‘Yabancılar zorda kalan gıda şirketlerini almak için pusuda’

Sektörün sorunlarını DÜNYA’ya değerlendiren ASO Gıda Meslek Komitesi üyeleri, nakit sıkışıklığının az borçlu şirketleri bile batma noktasına getirdiğini ifade etti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Yeşim ARDIÇ - Büşra KOSİF 

ANKARA - Ankara Sanayi Odası’nın Muhtelif Gıda Sanayi ile Un ve Unlu Mamuller Sanayi komiteleri, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak’ın moderatörlüğünde düzenlenen yuvarlak masa toplantısında, sektörün sorunları ve çözüm önerilerini anlattılar. 

Piyasadaki daralmanın ciddi miktarda nakit sıkışıklığına yol açtığını belirten üyeler, yabancı şirketlerin zor durumdaki şirketleri satın almak için adeta pusuda beklediğini kaydettiler. Toplantıda, iflas erteleme uygulamasının mevcut haliyle iyi firmaların da ahlakını bozabileceğine dikkat çekilirken, son dönemlerde marketlerde sayısı giderek artan fason ürünlerin, sektörde markalaşmanın önünde engel oluşturduğuna vurgu yapıldı. 

Bazı sektörlerde çalıştıracak eleman bulmakta yaşanan güçlüğün giderilmesi için ise sektörel asgari ücret belirlenmesi önerisi getirildi.

Mehmet Hanifi Bak - Bakpiliç Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı:

Tarımsal desteklerde sektörle birlikte çalışılmalı

Ankara’nın tek tavuk entegre firmasıyız. Devlet Tarım Bakanlığı ve AB fonundan IPARD destekleri dağıtılıyor ama bunlar bir planlama dahilinde yapılmıyor. Entegre tesisin bulunmadığı illere de etlik piliç üretimi için destekler veriliyor. Bunlar civciv alacak tesis bulamayınca da Bakanlık bizi çağırıp ‘Niye civciv vermiyorsunuz?’ diyor. Oysa mesafelerin uzak oluşu, verimli çalışmayı engelliyor. Sonuç itibarıyla destekler verilirken, sektörden görüş alınmıyor. Oysa bu illere kurulacak entegre tesisler sorunu rahatlıkla çözebilir. 

İhracatta da ciddi sıkıntı yaşıyoruz. Geçen yıl üretimin yüzde 30’unu ihraç ederken, bu yıl ihracatın payı yüzde 10’un altına düştü. Ürün gönderdiğimiz sınır kapılarındaki sıkıntı ihracatı engelliyor. 

Bizim Müslüman ülkelere, Körfez ülkelerine adım atabilmemiz için devletin araya girip, destek olması gerekiyor. Biz o ülkelerdeki bürokrasiyi bir türlü aşamıyoruz. Bir dönemler Brezilya, Irak’a yenmeyecek kadar kalitesiz tavuk satıyordu, bizim devlet devreye girince daha pahalı da olsa kaliteli olduğu için bizden alım yapmaya başladılar. Biz gerçekten dünya standartlarının üzerinde tavuk üretimi yapıyoruz. Devlet Irak için verdiği desteği, Körfez ülkeleri için de sağlamalı. 

Bir diğer sıkıntı ise Türkiye’nin milli bir tavuk ırkının olmamasıdır. Bugün bir sıkıntı olsa, damızlık aldığımız İngiltere ve Fransa ‘artık damızlık vermiyoruz’ dese bizdeki tavuk üretimi sıfıra iner. 

Bir de tavuk ve yumurta konusunda spekülasyon yapan kişi ve kuruluşlar var. Bu iddialarda bulunan kişileri toplantıya çağırıp, hangi veriye dayanarak konuştuklarını sorduğumuzda, internetten gördüklerini söylüyorlar. Bu adamlar tam olarak Türkiye’de tavuk sektörüyle oynuyorlar. Bizim sektör ciddi istihdam sağlayan bir sektör. Bu konunun çözülmesi için devletin ağırlığını koyması lazım. 

İnsanlar mal varlıkları olsa bile küçük borçlarını ödeyemedikleri için batmak zorunda kalıyorlar. Oysa bir devlet bankası gelip bunlara cansuyu verse, hepsi kurtulur. Kapananların yanı sıra sektörde çok sayıda girmeye ortaklık teklifleri gelip duruyor. Çok düşük fiyatlarla bu şirketleri almaya çalışıyorlar. Yabancılar Ankara’da otellerde pusuda bekliyorlar. Üstelik bunların her teklifi bir önceki tekliflerinin yarısı kadar oluyor. 

