”Sektörde taşlar bir-iki yıl içinde yerine oturur”

Aviva Sigorta Genel Müdürü Fırat, şirketlerin cepten yediğini ve konsolidasyonlar olabileceğine işaret etti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Yakup SAYAR

İSTANBUL - Aviva Sigorta Genel Müdürü Ertan Fırat, sektörün kan kaybettiğini ve birtakım dinamikleri farklılaştırması gerektiğini belirterek, "Cepten yiyoruz ve bu bize sıkıntı getirecek. Önümüzdeki bir-iki sene daha böyle gidebilme riskimiz var ve belki bazı yabancı oyuncular mutlu olmadığını belirtip ayrılmak isteyecektir.

Konsolidasyonlar veya bir takım çözülmeler, ayrılmalar söz konusu olabilecek ve sonrasında taşlar yerine oturacaktır" dedi. Sektörün durumu ve geleceğe yönelik beklentilerini DÜNYA'ya değerlendiren Ertan Fırat, sektörün genel havasından memnun olmadığını ifade ederek, sektörün birtakım dinamikleri farklılaştırması gerektiğinin altını çizdi. Sektöre genel anlamda bakıldığında futbol örneğini veren Fırat, "Doğru bir sahada, düzgün bir sahada çim zeminde, ortam müsaitse maçın kaliteside artıyor. Dolayısıyla ben Alex’im diyelim Arda’yım diyelim fakat oynadığımız saha kötüyse bu hiç önemli değil ve oynadığım futbol zevk vermiyor" diye konuştu.

Sel fekaleti sonrası hiçbir şey değişmedi

İstanbul’da son yaşanan sel felaketine değinen Fırat, sigorta şirketleri ve bankaların yapması gerekenin riski doğru yönetmek olduğunu ve doğru risk konsepti ile bakmak olduğunun altını çizdi. 2007 krizini yaşamamızın ana nedenini bankaların, risk konseptinden uzaklaşmış olmasına ve riskleri doğru

yönetmemesine bağlayan Fırat, "Yoksa bu kadar, sistemin çökeceği bir yapıya gidilir miydi? Olmaz. Şimdi normal bir bakış açısı ile bakalım. Ayamama Deresi sonrası ne beklersiniz? Sigortacıların o bölgeye yönelik daha farklı bir konsept geliştirmesini beklersiniz.

Ne değişti orada şu an? Altyapıya yönelik bir çalışma var mı? Yok. Peki bu selin bir daha olmayacağı garantisi var mı? Yok. Peki neyi değiştirmemiz gerekiyor? En azından oradaki standartlarımıza bakmamız gerekiyor. İş yazma kriterimize filozofimize bakmamız gerekiyor sektör olarak. Ne yapıyoruz? Eski tas eski hamam" dedi.

Söz konusu felaketlere yönelik sosyal sorumluluk konsepti altında İstanbul’u nasıl düzelteceğiz? konusunun gündeme gelmesi gerektiğini ifade eden Fırat, bunun bir başlangıç olabileceğini ve sektör olarak da sel felaketi olan yerlere yönelik bir standart oluşturulması gerektiği söyledi. Fırat, örnek olarak sel felaketine açık yerlerde her bir risk bazında 500 bin Euro’nun altına risk muafiyeti koyulmaması ve bu riski oradaki vatandaş taşıması durumunda, vatandaşın riskini düşünerek bir şeyler yapmaya çalışabileğini belirtti.

Rekabet dünyanın en iyi şeyi

Sektördeki fiyat rekabetinin müşteri kaybetme korkusundan kaynaklandığını söyleyen Fırat, rekabete karşı olmadığını ve rekabetin dünyanın en iyi

şeyi olduğunu belirtti. Rekebette önemli olan konunun, rekabetin yıkıcı mı akılcı mı olduğuyla ilgili olduğunun altını çizen Fırat, "Bunu bir örnekle anlatabiliriz. Bir milyon poliçen var. Taşıdığın stok. İki müşteri daha içeri atmak için rekabet adına fiyatları aşağı ötelediğinde o iki poliçe ile sınırlı mı kalıyor?

Bir çoğunu etkiler. Ekonomide en birinci ders. Fiyat esnekliğidir. Eğer bir malın fiyatını daha aşağı ötelemen seni daha yüksek ciroya ‘marjinal maliyet, marjinal fayda da pozitif olmak kaydıyla’ taşıyorsa mantıklı. Taşımıyorsa mantıksızdır. Oturalım bakalım. Kaç yeni müşteri atmışız içeriye? Kaç tanesi kaybolmuş bu rekabetten ötürü? Ve bizim stoğumuz bizi nasıl bir dengeye getirmiş? Biz daha iyi bir noktaya mı gelmişiz yoksa daha kötü bir durum mu olmuş. Yani fiyat esnekliği silahını kullanarak biz ne elde etmişiz. Ben iddia ediyorum sektör hiç bir şey kazanmadı" diye konuştu.

