Vakıfların kaynak kullanımı daha akılcı, kamu ders almalı
Vakıfların kaynak kullanımı daha akılcı, kamu ders almalı
İSTANBUL - Avrupa Vakıflar Merkezi'nin (EFC) bu yıl yapılacak genel kurul ve konferansı 29-31 Mayıs 2008 tarihleri arasında İstanbul'da gerçekleştirilecek. 1989 yılından bu yana her yıl farklı bir Avrupa başkentinde düzenlenen konferansın, bu yıl İstanbul'da düzenlenmesi Türkiye açısından büyük bir fırsat olarak değerlendiriliyor. Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı'nın (TÜSEV) ev sahipliği ev sahipliğinde yapılacak olan konferansa dünyanın en büyük vakıflarının katılması bekleniyor. "Vakıflarda Yaratıcılığı Özendirmek" başlığı ile gerçekleştirilecek konferansa Bertelsmann Stiftung, Fondation de France, Carnegie Vakfı, Ford Vakfı, Rockefeller Vakfı gibi dünyaca ünlü 650'yi aşkın vakıf temsilcisinin katılması bekleniyor. "Vakıfların sosyal, kültürel ve bilimsel alanda değişimi teşvik edecek öncüler haline gelebilmelerini hedefliyoruz" diyen Avrupa Vakıflar Merkezi (EFC) Başkanı Gerry Salole ve TÜSEV Başkanı Üstün Ergüder, vakıfların gelişim süreceni ve konferansın hedeflerini DÜNYA'ya anlattı. 'Demokratik tartışma için yaratıcı vakıflar gerekli' "Yaratıcılık ve yenilikçilik Avrupa'nın sosyal ve ekonomik gelişimi için vazgeçilmez iki konu. AB, 2009 yılını Yenilikçilik ve Yaratıcılık Yılı seçerek, önceliğinin bu iki konu olduğunu ortaya koydu" diyen EFC Başkanı Gerry Salole, "Vakıflarda Yaratıcılığı Özendirmek" konusunu seçerek, Avrupa vakıflarının AB inisyatifine verdikleri desteği vurguladıklarını ifade ediyor. Konferansın amacını, "Vakıfların toplumdaki gelişmelere cevap verebilecek yaratıcılığa ve hareket yeteneğine sahip olmaları için uzun vadede düşünce biçimlerini geliştirmek" olarak tanımlayan Gerry Salole, vakıfların, hükümet, iş dünyası, sivil toplum kuruluşları, düşünce kuruluşları, akademisyenler, medya ve kamuoyu arasında aracı olarak hareket edebildiklerinden dolayı toplum içinde yaratıcılık kültürleri geliştirebilecek bir konuma sahip olduklarını belirtiyor. Salole'nin, yaratıcı vakıf tanımı ise şöyle: "Yaratıcı bir vakıf, süregelen sorunlara yeni çözümler arayan; kaynaklardan yararlanırken yaratıcı bir yaklaşım içinde olan; insanlar, düşünceler, bilgi ve uygulama arasında bağlantılar kurabiler; hareket ederken geleneksel sınırların dışına çıkan, farklı olan vakıftır. Avrupa'da bu özelliklere uyan çok sayıda vakıf var. Bu vakıflar belli alanlarda uzmanlaşarak, yapıcı bir demokratik tartışma ortamı ve sorun çözme kapasitesi yaratıyorlar ve bunun sonucunda sürdürülebilir değişimi hedefliyorlar." Vakıfların önündeki en büyük engel yasal boşluk "Avrupa'daki vakıfların önündeki en büyük engel uygun bir yasal çerçevenin olmaması" diyen Salole, ülkeler arası işbirliğini geliştirmek veya sınır ötesi faaliyetlerde bulunmak isteyen vakıfların sayısının son on yılda ciddi bir artış kaydettiğini, fakat bu faaliyetleri kapsayan yasal bir çerçeve olmamasının vakıfların hareket alanını önemli ölçüde kısıtladığını dile getirdi. Salole "EFC bir süredir ulusal ve Avrupa seviyesinde etkin olacak bir vakıf statüsü oluşturulmasını destekliyor. Vakıf sektörü önem ve boyut olarak hızla büyürken, bu gerçek AB kurumları tarafından görmezden geliniyor. Vakıfların sesi çok ender duyuluyor. Vakıfların daha fazla dikkate alınması, karar mekanizmalarında daha etkin olmalarını sağlayacaktır" dedi. Avrupa'da ve Türkiye'de vakıfların eğitim, sağlık ve fakirliğin azaltılması gibi konularda önemli bir role sahip olduklarını belirten Salole şöyle konuştu: "Vakıflar bu konularda kendi başlarına çok fazla sonuca ulaşamaz. Her ne kadar vakıf sektörü önemli kaynaklara sahipse de, bu hükümetlerin sahip olduğu kaynaklarla mükayese edilemez. Dolayısıyla bu sorunlarla başa çıkabilmek için devlet ve özel kurumlar arasında işbirliği