Reel sektörün borcunda yük PPP’lerin omuzlarında

Merkez Bankası reel sektörün döviz riskine yönelik çalışmayı güncelledi. Buna göre, reel sektörün döviz açık pozisyonunun kamu-özel ortaklığı (PPP) şirketlerinde yoğunlaştığı ortaya çıktı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

MEHMET KAYA

Merkez Bankası, reel sektör firmalarının yabancı para cinsinden borçluluğunun oluşturduğu risklerin sınırlı olarak görülebileceğini ortaya koyan bir çalışma yayınladı. Daha önce de benzer bir çalışma yine Merkez Bankası tarafından yayınlanmıştı. “Ekonomi Notları” altında yayınlanan Fatih Yılmaz ve Mehmet Selman Çolak tarafından yapılan güncel çalışmada, 2016 Eylül ayı itibariyle, BİST’te işlem gören reel sektör firmaları ile Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nden derlenen verilerle yapıldı.

Çalışmada, reel sektörün döviz açık pozisyonunun 2016 yılı Eylül ayı itibarıyla 200 milyar doların üzerinde olduğu belirlendi. Buna karşılık, son 10 yıl içinde kur etkisinden arındırılmış verilere bakıldığında, Türkiye’deki bütün reel sektör firmalarının yabancı para cinsinden kredilerinde bir azalma görüldüğü belirlendi. Cari olarak borçların artmasında ise TL’nin değer kaybının etkili olduğu ortaya çıktı. Büyük firmaların yabancı para cinsinden borçluluğundaki artışa ise kamu-özel ortaklığı projelerinin etki ettiği belirlendi. Kamu-özel ortaklığı projelerinin etkisinin sektörel sınıflama yapıldığında da doğrulandığı vurgulandı.

Çalışmada, “İhracatçı firmaların yoğunlaştığı imalat sanayinin YP krediler içerisindeki payı azalırken, KÖİ projelerinin yoğun olduğu enerji, ulaştırma ve inşaat sektörlerinin payı hatırı sayılır oranda artmıştır. Toplam YP kredi bakiyesi 100 milyon TL üzerinde olan az sayıdaki firmanın toplam YP kredilerdeki payını arttırması ve YP borçlanmada orijinal vadelerin uzaması yukarıda bahsedilen yoğunlaşmayı desteklemektedir” denildi. Bu grubun dahil olduğu tahmin edilen 100 milyon TL ve üzeri yabancı para cinsinden kredi kullananların toplam içindeki payının 2007 başlarında yüzde 52 dolayında olduğu, buna karşılık Ekim 2016 itibarıyla yüzde 68,5’e ulaştığı belirlendi.

Çalışmada, kamu-özel ortaklığı projelerinin kredi riski açısından olumlu olduğu belirtilirken, “YP kredilerin büyük ölçekli firmalar ve projelerde yoğunlaşmasının genel manada kredi riski üzerindeki etkisi olumlu olarak değerlendirilmektedir. Nitekim orijinal para birimi YP olan kredilerin tahsili gecikmiş alacaklar oranı TL firma kredilerindeki tahsili gecikmiş alacaklar oranın tarihsel olarak yarısından daha az seyretmiştir Daha önemlisi 2013 ve sonrasındaki ani kur artışlarının yabancı para tahsili gecikmiş alacaklar oranına etkisinin sınırlı olduğu gözlenmiştir” denildi.

BIST’te işlem gören firmaların ayrıca analiz edildiği çalışmada, 2016 3. çeyrek itibariyle açık pozisyonların yüzde 20 seviyesinde olduğu, varlıklarına bakıldığında bu firmaların TL’nin değer kaybından etkilendiği ancak finansal riske düşmedikleri belirlendi.

