Türkiye IMF'nin 20'nci büyük ortağı oldu
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
İSTANBUL – Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, krizle birlikte IMF ve Dünya Bankası'nda yönetim ve hisse yapılarının değiştiğine işaret ederek, "Türkiye, IMF'nin dünyada en büyük 42'inci ortağıydı, 20'inci büyük ortağı oldu" dedi.
Babacan, Uluslararası İşbirliği Platformu (UİP) tarafından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün himayesinde düzenlenen 3. Boğaziçi Bölgesel Ortaklık Zirvesi'nin açılışında yaptığı konuşmada küresel finans krizine değinerek, son dönemde yaşanan krizin maliyetinin ikinci dünya savaşı ile mukayese edilerek yaşanan en derin kriz olarak değerlendirildiğini belirtti. Krizden etkilenen gelişmiş ülkelerin kamu borç stokuna bakıldığında ise ikinci dünya savaşı sonrası borç rakamlarının görülmeye başlandığına işaret eden Babacan, "Bütçe açıkları ve kamu borç stokları bazı ülkeler için yıllarca, hatta 10 yıllarca yük olmaya devam edecek" dedi.
BM Güvenlik Konseyi işleri kilitleyebiliyor
Babacan, Türkiye'nin IMF'deki yükselmesi beklenen kota payına değinirken, "IMF ve Dünya Bankası'nın yönetim ve hisse yapıları değişti. Türkiye, IMF'nin dünyada en büyük 42'inci ortağıydı, 20'inci büyük ortağı oldu. Kriz sonrasında önemli yapısal değişimler oldu. Ancak aynı değişim, siyasi cephede görülmüyor" dedi. Bu konuda BM'yi örnek gösteren Babacan, "Tüm dünyanın insanlık adına vicdan azabı çektiği konularda Güvenlik Konseyi işleri kilitleyebiliyor" değerlendirmesinde bulundu.
Sürdürülebilir kalkınma üç temel unsur üzerinde oturmalı
Konuşmasında Ortadoğu ve Güney Afrika konusuna da değinen Babacan, bu bölgelerin dünyada ülkelerarası ticaretin en az olduğu bölge olduğunu ve mutlaka insanların ve sermayenin daha rahat hareket etmesini sağlayacak tedbirlerin alınması gerektiğini kaydetti. Sürdürülebilir kalkınmanın üç ana sütun üzerine oturduğunu ifade eden Babacan, bu unsurları şöyle sıraladı:
"Birincisi ekonomi, ikincisi insan, üçüncüsü ise sevgi unsurudur. Bu üç sütundan sadece bir tanesini, birini ihmal derseniz diğer iki sütün üzerinde kalkınmanın kurulması mümkün değildir. Kuşkusuz rasyonel ekonomi politikaları işin temelidir. Ama insan faktörünü dışlayan ekonomik politikaların sürdürülebilirliği mümkün değildir. Fakirlik, yoksulluk, açlık ile mücadele ve eğitim konusunda atılması gereken adımların insan faktörü dendiğinde çok önemli bir anlam taşıyor. Yaşanılan dönem zor bir dönem" dedi.
Zor bir dönem
Babacan, değindiği Suriye konusunda ise ülkede yüzlerce insanın öldüğünü, orada bir insanlık trajedisiyle karşı karşıya olunduğunu, Irak'ta ise halen istikrarın sağlanamadığını ve ülkede birçok güvenlik sıkıntıları ile tehditlerin söz konusu olduğunu kaydetti. Diğer taraftan bu risk ve tehdit unsurlarının yanı sıra fırsatların da bulunduğuna işaret eden Babacan, bu dönemde doğru politika izlenmesinin önemine işaret ederek, şöyle devam etti:
"Bu dönemde doğru politikalar izleyebilirsek Balkanlar, Kafkaslar, Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Orta Asya'da akılcı politikalar izleyebilirsek, bu bölgenin çok daha güçlü bir bölge olduğunu 10 yıl sonra görebiliriz. Buna gönülden inanıyoruz. Yeter ki hep birlikte çalışalım, gönül birliği içinde ve ortak çıkarlar açısından bakalım, hep insanı baz alalım. İnsanı baz almayan politikaların, yaklaşımların başarılı olması mümkün değil. Yoksa bölgemize istikrarın gelmesi zor olacaktır. AB, ABD ve Japonya'nın bu kadar ekonomik sorunlar yaşadığı bir dönemde biz bu coğrafyada daha yakın ilişkiler içinde olmazsak, aramızdaki sorunları diplomasi ile barışçı yollardan çözmezsek bu tarihi fırsatı kaçırmış olacağız."