”Varlık barışı getirilebilseydi, ciddi kaynak akışı olurdu”
Bank Asya GMY Sözbir, likit kalmalarının bir diğer sebebinin de kötü gidişattan bankaların sorumlu tutulmaları olduğunu söyledi
İSTANBUL - Bank Asya Genel Müdür Yardımcısı Ünsal Sözbir, "Varlık barışı ve mevduata garanti, tam manasıyla getirilebilseydi, Türkiye'ye çok ciddi kaynak akışı olurdu" dedi.
Sözbir, İÜ İktisat Kulübü tarafından Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi'nde düzenlenen "7. Ekonomi Zirvesi"nde krizleri, beklentilerin derinleştirdiğini veya hafifleştirdiğini bildirdi.
"İyi ki 2001 krizini yaşamışız, bu krize IMF ile girmemişiz ve iyi ki ABD ve Avrupa bu dönemde bu kadar kötü" diyen Sözbir, 2001 krizinde Demirbank'ın kapanması olayını hatırlatarak, şöyle konuştu:
"Demirbank, piyasada işlem yapan bir banka değildi. Elindeki fonların, neredeyse tamamını, hazine bonosu ve devlet tahvilinde değerlendiren bir bankaydı. Demirbank, piyasa kitlendiğinde elindeki kağıtlarla likidite talep ettiğinde, o günkü Merkez Bankasının, 'hayır' diyerek, bir bankanın nasıl telef edildiğini hep beraber izledik.
O dönemde reel sektörün neler hissettiğini çok iyi bilmiyorum ama finans sektörünün hafızasında şöyle bir şey var; 'yarın öbür gün kriz olduğunda, devlete güvenmeyeceksin.' Bankaların bu kadar likit kalmalarının temel nedenlerinden birisi budur."
Bankaların, likit kalmalarının bir diğer sebebinin de kötü gidişattan bankaların sorumlu tutulmaları olduğunu dile getiren Sözbir, "Türkiye, bu dönemde tarihi bir fırsatı kaçırdı. ABD'nin ve Avrupa'nın bu kadar kötü olduğu bir dönemde, Varlık Barışı ve Mevduata Garanti, tam manasıyla getirilebilseydi, Türkiye'ye çok ciddi kaynak akışı olurdu" dedi.
Ünsal Sözbir, insanların bu günlerde artık krizden ne kadar etkilendiklerini değil yatırımları konuşmaya başladığını ve "krizden nasıl çıkarız" sorusunun cevabını aradıklarını belirterek, "Bu durum da krizden yavaş yavaş çıkılmaya başlandığını gösteriyor" şeklinde konuştu.
"Bütçe açığı vermekten kaçınılması lazım"
Eski Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarı Tevfik Altınok da krizin ilk ortaya çıktığı dönemlerde, etkisi 200 milyar dolar olacak bir kriz olarak görüldüğünü, ancak 6 trilyon dolar yardım yapıldığı halde halen krizin dibinin görülemediğini belirtti.
Krizin çözümü için ortak tespitler yapılması gerektiğini dile getiren Altınok, "Bu kriz, küresel ve finansal bir krizdir. İşin kötüsü, derinliği açısından küçük olmayan, zannedilenin de çok ötesinde çok daha derin ve çok daha büyük olan bir kriz..." şeklinde konuştu.
Dünyadaki Gayri Safi Yurt İçi Hasılaların (GSYİH) toplamının, 2007 sonu itibariyle 45 trilyon dolar, "şişirilmiş balonlar" diye ifade edilen çeşitli fonların büyüklüğünün ise 88 trilyon dolar olduğunu anlatan Altınok, şunları kaydetti:
"Bu balonların, teker teker patlatılması gereken bir dönemden geçiyoruz. Servetlerin el değiştireceği, yepyeni bir döneme giriyoruz. İçeride ve dışarıda tüm kaynakların azaldığı, kamu müdahalelerinin arttığı bir ortamdayız.
Bu krizle birlike, Türkiye küçülecektir. Rakamlara baktığımızda bunu görüyoruz. Krizin sürdüğü dönem içerisinde enflasyon azalacak, işsizlik artacak. Devletin gelirleri azalacak, bütçe açığı artacaktır. Ancak, kriz dönemlerinin, fevkalade dönemler olduğunun bilinmesi ve bütçe açığı vermekten kaçınılmaması lazım."
Tevfik Altınok, her şeye rağmen Türkiye'nin diğer ülkelerden çok farklı bir potansiyele sahip olduğunu vurgulayarak, krizden çıkmanın tek yolunun üretim odaklı bir büyüme politikası izlemek olduğunu ifade etti.