Uzmanlardan tasarruf uyarısı
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
İSTANBUL - Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkan Yardımcısı İbrahim Peker, "Tasarruf bilincinin artması ve tasarruf oranını artması gerekiyor" dedi.
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) tarafından İstanbul Sabancı Center'da düzenlenen "Finansal Okuryazarlık ve Tasarruf Bilinci Konferansı"nda konuşan Peker, tasarruf oranlarına bakıldığında durumun çok da iç açıcı olmadığını belirtti.
Türk ekonomisinin geliştiğini, ancak tasarruf oranının geçmişe göre, 84-85 yıllarına göre düştüğünü anlatan Peker, "Çünkü uzun vadeli tasarrufun bu kadar önemli olduğunu biz yeterince anlatamadık. Tasarruf bilincinin ve tasarruf oranının artması gerekiyor" diye konuştu.
Peker, finasal okuryazarlığın ekonominin sağlıklı gelişimi için son derece önemli olduğunu vurgulayarak, "Finansal eğitimin şu an itibariyle en geçerli tanımı OECD'nin yapmış olduğu, tüketicilerin finansal kavramları anlaması, yatırım fırsatlarının farkında olması, başları sıkıştığına nereye başvuracaklarını bilmesi ve finansal değerlendirme yeteneklerini artırabilmesidir" bilgisini verdi.
Merkezi Kayıt Kuruluşunu (MKK) göre şu anda aktif 3 milyon kişinin hesabı bulunduğunu anlatan Peker, "İster devlet tahvili, ister hisse senedi, ister yatırım fonu olsun 3 milyonun üzerinde bakiyeli hesap var. Türkiye'de bakiyesi olmayan, bir zamanlar açılmış ama sonrasında kullanılmamış hesaplara baktığımız zaman da 10 milyonun üzerinde olduğunu görüyoruz" diye konuştu.
"Finansal eğitim, yatırımları uzun vadeli, sürekli ve istikrarlı hale getirecek"
[PAGE]"Finansal eğitim, yatırımları uzun vadeli, sürekli ve istikrarlı hale getirecek"
Kişisel ve kurumsal yatırım hesapları fazla olmasına rağmen, bu hesaplarda istenilen yatırım tutarlarının bulunmadığını söyleyen Peker, şunları kaydetti:
"En basit olarak İMKB örneğini vereceksek, bu kadar büyük bir ülkenin nispeten iyi bir geçmişe sahip olan borsasının piyasa kapitilizasyon oranının şu anda var olanın daha üzerinde olması beklenir. Şu anki paylaşıma baktığımız zaman, dünkü veriler itibariyle yüzde 63-64'ünün yabancılara ait olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla şöyle bir sonuç ortaya çıkıyor; evet bizim ülkemizin insanları bir şekilde yatırım yapmanın farkında ama bu yatırımını uzun vadeli, sürekli ve istikrarlı bir şekilde yapabiliyor değil. Bunu çözmenin bir kaç yöntemi var; en önemlilerinden birisi de finansal eğitim düzeyini artırabiliyor olmak."
Duruma göre hangi ürünün iyi, hangisinin riskli olduğunun, yatırımcının ne tür ürünlere yatırım yapabileceğinin finansal eğitimle öğrenileceğini dile getiren Peker, finansal eğitimin, yatırımcıları dolandırıcılığa karşı da idmanlı hale getirdiğini belirtti.
"Kriz finansal bilinç eksikliğini ortaya koydu"
[PAGE]"Kriz finansal bilinç eksikliğini ortaya koydu"
Hazine Müsteşar Yardımcısı Burhanettin Aktaş da, finansal okur yazarlığın artırılmasının önemine değinerek, "Yaşanan son kriz finansal bilinç eksikliğini birkez daha ortaya koydu" dedi.
Ülkelerin son dönemde finansal eğitimin artırılması için stratejilerini oluşturduğunu anlatan Aktaş, "Ülke olarak biz de konuya üçüncül bir yaklaşımla finansal tabana yayılma perspektifinden yaklaştık ve finansal okur yazarlığı bunun en önemli ayaklarından biri olarak belirledik. Finansal tabana yayılmak, kısaca finansal yetkinliği olan bireylerin en ez risk düzeyinde ürün ve hizmetlere erişimi olarak tanımlanabilir" diye konuştu.
"Tasarrufların büyümeyi sağlayıp sağlayamadığına ilişkin farklı görüşler var"
[PAGE]"Tasarrufların büyümeyi sağlayıp sağlayamadığına ilişkin farklı görüşler var"
Dünya Bankası Kıdemli Ekonomisti Kamer Karakurum Özdemir ise, Dünya Bankasının hazırladığı "Türkiye Finansal Yeterlilik Araştırması"nın sonuçlarını paylaştı.
Özdemir, şunları söyledi:
"Türkiye'de özellikle 2000'li yıllarda öne çıkan bir tasarruf yatırım açığı var. Türkiye'de yatırımlar artarken tasarruflar yatırımlar kadar artmadığı ve hatta düştüğü için bir tasarruf yatırım açığı görüyoruz. Bu tasarruf yatırım açığı da cari açığa neden oluyor. Özünde yurt içi tasarruflar yeterli gelmeyince, dış tasarruflarla finanse edilen bir büyüme ile karşı karşıya kalıyoruz.
Bu raporda, aslında dış finansmana bağlı büyümenin kırılganlıklar yarattığından bahsediyoruz. Yurt içi tasarruflar yüksek ve sürdürülebilir büyüme açısından büyük önem taşıyor. Akademik literatüre baktığımız zaman, aslında tasarrufların büyümeyi sağlayıp sağlayamadığına ilişkin farklı görüşler var. Fakat bunun ötesinde, daha önce bahsettiğim kırılganlıktan dolayı, cari açığın yüksek olması Türkiye'nin sürüdürülebilir büyümesi açısından sorun teşkil ediyor."