"Satın alma gücü daha az olanların sigortaya daha çok ihtiyacı var"

Başak Groupama Genel Müdür Yardımcısı Levent Özer, sigortanın “yarı kamu malı“ özelliğine sahip olduğunu belirtti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Yakup SAYAR

 

İSTANBUL - Sigortanın ekonomideki üretim kayıplarını, varlık kayıplarını, sağlık sorunlarını, doğal afetlerden kaynaklanan zarar, ziyanları karşılayan, toplumsal bakımdan da olumlu etkiler yaratan “yarı kamu malı” özelliğine sahip olduğunu belirten Başak Groupama Genel Müdür Yardımcısı Levent Özer, “Piyasa ekonomisi içinde sigorta “ters seçim etkisi” yaratır. Sigortaya daha çok gereksinimi olanlar satın alma gücü daha az olanlardır” dedi.

DÜNYA’ya açıklamlarda bulunan Levent Özer, yaşanan ekonomik krizin ortaya çıkmasının dünyanın sayılı sigorta şirketlerinden biri olan AIG ile başladığını belirterek” “Dev sigorta şirketi AIG’nin fonlarından kaynaklanan dalgalanmalar

dünya finans piyasalarını bir anda altüst etti. Sigorta şirketleri, portföyleri içinde bulunan, borsada işlem gören hisse senetlerindeki değer düşüşlerinden dolayı varlıklarında önemli azalmalarla karşı karşıya kaldılar. Ancak, bu durum Türkiye’deki sigorta şirketlerini çok etkilemedi.

Çünkü, borsada işlem gören hisse senetlerinin payı büyük boyutlarda değildir. Ancak, krizin ülke ekonomisinde yarattığı talep daralması, reel sektörün küçülmesi sonucunda faiz oranları düştü, poliçe üretimi azaldı. Bu da, varlık portföyü

hazine bonosu, mevduat gibi sabit getirili yatırım araçlarında olan sektörün mali gelirlerinin azalmasına yol açtı. Üretim düşüşü ise doğal olarak tahsilatı azalttığı için nakit akışını olumsuz etkilemeye başladı” diye konuştu.

Faizlerin düşüşü özkaynak artış hızını yavaşlattı

Merkez Bankası‘nın gecelik faiz oranlarını bir yıllık süreçte ciddi oranda indirdiğini ve bunun da mevduat faizlerine yansıdığına vurgu yapan Özer, bu durumun finansal varlıklarının büyük bölümü mevduat ve Hazine bonosunda olan sigorta şirketlerinin mali anlamda gelir kaybına uğrattığın, bu durumun da şirketlerin özkaynak artış hızını yavaşlatıcı etkisi olduğunu söyledi.

2006 yılı ve sonrasında sigorta sektöründe yasa ve buna ilişkin mevzuat bağlamında gelişmiş ekonomilerdeki kural ve kurumları da içeren değişimler gerçekleştiğine işaret eden Özer, “Bunların sektörü ileri götürecek, olumlu değişiklikler olduğu kanaatindeyim. Birkaç çarpıcı örnek vermek gerekise “Uluslararası Finansal Raporlama Sisitemi” nin muhasebe kurallarına geçiş, sermaye yeterliliği konusundaki gelişmeler, teknik karşılıklar, özellikle muallak hasar-kâr ve kazanılmamış primler karşılığı, ile ligili düzenlemeler, iç kontrol ve iç denetim kavramlarının ayrıştırılması, risk yönetimine ilişkin düzenlemeler önemli gelişmelerdir.

Yapılan köklü değişikliklerin uygulamaya tam anlamı ile geçebilmesi, Hazine yönetiminin çabaları kadar sigorta ve emeklilik şirketlerinin de bu değişimleri içtenlikle benimsemesinede bağlıdır” dedi. Şirketlerin söz konusu yenilikleri operasyonları için külfet olarak görmemeleri ve bunların altında yatan nedenleri özümsemeleri gerektiğine vurgu yapan Özer, “Bunun önemli sonuçları şirketlerin mali tablolarının ve sistemlerinin güvenilirliğini uluslararası standartlarda kabul görmesi olacaktır. Bu aynı zamanda şirketin doğrudan değerinin belirlenmesiyle de ilgilidir. Bu yenilikler, kurumsallaştığı oranda şirketlerin uluslararası piyasalarda anlaşılabilirliği artacaktır” diye konuştu.

Sigortada “ters seçim etkisi” Piyasa ekonomisinde tam rekabet koşulları içinde fiyatların arz ve talebe göre belirlenmesi kaynak dağılımının en doğru şekilde ve en doğru “fiyat”la yapılması sonucunu doğuracağına işaret eden Özer, “Buna da kimsenin itirazı olmaz.

Ancak, piyasa ekonomisi içinde sigortacılık “aksak rekabet” yaratan bir yapıya sahiptir. Örneğin, hayat sigortası bakımından sosyo ekonomik düzeyi düşük bir kişi görece kötü bir riske sahiptir.

