Yeni bir sanayi stratejisine ihtiyaç var

Belki de tarihin en büyük endüstriyel dönüşümüne tanık olacağımız önümüzdeki günleri dijital dönüşüm ve yeşil geçiş uygulamaları şekillendirecek.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ülkeler bu bağlamda yarının ekonomisinin temeli olacak yeni sanayi stratejileri oluştururken, yeniden hatırlanan ve ele alınan yaklaşımlardan birisi olarak yalın düşünce de karşımıza çıkıyor. Belki de tarihin en büyük endüstriyel dönüşümüne tanık olacağım.

Sanayi stratejisi yeniden gündemde. ABD ve AB arasındaki ortaya çıkan sübvansiyon savaşının bir parçası olarak her iki taraf da küresel yatırımcıları çekmeye çalışıyor. Taraflar 21. yüzyıl sanayi üstünlüğü yarışında pozisyonlarını sağlamlaştırmaya çalışıyor. ABD’de özellikle imalat sektörü ve yeşil ekonomide yüksek ücretli işlerin yaratılması bekleniyor. Şirketler zaten sadece imalat projelerine 200 milyar doların üzerinde yatırım yapmayı taahhüt etmiş durumda.

Bu gelişmeye yanıt olarak AB, kendi ekonomik güvenliğini artırmak için planlarını hızla oluşturmaya çalışıyor. Bunlar arasında Avrupa Egemenlik Fonu ile Yeşil Anlaşma Sanayi Planı bulunuyor. Yeşil Anlaşma Sanayi Planı net sıfır sanayi yasası, kritik hammadde yasası vb düzenlemeleri içeriyor.

Finansman başlığında Avrupa’nın yatırımcılar için daha cazip hale getirilmesi için devlet yardımları oluşturulması planlanıyor. Yeşil teknolojilere geçiş ile yeni işgücü ihtiyacını da beraberinde getiriyor. AB, sosyal adaleti sağlayacak şekilde yeşil beceriler oluşturulmasını sağlayacak eğitim planlarıyla gerekli istihdamın sağlanmasını planlanıyor. Ticaret başlığı altındaysa adil ticaretin oluşturulması, ticaret ağlarının genişletilerek pazar artışı sağlanması, maliyetlerin düşürülmesi, yeni ürünler geliştirilmesi hedefleniyor.

Yalın düşünce yeniden gündemde

 AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in “Önümüzdeki on yıllar içerisinde belki de tarihin en büyük endüstriyel dönüşümüne tanık olacağız. Ve yarının ekonomisinin temeli olacak teknolojiyi geliştirip üretenler lider konumda olacak” sözleri yeni bir sanayi stratejisinin geliştirilmesinin önemine vurgu yapıyor.

Yeniden gündeme gelen bir diğer önemli konu da yalın düşünce. Geçtiğimiz günlerde KOSGEB Türkiye'nin imalat sanayisinin yalın dönüşüm yoluyla verimlilik artışına katkı sağlamak amacıyla geliştirilen "KOSGEB Yalın Dönüşüm Desteği" hayata geçirildi.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Stratejik Araştırmalar ve Verimlilik Genel Müdürlüğü ile KOSGEB işbirliğinde geliştirilen "KOSGEB Yalın Dönüşüm Desteği" ile müşteri ve iç değişkenliğin aynı anda azaltılarak israfın ortadan kaldırılması ve işletmelerin rekabet gücünün artırılması hedefleniyor.

Yalın Düşünce’nin temel amacı, değerin ilk ham maddeden başlayarak değer yaratma süreci boyunca hiç kesintisiz akıtılarak hızla nihai müşteriye ulaştırılması. Bunu başarabilmek için tüm değer zincirine bir bütünlük çerçevesinde bakmak, israfları yok etmek ve tüm faaliyetleri müşteri için mükemmel değer oluşturmak amacına yönlendirmek gerekiyor.

Sadece bir üretim tekniği değil

 Japonya’da Toyota fabrikasında üretimde bir devrim yaratılırken Batı’nın ancak 1980’lerde farkına varmaya başladığı bu sistem felsefesiyle ve teknikleriyle sanayide yepyeni bir çığır açmıştı.

“Toyota Üretim Sistemi”nin sanayi dünyasına kattığı en temel ilke her şeyi ancak müşterinin istediği anda ve miktarda üretmek, gereksiz stokları tümüyle ortadan kaldırmaktı. Her üretim adımı ancak bir sonraki adımın ihtiyaç duyduğu zamanda ve miktarda üretim yapmak üzere Kanban adı verilen kartlarla tetikleniyordu.