Agah Mamaloğlu -  Ankara Ofis Yem Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı:

Özel sektörün devre dışı bırakılması et ithalatının önünü açar 

Son günlerde kırmızı et konusunda, piyasayı etkileme yönüyle ciddi ve hızlı karar alma durumu söz konusu. Büyükbaş hayvan ithalatında gümrük vergisi yükseltilerek özel sektör devre dışı bırakıldı. Burada bizim korkumuz, besilik hayvan ithalatının düzgün yapılmaması halinde kasaplık hayvan ve et ithalatının önünün açılmasıdır. Bugün gıda sektöründe devlet kurumlarının regülasyon yapması amacıyla yola çıkıldı ama bunun özel sektörle rekabet anlamına gelmemesi gerekir. Et ve Süt Kurumu’nun et satması veya süt toplayıp doğrudan satış yapması normaldir ama kurumun, salam, sucuk imal etmesini çok doğru bulmuyorum. Bana göre şu anda işletmelerimizde ölçek kaynaklı sıkıntılar da yaşanıyor, optimum işletme büyüklüğü yakalanıp, ona göre politika üretmek gerekiyor. Sonuçta hayvancılık sıkıntıya girdiğinde, yem sektörü de sıkıntı yaşıyor. 

Recep Köksal - Kral Unlu Mamuller Yönetim Kurulu Başkanı:

Marketlerin iade oranları çok yüksek sınırlama getirilmeli 

Ülkemizde buğday konusunda ciddi sıkıntı yaşıyoruz. Kaliteli buğday üretimi noktasında arazilerimizin parçalanma sebebiyle küçük kaldığı için üretim de zayıf kalıyor. Bu yüzden kaliteli buğday ithal etmek zorundayız. Arazi toplulaştırmasına ilişkin kanunlar var ama yeterli değil, şu anda tam işletilemiyor. Bunun daha aktif hale getirilmesi ve çiftçilere bilinçli üretim için eğitim verilmelidir. Diğer sorunumuz ise istihdam. Bir kere mavi yakalı işçi bulmakta büyük güçlük çekiyoruz, her noktada ilan versek de kimse gelmiyor. Bu konuda işsizlik sigortası ve sosyal yardımların etkili olduğunu düşünüyorum. Asgari ücretin 1300 lira olması önemliydi, bizim için doğru karardı ama bana göre yeterli değil. İşçinin eline 1300 lira geçiyor ama bizim cebimizden 2 bin 500 lira çıkıyor. Bunun vergileri düşürülse de işçilerimizin cebine daha fazla para girse, bunların getireceği harcama ile birlikte ekonomide de canlanma olacaktır. İşletme olarak o maliyet bizim cebimizden zaten çıkıyor. 

Bir de marketlere yönelik iade konusunda ciddi sıkıntı yaşıyoruz. Üretim hatalarından değil, marketlerin uygunsuz koşullarda sakladıkları ürünlerin bozulmasının bedelini de biz ödüyoruz. Yani anlaşmalar her türlü iadeyi içeriyor. Biz hak iddia edemiyoruz. Burada özellikle sezonluk ürünlerde, çok satarım düşüncesiyle bilinçsiz bir stoklama var. İade oranları yüzde 20’lere kadar çıkıyor. Ülkemiz için ciddi bir kayıp yaşanıyor, sivil toplum örgütleri de bir araya gelip ortak kararlar alırsak, hepimiz kazanırız, ülkemiz kazanır. 

Mete Çağlayan - Besice Tarım Ürünleri Yönetim Kurulu Başkanı:

