Yokluktan sanayileştik ama zenginleşemedik
İSMMMO’nun “90 Yılda Türkiye Ekonomisi” raporuna göre dış borçlar büyük engel
İSTANBUL - 23 Ekim 2013’te Cumhuriyet’in kuruluşunun 90. yılını kutlamaya hazırlanan Türkiye, geçen yıllarda dünyanın 17. büyük ekonomisi olmayı başarırken, özellikle zenginleşme yolunda sınıfta kaldı.
İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın “90 Yılda Türkiye Ekonomisi” adlı raporuna göre, Türkiye modernleşti, büyüdü, sanayileşti, yaşam süresi uzadı, okuryazar oldu, gelir ve harcaması arttı ama bir türlü borçlarından kurtulup zenginleşemedi.
“90 yılda yokluk içinden 74 milyonluk sanayileşmiş bir ülke yaratıldı” tespitine yer verilen raporda başarılanlar ve başarılamayanlar tek tek sıralanırken, ekonomik ve sosyal gelişme düzeyini yansıtan bazı göstergeler açısından Türkiye'nin “zengin ve orta gelir grubundaki ülkelerin gerisinde kaldığı” değerlendirmesinde bulunuldu.
Raporu yorumlayan İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan, 90 yılda hep birlikte çalışarak bir değer yaratıldığını belirterek, “Önümüzdeki 20-30 yıllık süreçte dünyada yaşanacak yeni büyüme dalgasında, çevresel ‘sürdürülebilirliği’ esas alan teknolojilerin, insanların yaşamını değiştirecek makineler arası iletişimi sağlayacak ağ teknolojilerinin, nanoteknoloji ve biyoteknolojinin etkili olacağı yönünde güçlü işaretler bulunuyor. Bu teknolojilerde söz sahibi olabilirsek Türkiye’nin orta gelir grubundan sıyrılarak zenginler kulübüne girebilmesi mümkün” diye konuştu.
Arıkan, teknolojilerin gelişiminin teşvik edilmesi, Ar-Ge'ye yapılan harcamaların GSMH'nin yüzde 2'nin üzerine, hatta yüzde 3'lere yükseltilmesi ve eğitim sisteminin araştırmacı ve girişimci bireyleri teşvik etmesinin önemine dikkat çekerek şöyle konuştu:
“Önümüzdeki 10 yıllık dönemde iç tasarruf oranının yüzde 15'lerden yüzde 25-30 bandına çekilmesi, büyümenin daha yüksek oranda iç kaynakla finanse edilerek ortalama yüzde 7-8 bandında sürdürülebilir bir trendin tutturulması hedeflenmeli. Ancak bu planlamayla Cumhuriyet'in 100'üncü yılına dünya sıralamasında en az bir basamak atlayarak 16'ncı büyük ekonomi olarak girebilmemiz mümkün olur”
Neler başarıldı
“90 Yılda Türkiye Ekonomisi” raporuna göre, Cumhuriyetin en büyük başarıları, ekonomi, ticaret, gelir artışı, ulaşım, sağlık ve eğitim alanlarında gerçekleşti. Son derece fakir bir tarım ülkesinden 90 yılda, sanayinin çok değişik alanlarında yatırım ve üretim yapabilen, girişimci, kalifiye insan gücü üretme potansiyeline sahip, eğitim ve sağlık hizmetlerine yaygın olarak erişilebilen bir toplum yaratıldı.
Nüfus çoğaldı, yaşam süresi uzadı
Rapora göre, cumhuriyet ilan edildiğinde Türkiye'nin nüfusu tahminen 12,5 milyon kişi civarındaydı. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren salgın hastalıklara karşı yürütülen politikalar, anne-bebek sağlığında yaşanan gelişmeler, sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve benzeri çalışmalarla, doğum oranları düşmesine rağmen ülke nüfusu 90 yılda 6 katına yükseldi.