Trafik ve kasko birleşecek

Trafik ve kasko sigortalarının, trafik altında şekillenmesi gerektiğini belirten Ertan Fırat, sektörün çok farklı bir dinamiğin altına imza atarak kaza tespit

tutanağını hayata geçirdiğini ve bunda bir takım sıkıntılar yaşandığını ve yaşanmaya da devam edeceğini söyledi. "Bunu basitleştirmemiz vatandaşta

farklı bir düşünce sistematiği oluşturabilir" diyen Fırat, "Böyle bir sistematik için de baktığımızda vatandaş şöyle düşünebilir. Ben iyi kullanıyorum. Genelde bir kaza olduğunda ben kusursuz oluyorum. Böyle bir özgüvenle yola çıkabilir. Diyelim ki arabası 25 bin TL, maddi teminatta 25 bin TL’yi karşılıyor. Adam diyecek ki ben kusursuz olduğuma göre karşı taraf ödeyecek.

Benim zararım bu kadar ben bunu karşıdan alırım. O zaman benim kaskoya ihtiyacım yok diyebilir. Ne kaldı geriye adam için? Arabası çalınırsa, durduğu yerde yanarsa... O zaman ne olur? Trafik ana ürün olur, kaskoya da çarpışma koymaz. Bu tarz hafif ürünler var zaten. Bunlar tek bir poliçe çatısı altında yapılandırılır gider ve buna dönüş hızlanmıştır. Limitlerr arttıkça daha da hızlanacaktır. Zaman içerisinde muafiyet önem kazanabilir. Dolayısıyla buna kayış bence tetiklenmiştir."

Biz aslında cepten yiyoruz

Sektörün gelişmesinin önündeki en büyük engeli ülkedeki gelir dağılımındaki dengesizlik olarak belirleyen Ertan Fırat, genel anlamda baktığında sektörün geleceğinden çok umutlu olduğunu söyledi.

"Herkes rasyonel olsa biz de rasyonel olacağız" diyen Fırat, "Ülkemizde bütün hareketler irrasyonel hareketler üzerine kurulu. Sigortacılık sektörünün genel yapısına bakarsanız son 4-5 sene hariç bankacılık iştiraki şeklindedir. Şimdi değişti kompozisyon. Zaten bu değişim tetikleyecektir geleceğe yönelik sigorta şirketlerinin vizyonunu. Çünkü artık bir de işin bireysel pazarın çok daha forse edilebileceğini gördü şirketler. Sermayemiz büyüktü fakat insana yatırımlarımız eksik kaldı. Kafası çalışan parlak insanlar bankalara gitti. Bir diğer önemli konuda teknolojiye yatırım. Sigorta sektörü bu konu da çok geride kaldı. Ama şimdi yabancıların eline geçince artacak bu yatırımlar.

Bu yatırıma paralel olarak da - ben çok aşırı hızlı bir büyüme beklemiyorum. Sektör kan kaybediyor. Bilanço sistematiği içerisinde kan kaybediyor.

Biz aslında cepten yiyoruz. Bu bize sıkıntılar getirecektir. Bir iki sene daha böyle gidebilme riskimiz var. Yabancı oyunculardan bazıları belki fikirlerini değiştirip çıkacak. Piyasanın geneline baktığımda mutlu değilim. Konsolidasyon veya bir takım çözülmeler, ayrılmalar söz konusu olabilecektir. Sonrasında ise taşlar yerine oturur" diye konuştu.

KOBİ ve bireyselde büyüme şansı var

KOBİ’lere yönelik açıklamalarda da bulunan Fırat, söz konusu alanda sigortalılaşmanın çok zayıf olduğunu belirterek, onun bir üst segmentinde ise sigortalılık oranının çok yüksek olduğunun görülebilediğini ve bunun da yüzde 80’lerde olduğunun altını çizerek "Pazarda ne yapabiliriz, yeni ürün satabiliriz. Risk çeşitlemesi ile KOBİ üstü pazarın geçmişte güvence altına almadığımız bir takım alanlarını alabiliriz.

Onun dışında pazarı çok fazla büyütebilme şansımız yok. KOBİ’ler de ve bireysel pazarda büyüme şansımız olabilir" dedi. KOBİ’lere yangın branşını deprem fiyatı ile verdiklerini ifade eden Fırat, "Şimdi deprem fiyatı ile yönettiğimiz bir yerde bir KOBİ’nin risk algılamasını yüksek olduğu, riske çok önem veren bir KOBİ ile vermeyen bir KOBİ arasında fark yaratamıyoruz " diye konuştu.

2010’da kendimizi yapılandıracağız

Aviva olarak faaliyetlerinin beş-altı ürünün önüne geçmediğinin altını çizen Fırat, önemli olanın bunların doğru yönetilip yönetilmemesinden geçtiğini söyledi. "Kitlelere ulaşabiliyor muyuz? Yeni Pazar yaratabiliyor muyuz? Temel ihtiyaçlar bunlar" diyen Fırat, "Biz burada farklı bakmaya başladık. Bir çok şeyi ilk yapan şirketlerden biriyiz. Ama artık çok aşırı yeni ürün çabasının doğru olmadığına inanıyorum. Mevcut ürünleri daha büyük kitlelere nasıl ulaştırabiliriz? Penetrasyonu nasıl artırabiliriz?

