Hareketlilik Türkiye'nin iktisadi temelleri ile tutarsız

IMF İcra Direktörü Çanakçı, son dönemde yaşanan hareketliliğin Türkiye'nin iktisadi temelleri ile tutarsız olduğunu belirtti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Uluslararası Para Fonu (IMF) İcra Direktörü İbrahim Çanakcı, Türkiye ekonomisinin temellerinin güçlü olduğunu belirterek, "Aslında, son dönemdeki hareketliliğin, Türkiye'nin iktisadi temelleriyle çok tutarlı olduğunu söylemek zor. Türkiye'nin iktisadi temelleri güçlü yapısını korumaya devam ediyor. Çok kısa vadeli, çok güncel kur hareketlerine bakarak, ekonominin temelleriyle, gelecek görünümüyle ilgili olumsuz bir beklenti içine girmenin çok doğru ve gerçekçi bir yaklaşım olmadığını düşünüyorum" dedi.

Uludağ Ekonomi Zirvesi'nin "Liderlerin Global Ajandası" konulu oturumunda yaptığı konuşmada, küresel ekonominin 2008 öncesi performansını yakalayamadığını ancak yıllar itibarıyla bakıldığında nispi bir toparlanmanın olduğunu da kabul etmek gerektiğini söyledi.

2013-2014 yıllarında büyümenin yüzde 3,3 olduğunu, IMF'nin kendi tahmininin bu sene için yüzde 3,5, gelecek sene için de yüzde 3,7 olduğunu belirten Çanakcı, şunları kaydetti:

"ABD gerçekten yakalamış olduğu güçlü büyüme ve istihdam performansıyla küresel ekonominin itici gücü durumunda. Avrupa'da aslında atılan son adımların da etkisiyle gerek güven göstergelerinde gerek aktivite göstergelerinde gerekse istihdam göstergelerinde nispi bir iyileşme var. Japonya, yenin değer kaybetmesi ve enerji fiyatlarının da etkisiyle önümüzdeki dönemde geçmişe göre biraz daha hızlı büyüyebilecek gibi gözüküyor. Çin'de büyüme oranları yavaşlamış durumda ancak Çin'de büyümenin çok daha dengeli hale geldiğini de tespit etmemiz gerekiyor. Çin'de üç alanda bir dengelenme süreci var; birincisi toplam talebin içinde iç talebin payı artıyor, ikincisi iç talebin içinde yatırım ve tüketim daha dengeli hale geliyor. Üçüncüsü de üretimin yapısı hizmetler sektörü lehine gelişiyor. Aslında bu üç unsur, Çin'in sürdürülebilir büyümesi, küresel ekonomiye daha fazla destek olması ve küresel dengesizliklerin azalması bakımından önem taşıyor."

Bu olumlu kabul edilebilecek gelişmelerin, küresel ekonomideki sorunların tümüyle aşıldığı anlamına gelmediğini vurgulayan Çanakcı, küresel ekonomide halen daha cevap, çözüm bekleyen çok önemli sorunlar bulunduğuna dikkati çekti.

"Türkiye bu noktada bir istisna"

Çanakcı, bunlardan beşinin altını özetle çizmek istediğini ifade ederek, şöyle devam etti:

"Küresel kriz sonrası dönemde, potansiyel büyüme hızı birçok ülkede kriz öncesi döneme göre, önemli ölçüde azalmış durumda. Yine şöyle ana bloklara baktığımızda ABD yüzde 3 civarında bir büyümeye tutunmaya çalışıyor. Avro bölgesi yüzde 2'ye ulaşmaya çalışıyor ama yüzde 1'in altına düşmemeye gayret ediyor. Aynı şekilde Japonya'da yüzde 2'yi hedefliyor ama yüzde 1'lerin altında kalmamak için çaba gösteriyor. Çin, çift haneli büyüme rakamlarının artık çok uzak olduğunu kabullenmiş durumda, yüzde 6-6,5'e düşmeden yüzde 7,7,5'in üstüne çıkmaya çalışıyor. Yani, potansiyel büyümenin nasıl artırılacağı artırılacağı küresel ekonominin önündeki en önemli gündem maddelerinden birisi."

