'Babamı dinledim, bildiğim işi yapıyorum'

Hümanist Yayıncılık ve kurduğu yazar ajansıyla adından söz ettiren Menekşe Polatcan Serbest, "Gelmek istediğim yerden ziyade yürüdüğüm yol hedefim aslında. Benim için daha yayınlanacak çok kitap ve tartışılacak çok fikir var" diyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Bugünkü konuğum hem felsefe hem de insan kaynaklarının bir ustası olan Menekşe Polatcan Serbest. Genç yaşında iş dünyasına atılmış ve Hümanist Yayıncılık en önemli girişimi olmuş. Kendisi de hümanist bir insan Menekşe Hanım. Goldman Sachs “10 Bin Kadın” programına dahil olmuş ve insan kaynakları ve yönetim alanında ders vermiş. Hâlâ da eğitim vermeye devam ediyor. Türkiye’nin ilk yazar ajansı “Humanist Authors Agency” ikinci en önemli girişimi olmuş. Üç yıldır kadın girişimcilerin katılımıyla “Hümanist Sohbetler” etkinlikleri düzenliyor. Bitirmekte olduğu bir kitap da var. Bunlar bir yana, çok iyi de bir anne. Paylaşmasak olmazdı. 

- Okuyucuların tanıması için tam olarak bugüne kadar ne yaptığınızı kısaca anlatır mısınız?

Boğaziçi Üniversitesi’nde felsefe eğitimi aldım. Üçüncü sınıftayken IBM İtalya’ya bağlı bir projede işe başladım. Şirketlerin gündemine insan kaynakları yönetiminin girdiği bir dönemdi. Ben de kariyerimi o yönde ilerletmeye karar verip öncelikle İTÜ’de insan kaynakları yönetimi sertifika programına, daha sonra hızımı alamayıp İstanbul Üniversitesi’nde İnsan Kaynakları Yönetimi yüksek lisans programına devam ettim. PERYÖN’de çalıştım, insan kaynakları alanında doktora yapmaya başladım ve uzun dönem üniversitede bu alanda ders verdim. Ardından mavi yakanın yoğun olduğu bir üretim tesisinde insan kaynakları yöneticiliği yaptım. Ancak iyi uygulamaları aşkla hayata geçirmeye çabaladığım firma sıkıntılı günler yaşıyordu: Maaşlar ödenmiyor ve çok yoğun eleman sirkülasyonu yaşanıyordu. Tam kariyerimi nasıl devam ettirmek istediğimi sorguladığım bir noktada, bir arkadaşım Sistem Yayıncılık’ın iş kitapları editörü aradığını söyledi. Gelen iş teklifini büyük bir heyecanla kabul ettim. Macera o gün başladı.

- Yaptığınız işi seçmenizde yaşadıklarınız mı etkili oldu, yoksa çocukluktan gelen bir motivasyon mu?

Okumayı seven bir ailede büyüdüm. Babam, hukuk doktorası yapmış bir subaydır. “Polatcan” soyadı iç hizmet kanunu ile özdeşleşmiş gibidir, kitapları çok yaygın şekilde Harp Akademileri'nde okutuldu. Onun çalışmalarından etkilenmiş olabilirim. Ben hukuk alanı yerine yönetim ve davranış bilimleri alanına yöneldim. Şirketimi kurarken içimdeki girişimci kadın bana, “en iyi anladığın, tutkuyla fark yaratacağın işi yap,” dedi, sanırım.

"Ben daha iyisini yaparım, dedim" 

- Bu işi yapmaya ne zaman karar verdiniz? Bugün istediğiniz yere geldiğinizi düşünüyor musunuz?

İş kitapları editörlüğü yaptığım dönemde seçtiğim kitapları patronum istemez, farklı kitapları tercih ederdi. O dönemde karar verdim: Ben daha iyisini yapardım! Tabii karar vermek ile hayata geçmesi hemen olmuyor. Bu süre benim için beş yıl oldu. Bu süre zarfında marka ismimden değer önerime her şeye karar verdim ve hazır olduğumda yola çıktım. Şirketi kurduğum 2008 yılında “girişimcilik” gündemde değildi. Ben ticarete yakın bir kültürden de gelmiyorum; her şeyi deneme yanılma ile ve çok çalışarak keşfettim diyebilirim. Ayrıca girişimcilik serüvenimde, dahil olduğum Goldman Sachs’ın “10 Bin Kadın” projesi vesilesiyle tanıştığım girişimci kadın dostlarımın etkisi büyüktür. Birbirimize her konuda destek oluyoruz, Whatsap’tan gelen “Yalova çıkışı hangi sapaktandı?” sorusuna kadar... Her ay “Hümanist Sohbetler” adıyla girişimci kadınlara yönelik sohbetler düzenliyorum. Gelmek istediğim yerden ziyade, yürüdüğüm yol hedefim aslında. Benim için daha yayınlanacak çok kitap ve tartışacak çok fikir var!

- Sosyal medya yaptığınız işte ne kadar etkili?

İş ile ilgili gündemimi olabildiğince sosyal medyaya taşımaya çalışıyorum. Ancak satışa dönüşünü veya marka itibarına etkisini ölçümlemek çok zor. Geçenlerde banka şubesinde ödeme yapmak için sıra beklerken tanıştığım kişi, “Ben sizin yayınevinizi duydum” deyince gerçek etkisini anladım. Bu ancak sosyal medya ile mümkün olabilirdi...

- Yaptığınız iş dünden bugüne ne kadar değişti?