İflas erteleme iyi firmaların bile ahlakını bozabilir 

Bugün Türkiye’de bakkal sayısı 130 bine gerilemiş durumda. Sayı giderek de azalıyor. Stok konusunu ben de sorun olarak kabul ediyorum. Aslında, doğru stoklama, doğru sevkiyat, doğru teşhir yapılırsa, yani insanlar işini düzgün yaparsa iade söz konusu olmuyor. Bakın her marketin 5 adet iade yaptığını düşünürseniz, Türkiye genelinde 1 milyar adet iade rakamı ortaya çıkıyor ve bunlar maalesef imha ediliyor. Hatalı stoklama konusunda hiç kolisi dahi açılmamış bir sürü ürün üreticiye geri iade ediliyor bununla ilgili de kanuni bir düzenleme yapılması gerekiyor. Türkiye’de çok sayıda gıda komitesi var bu konuda ortak bir çalışma yapılabilir. Bu ürünlerin market tarafından iade edilip hiçbir şekilde de gider kalemine yazılmaması gerekir. Bu konuda da bir yüzde konulmalıdır. Yani 100 koli alıyorsa adam en fazla 10 kolisini iade edebilmelidir. Oysa bugün bazen aldığı 100 kolinin 60 tanesini gönderenler var. Bugün hangi marketin, hangi ürünü belirli bir zaman diliminde ne kadar satabileceği bellidir. Bazen marketlerin satış cirolarını artırma isteklerinden ya da satış elemanlarının ya da şirketin biraz hayal görüp dönemsel cirolarını arttırma hayalleri bu iade sorunlarını etkiliyor. 

Son zamanlarda özellikle gıda sektöründe iflas ertelemelerde ciddi artışlar görüyoruz. Yürürlükteki düzenlemeye baktığımızda aslında güzel bir yapı görüyoruz. Eskiden üç hakim karar verirken, bugün tek hakim hiç bilmediği sektörle ilgili karar verip kayyum atıyor. Bu durum da çok iyi fi rmaların bile ahlakını bozabilir. Yani kayyum atanan şirkete bankalar bile 2 sene dokunamıyor. Uygulanabilecek faizde de bir üst sınır var.

Hüseyin Kalebozan - Kültür Ziraat Mühendislik Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı:

Sözleşmeli çiftçilikle yağlık bitki üretimi artırılmalı 

Kakaolu fındık kreması imalatıyla uğraşıyoruz. İmalatta kullandığımız hammaddelerin en önemlileri katı yağ ve sıvı yağ. Maalesef hala ülkemizde hem gıda sanayinde hem de mutfaklarımızda kullanılan yağın yarıya yakını ithal ediliyor. Bu ülkenin topraklarında aspir, kanola, ayçiçek yağı gibi ürünlerin gayet ekonomik şekilde yetiştirilebiliyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan sözleşmeli çiftçi modelinin geliştirilerek, bu alanda üretim yapan çiftçi sayısının daha fazla artırılmasını sağlamasını istiyoruz. Bugün dünya fındık üretiminde birinci sıradayız. Ancak Türk tüketicisi fındığı çok yüksek fi yattan tüketiyor. Fındık borsası da Almanya’da oluşuyor. Yıllardır piyasanın içindeyim ben halen fi yatı kim indiriyor, kim çıkarıyor çözemedim. Sanayicisi açısından çok riskli bir ürün.

Feridun Haboğlu - Nuhun Ankara Makarnaları Genel Müdür Yardımcısı:

Sektörel asgari ücret eleman sıkıntısını çözer 

Sanayide eleman bulmakta zorluk çekiyoruz, gençler daha popüler işlere yöneliyorlar. Bunu kırmak için bugünkü asgari ücret üzerinden değil de bundan sonrası tespit edilirken, sektöre göre belirleme yapılsa daha başarılı olunur. Bu konuda bir de bölgesel asgari ücret önerisi var ama bana göre bu yanlış bir fi kir. Bölgelere göre asgari ücret haksız rekabete yol açar. Aynı işi yapan farklı bölgelerdeki fi rmalar arasında bölgesel ücret dengesizlik yaratır. Şu anda herkese 1300 lira verildiği için herkes tezgahtar, güvenlikçi olmayı tercin ediyor. Talebin az olduğu sektör asgari ücret yukarıda tutularak daha cazip hale getirilebilir. Bunu söylerken, var olan ücreti artıralım demiyorum, çünkü sanayicimiz bu koşullarda bile maaş ödemekte güçlük çekiyor. Bakın sanayi üretiminde bir gerileme söz konusu. Asgari ücret üzerinden teşvikler verilebilir ama herkese teşvik vere vere devletin elinde bir şey kalmadı. Turizme de teşvik verecek ama bu işi kökten çözmek daha iyi olacak. Bizim için bir diğer önemli sorun da KDV oranları. Makarna, buğdaydan yapılan ürün olmakla birlikte, buğdaydan yapılan diğer tüm ürünlerde yüzde 1’e indirilen KDV, makarnada değişmedi. Un, ekmek ve yemde yapılan indirimin makarnaya da yapılması şart. Dünya makarna ihracatında Türkiye ikinci sıraya yükseldi. Yatırımlar hızla arttığı için 3-4 yıl önce 720 dolara sattığımız makarnayı bugün 500 dolara, hatta kalitesine göre 400 doların bile altına satanlar var. Bu durum, büyük bir ülkenin katma değer kaybıdır. 

