TGSD'nin üç önemli isminden hükümete DÜNYA aracığıyla acil önlem çağrısı /

TGSD'nin üç önemli isminden hükümete DÜNYA aracığıyla acil önlem çağrısı /

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Tekstil'de rekabet alarmı İSTANBUL - Yarattığı 3,5 milyonluk istihdam ve sağladığı 20 milyar dolar düzeyindeki ihracat geliri ile Türk ekonomisinin lokomotif sektörleri arasında yer alan tekstil ve hazır giyim, içeride ve dışarıda yaşanan olumsuzluklara rağmen yoluna devam ediyor. Kotaların kalkmasının ardından ortaya çıkan Uzakdoğu rekabeti ile yara alan, ardından da aşırı değerli Türk Lirası ve girdi maliyetlerinin yüksekliği ile boğuşan sektörde ciddi bir erozyon yaşandı. Son 4 yılda 8 bin 760 firma kapanırken sadece 2007'de kepenk indiren firma sayısı 2 bin 110 oldu. Bu süreç içinde küresel ve ulusal gelişmelere uyum sağlayıp da dönüşüm süreçlerini iyi yapan firmalar ayakta kalmayı başardı. Verimliliğini hat safhaya çıkaran, müşteri odaklı çalışan, moda-markaya yatırım yapan ve hızlı servis sağlayarak kendi üzerine düşeni yerine getiren sektör "Ne yazık ki hükümetten istediği desteği bir türlü bulamadı." Geçtiğimiz günlerde gazetemizi ziyaret eden Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği'nin (TGSD) üç önemli ismi, sektörün karşı karşıya kaldığı zorlukları ve çözüm önerilerini anlatarak DÜNYA aracılığıyla hükümete acil önlem çağrısı yaptılar. TGSD Başkanı Ahmet Nakkaş ve önceki başkanlar Aynur Bektaş ile Umut Oran özetle şunu söylüyor: "Hükümet çözüm önerilerimizi dikkate almazsa patlama olur. Türkiye'nin bu sektörü bırakma lüksü yok. Teşvik yasasının Meclis alt komisyonunda olduğunu duyuyoruz. TGSD çok önemli bir dernek. Ama bir Allah'ın kulu fikrimizi sormadı. Yasada ne var bilmiyoruz. Türkiye için tekstil ve hazır giyim hem hassas, hem de sratejik bir sektördür; teşviki gerekir. Son model teknolojiye emeği, üstelik niteliksiz emeği sokuyoruz. Dünyaya entegre ve ilk 2-3'e giren tek sektör, tekstil ve hazır giyimdir." TGSD Başkanı Ahmet Nakkaş: Türkiye'nin tekstilden vazgeçme lüksü olamaz Türkiye'de gündem çok çabuk değişiyor. Bizim sektör bu değişim sürecini son 3-4 senede korkunç bir şekilde hissediyor ancak, yine bu sektör değişim süreçlerini çabuk sindirip gerekli reaksiyonları verecek esnek bir yapıya sahip. Müşteri odaklı çalışmanın, koleksiyona ve tasarıma önem veren yapıya geçmenin, katma değerli ürünler yaratma kabiliyeti kazanmanın meyvesini topluyoruz. Hem istihdam, hem ihracat, hem üretim açısından vazgeçilemeyecek bir sektör. Sektörün ne kadar önemli olduğunun "tekstilden çıktı" denilen Avrupa ülkeleri de farkında. İki hafta önce Avrupa Tekstil ve Hazırgiyim Organizasyonu (EUROTEX)'in uluslararası bir toplantısı için İtalya'daydık. Açılış konuşmasını AB Parlamentosu Endüstri ve İş Geliştirmeden Sorumlu Başkan Günter Verheugen yaptı. Konuşmasında güney Avrupa'da bulunan ve üretimden çıkmamış olan İtalya, İspanya, Portekiz'in bu sektörde kalması gerektiğini üstü kapalı biçimde ima etti. Bundan vazgeçilme lüksü olmadığı gerçeğini ortaya koydu. Teknolojisi yüksek tekstiller grubuna geçme konusunda da AB parlamentosunun bu girişimde bulunan firmalara destek vereceğini açık ve net bir biçimde ortaya koydu. Bu şunu gösteriyor; hala bu sektör AB içinde de parlamento düzeyinde bile destek görüyor. Verheugen'den sonra İtalya