"Türkiye'de sanayinin yapısı değişiyor"
Son 10 yılda motorlu kara taşıtlarının sanayi sektörleri içindeki payı yükselirken, tekstil sektörünün payı azaldı.
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
ANKARA - Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu'nun (TİSK) araştırmasına göre, son 10 yılda motorlu kara taşıtlarının sanayi sektörleri içindeki payı yükselirken, tekstil sektörünün payı azaldı.
TİSK'ten yapılan açıklamaya göre, konfederasyonun 50. yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde hazırlanan "Türkiye'nin Büyüme Stratejisi: Yapısal Analiz ve Politikalar" başlıklı araştırmada, imalat sanayinde sektörlerin gelişimi ve rekabet açısından küresel ekonomideki konumları tespit edildi.
Araştırmada, Türk sanayinin yapısının 1980 sonrası gelişimi ele alındı. Araştırmanın sonuçlarına göre, son 10 yıl içinde motorlu kara taşıtlarının sanayi sektörleri içindeki payı yükselirken, tekstil sektörünün payı azaldı.
1980, 1990, 2000 ve 2008 yılları itibariyle alt sektörlerin imalat sanayi toplam üretimi içindeki nispi payları incelendiğinde, ciddi bir yapısal değişim yaşandığı anlaşılıyor.
Tekstil ve giyim ile kimya, ilaç, kömür ve petrol ürünleri alt sektörlerinin imalat sanayindeki payları 2008 itibariyle geçmişe göre geriledi. Özellikle, kimya, ilaç, kömür ve petrol ürünleri sanayinin nispi payındaki azalma çarpıcı. 1980'de söz konusu sektörün yüzde 27 olan nispi payı, 2008'de yüzde 17'ye düştü. Bu azalmada en önemli etken, kömür ve petrol ürünleri alt sektörünün payının 1980'de yaklaşık yüzde 18 iken, 2008'de yüzde 6'ya gerilemiş olması. Tekstil sanayinin payındaki gerilemeye karşılık, giyim eşyası üretiminin payı arttı.
Öte yandan, metal eşya ve makine-teçhizat sektörü bu dönemde yapısal değişime damgasını vuran sektör oldu. Sektörün 1980'de yaklaşık yüzde 10 olan nispi payı, 1990'da yüzde 14'e; 2000'de yüzde 24'e ve 2008'de ise yüzde 27'ye yükseldi. Sektörün imalat sanayindeki öneminin artmasında, metal ürünleri sanayi, makine teçhizat ile motorlu kara taşıtları sanayilerinin paylarındaki artış en önemli rolü oynadı.
Gıda ve içki sanayi ile diğer mineral ürünler sanayilerinin payları azalırken, ana metal sanayinin payı arttı. Gıda ve içki sanayinin imalat sanayi üretimindeki payı 1980'de yüzde 16 iken, 2008'de yüzde 14'e; diğer mineral ürünlerin payı ise yaklaşık yüzde 12'den yüzde 6'ya geriledi, ana metal sanayinin 1980'de yüzde 10 olan payı, 2008'de yaklaşık yüzde 14'e yükseldi.
Rekabet gücü en yüksek sektörler
Araştırmaya göre, sanayi üretimi açısından ortaya çıkan yapısal değişime karşılık, tekstil ve demir-çelik sektörü uluslararası ticarette yüksek rekabet gücüne sahip sektörler olarak dikkat çekiyor. Kimya, tıp ve eczacılık sanayi ürünlerinde ise Türkiye'nin rekabet gücü düşük. İmalat sanayi üretiminde ciddi sıçrama göstermesine karşın makineler ve taşıt araçlarında da Türkiye'nin rekabet gücü çok yüksek değil.
Karşılaştırmalı üstünlükler (RCA) endeksine göre, bazı OECD ülkeleri ve BRIC KM (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin Kore, Malezya) ülkeleri karşısında Türkiye tekstilde en yüksek RCA değerine sahip.
Türkiye, kimya sanayinin 2011 yılı için hesaplanmış olan RCA endeksi, 0,47 gibi çok düşük bir düzeyde.
Türkiye'de üretilen mal grupları içinde en düşük RCA değeri, 0,16 ile tıp ve eczacılık ürünlerine ait.
Demir-çelik sanayinde OECD ülkeleri ortalama 1,44 RCA değerine sahip. Türkiye'nin demir-çelik sanayi için hesaplanan RCA değeri 3,22 gibi yüksek düzeyde.
Makineler ve taşıt araçlarında en yüksek rekabet gücüne sahip ülke 1,65 RCA değeri ile Güney Kore'dir. Bu kategoride Türkiye 0,77 ile rekabet gücü zayıf ülkeler arasında.