Şirket alımında yerli ağırlıkta, yabancı atakta

Şirket satın alma ve birleşmelerde son 2 yıldır ağırlık yerli yatırımcıya geçti. Ancak geçen yıl payı yüzde 30'a gerileyen yabancı da bu yıl atakta gözüküyor. 11 aylık rakamlara göre yabancı payı yüzde 39'a yükselmiş

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

julide_-010.jpg

Şirket satın alma ve birleşmelerinde yerli geçen yıl yüzde 70 paya ulaşarak, ilk kez yabancıları geçmişti. Bu yıl da yüzde 61 payla yine önde. Ancak yabancı payında 9 puanlık artış dikkat çekiyor. Buna göre yabancı yeniden atakta görünüyor. 11 aylık rakamlar, 2014’ün, 17.5 milyarla kapanan 2013 düzeyinde gerçekleşeceğini gösteriyor. Uzmanların 2015 beklentileri genellikle olumlu. Deloitte Türkiye CEO’su Hüseyin Gürer, 20 milyar dolar üstünde işlem bekliyor. EY Kurumsal Finansman Bölüm Başkanı Müşfik Cantekinler de 20- 25 milyar dolar bandında bir işlem hacmi yakalanabileceği görüşünde. 20 milyar dolar üstü için daha temkinli analizler de var.

capture-20141214-233731.png

2014 yılı şirket satın alma ve birleşme işlemlerinde yerlinin ağırlığını koruduğu, Türklerin yurtdışındaki satın alma hamlesini artırdığı bir yıl olarak tarihe geçiyor. Bundan sadece 5 yıl önce yabancı yatırımcılar Türk şirketlerinin peşinde koşarken artık ağırlıklı olarak Türkler Türkleri alıyor. Bu yılın ilk 11 aylık döneminde yapılan 200 satın alma ve birleşme işleminin parasal değeri 17 milyar dolar oldu. Bu hacimde yerli yatırımcının payı yüzde 61 olurken yabancının payı yüzde 39 düzeyinde kaldı. Yerli yatırımcının ağırlığını koruduğu yılda yabancı yatırımcı da geçen sene dip yapan payını bir miktar daha artırdı. 2013’ün tamamında 217 işlemle 17.5 milyar dolarlık şirket satın alma ve birleşme işlemine imza atılırken yerli oranı da yüzde 70 düzeyindeydi. Son 5 yılda yabancı yatırımcının açık ara önde olduğu yıl 2011’di. 2011’de yabancı yatırımcının söz konusu işlemlerdeki payı yüzde 74’e kadar çıkmıştı. 

Şirket satın alma ve birleşmelerinde aktif rol oynayan uzmanlar 2015 yılında ise daha hareketli bir piyasa oluşmasını bekliyor. Deloitte Türkiye CEO’su Hüseyin Gürer, 2015’te işlem hacminin 20 milyar doların üstünde gerçekleşeceğini tahmin ederken EY Kurumsal Finansman Bölüm Başkanı Müşfik Cantekinler, 2015 yılında 20-25 milyar dolar bandında birleşme ve satın alma işlem hacminin yakalanabileceğini öngördü. Cantekinler, bu öngörünün gerçekleşmesinin ise beklenen büyük hacimli özelleştirme ve özel sektör işlemlerine bağlı olduğunu da ifade etti. 

PwC Türkiye Danışmalık Hizmetleri Lideri Hüsnü Dinçsoy ise seçimlerin ardından satın alma ve birleşme işlemlerinin hareketlendiğini ama finansal yabancı yatırımcıların tereddüt etmesinde sadece konjonktürel gelişmelerin değil tüketim harcamalarında görülen seyrinde etkili olduğunu söyledi. Dinçsoy, bu yıl kur ve enfl asyon etkisiyle tüketim harcamalarında nominal bir artış yaşansa da, reel artışın oldukça sınırlı kaldığını kaydederek, “Bunun gecikmeli etkileri 2015 yılında satın alma ve birleşme piyasasında görülebilir” dedi. 