Tekstil ve Moda Birliği Başkanı Paolo Zegna konuştu. İtalya'da tekstil deri ve hazırgiyimin büyüklüğünün 65 milyar Euro olduğunu söyledi. İtalya'nın kesinlikle bundan vazgeçmeyeceğini kaydetti. Her ne kadar rekabet koşulları katı da olsa Made in Italy etiketiyle buna cevap verecekleri, bu piyasayı kaybetmeye niyetleri olmadığını ifade etti. İtalyanlar bu konuda da hükümet, sivil toplum kuruluşları ve sendikalar bir uzlaşmayla bunun etrafında toplanmışlar. İtalya'da bu sektörde 900 bin kişi istihdam ediliyor ve Türkiye'de ise 3,5 milyon kişi istihdam ediliyor. Kişi başı milli geliri 30-35 bin euro olan bir ülkenin bu işe bakış açısı ile bizim durumumuz ortada. İtalyanlar Çinli işçi çalıştırıyor İtalya ile ilgili bir başka konu daha var. Edindiğimiz bilgiye göre İtalya'da çok sayıda Çinli çalışmaya başlamış. EUROTEX'te genel sekreterler düzeyinde yapılan toplantıda Mehmet Kumbaracı konuyu gündeme getirdi. İtalyanlar sanki ilk defa duyuyorlarmış gibi bakışmışlar İtalya dışındaki ülkeler de ilk defa duymuş. Daha sonra İtalyanlar itiraf etmek zorunda kalmış, 16 bin Çinli çalışan var demişler. İtalyanlar dünya ticaretinin serbest olması yönünde tavır takınıyorlar ama kendi ulusal gelecekleri açısından son derece önemli olan sektörlerine üstü kapalı korumacı tedbir uyguluyorlar. Bir ülkenin bağımsızlığını ortaya koyabilmesi için alt yapısını değerlendirecek, üretim yapacak ürettiğini tüm dünyaya satacak bir sistem kurması gerekir. Yasalarıyla ve toplumsal uzlaşı ile bunları hayata geçirirse ülke bağımsızlık kazanır. Avrupalı, güçlü yanlarınızı koruyun, diye yalvarıyor Türkiye olarak güçlü yanlarımız var. AB piyasasına yakın olmak en büyük avantajımız. Avrupalı mağaza zincirleri bu avantajlı yanımızı kaybetmememiz için yalvarıyorlar. Siyasi idare ile lütfen temasa geçin, yoksa bu piyasayı kaybedeceksiniz, diyorlar. İlk etkilenen sektör trikoydu, sonra deri ve dokuma sektörleri etkilendi. En kuvvetliyiz dediğimiz alan örme ancak şu anda örmeyi kaybetmeye başladık. Rekabet edemeyecek noktaya geldik. Biz bunun doğal bir eleme süreci olacağını düşünüyorduk. Sektörde çok fazla firma var, rekabetten dolayı bazıları elemine olacak diyorduk. Bu doğal elemeyi 2002'den 2006'ya kadar yaşadık. Bundan sonra doğal seleksiyon dönemi bitti rekabetçi yapıya ayak uyduran firmalar bile kapanmaya başladı. Katma değeri yüksek ürünler yapan ve müşteriye direkt servis yapanlar da gidiyor. Kayıtdışı sorunu atölye baskınları ile çözülemez Sektörün en büyük gücünü fason atölyeler oluşturuyor. Hem istihdam, hem özveri, hem bayanların istihdama katılımı, hem de sosyal hayat açısından son derece önemli olan fason atölyeler şu anda maliye açısından çok büyük bir baskı altında. İnsanları kayıt altına almak istiyorsanız bunun alt yapısını hazırlamanız gerekiyor. Dayatmacı ve zorlayıcı zihniyetle, kapatmaya dayalı tedbirlerle gidilerse bu yarın toplumsal patlama olarak geri döner. Dernek olarak kayıtdışına karşıyız çünkü, haksız rekabet yaratıyor. Hangi sebeplerin insanları kayıtdışına ittiğini araştırmak ve onlara göre önlem almak lazım. Bununla ilgili çözüm önerilerimizi 2002'den beri yapıyoruz. Konuya ilişkin çalışmalarımız mikro ve makro düzeyde var. Sanayinin yüzde 65'i İstanbul ve çevresinde. Bunun zaten bu şekilde sürmeyeceği gerçeğini biz 4 yıl önce ortaya koyduk. Dedik ki, 5084 sayılı yasayı tüm Türkiye'ye ve sektörlere yayın. Bu süre zarfında da daha aktif ve etkili çalışmak için bizim ihtisas sanayi bölgeleri dediğimiz alanlara -ki bu bölgeler de aşağı yukarı bellidir- sektörün transformasyonunu gerçekleştirin. Bu bölgelerin altyapısını iki sene içinde sağlayarak oradaki üretim koşullarını uluslararası rekabete uygun hale getirin. 