"Aile işletmeleri saltanat gibi değil, şirket gibi yönetilmeli"

Yalova'nın 50 yıldır zeytinyağı üretiminde olan köklü ailelerinden birinin üyesi olan Oğuz Tümer'le zeytin ve zeytinyağından kızının meslek seçimine dair fikrine, sosyal medyadan eğitime uzanan keyifli bir söyleşi yaptık...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

EMRE ALKİN

Bu haftaki konuğumuz Oğuz Tümer. Yalova'nın köklü ailelerinden birinin üyesi. Ailecek 50 yıldır zeytinyağı üretimindeler. Uluslararası kuruluşların tercihi olmuşlar. Ancak hem Oğuz Bey hem de ailesi mütevazı yaşantılarına devam ediyorlar. Topraktan kopmamışlar. Zeytinyağı üzerinde konuşurken, yine kendi üretimleri olan kazandibini afiyetle yedik. Tadını anlatmaya kalksam, mümkün değil. Ancak sohbeti paylaşmasak olmazdı...

- Okuyucuların anlaması için tam olarak ne yaptığınızı kısaca anlatır mısınız?

Yalova'da dünyaya geldim. Bölgedeki köklü ailelerden birinin üyesiyim. İlk ve orta öğrenimimi tamamladıktan sonra, beldede bulunan zeytinyağı üretim tesisimizde göreve başladım.Yalova'nın Esenköy beldesinde zeytinyağı işleme tesisimizle bu sektörde yarım asrı bitirmiş olmanın gururunu yaşıyoruz. Aile şirketimize bağlı farklı sektörlerde de hizmet vermekteyiz. Fakat zeytinyağı hep en ön planda oldu, çünkü; bir yerde insan sağlığına, dolayısıyla insanlığa üretim yapmak ve hizmet etmek ayrıcalıklı hissettiriyor bize...

"HAYATIMDA ZEYTİN HEP VARDI"

- Yaptığınız işi seçmenizde yaşadıklarınız mı etkili oldu, yoksa çocukluktan gelen bir motivasyon mu?

İş hayatına bu sektörde başlama sebebim başlarda bir çeşit zorunluluktu aslında. Sektörde üçüncü kuşağız. Hep derler ya "İlk iki kuşak yapar, üçüncü kuşak harcar." Böyle olsun istemedik. Doğduğum günden itibaren hayatımda hep zeytin vardı. Dedem zeytin ağaçlarının arasında bizlere hayat dersleri verirdi.

- Ailenizin hayattaki seçimlerinize etkisi oldu mu? Nasıl bir ailede büyüdünüz?

Geleneklerine bağlı, sorumluluk sahibi bir ailenin çocuğu olarak büyüdük kardeşlerimle. Ailemizden gördüğümüz bu oldu. Hiçbir zaman şımartılmadık, ama hiç bir zaman da kısıtlanmadık.

- Bu işi yapmaya ne zaman karar verdiniz?

Bu işi yapmaya demeyelim; 50 sene önce başlayan küçük basit işletmecilikten modern tesise geçiş yaptığımız 2004 yılından sonra, bu işi büyütmeye, firmanın ismini yerelden alıp uluslararası arenaya çıkarmaya karar verdim... Önce sağlam bir altyapı araştırması ve iyi bir fizibilite çalışması yaptım ve yaptığım araştırmaları ailemle paylaştım.

- Sosyal medya yaptığınız işte ne kadar etkili ?

Teknoloji ve kitle iletişim araçları artık neredeyse vazgeçilmezimiz. Bir tuşun ucundayız… Herkes birbirine bir "tık" sesi kadar yakın. Dünyanın bir ucundan sipariş alabiliyorum. X Bu işte ekmek var mı? Varsa gençler ve girişimciler nereden başlamalı? Zeytin işletmeciliği güzel bir iştir. Emeğin işçileriyiz biz. Üretiminden dağıtımına her hizmet aşamasında emek var ve "emeğin olduğu her yerde ekmek var." İşin sırrı üretmek ve üretirken keyif almak. İlk adım kişinin kendisine ‘Ben ne istiyorum?' diye sorması olmalı.

- Hiç unutamadığınız bir anı var mı? Sizi çok güldüren ya da şaşırtan, belki de kızdıran?