Japon yatırımcıların ilgisi şaşırttı 

Yabancı yatırımcıların büyüme potansiyeli olan, tüketiciye yakın sektörlere ve kârlı alanlara ilgi gösterdiklerini gözlemleniyor. İşlem sayısı bazında yabancılar bu sene en çok tüketici ürünleri, sağlık, eğitim, lojistik, enerji ve endüstriyel ürünlere ilgi gösterildi. Ayrıca, finansal hizmetler, tarım ve ilaç alanlarında da hareketliliğin devam etmesi bekleniyor. Ülke bazında ise ABD ve Avrupalıların ağırlığı sürerken Japonlarda daha üst sıralara tırmandı. Ayrıca, Uzakdoğu ve Ortadoğu kökenli yatırımcıların (Malezya, Japonya, Singapur, Katar) payı önemli oranda arttı. Uzmanlar, "Dikkat çekici biçimde, son senelerde Asyalı yatırımcıların daha fazla sayıda ve büyük hacimli işlem gerçekleştirdikleri gözleniyor" diyor. 

Garanti Bankası, ABank ve Tekstilbank işlemlerinin de yabancıların bankacılık sektörüne iştahı konusunda bir işaret olduğu ifade ediliyor. 

Türk yatırımcıların ise yurtdışında Afrika, Asya ve Türkiye’nin kuzeydoğusunda yer alan ülkelerde yatırım yaptıkları görülüyor.

Büyümedeki yavaşlama ve jeopolitik risk bakış açısını değiştirdi

Deloitte Türkiye CEO’su Hüseyin Gürer, son bir yıldır, artan jeopolitik riskler, yüksek cari açık, enfl asyon ve büyüme hızının düşmesinin ister istemez yabancı yatırımcının Türkiye’ye olan bakış açısını daha önceki yıllara göre farklılaştırıldığını anlattı. Gürer, "Önemli bir sorun da Türkiye’deki birtakım vergi kanunlarının kimi zaman firmalar için geriye dönük olarak da işlemesi. Yabancının, Türkiye’ye geldiği tarihten sonra geçerli kanunları göz önüne alarak yaptığı nakitakım ve fizibilite tabloları, bu kanunların Türkiye’ye gelişinden öncesini kapsaması durumunda onlar için kaygı verici bir boyuta ulaşıyor. Öte yandan uzun vadeli düşünen ve belirli bir stratejiyle Türkiye’ye girmek isteyen firmalarda herhangi bir sorun yaşanmıyor. Eylülden beri yabancı yatırımların bir önceki yıla göre hareketlendiğini de gözlemliyoruz. Yatırım ortamının iyileştirmesine yönelik aksiyonların artmasının ilgiyi artıracağına inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

Yabancı yatırımcıların fırsat isteği sürecek

EY Kurumsal Finansman Bölüm Başkanı Müşfik Cantekinler, “Genel anlamda yabancı yatırımcıların Türkiye’deki fırsatları yakalama isteğinin sürdüğünü ve riskleri de göz önüne alarak yatırım kararı almaya devam ettiklerini görüyoruz” dedi. Önümüzdeki yıllarda olumlu trendin devam etme ihtimalini yüksek olarak gören Cantekinler, bu trendin devam etme nedenlerini de şöyle sıraladı: 'Finansman kaynaklarına erişimin kolaylaşması, şirketlerin nakit pozisyonunun güçlenmesi, yüksek pazar payı olan şirketlerin operasyonlarını bölge ülkelerine genişletme stratejisi, daha kaliteli ürün ve hizmetlerin sunulmaya başlanması ve özellikle Avrupa ülkelerinde değerlemelerin daha cazip piyasa çarpanlarıyla gerçekleşmesi.' Bu arada Cantekinler, değeri açıklanmayan ama hepsi bir araya getirilip toplandığında önemli bir değer yaratan pek çok küçük işlem olduğuna da işaret ederek “2014 sonu için, 20 milyar dolar işlem hacmi tahminimizi koruyoruz” dedi.