Cumhuriyetin ilk yıllarında doğumda beklenen yaşam süresi kadınlarda yalnızca 36, erkeklerde ise 35'ti. 90 yıllık dönemde yaşam süresi iki katından fazla artarak erkeklerde 72'ye kadınlarda 77'ye ulaştı.
Sağlıkta ilerleme
Nüfus artışındaki en büyük etken rapordaki verilere göre, sağlık hizmetlerindeki gelişme oldu. En önemli rolü ise sağlık personeli üstlendi. Cumhuriyetin ilk yıllarında sayıları yüzlerle ifade edilebilen doktor, eczacı gibi sağlık personeli sayısı ise 90 yılda yüz binlerle ifade edilir hale geldi.
Cumhuriyetin ilan edildiği yıl sağlık görevlisi olarak Türkiye'de yalnızca 344 hekim ve 60 eczacı bulunuyordu. Hekim başına düşen nüfus 36 bin 508 kişi, eczacı başına düşen nüfus ise 209 bin 316 kişiydi. 90 yılın sonunda Türkiye’de sağlığı korumak için 126 binden fazla doktor, 21 binden fazla diş hekimi, 125 bine yakın hemşire ve 26 binden fazla eczacı çalışıyor.
[PAGE]
Milli gelir arttı
Rapora göre milli gelir 90 yılda hatırı sayılır ölçüde arttı. 2012 sonu fiyatlarıyla ülkenin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası 90 yılda tam 54 kat büyüdü. Kişi başına milli gelire bakıldığında ise daha çarpıcı bir artış söz konusu. Ülke nüfusu 90 yılda altıya katlanırken kişi başına gelir düzeyi de 10 kata çıktı. 2012 sonunda kişi başına yıllık ortalama 19 bin TL olan gelir, 1923'te bugünkü fiyatlarla yılda yalnızca 2 bin lira düzeyindeydi.
Sanayileşme tam gaz
Ekonomik alandaki başarının bir diğer göstergesi de milli geliri oluşturan faaliyet kollarının bileşimindeki köklü değişim oldu. Cumhuriyet ilan edildiğinde Türkiye bir tarım ülkesiydi. Milli gelirin yüzde 43,1’i tarım kesiminden, yüzde 46,6’sı hizmetlerden elde edilirken yalnızca yüzde 10,6’lık bölüm sanayi üretimiyle sağlanabiliyordu. 90 yıllık süreçte milli gelir 54 kat artarken sanayi üretiminin milli gelirdeki payı yüzde 33’e yükseldi, tarımın payı ise yüzde 10’un altına geriledi. Hizmet sektörü de büyüme ve çeşitlenmesiyle yüzde 57’lik paya sahip oldu. Böylece Türkiye tam bir sanayi ülkesi görünümüne kavuştu.
Eğitimde başarı alt yapımı yatırımları iyi
90 yıllık Cumhuriyet’in en önemli başarılarından biri eğitim alanında yaşandı. Okul, öğretmen ve öğrenci sayıları önemli oranda arttı. Göze çarpan asıl başarı ise, 90 yılda öğrenim kurumlarındaki kadın ve erkek öğrenci sayılarının neredeyse eşitlenebilmesi oldu. Cumhuriyet’in ilk öğrenim yılında ilkokul öğrencilerinin yalnızca yüzde 18’i kadınlardan oluşurken bugün aynı oran yüzde 48,7 düzeyinde.
Rapora göre, okuryazarlık oranındaki artış da çarpıcı. 1935’te nüfusun yalnızca beşte biri okuryazar iken 2010 verilerine göre Türkiye’deki okuryazarlık oranı yüzde 94 düzeyinde.
1923’te 18 bin kilometrenin biraz üzerindeki karayolu uzunluğu ise 2011’de 368 bin kilometreye kadar yükselirken bir kilometre karayoluna düşen ülke yüzölçümü 43 kilometrekareden 2,13 kilometrekareye kadar geriledi.