5084 sayılı yasadan yararlanan şirketlerin iki sene içinde dönüşüm teminatını alarak bunu yapabilirsiniz. Milli gelirimiz bir günde arttı. Bu, çarpık bir düzenin göstergesi aslında. Bir taraftan zenginleşen bir kesim varken diğer taraftan da gittikçe yoksullaşan bir kesim var. Tarımdan sanayiye geçerken elinizdeki en iyi enstrüman ise tekstil ve hazır giyim sektörüdür. Geri kalmış bölgelerdeki niteliksiz iş gücünü nitelikli hale getirmek ve bunu kısa sürede hayata geçirebilmemiz açısından bu sektöre ihtiyacımız var. Biz buna inandığımız için çabamızı her platformda ortaya koyuyoruz. Umut Oran sürekli Nazım Ekren'le diyalogda. Biz de diğer bakanların sektörün öneminin farkında olmaları açısından hepsinden randevu alıp ziyaret ediyoruz. Aynur Bektaş: Teşvik Yasası hazırlanıyor, bir Allah'ın kulu fikrimizi sormadı Türkiye'de hazır giyim şu gün itibariyle rakamsal olarak iyi durumda. İhracatımızda 1 Ocak-8 Mart itibariyle tekstilde yüzde 46, hazır giyimde yüzde 40 artış var. Bunun bir kısmı kurdan da meydana gelse net olarak artış da var. TGSD olarak Ufuk 2010 diye başladığımız, 2015 diye revize ettiğimiz yol haritasını izleyen insanlar bunu yaptı. Yoksa sektör 2005'ten beri hiçbir olumlu destek almadı. TL'nin aşırı değerlenmesine ve sermayelerin TL olarak küçülmesine rağmen insanlar bunu başardı. Olumsuzluklara rağmen sektör yoluna devam ediyorsa, sektörün yaşayabilmesi için ne yapmak lazım, bunun mücadelesini veriyoruz. Son dönemde atölyelere kayıtdışını engellemek adına baskınlar yapılıyor. Biz 2005 yılında hükümete dedik ki, kotalar kalktıktan sonra bize iki yıl süreyle hiçbir yer ayırmadan 49 ile verdiğin teşviki ver, biz kayıtdışını engelleyelim, sektörü yaşatalım, insanlar dayansın. Bunu yapmadılar bugün bu noktaya geldik. Peki ne yapmak lazım? Bir defa teşvik yasasının yeniden elden geçmesi gerekiyor. Bugünlerde duyuyoruz, teşvik yasası alt komisyonda inceleniyor diye. TGSD olarak çok önemli bir derneğiz, ben de Türkiye'nin en büyük örme ihracatı yapan firmasının sahibiyim, ama bugüne kadar kimse arayıp fikrimizi sormadı teşvik yasasına ilişkin. Bu yeni düzenlemenin nasıl olacağı konusunda merak içindeyim. Teşvik yasası çıkıyor dendi, herkes yatırımı durdurdu. Ben Nevşehir'e yatırım yapacaktım durdurdum. Çünkü yasada ne var bilmiyorum. Orta Anadolu da çok zor durumda orada da mı sosyal patlama olsun Anadolu'nun her tarafı çok zor durumda. Orta Anadolu'nun dağ köylerine gidin, Güneydoğu Anadolu'dan çok daha berbat. Çünkü Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da sınır ticareti var en azından. Orta Anadolu'da böyle bir şey yok. Patlamayı bir de orada mı yaşayacağız? Bu yüzden ülkenin hiçbir yerini ayırmaksınız bölgesel ve sektörel teşviklerin derhal devreye girip kümeleşmelerin sağlanması lazım. Devlet yeni teşvik sistemi ile atölyelerle ilgili şunu diyebilir: Sen iki yıl süreyle bin 500 işçini muhafaza edeceksin, bir tane işçi çıkarmayacaksın, bunun üzerine sağladığın istihdamın