Canlı yayınlar riskli bölge algısı yarattı

PwC Türkiye Danışmalık Hizmetleri Lideri Hüsnü Dinçsoy, “Genç ve artan nüfusuyla Türkiye, stratejik yatırımcıların ajandasında üst sıralarda yer alıyor ve paylaştığımız satın alma fırsatlarında yüksek düzeyde ilgi görüyoruz" dedi. Dinçsoy, Türkiye’nin Rusya ve Ukrayna’daki gelişmelerden farklı, güney komşularındaki gelişmelerden de daha farklı etkilendiğine değinerek “Uluslararası medyanın bölgedeki gelişmeleri Güneydoğu illerimizden canlı yayınlaması, maalesef yabancıların gözünde riskli bölge algısı yarattı” diye konuştu. “Yatırımcıların temkinli davranmalarını doğal karşılamamız gerekiyor” vurgusu yapan Dinçsoy, özellikle Batı Avrupa, Rusya, Körfez ülkeleri ve Uzakdoğu’nun ilgisinin devam ettiğine değindi. Türklerin yurtdışı yatırımları için de Dinçsoy, “Özellikle perakendeciliği ulusal arenada yürüten Türk yatırımcılar yurtdışına daha yüksek ilgiyle bakıyorlar” şeklinde konuştu.

Yabancılar vergilendirme ve kurumların bağımsızlığını inceliyorlar

KPMG Türkiye Danışmanlık Bölüm Başkanı Şirket Ortağı Keith Durward, dünya genelinde tamamlanan birleşme ve satın alma işlemlerinde aşağı doğru bir trend görüldüğüne değindi. Durward, gelişmekte olan pazarlara yapılan yatırımda da bir önceki yıla göre yüzde 30’u aşan bir daralma gözlemlendiğini, Türkiye’de, yatırımcıların paralarını şu anda büyüme gösteren gelişmiş ekonomilere yatırdıkları küresel trendin bir parçası konumunda olduğunu söyledi. Türkiye’ye yatırım yapmayı düşünen yatırım komitelerinin, siyasi durumu da göz önünde bulundurduklarını kaydeden Durward, “Yasal çerçeve, siyasi kurumların istikrarlılığı ve şüphesiz ki vergilendirme ortamının yanı sıra, hem yerel belediyeler hem de merkezi yönetim kademesinde devletin karar verme sürecindeki güçler ayrılığı ile kurumların ne derece güçlü ve bağımsız olduğunu dikkatle inceleyip değerlendiriyorlar” yorumunu yaptı.

Daralma yabancıdan değil patronların imtina etmesinden kaynaklandı

Pragma Kurumsal Finansman Yönetici Direktörü Nafiz Kerim Kotan, “Satmayı, ortak almayı 2013 yılında kafasına koyan onlarca şirket patronunun 2014’ü bekleyerek geçirmeyi tercih ettiğini gördüm” dedi. Adil ve makul fiyatlardan stratejik ve finansal yatırımcıların iyi şirketleri 2013 yılında olduğu üzere 2014 yılında da almaya veya ortak olmaya devam ettiğini de vurgulayan Kotan, "Ancak maalesef şirket patronlarının ve yönetimlerinin şöyle bir yanılgısı oldu: Bu dönemde piyasaya çıkılır mı? Bu çizgide düşünen şirket patronlarının piyasaya gelmekten imtina ettiği bir dönem geçirdiğimiz için bu daralmayı yaşadık. Pekala çıkılırdı ve halen de çıkılır” değerlendirmesinde bulundu. Kotan’a göre, zaten eğer bugünü satmak için kötü bir ortam olarak algılıyorsanız, 1-2 sene sonrasının bundan çok daha kötü olmayacağının da garantisi yok. Kotan, şu açıklamayı yaptı: “Evet, son 1 sene Türkiye’ye 15-20 sene perspektifinden bakan yatırımcılar açısından 'duralım, bekleyelim ya da aaa fırsat bu fırsat hadi %30-40 fiyat düşürelim!' dönemi değildi, halen de değil. Ülkenin uzun vade potansiyellerine ve temellerine olan inanç tam. Kısa ve orta vadeli riskler sıcak parayı ilgilendiriyor, sermaye ve bono piyasalarında yatırım yapan fonları ilgilendiriyor. Bu sıcak para fonları önümüzdeki 6-24 aya, özel sermaye fonları 8-10 seneye, stratejikler ise 15-20 seneye bakıp yatırım yapıyorlar. Türkiye son 10 senedir bölgede en çok ilgi duyulan, potansiyeli ve enerjisi en yüksek ülkelerden biri olmuştur. Uzun vadede ortalamanın üzerinde ve devamlı büyüme getirecek altyapı ve potansiyel mevcuttur. Seçimler sonrasında ne olursa olsun Türkiye’nin istikrarlı bir şekilde yönetileceği ve huzur ve güveninin sağlanacağının sinyallerini vermemiz lazım.” Gerçekten ilgi duyan yatırımcının Gezi döneminde de 17 Aralık'ta da görüşmeye devam ettiğini kaydeden Kotan, "Şu anda üzerinde çalıştığımız 50 civarında proje var. Bunların 7 tanesi oldukça sona yaklaşmış aşamada” dedi.

