Orta gelir tuzağından çıkışın yolu reformda

Türkiye'de kişi başına gelir 10 bin 782 dolar. Bazı iktisatçılar, Türkiye'nin orta gelir tuzağına düşme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu görüşünde. Bazılarına göre ise tuzağa düştü bile

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

YILDIZ TAŞDELEN ERLİ

İSTANBUL - 2013 yılı büyüme rakamlarıyla birlikte açıklanan “kişi başı gelir” rakamları “orta gelir tuzağı” tartışması başlattı. Bu tartışmayı gündeme taşıyan, son 5 yılda kişi başına gelirin “10 bin dolar civarına” takılıp kalması... 2013 rakamları, 5’inci yılda da Türkiye’nin bu çemberi kıramadığını, 2014 yılında, hatta 2023’e kadar da kırmasının zor olduğunu gösteriyor. 

Türkiye “orta gelir tuzağı”na düştü mü, yoksa bunun sadece işaretlerinden mi söz edilebilir? Düştüyse nasıl çıkabilir? İktisatçıların tartıştığı konu bu. 2013 büyüme rakamları açıklandıktan sonra DÜNYA Gazetesi yazarı Osman Ulagay, konuyu tekrar gündeme getirdi. Ulagay, DÜNYA’da yayımlanan “Ekonomide patinaj sandığa yansımadı” başlıklı makalesinde şöyle yazdı: “2013 büyüme verileri değerlendirilirken kişi başına gelirin 10.459 dolardan 10.718 dolara çıkmış olması başarı göstergesi gibi algılandı. AK Parti iktidarının en çok övündüğü şeylerden biri, 2002’de 3.500 dolar dolayındaki kişi başına milli gelirin 2008’de 10.500 dolara yaklaşmış olması. (...) Ancak daha sonra ne olmuş? Türkiye’ye “teğet geçtiği” ileri sürülen küresel kriz nedeniyle 2009 sonunda 8.500 dolar dolayına gerileyen kişi başına gelirimiz ancak 2011 sonunda yeniden 10.500 dolara yaklaşabilmiş ve 2012 sonunda da bu düzeyde kalabilmiş.

Önceki gün açıklanan veriler 2013 sonunda da kişi başına gelirin 10.782 dolara yükseldiğini gösteriyor. 2008 sonunda 10.444 dolar olan kişi başına gelirimiz 5 yılda ancak 338 dolar artabilmiş, yani 5 yılda % 3.2’lik bir artış söz konusu. (...) Küresel ekonomide koşulların değişmeye başlaması kuşkusuz dikkate alınması gereken etkenler ama bu Türkiye’deki patinajı açıklamaya yetmiyor. Türkonfed’in yaptırdığı önemli araştırmanın ve BETAM’ın raporlarının da gösterdiği gibi, Türkiye’nin kişi başına gelirini 10.500 dolar düzeyine getirdikten sonra “orta gelir tuzağı”- na düşme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı da bir gerçek.” Konuyu DÜNYA Başyazarı Osman Arolat, “İş dünyası önderlerine düşen görev”, yine DÜNYA yazarı Tuğrul Belli de “Orta gelir tuzağı bir alın yazısı değil, ama...” başlıklı makaleleriyle tartıştı. 

Düştük mü, düşebiliriz mi? 

Ulagay’a göre Türkiye, “orta gelir tuzağına düşme tehlikesiyle karşı karşıya... Ancak bazı iktisatçılar “düştüğü” görüşünde... Tuğrul Belli, mevcut durum ve verilerin Türkiye’nin, ciddi şekilde orta gelir tuzağı içine girmiş olduğu görüşünde. Bazı analizlere göre “birkaç yıldır” tuzakta. Dahası, 2014 ve 2015 yıllarında da tuzağı kıramayacak. 

TÜRKONFED Başkanı Süleyman Onatça’ya göre, Türkiye, düşük büyüme, yüksek dış açık ve yüksek enfl asyonla tanımlanabilen bir dönemde. Onatça, “Bu da Türkiye’nin daha uzunca bir süre orta gelir kategorisinde kalması anlamına gelecek. Düşük büyüme hızları Türkiye’nin orta gelir tuzağından kurtulmasına izin vermeyecektir” diyor. 

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a göre Türkiye bu tuzağa düşmüş değil ama düşme tehlikesi var. Babacan, geçen ay Kocaeli Sanayi Odası’nın Meclis Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, orta gelir tuzağına düşen çok ülke olduğuna işaret ettikten sonra Türkiye’nin düşmemesi için tedbirler alınması gerektiğini söylemişti. MÜSİAD Ekonomi Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova’ya göre de Türkiye tuzağın tam içinde. 

Nasıl çıkılabilir?