Döviz açık pozisyonu büyük firmalarda yoğunlaşıyor

Çalışmada, döviz açık pozisyonları BIST’te işlem gören reel sektör firmaları ile yapıldı. Diğer firmalar için veri olmadığı belirtildi. Bu gruptaki 216 şirketin 2016 3. çeyrek itibariyle 133’ünün net döviz açık pozisyonu taşıdığı belirlendi. Bu açık miktarının, Türkiye’deki bütün şirketlerin açık pozisyonunun yüzde 8’ini, toplam yabancı para kredilerin ise yüzde 7’sini oluşturduğu vurgulandı. Bu grupta toplam pozisyon açığının 50 milyar TL, net döviz pozisyon fazlasının ise 5 milyar TL dolayında olduğu gözlendi. Toplam açık pozisyonunun yüzde 80’inin 22 firma tarafından taşındığı belirlendi.

Buna karşılık açık pozisyon taşıyan firmaların yıllık ihracat gelirlerinin açık pozisyonunun tamamını karşılayacak miktarda olduğu belirlendi. Aynı durumun, en yüksek açık pozisyonu taşıyan 22 firma için de geçerli olduğu vurgulandı. Firmaların “faiz karşılama oranına (FKO)” bakılarak yapılan borçlarını ödeme kabiliyetine yönelik analizde ise firmaların yarısının borçlarını ödeme kabiliyetinin yüksek olduğu, firmaların genelinin ortalamasının FKO oranının ise orta düzey borç ödeme kabiliyeti olan 1,5 puan dolayında seyrettiği belirlendi.

Çalışmanın değerlendirme bölümünde, yabancı para cinsinden risklerin büyük firmalarda ve sektörel olarak kamu-özel ortaklığı projelerinin de yoğunlaştığı enerji, ulaştırma ve inşaat sektörlerinde yoğunlaştığı belirlendi. Çalışmada, “BIST veri setine göre açık pozisyonun neredeyse tamamını elinde tutan büyük firmaların aynı zamanda yüksek ihracat gelirlerine ve bilanço dışı türev pozisyonları ile ek korumaya sahip firmalar olması riskleri sınırlamaktadır. Yapılan finansal sağlamlık analizine göre, son dönem kur gelişmeleri firma bilançoları üzerinde bir miktar bozulmaya yol açsa da bu etkinin firmaları finansal strese düşürecek seviyede olmadığı gözlenmektedir. Bu bağlamda, ani kur değişimlerinin firma bilançoları üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmek için etkin kur riski yönetimi ve döviz riskine yönelik gözetim altyapısının güçlendirilmesi önem arz etmektedir” denildi.

"Yabancı para cinsinden krediler yüksek"

Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi (TBB Risk Merkezi) verilerine göre, son 10 yılda Türkiye’deki reel sektör firmalarının yabancı para cinsinden kredilerinin, toplam kredilerinin yüzde 50’si ile 60’ı arasında değiştiği belirlendi. Kur etkisinden arındırılmış YP kredi payı 2007’nin ilk aylarında yüzde 60’ın biraz altında iken, 2016 Ekim ayı itibarıyla yüzde 44’e kadar gerilediği ortaya çıktı. Bu düşüşte TL’nin değer kaybetmesinden dolayı firmaların temkinli davranmalarının önemli rol oynadığı vurgulandı. Yabancı para cinsinden kredilerin Türkiye’de yerleşik bankalardan kullanıldığı, yurt dışı finansal kuruluşlardan yurt içi bankalar aracılığıyla kredi kullandırmanın da payı dönemsel olarak artış ve azalışlar gösterdiği kaydedildi. Kredilerin payına bakıldığında ise kısa vadeli (vadesi 1 yıl ve daha az) yabancı para cinsinden kredilerin, toplam krediler içinde yüzde 16 ağırlıkta olduğu vurgulanan çalışmada, yabancı para kredilerin büyük bir kısmının 5 yıl ve üzerinde vadeli olduğu, bunların payının yüzde 50’nin üzerinde olduğu belirtildi.