Hakkı Yıldırım - Seğmen Kardeşler Gıda Genel Müdürü:

Sektörle ilgili kararlar alınırken bize danışılmıyor 

Bizim gıda sektörünün sorunları bitmez aksine giderek artar. Çünkü sektörle ilgili kararlar alınırken, kimse bize danışmıyor, bizim görüşlerimiz alınmıyor. Bunu Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na oda aracılığıyla ilettik ama sonuca ulaşamadık. Oysa herhangi yanlış bir şey olunca, bunu düzeltmek için biz uğraşıyoruz yıllarca. Görüş almak için çağrılan kişiler ise her sorunu bilmediği için sektör adına çözüm olmuyor. Örneğin Sanayi Odası olarak biz tüm kesimleri temsil etmemiz dolayısıyla daha yararlı olabileceğimizi düşünüyorum. Bir diğer konu ise markalaşma ve bunun önünde engel oluşturan fason üretim. Market rafl arında giderek fason üretimlerde artış gözleniyor. Devlet bir yandan markalaşmaya teşvik verirken, diğer yandan marketlerdeki fason ürün miktarına sınırlama konulmuyor. Perakende yasasının taslağında yüzde 20 gibi sınırlama vardı ama bu daha sonra metinden çıkarıldı. Dünyada bunun çok güzel örnekleri var, bir market rafında yüzde 80 fason üretim varsa ben nasıl markalaşacağım? Bir ara neredeyse üretici fi rma ismi bile yazılmıyordu da durumu zorlukla düzelttik. 

Nedim Durukan - Durukan Şekerleme Yönetim Kurulu Başkanı:

Hammaddeyi dünya fiyatlarıyla verin dünya ile yarışalım 

Yaklaşık 40 yıldır gıda sektörü içindeyim. Firma olarak, Türkiye’nin ve dünyanın en önemli lolipop üreticilerinden birisi haline geldik. Ar-Ge üzerine kurulu bir fabrikamız var, enerji üzerine kurduğumuz bir fabrikamız var. Türkiye’de 5’inci Turquality belgesi alan fi rmayız. Ekonomi Bakanlığı her türlü desteği veriyor ama ‘düzgün’ olursan veriyor. Bir ülkede reklam desteğinden yararlanmak için başvuru yaptığında, reklamın oynadığını gösterir göstermez parayı hemen hesaba aktarıyorlar. Azerbaycan’da 50 bin Türk var, Türkiye’ye 5 milyar dolar para getiriyor, oysa 5 bin İngiliz 55 milyar dolar para götürüyor ülkesine. Yani ne kadar vasıfl ı elemanınız olursa, geliriniz de o kadar artıyor. Bugün makarnayı birisi 400 dolara verirken, öbürü 399 dolara satarsa bu yöntemle bir yere gidilemez. Böyle giderse bu fi rmaların hepsini zamanla yabancı fi rmalar tek tek satın alacaktır. Bence verimsiz şeker fabrikalarının tamamının kapanması lazım. Anadolu’da belli ölçekteki fabrikalar tutulabilir. Brezilya’da şekerin tonu 350 dolar, pancar şekeri 450 dolar. Avrupa ise şekeri 500 dolara mal ediyor. Biz de özel sektör fabrikalarına gidip bize 450 dolardan şeker ver dediğimizde, ‘işinize gelirse, 680 dolar’ diyor. Bu maliyetlerle yurt dışında maliyeti 350 dolar olan adamla yarışmaya çalışıyorum. O zaman versinler bana tonu 400 dolara şekeri, tüm dünya ile rekabet edeyim. Şekerli Mamul Sanayicileri Derneği’nde (ŞEMAD)181 üye fi rma vardı, bugün kalanların sayısı sadece 41. Her gün bir tanesi satılıyor. Bir diğer sıkıntı ise bürokratların işadamlarına gereken ilgiyi göstermemesi. Bürokratın yanına gidiyorum, odası boş biliyorum, kahvesini içiyor ama bilerek beni bekletiyor. Bazı şeyleri söyleyince de bir tek kovmadıkları kalıyor.

Bu konularda ilginizi çekebilir