[PAGE]

Nasıl çıkılabilir? 

Nasıl çıkılır? Bütün analistlere göre anahtar sözcük reformlar!.. Çıkış yolu yüksek hızda büyüme, ancak verimlilik artışına dayalı büyüme. 

Ulagay’ın anlatımıyla “mevcut ağaçların alçak dallarındaki olmuş meyveleri toplayarak” kişi başına geliri 10 bin dolar seviyelerine getirmek o kadar zor değil. Ancak bu seviyede büyümeler yavaşlıyor, küresel şartlardaki dengesizlikler büyüme zikzakları yaratıyor. 

15 - 16 bin dolar seviyesine ulaşmak, aşmak görece zor oluyor... Bunun için yüksek dallara uzanmayı sağlayacak yeni teknoloji enstrümanlarının devreye girmesi gerekiyor. Aksi halde 2023’te kişi başı milli gelirde 25.000 dolar hedefine ulaşılması olanaksız. Reformlarda hukuk, kurallı ekonomi, eğitim, demokrasi, ihracatta ileri teknolojili ürünlerin ağırlığının artırılması, verimlilik konularına dikkat çekiliyor. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'nin orta galir tuzağına düştüğü görüşünde değil. Ancak daha hızlı büyüyebilmesi için , sıklıkla hukuk devleti vurgusu yapıyor. 

Babacan, “Orta gelir tuzağına düşmemek, ilerlemek için mutlaka gerçek anlamda hukuk devleti olmamız gerekiyor” diyor. Başyazarımız Osman Arolat’a göre bu tuzaktan ancak dünyada gelişen trendleri gözeten, mukayeseli üstünlüğümüz olan katma değeri yüksek ürünlerin önünü açan reformları ve teşvik sistemlerini içeren özellikler taşıyan yeni bir kalkınma stratejisi ile çıkılabilir.

Orta gelir tuzağı nedir?

Kişi başına düşen GSYH bakımından orta gelir düzeyine ulaşmış ülkelerin ve/veya bölgelerin belirli bir gelir bandında sıkışıp kalma, yani “üst gelir” düzeyine geçememe durumu olarak tanımlanıyor. Dünya Bankası’nın 2012 yılı Dünya Kalkınma Raporu’ndaki sınıfl andırmaya göre, kişi başına yıllık geliri 1.006 – 12.275 dolar arasında bulunan ekonomiler orta gelirli olarak sınıfl andırılıyor. 
BETAM’ın “Türkiye Orta Gelir Tuzağının Eşiğinde” raporunda, ünlü iktisat tarihçisi ve makro ekonomist Barry Eichengreen’in bu tuzaktan kurtulmak için kişi başına milli gelirin 16 bin dolara yükselmesi gerektiği görüşüne yer veriliyor. Ekonomist Ege Cansen’e göre de bir rakam yok. Cansen, “Orta gelir tuzağı hali, gelişmiş ülkelerin milli gelirinin 3-4’te birinin üzerine çıkamamaktır” diyor.

Görüşler

[PAGE]

Görüşler

Birinci koşul eğitim 

TÜRKONFED Başkanı Süleyman Onatça: Türkiye düşük-orta gelir düzeyine 1955’te ulaştı. 50 yıl sonra, 2005’te yüksek-orta gelir düzeyini yakalayabildi. Türkiye’nin orta gelir bandı içindeki serüveni göreceli olarak en uzun süre almış 3 ülkeden (Bulgaristan ve Kosta Rika ile birlikte) biri. Düşük orta gelirli düzeyde kalma süresi Çin’de 17 yıl, Bulgaristan ve Türkiye’de 50 yılın üzerinde oldu. Çıkabilmek için büyüme hızlanmalı. Oysa şu anda tam tersi. 2008-2013 döneminde % 3.7’ye geriledi. Verimlilikte de düştü. G. Kore gibi Yunanistan da eğitimdeki ilerlemelerle tuzaktan kurtuldu. 

2 yıldır tuzağın içindeyiz 

MÜSİAD Ekonomi Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova: Türkiye uzun süre önce orta gelir tuzağına düştü. Üretim ekonomisine dönüşemediğimiz için tuzağın içinde debeleniyoruz. Yapılması gereken pek çok reform var. En önemli sıkıntılardan biri eğitim altyapısı... İhracatta orta ve düşük teknolojik ürünler ağırlıklı, yüksek teknolojik ürünlerin payı düşük. Son 2 yıldır bu tuzağın içerisindeyiz. MÜSİAD birkaç yıl önce yayınladığı ‘Orta Gelir Tuzağı’ raporuyla bu konuya dikkat çekti. Yeni anayasanın rafa kaldırılması da orta gelir tuzağının içinde olduğumuzun göstergesi. 

