Sovyet fabrikalarına Anka Kuşu

KCOM adlı döneminin en önemli sanayi tesislerinden birini gezen Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko, Türk işadamı Mücahit İngenç’e “Alın ve bu tesisi tekrar diriltin” dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Kerim ÜLKER

1980’li yıllarda iş dünyasında duyulmaya başlayan ve 2000’lerin ilk yıllarında ise hızla artan Türkiye’deki özelleştirme süreci ekonomide verimlilik döneminin de bir anlamda başlangıcıdır. Ülkenin lokomotif sanayilerinin oluşturduğu bir çok tesis, tarih olmaktan bu süreçle kurtuldu. Bu tesislerin özelleştirilmesi aslında sadece verimlilik değil, yatırımda da pastanın en büyük payını oluşturdu. 

Son 20 yıla baktığımızda Türkiye’de yapılan sanayi yatırımlarının önemli bir kısmı özelleştirme ile gerçekleşti. 2005 yılında 4.1 milyar dolarlık ihaleyle Koç Holding bünyesine geçen Tüpraş’ı ele alalım. Son 9 yılda bu tesise yapılan yeni yatırım tutarı, ihale miktarından daha fazla: 5.2 milyar doların üzerinde. Bu en özel örnek olsa da diğer kurumlarda da bu süreç neredeyse aynı şekilde yürüdü. Türk iş dünyasının bu süreçle kazandığı tecrübe aslında 'tecrübe ihracatı'nı da doğurdu. Sınırları aştı ve özellikle Avrupa’nın eski Doğu Bloku ülkelerinde neredeyse aranılan bir özellik haline geldi. 

Asırlık markaları alıyorlar

Eski Sovyet Bloku’nun geçmişi büyük harfl erle yazılı olan ve bir dönemin efsane tesisleri son demlerini yaşarken, yerel hükümetler bu fabrikaları küllerinden tekrar doğurmak için kolları sıvadı ve Türk işadamlarının tecrübelerinden faydalanmaya başladı. Birkaç örnek vermek gerekirse; Arnavutluk’un 116 yıllık telekom şirketi ALBtelecom, zor günlerini Çalık Grubu ile geride bıraktı. 2005’te açılan ihaleyi kazanan Çalık Grubu, markayı küllerinden tekrar doğurmak için çalışma başlattı. 2009’da 270 bin abonesi olan markanın müşteri sayısı şimdilerde 600 binin üzerine çıkmış durumda. Bulgaristan’da da durum aslında farklı değil. Bulgaristan’da ikinci en büyük Türk yatırımı olan Alkomet alüminyum fabrikası ikinci baharını özelleştirme süreciyle yaşamaya başladı. 1968 yılında kurulan tesis, 1998’de Türk işadamı Fikret İnce’ye satıldı. Alkomet’e İnce’nin yaptığı yatırım 70 milyon eurodan fazla. 

Tito'nun efsanesini modernize ediyor

Bir başka örnek ise dağılan Yugoslavya’nın en küçük ülkesi Karadağ’dan. 600 bin nüfuslu Adriyatik kıyısındaki bu ülke, Mareşal Tito’nun gözdesi olan Zeljezara AD Niksic adlı demir-çelik fabrikasına da ev sahipliği yapıyor. 1950’lerin ikinci yarısında kurulan Yugoslavya’nın en büyük metal üretim tesisi olan fabrika, 1980’li yıllarda 22 bin çalışanı istihdam ediyordu. 2000’lere gelince tesiste çalışan sayısı 320’ye kadar indi. Çarkların durma noktasına geldiği, bazı tesislerinin kapandığı Zeljezara AD Niksic’i Karadağ hükümeti vitrine koydu. Zeljezara AD Niksic’i 2012’de Tosyalı Holding 20 milyon dolara satın aldı. Modernizasyon yatırımlarını sona erdirdi. O kocaman, hantal yapılı tesis, yıllık 200 bin ton üretim ve 200 milyon euro ciro yapar hale geldi. Bu üç farklı ülkedeki ‘Yeniden doğuş’ yani Anka kuşu gibi küllerinden doğma hikayesi Türk şirketlerinin özelleştirme tecrübesinin geldiği noktayı çok iyi anlatıyor. Avrupa’nın doğu kesiminde Türk şirketlerinin bu başarı hikayesi şimdilerde kıtanın kuzeyine yönelmiş durumda. 

Sovyetler döneminde yapıldı 

Son olarak listeye eklenen ülke Belarus oldu. Yani Beyaz Rusya. Hatırlanacağı gibi bu ayın ilk haftasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğündeki Türkiye heyeti, tabir yerindeyse Rusya’ya çıkarma yapmış, dondurulan birçok projenin tekrar hayata geçmesi için görüşmeler başlamıştı. Aynı günlerde Cumhurbaşkanlığı’ndan başka bir heyet ise Beyaz Rusya’nın başkenti Minsk’te temas halindeydi. Moskova’nın küçük kardeşi olarak bilinen Minsk’teki bu ziyaret özel anlamlar da taşıyordu. Zira Rusça’nın Rusya dışında resmi dil olduğu ikinci ülke olan Belarus’a girmek istiyorsanız, Moskova ile ilişkileriniz de iyi olmalı. Sadece resmi değil, o tarihlerde özel ziyaretler de önemli adımların atılmasına sahne oldu.

