The Economist, ABD'de krizin atlatılacağını, ama asıl iyileşme sürecinin sıkıntılı olacağını öne sürüyor: Asıl tehlike ABD'de düzelmenin uzaması

The Economist, ABD'de krizin atlatılacağını, ama asıl iyileşme sürecinin sıkıntılı olacağını öne sürüyor: Asıl tehlike ABD'de düzelmenin uzaması

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

The Economist, ABD ekonomisinin krizden çıkışının uzun sürebileceğini ve bunun tehlikeli sonuçlara yol açabileceğine dikkat çekti. Dergi, 12-18 Nisan sayısında kapak konusunda ABD ekonomisinin yavaşlamasını mercek altına aldı. Derginin başyazısında ABD'deki yavaşlamanın birçoklarının korktuğu kadar kötü olmayabileceğini, ama iyileşmenin uzun sürmesinin tehlikeli olacağını belirtti. Dünyanın en büyük ekonomisi ABD, geçen çeyrek yüzyıl boyunca iki kere yavaşlama yaşadı. Biri 1990-91, diğeri 2001 yılında. İki kriz de kısa sürdü ve derin değildi. Tüketici harcamalarında önemli bir düşüş gözlenmedi. Artan varlık fiyatları, finansal piyasalardaki inovasyonlar Amerikan tüketicisinin insanların neredeyse sınırsız borçlanmasını ve 20 yıl boyunca cüzdanların şişkin kalmasını sağladı. ABD'de toplam talebin yüzde 70'i tüketicilerden ABD ekonomisinin resesyona girdiği yolunda işaretlerin arttığı belirtilen yazıda, IMF'nin resmen ABD'nin resesyonda oluğunu açıklaması, ABD Merkez Bankası'nın (FED) birçok yetkilisinin üretimin daraldığını kabul ettiği anımsatıldı. Bu işaretlerin en önemlisi ise tüketici harcamalarındaki azalış. Amerikan tüketicisini tüketmekten alıkoyan 4 temel sorun var: 1- Konut sektöründeki gerileme, 2- Kredi sıkışıklığı, 3- Yükselen yakıt ve gıda fiyatları, 4- Zayıflayan işgücü piyasası yani işsizliğin artması. Mart ayında işsizlik oranı yüzde 5,1'e yükseldi. Bütün bunları gören tüketiciler tüketimlerini azaltıyor. Tüketici talebinin ABD'deki toplam talebin yüzde 70'ini oluşturduğunu düşünülürse bunun ne kadar büyük bir sorun oluşturduğu anlaşılır. Yavaşlama beklendiği kadar kötü değil Yazıda, ABD'deki yavaşlamanın beklendiği kadar kötü olmayabileceği savı 2 temel unsura dayandırılıyor: - Amerikalı yetkililerin krizle savaşımda aktif rol oynamaları: Teşvik programları, FED'in faizleri indirmesi ve gerekirse daha da indireceğini açıklaması, yatırım bankalarını da kanatlarının altına alarak finansal piyasa felaketinin büyümesini önlemesi. - Dünya ekonomisindeki yapısal değişim: Gelişmekte olan piyasalardaki dinamizm ve esneklik sayesinde Amerika eskisi kadar büyük bir sorun oluşturmuyor. IMF, dünya ekonomisinde 2007'deki yüzde 4,9'luk büyümenin bu yıl yüzde 3,7'ye gerilemesini bekliyor. Bu da bir felaket işareti değil. Bununla birlikte, ABD ekonomisinde kuvvetli bir iyileşme beklenmediği belirtiliyor. Mali teşvik kapsamındaki vergi iadeleri yılın ikinci yarısında tüketici harcamalarını artırsa da emlak piyasasındaki olumsuzluk uzun sürecek. 1990'larda benzer sıkıntılar yaşamış İsveç ve Norveç'in anımsatıldığı yazıda tüketicilerin yıllarca tüketimlerini artırmayabilecekleri tahmin ediliyor. Küresel ekonomik büyümenin yavaşlamasının avantajlarında dikkat çekilen yazıda şunlar belirtiliyor: - Yavaş küresel büyüme gelişmekte olan piyasalarda enflasyonist etkiyi azaltacak, - Zayıf iç talep, ABD'nin dış açığının azalmasını hızlandıracak. ABD'de dış açığın gayri safi yurtiçi hasılaya oranı şimdiden yüzde 6'dan yüzde 5'e gerilemiş durumda. İyileşme sürecinin yolları taşlı, dikenli Eğer ABD dışındaki ekonomiler beklendiği kadar esnek olamazsa o zaman felaket çanları çalmaya başlayacak. Emtia ihracatçıları eskisi kadar ABD'ye dayanmasalar da ABD'den bağımsızlaşmış değiller. Zayıf dolar, özellikle parasını dolara endekslemiş Körfez ülkeleri için sürdürülmesi zor bir durum. Yeni ABD Başkanı'nın politikaları da ayrı bir unsur olacak. Beklendiği gibi bir Demokrat başkan olursa, sağlık sigortasının kapsamını söz verdiği gibi genişletemeyecektir. Dahası Bush'un vergi kesintisi politikasını sürdürmek zorunda bile kalabilir. Uzun sürecek iyileşme sürecinin gebe olduğu bir başka sorun da popülizm ve korumacılık. Yazıda her 10 ABD'liden 8'inin ülkenin yanlış yolda olduğuna inandığı belirtilmiş. Ekonomik sıkıntının sürmesi ABD'de günah keçisi aramaya yol açacak, büyük şirketlere yönelik eleştiri artacak.