Bugün artık özgün ve kolay tüketilir içerikleri iyi tasarımla sunarsak başarılı olabiliyoruz. Türkiye’de bence dijitalleşmenin kitap dünyasına etkisini henüz tam hissetmedik, sanırım biz direkt video içeriklere ışınlanacağız. 2016 sonunda Humanist Authors (humanistauthors. com) markasıyla kurduğum yazar ajansıyla yeni döneme daha esnek içerikler üreterek yanıt vermeyi planlıyorum. Yazarları konuşmacı olarak şirketlerle buluşturacak, yaratıcı içerikler üretecek ajans oluşumu büyümeye ve etki yaratmaya başladı bile.

“Doğru yerde durduğumu düşünüyorum"

- Başka hangi mesleği tercih ederdiniz ya da ne yapmak istediniz?

Doğru yerde durduğumu düşünüyorum. Hem “merak” güdümü alevleyen bir şirketim var, hem de girişimci olmanın zihinsel özgürlüğünü yaşıyorum. Şu an yaptıklarıma ek olarak insanların iyi kahve içip kitapları incelediği ve iş konuşulan, işbirlikleri doğuran bir mekân sahibi olmayı isterim. Tabii aklıma heyecan verici iş fikirleri de gelmiyor değil. Sait Faik’in öyküsündeki gibi, “Bir hişt sesi gelmedi mi fena!”

- Bu işte eğitimin, ilişkilerin ve tecrübenin payı size göre yüzde kaçtır? Özellikle sizin mesleğinizde...

Felsefe okumak, metin inceleme becerimi geliştirdi ve bana farklı açılardan bakabilmeyi öğretti. Akademik çalışmalarım temiz ve ayakları yere basan işler yapmamda, insan kaynakları camiası içinde bulunmak da “Şirketler bir yayınevinden ne bekler” sorusunun cevabını bulmada bana yardımcı oldu. Tecrübeyse işe yarıyor ama, çoğu zaman pranga oluyor atılım yaparken. Her şey bir tarafa, işin yüzde 70’lik kısmı bence çok sayıda kişiyle samimi ve uzun vadeli iş ilişkileri kurmakta.

- Bu işte ekmek var mı? Varsa nereden başlamalı?

Geleneksel kitap yayıncılığı bir gönül işi, ticari albenisi yok. Aslında kâr marjlarımız çok düşük değil, ancak satış adetleri ve etiket fiyatları düşük olduğu için sektör dar. Yayıncılık alanına yeni adım atacak biri için dijital teknolojilerden faydalanmak veya müşteri deneyiminde farklılık yaratacak uygulamalar yapmak bu sıkıntıları aşmakta etkili olabilir.

- Yaptığınız işte örnek aldığınız kim ya da kimlerdir?

Yıllarca önce, Fransa’da yaşayan büyük bir yayınevi patronunun sadece bir elemanı olduğunu (o da şoförü), geri kalan her işini geniş bir freelancer kadrosuyla yürüttüğünü duymuştum. Bu şehir efsanesi beni etkilemiştir. Kim olduğunu asla öğrenemedim, ancak sanırım benim yolum da o olacak!

- Çocuklarınız sizin yaptığınız işi yapsın ister miydiniz?

İsterim, çünkü kızıma keyifl i bir iş ve temiz bir marka bırakacağım. Ben onun yerinde olsam işi devralıp istediğim konseptte ilerlerdim. Kızım şu an 11 yaşında ve bir youtuber! Bilmiyorum neler yapar ileride... Kızımdan önce eşimi transfer etmek istiyorum emekli olunca, pazarlıklarımız sürüyor!

Richard Branson ile tanışmak ufuk açıcı oldu... 

- Hiç unutamadığınız bir anı var mı? Sizi çok güldüren ya da şaşırtan...

Küçük bir şirketseniz müşterinizle bire bir ilgilenmenin etkisi müthiştir, her şeye hakim olduğunuz için işleri hızlıca halledebilirsiniz. Benim de, siparişlerde teslimat adresi bana yakın olan müşterilere paketlerini elden bırakma gibi bir alışkanlığım vardır. Bir gün, yine yakın bir adresten sipariş geldi, ofisten eve geçerken kitabı adresine götürdüm. Ancak teslimatı yapacağım bina 2 bloktan oluşuyordu ve girişleri farklıydı. Hangi kapıdan girmem gerektiğini anlayamadım, girişteki bir kadına daire numarasını söyleyerek sordum. Kadın biraz şaşkınlık, biraz da kızgın bir ifadeyle, A blok dedi ve sormaya başladı: Ne bırakacaksınız, nereden geliyorsunuz, neden getirdiniz v.s. Nezaketle yanıtladım ancak içimden “Ne meraklı komşu” diye geçirdim. Bu arada asansöre doğru yönlenmiştik, tam binecekken kadın bana dönüp sert bir şekilde şöyle dedi: “Bana verebilirsiniz paketi, o benim kocam!” Bu olaydan sonra müşteri ilişkilerine bakışım değişti, ama hâlâ kapısını çalıp paket bıraktığım müşteriler oluyor! Bir unutamayacağım anım da, Richard Branson ile tanışmamdır. Geçen yıl bir konferans için ülkemize geleceğini duyunca, kendi hikâyesini anlattığı “Takılma Yap Gitsin” kitabının yayıncısı olarak ona kitabın Türkçesini sunmak için sıkı bir araştırmayla ekibine ulaştım. Ekibinden sağ kolu olan, Türk işkadını İpek Hanım’ın da desteğiyle bir araya gelip sohbet şansı buldum. Kesinlikle ilham vericiydi.