Üzüm çeşitleri bin 200'den 50'ye indi

TZOB Genel Başkanı Bayraktar: 1970’li yılların başında bağ alanlarının büyüklüğü 860 bin hektardı. Bu alanlar korunsaydı Türkiye bağ alanı büyüklüğünde İspanya’nın ardından dünya ikincisi olurdu.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA  - Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar, geçmişte bin 200 çeşit üzümün yetiştiği Anadolu’da, artık ekonomik üretimi yapılan çeşit sayısının 50'lere indiğini bildirdi.

Bayraktar, yaptığı yazılı açıklamada, Karadeniz sahilleri ve Doğu Anadolu’nun kuzey bölümleri dışında Anadolu ve Trakya’nın hemen her yerinde yetiştirilen üzümde Türkiye’nin, bağ alanlarının büyüklüğünde 5’inci, üretimde 6’ncı sırada olduğunu belirterek, üzümün anavatanının Anadolu olduğuna dikkati çekti.

Geçmişte bin 200 çeşit üzümün yetiştiği Anadolu’da, günümüzde ekonomik üretimi yapılan çeşit sayısının 50’lere indiğinin altını çizen Bayraktar, Türkiye’nin üzümde çok daha büyük bir potansiyeli barındırdığını, üzümde çeşit sayısının korunması, geçmişte sökülmüş bağ alanlarının da yeniden kurulması gerektiğini belirtti. 

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün 2011 verilerine göre, üzüm üretiminde 9 milyon 67 bin tonla Çin’in ilk sırayı aldığını, bu ülkeyi 7 milyon 115 bin 500 tonla İtalya, 6 milyon 756 bin 449 tonla ABD, 6 milyon 588 bin 904 tonla Fransa, 5 milyon 809 bin 315 tonla İspanya’nın izlediğini bildiren Bayraktar, Türkiye’nin 2011 yılında 4 milyon 296 bin 351 tonla altıncı, Şili’nin 3 milyon 149 bin 380 tonla yedinci, Arjantin’in 2 milyon 750 bin tonla sekizinci, İran’ın 2 milyon 240 bin tonla dokuzuncu, Avustralya’nın 1 milyon 715 bin 717 tonla onuncu sırada bulunduğunu kaydetti.

Türkiye’nin 472 bin 545 hektar bağ alanıyla beşinci sırada yer aldığı bilgisini veren Bayraktar, Türkiye’nin dünya üzüm üretiminin yüzde 6,22’sini karşıladığına dikkati çekti. 

Rekoltede azalma bekleniyor
Bu sene üzüm üretimin, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) birinci tahminlerine göre geçen yıla oranla yüzde 2,4 azalmayla 4 milyon 185 bin 126 tondan 4 milyon 85 bin tona inmesinin beklendiğini belirten Bayraktar, "Toplam meyve üretiminin yüzde 22,5’i üzümden oluşuyor. Manisa gibi bazı üzüm üretim bölgelerinde kışın don, ilkbaharda dolu olması, hasat zamanı da yağmur yağması rekolteyi önemli ölçüde düşürdü” ifadesini kullandı.

Bayraktar, dünyada bağcılık için en elverişli iklim kuşağında yer alan Türkiye’nin en fazla bağ alanlarının Manisa, Denizli, Kahramanmaraş , Mersin, Gaziantep, Diyarbakır, Nevşehir, Mardin, Şanlıurfa, Karaman, Kilis, Elazığ, İzmir, Adıyaman, Bursa, Konya, Çorum, Kayseri, Malatya, Isparta, Ankara, Tokat, Adana, Çanakkale, Uşak, Batman, Hatay, Yozgat, Niğde, Antalya, Tekirdağ, Sakarya, Aksaray, Burdur ve Balıkesir’de bulunduğunu bildirdi.

Özellikle 1980 sonrası gerileme yaşayan bağcılığın son yıllarda modern üretim tekniklerinin uygulanması ve yatırımların artmasıyla gelişmeye başladığını ifade eden Bayraktar, şunları kaydetti:

"1970’li yılların başında bağ alanlarının büyüklüğü 860 bin hektardı. O tarihten bu yana bağ alanları yüzde 45 azaldı. Bu alanlar korunsaydı Türkiye bağ alanı büyüklüğünde İspanya’nın ardından dünya ikincisi olurdu. 2011'de üretilen üzümün yüzde 48’i sofralık, yüzde 33’ü kurutmalık, yüzde 10’u pekmez, pestil, sucuk, şıra ve yüzde 9’u da şaraplık üzümdür. Ülkemiz nüfusu sürekli artış göstermesine rağmen kişi başına üzüm tüketimimiz artmamış, aksine azalmıştır. 1990’ların başında yaklaşık 45 kilogram olan kişi başı üzüm tüketimi günümüzde 34,8 kilograma inmiştir. Çekirdeksiz kuru üzümde ise iç tüketim toplam 20-25 bin tondur."

Bayraktar, bağlarda özellikle bakteriyel hastalıklar, virüs hastalıkları ve floksera zararlısına karşı ilaçlı mücadelenin yapılamadığını, bu nedenle virüs ve bakteriyel hastalıklara karşı en etkin yöntemin temiz ve sağlıklı fidan kullanımı olduğunu belirterek, aşılı fidan talebinin yılda 8-10 milyon olduğunu ancak üretimin talebi karşılayamadığını bildirdi.

Bağcılığının geliştirilmesinin her şeyden önce elde edilen ürünün taze ya da işlenmiş olarak iç ve dış pazarlarda değerlendirilmesine bağlı olduğunu vurgulayan Bayraktar, Türkiye'nin dünya çekirdeksiz kuru üzüm üretim ve ihracatında ilk sıralarda yer aldığını belirtti.

“Emanete üzüm vermeyin, depolarda tutun”
Arz fazlası ürünün, fiyatın düşmesine dolayısıyla döviz kaybına, üreticinin ve ülkenin zarar etmesine neden olduğunu bildiren Bayraktar, “Üreticimiz üzümü emanete vermez, ihtiyacı kadar malı satışa çıkarıp geri kalanını depoları veya ziraat odaları depolarında tutarsa fiyat düşmez” ifadesini kullandı.

Bayraktar, kuru üzüm pazarlamasında ve ihracatında en büyük problemin temizlik olduğuna dikkati çekerek, üzümlerin beton veya tel sergi üzerinde kurutulması gerektiğini bildirdi.

Ambalajlamada Avrupa Birliği (AB) standartlarına uyum göstermek için çalışmalar yapılması gerektiğinin altını çizen Bayraktar, çekirdeksiz kuru üzümde AB benzeri bir depolama kuruluşunun oluşturulması ve depolama maliyetinin desteklenmesi gerektiğini belirtti.

Ürün pazarlamasında ve serbest piyasada oluşan fiyatı kaçak yollarla gelen üzümlerin olumsuz etkilediğini ifade eden Bayraktar, şaraplık üzümdeki en büyük sıkıntının, şaraptaki ÖTV’nin yüksekliğinden dolayı ürün bedellerinin düşmesi olduğunu bildirdi.

Bayraktar, ürünün serbest piyasada fiyatının oluşabilmesi için çok fazla alıcı ve satıcının bir arada bulunması gerektiğini belirterek, bunun için ürün ihtisas borsalarının oluşturulması ya da mevcut borsalara işlerlik kazandırılması gerektiğini kaydetti.

Üzümde kaybın da çok fazla olduğunun altını çizen Bayraktar, 2011-2012 üretim sezonunda üretim ve piyasada 373 bin 29 ton üzümün çöpe gittiğine dikkati çekti.