TÜSİAD, büyümede dört noktaya dikkat çekti

İlk çeyrek büyümesinin yüzde 5 olmasının memnuniyet verici olduğunu ifade eden TÜSİAD Başkanı Bilecik, "Bu güzel ve güçlü büyüme göstergesinin yanına artık yapısal reformların da bu anlamda güçlü olduğu orta ve uzun vadeli politika ve reform paketlerinin bir an önce anons edilmesi gerekli" dedi"

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, Türkiye ekonomisinin yılın ilk çeyreğinde yüzde 5 büyümesine ilişkin, "Yüzde 5 önemli bir büyüme çizgisinin başlangıcı, diliyorum bunu yıl sonuna kadar uzun vadeli politikalarla çok sağlıklı bir şekilde destekleyebiliriz." dedi.

Bilecik, Dünya Bankası'nın hazırladığı "Küresel Ekonomik Beklentiler Haziran 2017: Kırılgan Bir İyileşme" raporunun tanıtım konferansı sonrası basın mensuplarının büyümeye ilişkin sorularını cevapladı.

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre ülke ekonomisinin yılın ilk çeyreğinde yüzde 5 büyüdüğünü ifade eden Bilecik, bunun memnuniyet verici bir gelişme olduğunu söyledi.

Beklentilerin üzerinde gelen büyüme rakamlarının tüm iş dünyasını sevindirdiğini belirten Bilecik, "İlk çeyrekte yüzde 5 büyüme haberini aldığımız zaman biz de iş dünyası olarak memnuniyet duyduk. Yalnız burada bizim için son derece güzel sürprizlerin de olduğu bazı alt kırılımlar var. Dört tane alt kırılım önemli." değerlendirmesini yaptı.

Bilecik'in dikkat çektiği dört durum
- İhracatta yüzde 10,6 büyümenin gelmesi,
- Hükümet harcamalarında büyümenin yüzde 9,4 olması,
- Tüketimin yüzde 5,1 olması,
- Yatırımların yüzde 2,2 de kalması.

"Reform paketlerinin bir an önce anons edilmesi gerekli"

İhracattaki yüzde 10,6'lık artışın müthiş bir gelişme olduğunu ifade eden Bilecik, bu büyümenin büyük kısmının Avrupa Birliği'nden (AB) geldiğini söyledi.

Gerek hükümet harcamaları gerekse tüketim oranlarına bakıldığında hükümet harcamalarının büyümenin lokomotifi olduğunu anlatan Bilecik, şöyle konuştu:

"Büyümenin ağırlıkta lokomotif olduğu nokta hükümet harcamaları ve tüketim... Bunlara da tabii negatif değil pozitif bakmak gerekir ama bunların gerçekten sürdürülebilir olması için yatırım büyümesinin en azından çift haneye çıkması gerekli.

Hiç vakit kaybetmeden bu güzel ve güçlü büyüme göstergesinin yanına artık yapısal reformların da bu anlamda güçlü olduğu orta ve uzun vadeli politika ve reform paketlerinin bir an önce anons edilmesi gerekli. Bu konuda da gerçekten sayın Cumhurbaşkanı'nın 180 günlük acil eylem planı altında yer alacağını umduğumuz noktaların tamamen kamuoyuyla paylaşılması, bunların hepsi yılın toplamında yüzde 5'i görebilecek bir noktaya getirebilir.

Bunlar olmadığı takdirde yine kısa vadeli adımlarla böyle bir parametreye ulaşamayız endişesi taşıyorum. Yine de bugün artık iyileşmeye pozitif bakma günü. Yüzde 5 önemli bir büyüme çizgisinin başlangıcı, diliyorum bunu yıl sonuna kadar uzun vadeli politikalarla çok sağlıklı bir şekilde destekleyebiliriz."

'Uzun vadede için bir risk'

Yılın ilk çeyreğinde devreye sokulan talep yönlü kısa vadeli tedbirlerin ekonomi için uzun vadede risk oluşturduğunu belirten Bilecik, şunları kaydetti:

"TL'deki değer kaybı ve talep eksikliği nedeniyle bilançolarında ciddi sorunlar yaşayan firmalar için geçici vergi indirimleri, yeniden yapılandırma olanakları ve teşvikler belli bir rahatlama sağladı. Bunların yanında belki de bu dönemde en çok dikkat çeken politika KGF vasıtasıyla sağlanan krediler oldu. Sadece 2,5 aylık bir dönemde 180 milyar lira gibi yüklü bir miktar kredinin piyasaya sunulması, ciddi bir likidite bolluğu yaratırken, kaynak maliyetleri gittikçe artan bankacılık sistemi üzerinde de önemli baskılar oluştu. Mevduat faizleri artarken, kredilerin mevduata oranı da yüzde 125 gibi yüksek bir orana ulaştı.

Sorunlu dönemleri atlatmak için bu tür politikalar kısa vadede faydalı olsa da ekonomik büyüme sürdürülebilir bir şekilde sağlanamadığı takdirde, bu uygulamaların sorunları ertelemekten öteye geçemediğini biliyoruz. Nitekim, Türkiye ekonomisinin artık hızlı kredi artışı ya da likidite bolluğu ile büyümesinin sonuna geldik. Maalesef, tasarruflarımız böyle bir büyümeyi sağlayacak ölçüde hızlı artmadığı gibi, dışarıdan sağladığımız finansmanın maliyeti giderek artıyor. Ayrıca, ister kredi artışı ister Merkez Bankası vasıtasıyla sağlansın, piyasaya sunulan likidite fazlası bize hep yüksek enflasyon olarak geri dönüyor."