölgesel sahiplenme ve işbirliği ruhunun pekiştirilmesi olduğunu, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da ortaya çıkan risklerin bertaraf edilmesinin ve fırsatlardan en iyi şekilde yararlanılmasının anahtarının da bölgesel iş birliğinden geçtiğini kaydederek, bu bölgedeki sorunlara yine bölge ülkeleri ve liderleri çözüm aramazsa, başkalarının kendi çözüm formüllerini muhakkak dayatacaklarını söyledi.  

"İç çatışmaları sona erdirecek yerel çözümler üretilmesi için çalışılmalıdır" 

Yakın geçmişte bunun örneklerinin yaşandığını belirten Gül, "Şimdi öncelikle yapılması gereken, uluslararası barış ve güvenliğe en büyük tehditi oluşturan iç çatışmaları sona erdirecek yerel çözümler üretilmesi için çalışılmalıdır. Bu sağlanabildiği taktirde kendi iç barışını tahkim eden her ülke, bölgesel barışın en güçlü savunucusu olacaktır" diye konuştu.  

Gül, bu doğrultuda atılacak adımların, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın küresel düzende hak ettiği yeri elde etme bakımından da büyük önem taşıdığını ifade ederek, şöyle devam etti: 

"Üçüncü olarak bölgesel çözüm perspektifinin canlı tutulması kadar, etkin bir güvenlik ve işbirliği mimarisine de ihtiyaç duyulmaktadır. Esasen Orta Doğu'nun kitle imha silahlarından arındırılmasını sağlayacak Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) benzeri yeni bir güvenlik mimarisinin oluşturulması gerektiğini, çeşitli platformlarda uzun süredir dile getirmekteyim. Tüm bölge ülkelerini bu öneriye destek vermeye her demde davet ediyorum. Son olarak, yeni bir bölgesel güvenlik mimarisi oluşturulurken, özgürlük, güvenlik dengesinin önemine dikkati çekmek istiyorum. Bu denge, bölgede uzun vadeli istikrar ve kalkınmanın anahtarıdır. Bu noktada farazi güvenlik risklerini öne sürerek, özgürlükleri kısıtlayan politikaların Orta Doğu'ya istikrar ve güvenlik getirmeyeceğini bir kez daha vurgulamakta yarar görüyorum. Güvenlik için özgürlüklerden taviz vermek, insanların demokrasiye olan inançlarını kaybetme riskini beraberinde de getirmektedir. Kısaca izah etmeye çalıştığım bu dört alanda titiz ve kararlı çalışmalar yürütüldüğü taktirde, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin hızlı bir yükseliş sürecine geçmemeleri için hiç bir neden yoktur." 

Gül, dünyanın hangi bölgesine bakılırsa bakılsın, güvenliğin olmadığı yerde ekonomik kalkınmanın, refahın söz konusu olmadığını vurgulayarak, dolayısıyla bölge insanlarının huzuru ve mutluluğu için, gelecek nesillerin refah içerisinde yaşaması için, gelecek nesillerin topraklarının kaynaklarını kendi refahlarına kullanabilmeleri için birinci hususun istikrar ve güvenlik olduğunu kaydetti. 

Bunun da yolunun bölge liderlerinin, sağduyulu ve rasyonel liderliklerinden geçtiğine işaret eden Gül, bunun örneklerinin iyi ve kötü olarak da çok olduğunu, sahip oldukları zengin beşeri kaynaklar ve yetişmiş insan güçleriyle bu bölgelerdeki ülkelerin eninde sonunda bunu gerçekleştireceğin inandığını söyledi.  

UİP'in çalışmalarıyla bölgesel iş birliği ruhunun tesisi ve ilerletilmesine önemli katkılarda bulunacağına olan inancını dile getiren Gül, katılımcılara başarılar diledi.  

Cumhurbaşkanı Gül, "Gayet özgür şekilde tartışın, serbest bir şekilde konuşun. Gerektiğinde eleştirin, gerektiğinde yeni fikirleri ortaya çıkarın ki biz de artık yeteri kadar akil olduğumuzu, kendi irademizle sorunlarımızı çözebileceğimizi ve kendi irademizle doğru yolu bulabileceğimizi ve halklarımızı mutlu, mesut hep edebileceğimizi hep beraber gösterelim" diye konuştu.