"Türkiye'nin ihtiyacı işal buğday değil, spekülasyona karşı önlem"
Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı buğday üretimiyle ilgili spekülasyonlara dikkat çekti
ANKARA - Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı İbrahim Yetkin, Türkiye'nin ihtiyacının buğdayda işalat değil, spekülasyona karşı önlem olduğunu belirtti.
İbrahim Yetkin, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'de hasadın tamamlanma noktasında bulunduğu şu günlerde, 2008 yılı buğday üretimine ilişkin tahminlerin, bu yıl buğday üretiminin tüketimi karşılayabilir düzeyde olduğunu gösterdiğine dikkati çekti.
Geçen yıl buğday üretiminin, yüzde 13,3 düşüşle, 17,3 milyon ton olarak gerçekleştiğini, bu rakamın, 18 milyon ton civarında olan tüketim rakamını karşılayamadığı için spekülatif hareketler oluştuğunu hatırlatan Yetkin, bunun sonucunda da un fiyatlarındaki artışın ekmek zamlarını tetiklediğini ve buğday işalinin zorunluluk haline geldiğini kaydetti.
Üretim, tüketimi karşılayabilecek düzeyde
Bu yıl buğday üretiminin, Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu bölgesindeki kuraklık nedeniyle uğranılan kayba karşın, 18 milyon ton olan tüketim miktarını karşılayabilecek düzeyde gerçekleşmesinin tahmin edildiğini belirten Yetkin, açıklamasında daha sonra şu görüşleri dile getirdi:
''Hal böyleyken, özellikle ekmek üreticileri kesiminden hemen buğday işaline girişilmesi, aksi takdirde yeni ekmek zamlarının gündeme geleceği yönünde uyarılar gelmeye başlamıştır.
Bu uyarılar buğdayda spekülasyonun önlenmesi yönünde bir çağrı olarak karşımıza çıksaydı anlaşılabilirdi. Çünkü, üretim ve tüketim düzeyimizin birbirine oldukça yakın olduğu koşullarda bu tür hareketler gündeme gelebilmekte ve sıkıntı yaratabilmektedir. Ancak, buğday açığı olmadığı halde yapılan işalat çağrısı, buğday ticareti yapanlar açısından tam hasat dönemi sonrasında işal buğdayı piyasaya sürerek üreticinin elindeki buğdayı daha ucuza kapatma, ekmek üreticileri açısından ise yapılacak ekmek zammına gerekçe yaratma amaçlı görülmektedir.
Kaldı ki, geçtiğimiz yıllarda gerek una gerekse ekmeğe yapılan zam oranı buğdaya yapılan zamdan fazla olmuştur. Örneğin geçen yıl un fiyatlarındaki artışın ekmek maliyetine yansıması yüzde 5-6 oranında olması gerekirken, ekmeğe yüzde 30 oranında zam yapılmıştır. Türkiye'de ekmek ve un üzerinde oynanan oyunlar kamuoyu tarafından bilinmektedir.''
Yetkin, ekmek ve un üzerinde oynanan oyunların bozulması için alınması gereken önlemleri de şöyle sıraladı:
''Buğday üretimi desteklenmelidir. Buğdaya yapılan sübvansiyon bazılarının iddia ettiği gibi tüketicinin zararına değil, yararınadır.
Tarıma yapılan yatırım her zaman tüketiciye de yarar sağlamıştır. Buğday ve un fiyatlarındaki spekülatif artışları engelleyebilmek için TMO güçlendirilmeli ve piyasada güçlü bir alıcı/satıcı konumunda olmalıdır.
Buğdayın üreticiden tüketiciye ulaşmasına kadar olan süreç sıkı bir şekilde denetlenmeli, ekmek fiyatları, Bakanlık, tüketici ve diğer ilgili kuruluşların katılımıyla oluşturulacak komisyonlar tarafından belirlenmelidir.
Temiz, sağlıklı, besleyici değeri yüksek ucuz ekmek üretimini esas alacak bir 'Ekmek Politikası' oluşturulmalıdır.
Ekmek uygun gramajda/büyüklükte üretilmelidir. (Almanya'da en düşük ekmek ağırlığı 500 gram olarak belirlenmiştir. Türkiye'de ise bu rakam 300 gramdır) Unutulmamalıdır ki ekmek, yetersiz beslenen halkımızın en önemli besin maddesidir.
Ekmeğe yapılan yüzde 25'lik bir zam, insanlarımızın ödediği yıllık ekmek faturasının yaklaşık 6 milyar YTL artmasına neden olacaktır.''