Bu mantık tedarikçi firmalar zincirinde de uygulanarak talep edildikçe üreten, stokları asgariye indirilmiş ve bu sayede kaynaklarını çok daha etkin kullanabilen bir sistem yaratılmıştı. Başta Ford olmak üzere büyüklü, küçüklü birçok firma yeni sistemi öğrenip uygulamaya başladılar. Bu tempo 1990’larda hızlandı ve Avrupa’ya da sıçradı. Sistem yaygınlaştıkça daha da yetkinleşti ve Batılı firmalar da sistemin daha da ilerlemesi için yaratıcı katkılarda bulunmaya başladılar.

Womack, sistem yaklaşımı olarak sundu

 Toyota fabrikalarında geliştirilen üretim sisteminin altında yatan düşünme biçimi, Lean Enterprise Institute’un kurucusu James Womack ve arkadaşları tarafından incelenerek “Yalın Düşünce” adlı kitapta öğrenilebilir ve tekrarlanabilir bir sistem yaklaşımı olarak sunuldu.

Yalın sadece bir üretim tekniği olmayıp, hizmet sunumundan ürün geliştirmeye, kamu hizmetlerinden ticari faaliyetlere pek çok alanda uygulanabilecek bir yaklaşım ve her geçen gün yeni örnekler ortaya çıkıyor. Bugün yeniden dünyanın gündemine gelen Yalın Düşünce ilaç, alüminyum, demir çelik dahil her tür üretim sektöründe hastaneler, sigorta şirketleri, bankalar, eğitim kurumları dahil hizmet sektöründe; her türlü şirket, kurum, kuruluş ve organizasyonun başarısının, etkinliğinin artırılmasında benimseyebileceği ve uygulayabileceği temel prensipleri içeriyor.

'YALIN ZİRVE 2023', Aralık'ta düzenleniyor

“Problemleri Keşfet, Sahiplen, Çöz!” temasıyla düzenlenecek YALIN ZİRVE 2023, 1- 2 Aralık tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşecek. Problem çözmenin öneminin ve farklı yönlerinin anlatılacağı zengin programıyla bu çok önemli konuda bir farkındalık yaratılması ve katılımcılara yeni bakış açıları kazandırılması amaçlanıyor. Zirve’nin ana konuşmacılarından olan Toyota eski üst düzey yöneticisi ve “Problemleri Kabullen, Başarıya Ulaş; Dünya Genelinde Toyota Kültürü Yaratmak” kitabının yazarı Kiyoshi Nate Furuta Toyota’nın bir sihri olmadığını, öğretici ve ayakları yere basan bir ‘problem bulma - kaizen’ yaklaşımının sistematik olarak geliştirildiğini anlatır. Furuta, Zirve’de Kaizen organizasyonunda liderlik rolünden bahsedecek.

“Mali işler yöneticisinin liderliği önemli”

Türkiye'deki şirketlerin maliyet yönetimine ayrı bir hassasiyet göstermeleri gerektiğine işaret eden Yalın Enstitü Başkanı Yalçın İpbüken, konuya normal işletme uygulamalarından daha fazla özen gösterilmesinin hem ülke hem de şirketler için kritik bir gereklilik olduğunu vurguluyor. İpbüken, “İşletme sermayesi ihtiyacını en aza indirmek ve ürünleri en hızlı şekilde nakde çevirmek firmaların rekabetçiliği açısından hayati bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Maliyet rekabetini sağlamak sadece ülke yönetiminin değil, her bir şirketin üzerine düşen önemli bir görev” diyor.

Ancak İpbüken, maliyetleri kontrol etmek sözcüğünün yerini maliyet yönetimine bırakması gerektiğini söyleyerek “Bu, şirket içindeki her bir yönetici, mühendis, teknik personel ve çalışanın sorumluluğunda olan bir yaklaşımı ifade ediyor. Mali işler yöneticisinin Yalın Düşünce konusundaki liderliği büyük bir önem taşıyor” diyor. İpbüken, maliyetlerin kontrol edilmesinin ötesine geçerek etkin bir maliyet yönetimi stratejisinin benimsenmesiyle şirketlerin gelecekteki belirsizliklere daha hazırlıklı olabileceklerini ifade ediyor.