şart. Vakıflar kendi bağımsızlıkları doğrultusunda hareket ederek, yeri düşüncelerin ortaya çıkmasına ve yeni işbirliği modellerinin kurulmasına destek verebilir. Küresel ısınma, terörizm gibi sorunların çözümü işbirliğini gerektiriyor. Eğer bir araya gelip, farklı güçlerimizi nasıl kullanabileceğimizi bilemezsek, kaybederiz." Vakıflar kaynakları kamudan daha akılcı kullanıyor TÜSEV Başkanı Prof. Dr. Üstün Ergüder ise konferansın, zengin vakıf geleneği ve hızla gelişen sivil toplumu ile çoktan Avrupalı bir toplum olduğunu gösteren Türkiye'de, toplumlar-arası bir platform işlevi göreceğini kaydediyor. Konferansın Avrupa Birliği (AB) süreci ile yakın ilişkisi olduğunu vurgulayan Prof. Ergüder, kamu ve özel sektör dışında, ülkenin toplumsal bazda AB üyeliğine hazırlanmasında, vakıflara ve sivil toplum kuruluşlarına önemli görev düştüğünü ifade etti. Türkiye'deki 4 bin 500 vakfın sosyal hayatta oynadığı etkin role dikkat çeken Prof. Ergüder, vakıfların yaptıkları işleri iyi tanıtamadıklarından yakınarak şunları kaydetti: "Hükümetin vakıflara yaklaşımı, sivil topluma genel yaklaşımı gibi eskiye göre çok daha teşvik edici. Son yıllarda, sivil toplumu yakından ilgilendiren örgütlenme özgürlüğü ve özerklik konularında yapılan yasal reformlarla önemli gelişmeler kaydedildi. Ancak yapılan reformların başarısını, uygulamaya ne derece yansıyacağı belirleyecek. Mevcut yasal reformlara ek olarak birey, şirket ve kamudan üçüncü sektöre kaynak aktarımı teşvik edilmeli. Vergi yasalarında bireysel ve kurumsal bağışları destekleyici değişiklikler yapılması da STK'ların kaynak yaratmalarında yardımcı olacaktır" Kamunun aksine, vakıfların kaynaklarını çok daha yenilikçi, hatta riskli sayılabilecek yollarla kullanabildiklerini söyleyen Prof. Ergüder, yaratıcılığın vakıf kurumunun doğasında olduğunu ifade ediyor. "Vakıfların devletin önüne geçmesi" ifadesi ise çok doğru bulmadığını kaydeden Ergüder, şu yorumları yapıyor: "Vakıfların rolü ayrı, devletin rolü ayrı, bunlar birbirini tamamlayan ve etkileyen süreçler olarak görülmeli. Vakıflar, çoğu zaman uzmanlıkları ve esneklikleri ile kamudan daha etkin ve yaratıcı çalışabiliyorlar. Bu yüzden devlet, sosyal sorunların çözümünde vakıfların tecrübe ve uzmanlıklarından faydalanmaya açık olmalı". İşbirliği kuramayan vakıf işlevini yitirir Vakıfların misyon ve yöntemlerini değişen dünyanın şartlarına uydurmaları gerektiğine de dikkat çeken Ergüder, küreselleşmenin, uluslararası ilişkileri ön plana çıkardığını, uluslararası muadilleri ile iletişim ve işbirliği kuramayan bir vakfın er ya da geç işlevini yitireceğini söylüyor. Ergüder şöyle devam ediyor: "Dünyada vakıf sektörünün hızlı bir değişim içinde olduğunu, kendi misyon ve rollerini yeniden tanımladığını gözlemliyoruz. Örneğin, dünyada yeni ve genç bir bağışçı kuşağı ön plana çıkıyor. Bu kuşak klasik anlamdaki bir hayırseverden çok serbest piyasalardaki bir yatırımcı mantığı ile hareket ediyor ve sosyal yatırımından somut olarak ölçümlenebilen bir getiri bekliyor. Bu durum, vakıfların kaliteli ve belirli standartlarda çalışmaya yönelmesi, faaliyetlerinin görünürlüğünü, ölçümlenebilirliğini ve şeffaflığını sağlaması gibi olumlu değişimleri tetikledi. EFC nedir? 1989 yılında Brüksel'de kurulan bağımsız ve uluslararası bir kuruluş olan Avrupa Vakıflar Merkezi (EFC), ABD'nin en büyük vakıflarından Ford Vakfı, Rockefeller Vakfı ve Carnegie Vakfı, Avrupa'nın en büyük vakıflarından Bertelsmann Stiftung ve Fondation de France gibi önde gelen yaklaşık 200 vakfın ortak platformu. Türkiye'den üyeleri TÜSEV (Yönetim Kurulu Üyesi), Aydın Doğan Vakfı, Vehbi Koç Vakfı ve Sabancı Vakfı olan EFC'nin faaliyetleri, başta vakıfların AB düzeyinde ve ülkelerindeki statüsünün iyileştirilmesi olmak üzere üyelerine sağladığı networking, eğitim ve destek programlarından oluşuyor.