TÜSİAD: Küresel dalga, reel ekonomiyi tehdit noktasında
TÜSİAD: Küresel dalga, reel ekonomiyi tehdit noktasında
İSTANBUL - Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Şirket İşleri Komisyonu Başkanı Ali Kibar, uluslararası finansal piyasalarda başlayan dalganın, reel ekonomiyi de tehdit etme noktasına geldiğini söyledi. TÜSİAD tarafından düzenlenen "Kurumsal Risk Yönetimi ve 2008 Yılı Öngörüleri" seminerinin açılış konuşmasını yapan ve kurumsal risk kavramını değerlendiren Kibar, bu yıl ekonomik göstergelerdeki bozulmanın yanı sıra uluslararası piyasalardaki koşulların da değiştiğini ifade etti. Artık dünya ekonomisinin gelişmekte olan ekonomilerin yüksek performans göstermesine elverişli olmadığını vurgulayan Kibar, "Uluslararası finansal piyasalarda başlayan dalga, reel ekonomiyi de tehdit etme noktasına gelmiştir. Bu sebeple risklerin ve daha önemlisi risk algılamasının arttığı, artacağı bir döneme girmiş bulunuyoruz" diye konuştu. Kibar, risk algısının arttığı dönemlerde, finansal piyasaların çok daha seçici ve titiz davrandığına işaret ederek, bu dönemlerde, ekonomik kırılganlıklar ve ertelenen reformlardan dolayı bedelin daha yüksek olduğunu kaydetti. Kibar, böyle dönemlerde, istikrarlı siyasete ve ekonomiye sahip, verimliliği ve rekabeti destekleyen, uygulamalarını tamamlamış ve risk yönetimi yapabilen ekonomilerin diğerlerine göre daha az zararla çıkacağına dikkat çekti. Zararları en aza indirmek için hükümetin ekonomik önlemler almakla yükümlü olduğunu söyleyen Kibar, bunun yanı sıra doğru risk algılamasını şirket kültürünün bir parçası haline getirmenin ve belirlenmiş olan bu politika çerçevesinde faaliyette bulunmanın ise şirketlerin yükümlüğünde olduğunu söyledi. İleriyi görebilen şirket ayakta kalacak Şirketler için yatırım, kazanç, fırsat, rekabet avantajı ve büyüme kavramları arasında başarılı bir denge oluşturmanın önemini vurgulayan Kibar, her sektörün, kendi alanını ilgilendiren riskleri bilmesi ve bu risklere karşı önlem almasının, zincirin halkalarının kopmadan devamı için zorunlu olduğuna işaret etti. Kibar, günümüz piyasa koşullarının, ancak ileriyi görebilen ve yönetebilen şirketleri ayakta bırakacağını dile getirdi. İç talep yavaşladı sanayide istihdam azaldı TÜSİAD'tan, TÜİK tarafından açıklanan Hanehalkı İşgücü Anketi 2007 yılı Ekim-Kasım-Aralık dönemi sonuçlarına ilişkin yapılan yazılı açıklamada, 2007 yılının 4. üç aylık sonuçlarına göre, geçtiğimiz yılın aynı dönemine kıyasla tarım dışı sektörlerde ilave istihdam yaratılamadığı, toplam istihdam 19 bin kişi azalırken, işsiz sayısının 79 bin kişi yükseldiği kaydedildi. Açıklamada, 2007'nin ikinci yarısından itibaren sanayi sektörü istihdamının azaldığı belirtilirken, 2004 yılından itibaren istikrarlı olarak istihdam yaratılan sanayi sektörlerinde, son iki dönemdir toplam istihdamın azaldığı ifade edildi. İç talebin yavaşlamasıyla beraber, hizmet sektörleri istihdam artışının yavaşladığı ve hizmet sektörlerinde 2005 yılında 776 bin, 2006 yılında 344 bin yeni istihdam yaratılırken, 2007 yılı son çeyreği itibariyle yaratılan istihdam sayısının 77 bin kişi olarak gerçekleştiği, aynı dönemde inşaat sektörü istihdamının ise 45 bin kişi azaldığı ifade edilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi: "Ekonominin mevcut eğilimi, istihdam olanaklarının artmasına olanak sağlayacak bir yapıdan uzaktır. 2008 yılında özel tüketim ve yatırım harcamalarının 2002-2006 döneminde olduğu gibi, yüksek oranlı büyüme ve istihdam artışını sağlayabilecek kadar canlı olmayacağı tahmin edilmekte. Bununla birlikte dünya ekonomisinin yavaşlama sürecine girmesi, dış talep koşullarının da güçlü olmayabileceğini düşündürmekte. Uluslararası likidite koşullarının iyice kötüleşmesi, petrol fiyatlarının daha da artması, doların, Euro karşısında değer kazanmaya başlaması gibi ihtimaller, net dış talebi daha da olumsuz etkileyebilecektir." Yerel seçimler yüzünden kamu Maliye'si bozuluyor Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Risk Yönetimi Çalışma Grubu Başkanı ve Sabancı Holding Risk Yönetimi Direktörü Tamer Saka, yaklaşan yerel seçimlerin etkisiyle kamu Maliye'sinin bozulma riskinin ortaya çıktığını, bu durumun, dünyanın içerisinde bulunduğu konjonktür dikkate alındığında daha da kritik bir önem kazandığını belirtti. Saka, talebin daralmakta olduğu bir süreçte emtia fiyatlarında yaşanan yükselişlerin devam etmesinin, talebin öngörülen düzeyden çok daha fazla azalmasına neden olabileceğine dikkati çekti. Türkiye'nin halihazırda paraya en yüksek seviyede para kazandıran ülkelerden biri olduğunu ve cari açık açısından bakıldığında Türkiye'nin, gelişmekte olan ülkeler arasında son 5 yıldaki artış oranları açısından en üst seviyelerde bulunduğunu belirten Saka, "Küresel çalkantı sonucu beklenen global talepteki yavaşlamanın, dış ticaret açığını hem miktar, hem de değer olarak olumsuz etkileyeceği açıktır. Dış kaynak girişindeki azalma da buna eklendiğinde, ülkemizde büyümenin ve cari açığın finansmanının daha zor şartlarda gerçekleşmesi ihtimali artmaktadır" diye konuştu. Raporun tanıtımı dolayısıyla düzenlenen seminerin "Finans ve Reel Sektörde Kurumsal Risk Yönetimi Kavramı" başlıklı oturumunda konuşan Garanti Bankası Yönetim Kurulu üyesi Cüneyt Sezgin de risk yönetimi kavramının ancak 1990'lı yıllarda bankacılık sektörüne girdiğini, modern risk teorisinin ise dünya için yeni bir kavram olduğunu söyledi. Açık pozisyon riskine dikkat! EFG İstanbul Securities Baş Ekonomisti Baturalp Candemir, 2008'de Türkiye'nin 70-80 milyar dolar civarında dış finansmana ihtiyacı olduğunu, özel sektörde açık pozisyon riski taşıyan çok sayıda şirket bulunduğunu söyledi. Candemir, azalan risk alma iştahı ve kredi piyasalarındaki problemlerin, Türkiye'ye gelmesi muhtemel sermayenin azalmasına neden olacağını ve enflasyonun belli bir düzeyin altına inmediğini vurgulayarak, yeni bir hamle gerektiğini ifade etti. Candemir, "2008'in en önemli riski, büyümenin yavaşlayacağı gerekçesiyle bütçe disiplininden uzaklaşılması" dedi.