Sektörümüzün en güzel kısmı milletin efendisi olan köylü ile çalışmak. Hâl böyle olunca "Anılar anlatılmaz yaşanır" demek daha doğru olur. O kadar çok anımız var ki anlatmaya kalksam sadece anılarımızdan bir "paylaşmasak olmazdı" kitabı çıkardı herhalde.

- Yaptığınız işte küresel olarak öne çıkmış isimler veya kurumlar mutlaka var... Favoriniz kimler?

Birzamanlar "Verde" zeytinyağları vardı. Markayı hedef çizelgeme eklemiştim "Bir gün onlar gibi olacağım" diye. Fakat şunu gördüm: Bu sektörde her üretici firma aslında önemli bir yere sahip. "Ürettiğimiz zeytinyağı dünyada müzelere konulacak bir zeytinyağı olmalı" dedik ve dünyanın önde gelen yatırım kuruluşlarından Golden Royale Group ile anlaşmalar yaptık. Büyüme modelimizi onlarla birlikte yeniden inceliyoruz.

- İleride çocuklarınız bu işi yapsın ister misiniz?

Bir kız çocuğum var. Pırıl pırıl bir çocuk. Baktıkça gururlanıyorum. Hayattaki en büyük hediye. Ben çocukların meslek seçimlerinde anne ve babanın baskın olmaması gerektiğini düşünüyorum. Hayat, sahibine bir armağandır. Nasıl yaşamak isterse öyle yaşasın. İşimi yapması gurur verici olur. Ama zorlamam. Meselâ biz üç kardeşiz. İki kardeş bu sektördeyiz. Diğeri farklı bir alanda. Aile işletmeleri bir saltanat gibi değil bir şirket gibi yönetilirse büyür ve gelişir.

ZEYTİNYAĞINA DAİR BİRKAÇ SÖZ...

- Türkiye'de bu sektöre bakış açınız nasıl? Anlatılanlar ve yazılanlar ne kadar doğru?

Ülkemizde TV kanallarında yayınlanan sağlık programlarında ve yazarlarımızın köşelerine taşıdıkları zeytinyağı ile ilgili bilgiler kimi zaman eksik, kimi zaman hatalı. Kimi zamanda aslı astarı olmayan kirli bilgiler veriliyor. Bir üretici olarak kısa bir bilgilendirme yapmak isterim. Zeytinyağı üçe ayrılır: Rafine, riviera ve sızma. Bugün saf katkısız doğal zeytinyağını ayırt edebilmek zor bir hâl almış durumda. Son 15 yılda bakanlık sıkı bir denetleme süreci başlattı. Örneğin üretim anında bakanlığın üreticiden istediği ısı derecesi maksimum 45-50. Bizler bu ısıyı üretim aşamasında 30 derecede tutuyoruz. Dolayısıyla ürettiğimiz zeytinyağı soğuk sıkım etiketini almaya hak kazanmış oluyor. Net olarak ifade etmek gerekirse, saf ve düşük asit derecesindeki zeytinyağı her yerde kullanılabilir. Pirinç pilavında bile.

"BEN ÇEKİRDEKTEN YETİŞTİM, AMA EĞİTİM ELBETTE LÂZIM"

- Yaptığınız iş dünden bugüne ne kadar değişti?

Önceleri daha küçük bir üretim hacmimiz ve satış sahamız vardı. Belirlediğimiz hedefl er dâhilinde yola çıktık. Planlı bir şekilde her sene biraz daha üretim hacmimizi ve pazarlama sahamızı geliştiriyoruz. Somut bir fark belirtmek gerekirse, önceleri eski usul ‘taş baskı' sistemi ile üretim yaparken, şimdi aynı kalite dokusunu bozmadan ileri teknoloji sistem ile el değmeden üretim yapabiliyoruz. -

- Başka hangi mesleği tercih ederdiniz?

Bu işi hiç yapmamış biri olsaydım yine gıda sektöründe olurdum.

- Bu işte eğitimin, ilişkilerin ve tecrübenin payı size göre yüzde kaçtır?

Ben çekirdekten yetiştim. Bizim mesleği işin başında öğrenirsiniz. Yani istediğiniz kadar teoride bilgi sahibi olun, pratik sizi pişirmeden başarı sağlayamazsınız. Fakat eğitim elbette ki lâzım.

Bu konularda ilginizi çekebilir