İkinci gündem maddelerinden birisinin ise istihdam olduğunu belirten Çanakcı, "Küresel kriz sonrasında birçok ülkede büyüme, istihdam oluşturamıyor. Türkiye 6 milyon istihdam oluşturarak bu noktada bir istisna durumunda. Ama birçok ülkede istihdamsız bir büyümeden bahsediyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

Çanakcı, birçok ülkede yatırımların ve ticaret hacminin de küresel kriz öncesine gerilediğini belirterek, "Son olarak gelir dağılımı, küresel kriz sonrası dönemde birçok ülkede daha da bozulmuş durumda. Yine Türkiye, bu noktada bir istisna olarak duruyor" ifadelerini kullandı.

IMF'nin tavsiyeleri

IMF'nin, son yıllardaki politika tavsiyelerine de değinerek, fonun, kamu maliyesi alanında, mali konsolidasyon planlarının, "büyüme ve istihdama en az etki edecek, büyüme istihdamı destekleyecek" şekilde formüle edilmesini tavsiye ettiğini, gelişmekte olan ülkelere ise vergi tabanının yaygınlaştırılması, kamu mali reformlarının hızlandırılması gibi öneriler yaptığını anlattı.

"Küresel kriz sonrasında fonun hemen hemen tüm ülkelere ortak tavsiyesi; verimli, üretken altyapı yaptırımlarına, kamu harcamalarına öncelik verilmesidir" diyen Çanakcı, para politikası konusunda ise fonun, deflasyon riskiyle karşı karşıya olan ülkelere büyümeyi ve istihdamı desteklemelerini önerdiğini, enflasyonun yüksek olduğu ülkelerde ise para politikasının hareket alanının çok daha sınırlı olduğunu sıklıkla vurguladığını belirtti.

Çanakcı, ciddi bir yapısal reform yorgunluğu içindeki tüm ülkelere yapısal reformların hızlandırılmasının tavsiye edildiğini vurguladı.

"Cari açıkla ilgili görünüm olumlu olmaya devam ediyor"

Petrol fiyatlarında keskin bir düşüş yaşandığını, bununla birlikte tüm uluslararası kuruluşlar ve analistlerin Türkiye ile ilgili tahminlerini yenilediklerini, büyüme tahminlerini yukarıya, enflasyon ve cari açık tahminlerini de aşağıya doğru çektiklerini hatırlatan Çanakcı, bu çerçevede IMF'nin de Türkiye ile ilgili tahminlerini güncellediğini belirtti.

Çanakcı, IMF'nin gelişmelerin ardından büyüme tahminini yüzde 3'ten 3,4'e yükselttiğini, enflasyon tahminini yüzde 7'den 6'ya, cari açık tahminini de yüzde 6,8'den 4 civarına çektiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Fakat bu revizyonların ardından, ocak ayının ikinci yarısından itibaren döviz kurlarında yukarıya doğru çok ciddi bir hareketlilik gözlemledik. Kısa dönemdeki görünümle etkili olabilecek iki parametre var. Bir tanesi petrol fiyatlarının seyri, diğeri de döviz kurlarının nasıl bir zaman diliminde ve hangi düzeyde istikrar kazanacağı. Petrol fiyatlarıyla ilgili genel beklenti aslında bu son düşüşün arz yönlü faktörlere bağlı olması nedeniyle petrol fiyatlarının düşük seviyesinin belirgin bir süre devam edeceği yönünde. Cari denge açısından bakıldığında her ne kadar parite değişiklikleri ve petrol ihracatçısı ülkelerin taleplerindeki zayıflama bir fren rolü oynasa da petrol fiyatlarındaki düşüklük cari açığı desteklemeye devam edecek. Yani cari açıkla ilgili görünüm olumlu olmaya devam ediyor."