Dolayısı ile sigorta primi yüksektir ama bu yüksek primi ödeme gücü düşüktür. Hayat standartları yüksek kişilerin ise riskleri görece düşük, buna bağlı olarak sigorta primleri daha ucuzdur ve sigortaya gereksinimleri azdır. Bir başka örnekte araba sigortaları için verebiliriz. Varlık ve gelir düzeyi düşük kesimler ucuz, eski model ve dolayısı ile kaza yapma riski daha fazla olan araçları kullanır. Doğal olarak primi yüksektir. Varlık ve geliri yüksek olan kişiler için ise tersi geçerlidir. Piyasa ekonomisi içinde sigorta “ters seçim etkisi” (adverse selection) yaratır. Sigortaya daha çok gereksinimi olanlar satın alma gücü daha az olanlardır” dedi.

Devletin denetimleri anlamlı ve gerekli Sigortanın ekonomideki üretim kayıplarını, varlık kayıplarını, sağlık sorunlarını, doğal afetlerden kaynaklanan zarar, ziyanları karşılayan, toplumsal bakımdan da olumlu etkiler yaratan “yarı kamu malı“ özelliğine sahip olduğunu söyleyen Özer, sigorta hizmetini satın alanın yanısıra , bu hizmeti satın almayanlara da olumlu etkisi olduğunu ve bu nedenle, sigorta hizmeti “erdemli mal” (merit goods) olarak da adlandırdığını belirtti. Özer, devletin vatandaşlarının, sosyal anlamda olumlu etkisi olduğu ve devletin sosyal sorumluluk yükünü sırtlaması nedeniyle sigorta hizmetinden yararlanmasını istediğinin de altını çizerek, “Bu nedenle, gelişmiş piyasa ekonomilerinde olduğu gibi, ülkemizde de kamu otoritesi sigorta piyasasını sıkı bir şekilde düzenlemekte, gözlemlemekte ve denetime tabi tutmaktadır.

Bu denetimler, sigorta primlerinin doğru olarak belirlenmesine, daha çok gereksinimi olanların daha çok sigortadan yararlanmasına, sigortacılığın olumlu dışsal etkilerinin artmasına katkıda bulunduğu oranda anlamlıdır ve gereklidir” diye konuştu.

Sektöre yönelik yönetmelik ve mevzuat değişikliklerinin çok hızlı bir şekilde uygulamaya konduğunu ifade eden Özer şunları söyledi, “Özellikle 2008 yılı içinde düzenlemelere ilişkin yönetmelikler, genelgeler, deyim yerindeyse, yağmur gibi yağdı. Doğal olarak bu durum bazı aksakluklara yol açtı. Ancak, Hazine yetkililerinin şirketlerle iyi bir iletişim içinde. Tabii bu iletişimin sağlanmasında kuşkusuz Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği’nin de katkısı yadsınamaz.

Kurulan bu şletişim ağı içinde ve dinamik bir şekilde hatalar düzeltiliyor, aksaklıkların giserilmesi için çaba sarfediliyor ve sonunda makul çözümlere ulaşılıyor. Daha önümüzde geliştirmemiz, olgunlaştırmamız gereken konular var; bunlarda dinamik iletişim anlayışı içinde çözülecektir inancındayım.”

Türkiye çok cazip bir pazar

Türk sigorta pazarının yabancı şirketlerin satın almaları için hâlâ cazibesini koruduğuna işaret eden Özer sözlerini şöyle tamamladı: “Eğer kriz patlak vermeseydi, şirket satın alımlarının devam edeceğini görecektik. Hatta şirket satın alamayan uluslararası büyük sigorta şirketlerinin şirket kurmaları da gündemdeydi. Türkiye, genç , nitelikli demografik yapısı ile uzun vadede büyüyecek, refah düzeyi artacak ve sigorta poatansiyeli olan bir ülke konumunda. Bu knumunu koruduğu sürece yabancı sigorta şirketlerinin ilgisi hep olacaktır düşüncesindeyim.”

Yeni bir şirket yaratmada sona yaklaştık

2008 yılı sonunda Groupama’nın Türkiye’nin en eski ve köklü sigorta şirketlerinden biri olan Güven Sigota ve onun iştiraki olan Güven Hayat şirketlerini satın aldığını hatırlatan Levent Özer, sonrasında, Başak Groupama şirketlerinin Güven şirketleri ile birleşme çalışmaları başlatıldığını söyledi.

Birleşmedeki stratejilerinin geçmişteki deneyimleri, kazanımları ile önemli değer taşıyan Başak ve Güven şirketlerini Groupama adı altında kaynaştırarak birleştirip yeni bir şirket yaratmak olduğunu belirten Özer, “Bunun için çok boyutlu çalışmalar gerçekleştirdik. Bunlar mali, hukuki, organizasyon, süreç iyileştirmeleri, insan kaynakları, bilgi işlem, dağıtım kanalları alanlarında yürütülen çalışmalardı.

Bu zorlu sürecin sonuna çok yaklaştık. Önümüzdeki günlerde Groupama markası altında elementer ve emeklilik-hayat şirketleri olarak sigorta sektöründe yeni yerini alacaktır. Elementer şirket üretim bakımından ilk 5 in içinde olacaktır, hayat şirketi ise birleşmeden sonra da birinciliğini koruyacaktır inancındayım”dedi. Özer, bu durumun acentelerine ve brokerlerına arkalarında daha da güçlenmiş bir şirket olduğunu hissetireceğini, temelinde Başak ve Güven olan uluslararası güç Groupama ile beraber üretimlerini artırmak için elverişli alanlar bulacaklarını da söyledi.