Türkler bu yıl yurtdışından şirket almak için 5.5 milyar dolarlık işleme imza attı

Son 5 yıllık dönemde önemli bir değişim rüzgarı da Türklerin yurtdışındaki şirket alımlarında yaşandı. Türk yatırımcılar 2014'te şimdiye kadar 39 işlemle 5.5 milyar dolarlık işlem yaparken, bu rakam 2013 yılında 1.5 milyar dolar, 2012 yılında ise 328 milyon dolardı. Türklerin bu yılki işlemlerde en büyük Yıldız Holding’in United Biscuits’i alması olurken ikinci TPAO’nun 1.5 milyar dolarlık alımıydı. Türkler yurtdışında Avrupa ve ABD’de alım fırsatlarını kollarken Afrika, Asya ve Türkiye’nin kuzeyindeki ülkelere de bakıyor. Deloitte Türkiye CEO’su Hüseyin Gürer, “Bazı ülkelerde maliyetlerin Türkiye’ye göre çok düşük olması, riskin daha iyi yönetilmesi ve özellikle malların Türkiye’den satılması sebebiyle var olan kotaların veya engellerin aşılması amacıyla bu yatırımları son derece doğru olarak değerlendiriyoruz” yorumunu yaptı. EY Kurumsal Finansman Bölüm Başkanı Müşfik Cantekinler de Türklerin yatırım yaparken dikkat ettikleri noktaları şöyle sıraladı: “Hedef şirketin yatırımcının ihracat operasyonlarının bulunduğu ülkelerde faaliyet göstermesi, üretim yaparak bölge ülkelere de satış operasyonlarının genişlemesinin sağlanma potansiyeli, borçluluk düzeyi, değerleme seviyesi, hedef şirketin müşteri portföyünün geniş olması, ürünlerin katma değerli olması ve mümkünse birden fazla ülkede faaliyet göstermesi.” KPMG Türkiye Danışmanlık Bölüm Başkanı Şirket Ortağı Keith Durward, Türklerin sınır ötesi alımlarının devam etmesini beklediklerini kaydederek “Türk yatırımcılarının çoğunlukla işletmelerini endüstriyel sinerjilerin desteğiyle inorganik büyütme eğilimi gösterdiklerini söyleyebiliriz” dedi. PwC Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Lideri Hüsnü Dinçsoy, Türk yatırımcıların bugüne kadar endüstriyel ürünler, bankacılık, telekom, medya ve gıda başta olmak üzere birçok alanda yatırım yaptıklarını belirterek Turquality desteği olan markaların ise daha çok inorganik büyümeyi tercih ettiğini söyledi. Dinçsoy, “Özellikle perakendeciliği ulusal arenada yürüten Türk yatırımcılar oldukça tecrübe kazandı ve yurtdışına daha yüksek ilgiyle bakıyorlar” dedi. Pragma Kurumsal Finansman Yönetici Direktörü Nafiz Kerim Kotan “1984-2004 döneminde Türk şirketlerinin Batı’daki rakipleri kadar sermaye oluşturamadığını ve ağırlıklı olarak bu nedenle globalleşme sürecinin dışında kaldıklarından konsolide olan sektörlerde satın alan ve konsolide edende ziyade satın alınan olduğunu gördük. Dünyada sermaye birikimi nerede yoğunlaşmışsa konsolidasyonu da bu sermayenin yönlendiğini görüyoruz; bunun en güzel örneği de global olarak konsolide edilmiş olan otomotiv, ilaç, enerji, demir-çelik gibi sektörler” dedi.

Bu konularda ilginizi çekebilir