yarısını vergiden muaf ediyorum. Sigorta primini almıyorum. O zaman; ben boştaki atölyeleri bünyemde toplamaya başlayacağım. Dolayısıyla iki seneden sonra da bunların hepsi kayıt içine girmiş olacak. Zaten bize iş veren firmalar sigortasız işçi kabul etmiyorlar. Bu yüzden gerçek bir politika oluşturulması ve sektöre sahip çıkılması gerekiyor. Sendikaları TOBB, TÜSİAD, TİM gibi sivil toplum örgütlerini bir araya toplayıp bir uzlaşma sağlaması lazım. Teşvik yasası çıktıktan sonra taşınma kredilerinin de acilen devreye alınması şart. Eximbank'ın sektöre ucuz krediler vermesi gerek. İstihdam yüklü sektörlerin hassas sektör olması lazım. Bizim sektör dışarı da gidebilir. Zaten yasalaşması durumunda yeni dış ticaret kanunu da Türkiye'de ihracat yapma diyor. Türkiye'de ihracat yapmayalım, Ürdün'e, Fas'a, Çin'e gidelim. Ben sadece bunu soruyorum. Bugün Özbekistan olayına bakın, gidenler battı şu anda. Dışarıya gitmek sadece günü kurtarır. Kadın istihdamı Türkiye için önemli 70 milyonun içinde çalışabilir nüfusumuz 50 milyon. Bunun maalesef 20 milyonu çalışıyor. Bu 20 milyonun yüzde 77'si ise erkek. Bunun da 6.5'u girişimci erkek. Çalışabilir kadın nüfusunun oranı yüzde 22.5'tur. Bunun da yüzde 1.5'i girişimci kadındır. Yani kadın girişimci sayısı sadece 72 bindir. Oysa tekstil sektöründe kümelenme projesinin hayata geçirildiği Adıyaman'da kadın işsizlik oranı yüzde 4.5'tir. Dünya ortalamasının altındadır. Demek ki bu sektör Anadolu için bir ilaçtır. Kadın istihdamı için olmazsa olmazdır. Dünya devi bir marka Türkiye'yi pilot seçti TGSD olarak evde oturan kadınları esnaf yapan yasayı çıkarttırmıştık. Şimdi bu yasayı çok büyük bir alıcı, dünyada bin 600 mağazası olan büyük bir firma pilot uygulama olarak kabul etti. İsim veremiyorum. Açıklayacağız bunu netleşince. Doğu ve Güneydoğu'da ev eksenli bir proje. Bittiği zaman 1000-1500 kadınını ekonominin içine sokacak bir proje. Yasa çıkmadan önce evlere iş vermemiz yasak olduğu için büyük firmalar daha çok Hindistan'a el işi veriyorlardı. Eskiden bize iş veren firmalar kadınları sigorta etmemiz gerektiğini söylüyor, evlere iş vermeyeceksin fabrikanda çalıştıracaksın diyorlardı. Ya da aracılar vardı. Bu aracılar şirketler kuruyorlardı. Bizden işleri alıyorlardı. Sipariş veren de gözünü kapatıyordu sanki o adamın yeri varmış da o şirkette yapıyormuş gibi. Halbuki bunu mahalledeki kadına dağıtıyordu. Şirket 100 lira alıyorsa kadına 10 lira veriyordu. Bu yasa ile artık her kadın bir esnaf oldu. İşveren firmalara da bunu pek kabul ettiremiyorduk. 'Sigortasız olur kadın' diyorlardı. Ama biz dedik ki 'Siz dünyanın her yerinde o ülkenin yasalarına göre sosyal sorumluluk yapıyorsunuz. Türkiye'de de Türk yasalarına uygun bir durum bu' diyerek çok büyük bir kuruma kabul ettirdik. Arkası gelecek diye düşünüyoruz. Dolayısıyla belki Hindistan'dan anormal siparişler çekeceğiz. Bunun ilk uygulamasını da Batman'da yapacağız. Sonuç olarak bu sektör bize lazım, kadın istihdamı için, Anadolu için, ülke barışı için AB için lazım. Umut Oran: Dünyaya entegre olmuş ilk üç sektörden biriyiz Yerli girdi kullanan, cari açık ve istihdam gibi sorunlara çözüm üreten sektörleri AB hassas kabul ediyor ve teşvike izin veriyor. Tekstil ve hazır giyim de böyle bir sektör ve teşvik edilmesi gerek. Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan diyor ki, 'Bu sektör geleneksel sektör. Yüksek teknolojilere geçeceğiz'. Ali Babacan ve Mehmet Şimşek, Türkiye'yi tanımayan bakanlar. Onları biz bilgilendiriyoruz. Biz sektör olarak teknoloji dışı filan değiliz. 2008 makine kullanıyor, full otomasyon çalışıyoruz. Son model teknolojiye bir de emeği, üstelik niteliksiz emeği sokuyoruz. Türkiye'de iş gücünün yüzde 53,6'sının ilkokul mezunu olduğu düşünülürse bunun ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Bir de katma değer yaratan sektör deniyor. Katma değeri algılamamıza bağlı. Birkaç türlü ölçebiliyoruz bunu; ne kadar parayla ne kadar ciro, ne kadar kar; bu ölçümlerden bir tanesi. Bizim sektör en düşük maliyetle yapılan sektör. Çalışan kişiyi, Türkçe bile bilmese, 10 gün sonra dünya markalarına mal üretir hale getirebiliyoruz. En az yatırımla çok ciro ve kar elde ediyorsunuz. Ayrıca net döviz getiriyorsunuz. İthal ikamesi çok az. Şunu da unutmamak lazım, Türkiye'nin şu anda hiçbir sektörü küresel oyuncu olamamıştır. Dünyaya entegre olmuş ilk 2-3'e giren tek sektör tekstil ve hazır giyimdir. Sopa ve havuç uygulaması yapılmalı Sektörün kıymetinin bilinmesi lazım. TGSD olarak 1996'dan "Anadolu'da İş, Aş, Sosyal Barış" diye sanayinin Anadolu'ya delokalize edilmesi ile ilgili bir proje yürütüyoruz. Yerinde insanları doyurmak gerektiğine inandığımız için Anadolu'ya fabrikalar kuruyor, projeler hayata geçiriyoruz. Biz bunları ortaya koyarken dünyayı da izliyoruz. Ve her yerde bir anlamda sopa havuç uygulaması olduğunu görüyoruz. Bu şudur; İstanbul bir moda, hizmet ve finans merkezi olacaksa orada bir takım vergilerle hayat ve geçim standartlarının yüksekliği ile sanayi için caydırıcı hale getireceksiniz. Sanayinin gitmesini istediğiniz yerlere de vergi muafiyeti koyup zorunlu olmadan, anayasal haklara müdahale etmeden sanayiyi oralara kaymaya yönelteceksiniz. Yani bir yandan sopayı gösterip bir yandan da havucu veriyorsunuz. Ülkeler bu şekilde yapıyor. Biz 12 yılda bir iki kanun çıkarttık ama yanlış kriterler ele alındı. Bıkmadık usanmadık çalışıyoruz. TGSD'nin yapısı diğer STK'lara örnek olmalı TGSD, 32. yaşını kutluyor. Geçen bu zaman zarfında hep gerçek bir sivil toplum kuruluşu (STK) olmuştur. Türkiye'deki STK'lerin çoğu yarı resmi kurumlar. İlgili bakanlıklara bağlı, gönüllülük esasına dayalı çalışmıyor. Bu anlamda biz farklıyız. İçimizde bir demokrasi var. Herkes derneğe başkanlık yapabilir. Hatta bizde adet oluştu. Benim başkanlık dönemim bittiği zaman elimize bir kutu çikolata aldık, Aynur Hanım'ın eşi Süreyya Bey'den randevu istedik. Aynur Hanım'ı Allah'ın emri ile kendisinden istedik. Süreyya Bey de verdi. Aynur Hanım'ın dönemi bittikten sonra da Ahmet Başkan'ı da eşi ve ablasından istedim. Onlar da verdi. Derneğin böyle farklı bir yapısı var. Sektörden çekilen ve hayatta olmayan kurucu başkanımız Nuri Güven haricinde diğer başkanlarla hala konuşuyoruz, görüşüyoruz. Çok çarpıcı bir örnek vereyim. Türkiye'den bir tek Dünya Hazır Giyim Federasyonu (IAF) Başkanı çıkmıştı, o da Hasan Arat. 1996'da seçilmişti. 2003'te benim başkan seçildiğim döneme kadar IAF başkanı olmam için inanılmaz lobi yaptı. Bunu kimse yapmaz. Sadece bu unvan bende kalsın der. Şimdi üçüncü başkanı hazırlıyoruz. TGSD'deki bu yapı hiçbir yerde yok. Bu dernek Türkiye'deki demokrasi anlayışına bir örnektir.