"Döviz kurları iktisadi temellerle tutarlı bir çerçevede gelişmeli"

Kurlara da değinen Çanakcı, tümüyle olmasa da büyük ölçüde kurlardaki hareketlilikte, ABD ekonomisinin güçlü performansı, FED'in beklenenden belki biraz daha önce faiz artırımına gidecek olması, Avrupa Merkez Bankası'nın açıkladığı kapsamlı parasal genişlemenin etkili olduğunu belirtti. Çanakcı, şöyle devam etti:

"Türkiye bir miktar buradan biraz daha fazla etkilenmiş gözüküyor ama konunun uluslararası boyutuna baktığımız zaman, trendin ne kadar süreceğine ilişkin ciddi bir belirsizlik var. Burada etkili olacak iki faktör var diye düşünüyorum; birincisi doların değer kazanmasının ABD'nin üretim, ihracat ve istihdamına olumsuz yansımalarının ne kadar hızlı gerçekleşeceğiyle ilgili ve buna ne kadar tepki verileceğiyle ilgili. İkincisi de AB bölgesinde, dünyanın geri kalan bölgelerinde ve özellikle de avro bölgesindeki toparlanmanın ne kadar hızlı olacağına bağlı. İçeriye doğru baktığımızda da başta Merkez Bankası olmak üzere tüm ilgili kurumlarımız aslında üç noktaya dikkat ediyor; döviz kurlarındaki hareketlilik enflasyon beklentilerini kötüleştirmemeli, iş dünyası ve hane halkının güvenini olumsuz yönde etkilememeli ve döviz kurları iktisadi temellerle tutarlı bir çerçevede gelişmeli."

"Güncel kur hareketlerine bakarak..."

Türkiye ekonomisinin temellerinin güçlü olduğunu ifade eden Çanakcı, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Aslında, son dönemdeki hareketliliğin, Türkiye'nin iktisadi temelleriyle çok tutarlı olduğunu söylemek zor. Türkiye'nin iktisadi temelleri güçlü yapısını korumaya devam ediyor. Sağlam kamu maliyesi, güçlü bankacılık sektörü, düşük hane halkı borçluluğu gibi önemli avantajlarımız var ve bunlar devam ediyor. Bugüne kadar en önemli kırılganlık alanı olarak gösterilen cari açık da iyileşme sürecine girmiş durumda. Dolayısıyla ben çok kısa vadeli, çok güncel kur hareketlerine bakarak, ekonominin temelleriyle, gelecek görünümüyle ilgili olumsuz bir beklenti içine girmenin çok doğru ve gerçekçi bir yaklaşım olmadığını düşünüyorum.

Çanakcı, orta ve uzun vadede ise Türkiye'nin ekonomisini ekonomik performansını belirleyecek temel faktörün, 10'uncu 5 Yıllık Kalkınma Planı'ndaki büyüme stratejisinin ve yapısal reformların ne ölçüde uygulanacağı olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Burada 25 adet dönüşüm programı çok önemli fakat ben de gerçekten özellikle ikisinin çok kritik olduğunu düşünüyorum; birisi tasarrufları artırmaya, diğeri de toplam faktör verimliliğini artırmaya yönelik olanlar. Düşük tasarruf oranları iki noktada çok ciddi sorun oluşturuyor, birisi yatırımların hızlı artırılmasını engelliyor, ikincisi büyümeyi dış tasarruflara bağlı hale getiriyor ve ciddi ölçüde büyümenin dalgalı bir seyir izlemesine sebep veriyor. Onun için bu noktada atılacak adımlar çok önemli."

"Esas yoğunlaşmamız gereken nokta bu"

Toplam faktör verimlilik artışının önemine de değinen Çanakcı, "2002-2006 döneminde Türkiye'de toplam faktör verimlilik artışı yüzde 3,2'ydi ve o dönemde yüzde 7 civarındaki büyümenin yarısına yakını, toplam faktör verimliliğindeki artıştan kaynaklanıyordu. 2007-2012 döneminde toplam faktör verimliliği yüzde 0,5 oranında düşmüş durumda. Esas yoğunlaşmamız gereken nokta bu. Yani tarımdan sanayiye, hizmetlere, yani düşük verimli sektörlerden yüksek verimle geçişle birlikte gelen verimlilik artışlarının artık sınırına ulaşmış durumdayız. Yenilikçiliğe dayalı bir üretim ve ihracat yapısına süratle geçmemiz gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.