Ancak karayollarındaki gelişme, demiryolu ağıyla dengeli bir şekilde yürütülemedi. 1923’te 3 bin 756 km olan demiryolu ağı 2011 yılı sonunda 10 bin kilometreye bile ulaştırılamadı.
[PAGE]
Neler başarılamadı?
“90 Yılda Türkiye Ekonomisi” raporuna göre, 90 yılda ekonominin gelişmesine ve ülkenin zengin ülkeler düzeyine yükselmesini engelleyen bazı sorunlar bir türlü aşılamadı. İhracat ithalata bağımlılıktan kurtulamazken dış ticaret dengesi sürekli açık verdi. Ülke kalkınması için gereken sermaye birikimi ise bir türlü sağlanamadı, büyüme hep dış tasarrufların ödünç alınmasıyla gerçekleştirildi.
Rapora göre, ihracat-ithalat bağımlılığı ve cari açık sorununun bir türlü aşılamamasının en önemli nedenlerinden biri ülkede bağımsız teknoloji üretiminin bir türlü başarılamaması. 90 yıl boyunca Ar-Ge yatırımlarının milli gelirden aldığı pay bir türlü yükseltilemedi ve Türkiye teknoloji üreterek ihraç eden bir ülke konumuna gelemedi. Benzer şekilde Türkiye'deki ortalama eğitim yılının bir türlü uzatılamaması da yeterli sayıda girişimci, araştırmacı ve nitelikli işgücünün ortaya çıkamamasında önemli rol oynadı. Bu etkenle dış ticaret hep ekside kaldı.
İç tasarruf az , büyüme düşük, borç çok
Rapora göre, sürdürülebilir bir kalkınmanın en önemli koşullarından biri olan iç tasarruf oranının GSYH'nin yüzde 25'i ve daha üzerine yükseltilememesi, ülkenin kalkınması açısından önemli bir engel yarattı.
Cumhuriyetin ilk yıllarında yüz milyon dolarlar düzeyinde gerçekleşen cari açık 2010 sonrasında yıllık 40 milyar dolar düzeyinin üstüne çıktı. Yüksek cari açık ise dış borç stokunda sürekli artışa neden oldu. Dış borç yükü kamudan özel sektöre aktarılsa da GSMH'nin yüzde 40’ından aşağılara çekilemedi. 2012 sonu itibariyle ise Türkiye’nin dış borç stoku 337 milyar dolar düzeyine ulaştı.
90 yıl boyunca birbirini izleyen ekonomik ve siyasi krizler ise ekonomik büyümeyi sınırlandırdı. Dönemler itibariyle bakıldığında ortalama yıllık büyüme yüzde 5'ler düzeyinde gerçekleşirken, darbeler, ekonomik krizler ve savaşlarla dolu 90 yıllık tarihin ortalama yıllık büyümesi yüzde 4,49 düzeyinde kaldı. Bu büyüme performansı da Türkiye’yi 90 yılda orta düzeyde gelir sahibi, orta düzeyde sanayileşmiş bir ülke haline getirdi.
Dünya liginde gerideyiz
Rapora göre, ekonomik ve sosyal gelişme düzeyi diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, Türkiye bazı açılardan zengin ve orta gelir grubundaki ülkelerin gerisinde kaldı.
34 OECD ülkesi arasında Türkiye kaçıncı?
Doğumda yaşam beklentisi 34.
Ortalama okullaşma yılı 34.
Kişi başına satın alma gücü 33.
Küresel rekabet gücü 28.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği 33.
Birleşmiş Milletler'in ölçü olarak aldığı “insani gelişme endeksi” ve bu endeksin bileşeni olan bazı göstergelere bakıldığında Türkiye 2012 sonunda OECD üyesi ülkeler ve BRIC ülkeleri arasındaki sıralamada insani gelişme göstergeleri açısından sonlarda yer buldu.