Bence en önemli kısmı ise benimle çalışan müşterilere birden fazla ürünü nasıl satabiliriz? Trafik sigortası müşteriye zorunlu poliçe olduğu için bir temas ve belki bunlar ikinci bir ürün satmak için bir ilişki yaratan ürünler olabilir. Biz 2010’a kendimizi yeniden yapılandırmaya yönelik bakacağız. Çünkü sigorta sektörünün verimlilik analizlerinde eksiklik var. Biz de var. Başkasını bilemiyorum. Ben kendi depolarımı biliyorum. Bunu ortadan kaldırmaya yönelik yeniden yapılandırma, hem süreçler olarak hem müşteride yaratabileceğimiz servis seviyesinde farklılıklar olarak kendimizi bu kriz ortamında konsantre ettik" dedi.

Sosyal güvenlik ayağından gelecek riskler bilinmiyor

2010 yılında bugünkü göstergeler paralelinde düzelme olabileceğine işaret eden Ertan Fırat, trafikte 2010’da kısmen düzelme sinyalleri olduğunu ama sosyal güvenlik ayağından gelecek ilave risklerin boyutunun çok ölçülememesi nedeniyle net bir şey söyleyemeyeceğini dile getirdi. Fırat, sosyal güvenlikteki sorunlar için ise şunları söyledi," Eskiden sosyal güvenlik kurumları hastanelerde tedavi ettikleri kişiler için sigorta şirketlerine rücu etmiyordu.

Etmediklerini gördük. Bu bizim suçuuz değil. Zaten tarifeyi devlet yapıyordu. Sonuçta zamanında bize gelmiş olsaydı biz onları hasar olarak dolayısıyla tarife olarak vatandaşa yansıtacaktık. Burada bir kaybeden yok. Ya da biz aşırı kazançlıyız milleti kazıkladık diye bir durum yok. Biz de o na göre düşük primle sattık poliçeleri. O hasarlar gelseydi prim yükseltecektik. Ama şu an biz tarifeleri bu risk konsepti altında yapmıyoruz. Riskin ölçeğini de çok iyi ölçemiyoruz. Ne kadar o alan için yükleme yapacağımızı da çok iyi bilmiyoruz zaten rekabet var, o da engelliyor. Dolayısıyla beklentilerin üzerinde bir şey olursa hasar oranının 2010’da yukarı çıkma riski var. Yok olmazsa bu düzeylerde gidebilir, aşağı gidebilir. O zaman bizim problemlerimiz biraz daha hafifleyebilir. "

Acenteler çok dışa dönük değil

Acentelere yönelik açıklamalarda da bulunan Ertan Fırat, insanın başına bir felaket geldiğinde sigorta düşünüldüğünü belirterek, "O olmadan nasıl dokunabiliriz insanlara? Burada aracılardan başlıyor. Bu noktada aracıların çok etkin olduğun söylemek çok doğru değil. Çok dışa dönük değiller. Adam geliyor akşama kadar ofisinde duruyor. Bu adamın analiz yapması lazım. Kim ona yardım edecek. Ben edeceğim. Şirketlerin bakış açısı da değişmek zorunda. Hangi müşterisinin neye ihtiyacı olacağı konusunda. Bizim biraz daha data üzerinden bir takım şeyler üretip acentelere sahaya inmeleri, bunu müşteriye taşımaları konusunda yardımcı olacak bir yapı sunmamız gerekiyor. Aracılarla ilgili olarak da onları mümkün olduğunca daha az sayıda operasyon yapabilecek ama daha fazla sayıda müşterileri ile ilişkileri ve portföyüme nasıl geliştirebilirim diye düşünecek boyuta getirmek lazım" diye konuştu.

Kasko ve trafik sigortaları kanser, katastrofik riskler kalp krizi gibi...

Kasko ve trafik sigortaları sektör açısından kanser, sel ve deprem gibi katastrofik riskleri ise kalp krizi olarak adlandıran Ertan Fırat, "Katastrofik riskler geldi mi yanlış konumlamışsam, doğru risk yapamamışsam, korunma reçetemi doğru almamışsam, adamı götürür. Şirketi bir kerede götürecek riskler bu risklerdir. Orda ciddi bir risk taşıyoruz çünkü. Sektörü hep yarattığı prim büyüklüğüne göre ölçüyorlar, bence taşınan risk kapasitesine de bakılmalı. Çok önemli bir büyüklük var yani.

Hani bankacıların aktif büyüklüğüne falan bakılıyor ya sigorta şirketlerinin de taşıdığı risk büyüklüğüne bakılmalı. Ve bu büyüklük 1.5 trilyon doların üstünde. Çünkü biz her bir risk için taşıdığımız riskin toplam bedeli kadar çek veriyoruz. Gelecekte risk başına geldiğinde kardeşim çekin hazır. Gelir benden alırsın paranı diyoruz" şeklinde konuştu.