Bunlardan biri ise Grodno Oblastı’nda (Eyaleti) yaşandı. Belarus Devlet Başkanı Aleksandre Lukaşenko ülkenin batısında bulunan bu eyaletteki en önemli sanayi tesislerinden biri olan Volkovysk (KCOM) adlı sanayi tesisini yanında kalabalık bir heyetle gezmeye karar verdi. İnşaat alanında ekipman üreten bu Sovyet dönemi tesisinde gezide Lukaşenko’ya eşlik eden isimler arasında İstanbul merkezli Genç Makina’nın sahibi Mücahit İngenç de vardı. Lukaşenko’ya 1977’de üretime geçen ve bir dönem binlerce çalışanı bulunan, KCOM’un durumunun pek parlak olmadığı bilgisi verildi. Tesisi almak için Türk işadamı İngenç talip olduğu Belarus yönetimi tarafından zaten biliniyor. Tesisin modernize edilmesi gerektiğine inanan Lukaşenko, Devlet Kontrol Komitesi Başkanı Leonid Anfirov’a dönerek, yanındaki İngenç’i işaret etti ve talimatı verdi: “Bu tesisi Türk işadamına verin ve tekrar diriltin.” 

3 büyük üreticiden biri

İstanbullu Genç Makina adı gibi genç bir KOBİ. ECA, Demirdöküm gibi sektörünün öncü şirketlerinden gelen “Bize panel radyatör ve kombi hava tapası üretin” teklifiyle hikayesi tamamen değişen Genç Makina, iki kardeş tarafından otomotiv yan sanayiye yönelik üretim için 1997’de kuruldu. O dönemde sadece 2 çalışanı bulunan firma şimdilerde İstanbul ve Manisa’daki iki tesisinde 200’e yakın kişi çalıştırıyor. Dünyada hava tapası üreten en büyük üç firmadan biri haline gelen firma, son olarak dünyada benzeri olmayan yeni bir pres makinesi geliştirerek sektörde adından sıkça söz ettirir duruma geldi.


Ülker, Çin’de kitaplara girdi

Eğer küresel bir marka çıkarmakta zorlanıyorsan, küresel bir marka oluştur. Bu konuda en önemli adımı atan şirket Yıldız Holding olarak bilinir. Son 8 yılda satın aldığı köklü markalarla sektörünün en büyük 3 küresel oyuncusundan biri haline gelen Yıldız Holding’in bu başarısı kitap olacak türde. Aslında bu konuda da Çinliler bizden hızlı davranmış yine. Çin’de okullarda da okutulan ders kitaplarında son dönemin parlayan yıldızı; Yıldız Holding’den bahsediliyor. Lüks tüketim alanında örnek gösterilen bu başarının kilit noktası Godiva ile bu başarı hikayesinin yazarı Ülker Ailesi hakkında yazılmış bazı bölümler. 

En genci 18 yaş büyük 

2007’de Godiva’yı 850 milyon dolara alan Ülker, 2013’te ABD’li DeMets Candy için de 221 milyon dolar ödemişti. Ülker, son olarak, 2014’ün son aylarında da İngiltere merkezli United Biscuits’i 3 milyar dolar karşılığında bünyesine katmıştı. Ülker’in yaptığı 4 milyar dolarlık bu 3 satın alma aslında büyük bir tarihi de bünyeye katmak demek. Bilindiği gibi Ülker, 1944’te kuruldu. Satın aldığı Godiva, Ülker’den 18 yaş daha büyük. DeMets Candy ise biraz daha köklü aslında; 1896 yılında kurulmuş bir şirket. Ülker’e katılan son firma olan United Biscuits ise bu işin öncülerinden. Bu şirketin şemsiyesi altındaki McVitie’s1830’ da, Carr’s 1831’de, Delacre 1891’de, Verkade 1896’da ilk üretime başlamış. Bu kadar tarihi markaları bünyeye katmak, Ülker’i daha çok kitaplara konu edecek gibi görünüyor. 


Biliyor muydunuz?

4 Temmuz’da ekonominin de süper gücü olan ABD, 240’ıncı kuruluş yılını kutladı. Özellikle Avrupa ve Asya’dan milyonlarca insanın 20’nci yüzyılda artırdığı bu ülke sanatçılara, siyasi liderlere, sporculara, hatta ve hatta firmalara da kucak açtı. Bu şirketler arasında öyle köklü firmalar var ki, ABD’nin resmi tarihinden de yaşlı. Hele biri dikkat çekici: Beatles başta olmak üzere birçok ünlünün tercih ettiği Avedis Zildjian. 1623’te kurulmuş. Yani ABD’den tamı tamına 153 yaş daha büyük. Bu sene 393’üncü yılını kutlayan bu şirket,Hiçbir krizde elemanını işten çıkarmamış. Bu anlamda da ABD’nin en inatçı şirketi olarak bilinir. 

Ne de olsa; Karadenizli… 1623 yılında Trabzon’da kurulan Avedis Zildjian, Osmanlı Ordusu’na zil üreterek bu işe girmiş. Ünü, sınırları aşmış ve Prusya’ya kadar ulaşmış. Prusya Ordusu’na da zil üretmiş. 1929’da Türkiye’den gitmeye karar veren aile, şirketi Massachusetts’e taşımış. Hızla büyüyen şirket, şu anda dünya zil pazarının yüzde 65’ini yönetiyor. Hem de ailenin 14’üncü kuşak torunu Craigie Zildjian tarafından.

Bu konularda ilginizi çekebilir