Büyüme rejimi değişmeli 

BETAM Direktörü Prof. Seyfettin Gürsel: 2012’den beri orta gelir tuzağının içerisindeyiz. Büyüme verimlilik artışlarına dayanmak zorunda. Oysa Türkiye bu kabiliyetini yitirdi. Verimlilik artışı için işgücü piyasası, vergi, enerji, eğitim reformu, ileri teknolojileri destekleme, Ar-Ge reformları gerekli. Büyüme hem % 5 civarında olacak hem de bu büyümenin hiç olmazsa yüzde 1.5-2 puanı verimlilik artışından gelecek. Bu olmazsa yıllarca tuzakta kalınır. 2014’te kişi başına milli gelir en fazla 11.000 olur. Gerekli reformlar yapılmazsa bu 2015’te de değişmez. Orta gelir tuzağının üst sınırı 16-17 bin olarak kabul ediliyor. 

Fırsatlara rağmen... 

DÜNYA Gazetesi Yazarı Rüştü Bozkurt: Büyümede cumhuriyet ortalaması yaklaşık % 5'tir. Son 10 yılda da bütün fırsatlara rağmen bir sıçraması olmamış, patinaj yapılmış. Nedeni şu; orta gelir tuzağını aşabilmeniz için sadece geliri artırmanız yetmez, gelirin niteliğini de artırmanız gerekir. İhracat ürünlerinin içerisinde ileri teknolojinin payı hala % 2.7’lerde. Demek ki bir nitelik sıçraması yok. Entelektüel kapasiteyi artırmanız gerekiyor. Çağımızda sıçramalar eğitim düzeyini sermayeye dönüştürmekle mümkün. Türkiye’nin bu tuzağı aşması için bir projesi, felsefesi, metodu yok. Net bilgi sahibi olmak, etkin koordinasyon ve odaklanma gerekir. 

Çıkışın yolu AB üyeliği 

Akademisyen, yazar Ümit İzmen: Türkiye uzunca bir süreden beri orta gelir tuzağında. Ne yapmak gerektiği konusunda en kısa yöntem AB üyeliği. Ülkelerin nasıl orta gelir tuzağından çıktıklarına bakıldığında petrol zengini ülkeler, daha sonra petrol bulunan ülkeler var. Diğer yöntem; biraz daha sert, otoriter, demokrasiden uzak rejimler altında bunun gerçekleştirildiğini görüyoruz. 3. yöntem ise AB üyeliğidir. AB bir anlamda bir makine gibi, orta gelire geçmiş olan ülkeyi içine alıyor ve kısa süre sonra sonra zengin bir ülke üretiyor. İspanya, Portekiz, Yunanistan ve Polonya için böyle. 

Farklı bir politika olmalı 

Ekonomist Ege Cansen: Gelişmiş ülkelerin kişi başına gelirinin belli bir oranının üzerine çıkakamak demek. Bu tuzaktan çıkmak farklı iktisat politikalarıyla izlmemekle, ihracata dayalı büyüme modeline geçişle mümkün. Türkiye önümüzdeki yıllarda bu tuzaktan çıkmaz. Farklı bir şey yapacak kararımız yok. Böyle idare etmişiz, böyle yaşamak istiyoruz. Gelişmekte olan ülkeler daha hızlı büyüyor, o zaman gelişmişlerle fark kapanacak. Ama bu orta gelir tuzağından çıkmak anlamına gelmez, sadece orta gelirin tanımı değişir. Gelişmekte olan ülkeler teknoloji transferleri dolayısıyla kendiliğinden daha hızlı kalkınıyor. Türkiye gibi ülkelerin Batı ile olan gelişmişlik farkı bu doğal teknoloji transferiyle kapanıyor. 

Bölgesel eşitsizlikler azalmalı

Prof. Dr. Erinç Yeldan: İSO, bunu vasatlık olarak ele alan bir çalışma içinde. Bölgesel eşitsizlik çok önemli. Türkiye’de zengin batı, yoksul doğuda yoksulluk üretiyor. Yoksul Türkiye, zengin Türkiye’ye ucuz işgücü, ucuz hammadde, ucuz sermaye, ucuz kaynak ve oy deposu sunuyor. Bu ikili yapı meselesi, Türkiye’nin orta gelir tuzağı meselesini açıklıyor. Büyüme hızı, üretkenlik hızının yavaşlaması hastalığın semptomları... Hastalığın ana nedeni bu ikili yapı birbirini hem besliyor, bütüne de ayak bağı oluşturuyor. Çıkış, bölgesel eşitsizlikleri azaltmak, üretim ve pazar ağını yaygınlaştırmaktan geçiyor.